• albert camus, idam konusuna takan, hatta bu yoğunlaşma neticesinde uzmanlaşan bir yazardı. idamla ilgili birçok ifadesinden en yetkin olanlarindan biri de söyledir: camus'ya göre asıl önemli olan şey, hükümlüye bir olanak sağlamaktır. binde bir de olsa, bu olanak birçok seyleri düzeltmeye yeterdi. örnegin, coca cola'nın formülünden binlerce kat daha esrarlı bir formül bulunabilir ve bunu içen hasta onda dokuz olasılıkla ölebilirdi. hasta bunu bilecekti. hastanin bunu bilmesi albert'in altını çizdigi en önemli husustur. çünkü bir yandan idamı işkennce formundan kurtarmak isterken diger taraftan da işlenilen suçun cezai niteligine de halel getirmemek gerekirdi. devam edecek olursak, ona göre giyotinin şakasi yoktur. onun altında şans diye bir kavram yoktur. camus'nün bu ifadesiyle ilgili birkaç şey çizecek olursak, en başta dostoyevski nin idamla ilgili görüşlerinin birebir kopyasıdır diyebiliriz ancak dogal olarak dostoyevski'ninşifadesini tekrarlayan camus, dostoyevski'nin idamin ne sekilde işkence niteliğinin giderileceğine dair boş bıraktığı mısraları naçizane önermesiyle doldurmaktadır. dostoyevski ve idamla ilgili görüsleri için (bkz: dostoyevski ve idam).
  • (bkz: arthur koestler)
    (bkz: idam)
  • bu meseleyle ilgili düşüncelerden sonra keske finali elektrikli sandalye ile yapsaydı dedirten camus,mutlu ölümdeki cinayette de bi nevi idamın kıyısına degip geçmiştir...
  • anladigim kadariyla camus'nun ve dostoyevski'nin derdi, suclunun gercekdisi da olsa bir yasama sansina sahip oldugunu bilmesi. o yuzden giyotin yerine rus ruleti oynamak daha iyi. buna neden kafayi takmislar? sucluya yazik oluyor, sucuyla kiyaslandiginda cok buyuk iskence cekiyor diye.

    ilkin bunlarin bu varsayimindan pek emin degilim; surekli davalarla, itirazlarla bezeli bir hapis hayati yerine oleceginin kesinlesmesi huzur da verebilir kisiye. hatta bu number 23teki raskolnikovvari bir jim carrey'i izlerken, adamin cezalandirilmak, oldurulmek icin yalvarmasini hatirladim simdi, cunku yaptigi kotulukler ugruna o cezayi cekmezse dunyada bir adaletin olduguna dair zayif inanci da yitecek, herseyin anlamsiz, random olduguna kanaat getirecek. bu olumden daha korkunc onun icin.

    neyse bu bir. bir de su son zamanlarda kafayi seri katillere ve profilinge taktim, oyle seyler okudum ki dostoyevski'nin dibi duserdi. hic de oyle sucuna orantisiz seyler degil; adam evlere giriyor, millete turlu turlu iskenceler yapiyor, aileleri toptan oldurup gidiyor, ertesi gun baska bir eve, oyle 10 ayri suc isliyor, sonra tek bir gram acima, pismanlik yok, umrunda degil. veya bu oklahoma bombacisi, mektupla saga sola anthrax yollayanlar, paketlerin icine bomba koyup tanimadiklarina postalayanlar. hepsinin ayri ayri profilleri var.

    bunlar tabii herkesin psikolojilerini alt ust edecek tipler; bir de daha fazla insana zarar veren ama alistigimizdan olsa gerek dibimizi dusurmeyen tipler var, savas suclulari gibi, robber baronlar gibi..

    yani sonucta, kesin olumun en buyuk iskence olduguna inansak dahi niye bu insanlarin akil sagliklarini, ic huzurlarini dusunelim, o kisiler kimse icin benzer bir dusuncenin en ufak kirintisini gostermemislerse. onun yerine geride kalanlarin ic huzurlarini dusunen yok. simdi tabii bu cok beylik bir celiski, iste denilir ki ceza degil intikam, iste herkesin duygusuna kalirsa bu isin icinden cikilmaz, gurultu yapan komsuyu da mi oldurmek lazim falan fismekan.

    ben de skalanin diger ucundan ornek vereyim: o psikopat seri katillerden birini dusunun; yirmi kisiyi dogramis, gram pismanlik yok, aksine guluyor egleniyor. hapiste, son derece iyi sartlarda, bedavaya yiyip icip huzurlu bir yasam surmekle kalmiyor, ustune kitap yazip mesur oluyor (sanirim para kazanmasi yasak abd'de, paralar kurbanlarin ailelerini gidiyor, en azindan orasi iyi), resmen groupieleri oluyor (oyle manyaklar var ki, bunlar mesela sarisin kisa sacli kadinlari dogramislarsa saclarini o sekilde yaptirip, ziyarete gidiyorlar begenilmek icin.), gazetelerde yazdiklari cikiyor, evleniyorlar, conjugal visit, vs. adamin hayat kalitesi geride kalan 20 aileninkinden daha iyi.

    yani "idam ceza degil intikamdir" da, boyle uc durumlar da intikam istegi somut bir gercek ve kurbanlarin ailelerinin ic huzuru icin bir sart olabiliyor, artik o noktadan sonra adamlari konusup ikna edemezsin. yani o noktada 10-20 ailenin ic huzuru yerine katilin ic huzurunu gozetip, kesin olum hukmunun acisini cekmesin diye degisik idam yontemleri uygulamak yahut idami tumden kaldirmak bana biraz acayip geliyor. gerci gunumuzde devlet otoritesi kurtaja, hatta otanaziye de karisiyor; yani insanin kendi hayati uzerinde hakki yok ki baskasi uzerinde olsun, o baskasi ne yapmis olursa olsun.

    bir de isin maliyet kismindan son derece pragmatik bir yaklasim sergilenebilir. denir ki "idam ceza da degil, intikam da degil, ama oyle insanlar var ki onlarin artik calisan, vergisini odeyen masum ornek vatandaslarimiz tarafindan beslenmesini dogru bulmuyoruz, topluma yeniden kazandirilamayacagi suphe goturmez bicimde kanitlananlari (artik bir kisim kuru yas birlikte yanacak) harcayalim. hem boyle hapishanelerde yer acilir, oyle kapasite sorunun afla mafla ugrasip suclulari topyekun sokaga salmayiz."

    ben bunu pek ikna edici bulmuyorum, yani o tip suclularin zaten sistem uzerindeki yuku muhtemelen cok azdir.

    bir de infaz yontemi hususu var. abd'de zamaninda asiyorlardi, simdi elektrikli sandalyeyle, gazla veya siringayla yapiyorlar daha "insani" olsun diye. bu isin de bir suru ironik yonu var. mesela bircok elektrikli sandalye cok eski oldugundan, ara ara infaz sirasinda bozukluklar cikmis, adamlar icin icin pisirilmisler olmeden once. yahut gazi kullaniyorsun, o odanin icin zehirli gaz doluyor, bunu sonra nasil bosaltacaksin guvenli bicimde? ya kaza olur da calisanlar olurlerse? siringa da ornegin uyusturucu bagimlisi olduklari icin damarlari coktan sertlesmis, tikanmis, bazilari sisko olan insanlarda ise yaramiyor, yani sessiz ve acisizca oldurecegine felc edebiliyor, aci cektirebiliyor.

    en basiti kafaya kursun sikmak da (acisiz, kesin, ucuz) tabii bunun "imaji" ilkel. toplum kendini vahsi olarak gormek istemiyor, asmayalim da igneleyelim diyorlar, daha steril, daha az kisisel. aslinda bundan ziyade, buradaki en buyuk sorun, infazcinin psikolojisi. katil, katil oldugunu bilmemeli, oysa kafaya kursunu sikinca ortada bir bilinmezlik kalmiyor. camus'nun bahsettigi o non-zero yasama sansi, burada kullaniliyor, eger birden fazla infazci olursa belki sen oldurmemis oluyorsun. milleti kursuna dizen infaz mangalarindakilerin bazilarina gizlice kuru siki verilmesi, elektrikli sandalyenin salterinin ayni anda iki kisi tarafindan indirilmesi ve bilgisayarin sansina birini secmesi hep insanin kendi kendini aldatarak korumasindan yola cikilmis buluslar; yuzde 1 ihtimal bile olsa belki kariyeri boyunca tek bir kisiyi oldurmemis olma sansi var bir infazcinin, bu ona rahatlik veriyor.
  • "asıl önemli olan şey, hükümlüye bir olanak sağlamaktı. binde bir de olsa, bu olanak birçok şeyleri düzeltmeye yeterdi. örneğin, kimyasal bir bileşim bulunabilir ve bunu içen hasta (aklım hastaya takılmıştı) onda dokuz olasılıkla ölebilirdi. hasta bunu bilecekti. bu şarttı. çünkü, iyi düşünüp olaylara serinkanlılıkla bakınca görüyordum ki, giyotinin şakası yoktu. onun altında şans diye bir şeyin lafı olamazdı. sözün kısası, hastanın ölümüne kesin olarak karar verilmişti. bu, artık kapanmış bir olay, olmuş bitmiş bir önlem, üzerinde bir daha görüşülemeyecek bir anlaşmaydı. olağanüstü olarak, darbe inmezse, yeniden işe başlanırdı. sonunda, hükümlüye idam makinesinin iyi işlemesini dilemek düşerdi, işin asıl can sıkıcı yanı da buydu. işin aksak yanı budur diyordum. bir bakıma doğruydu bu. ama bir bakıma da, iyi bir örgütün sırrı da bundaydı, bunu teslim zorundaydım. kısaca, mahkûm, idamına manen yardım etmek zorundaydı. işlerin kolayca yürümesi, kendi yararınaydı."
hesabın var mı? giriş yap