• tartışılmaya değer gördüğüm enterasan bir konu . şöyle ki;

    washington post video editörü gillian brockell’ın hamileliği sırasında sosyal medyada yaptığı aramalara dayanarak gönderilen reklamların, (maalesef ) çocuğu ölü doğan gillian üzerinde büyük etkisi oluyor.. o kadar acı günlerin içinde bir de sürekli bebek reklamı görmek onu çok daha fazla yıkıyor. o da bu reklamları gönderen şirketlere bir mektup yazıyor;

    ''sevgili teknoloji şirketleri,

    hamile olduğumu bildiğinizi biliyorum. bu benim suçum, #30haftalık, #bebektekmeledi gibi instagram hashtaglerine direnemedim. salak ben… hatta bir iki kez facebook’ta hamile giysisi reklamlarına bile tıkladım. bebeğimin doğumuna az bir zaman kala yaptığım partiye gelen arkadaşlarıma yürekten ettiğim teşekkürü, arizona’dan gelen görümcemin fotoğraflarını görmüşsünüzdür. google’da hamileliğime yönelik yaptığı aramaları görebilirsiniz hatta iddaya girerim. amazon size hamile olduğumu öğrendiğim gün olan 24 ocağı bile söyleyebilir. hesabımı o gün açmıştım. peki aynı zamanda “bunlar braxton kasılmaları mı?”ve “bebek hareket etmiyor” aramalarımı görmediniz mi? benim gibi aktif bir kullanıcının 3 gün boyunca sessiz kaldığı dikkatinizi çekmedi mi ?
    “kalp kırıldı”, “ölü doğan”, “problem” gibi anahtar kelimeler ve arkadaşlarımdan gelen binlerce ağlama emojisini görmediniz mi ? bu sizin takip edebildiğiniz birşey değil mi ?
    anlayacağınız gibi sadece abd’ de yılda 26 bin çocuk ölü doğuyor, sizin dünya çapındaki kullanıcılarınız arasında ise milyonlarca…
    size hastaneden dünyadaki en boş ellerle dönünce sosyal medyanın nasıl bir yer olduğunu anlatmama izin verin. günlerinizi yatakta hıçkıra hıçkıra ağlayarak geçirirken bir sonraki ağlama krizinden önce birkaç dakikalık dikkat dağınıklığı için telefonu eline aldığında, şok edici bir şekilde her şey sanki bebeğin hayattaymış gibi.
    ve biz milyonlarca kalbi kırık insan, ‘bu reklamı görmek istemiyorum’a tıklayıp, ‘neden?’ sorusuna, korkunç gerçek olan ‘benim ile alakalı değil’ cevabını verdiğimizde sizin algoritmanızın ne karar verdiğini biliyor musunuz? sanki doğum yapmışsınız gibi mutlu bir sonuç bekliyor ve sizi en iyi emzirme sütyeni (göğüslerimde lahana yaprakları var çünkü tıp biliminin sütünüzü durdurmak için sunduğu en iyi yöntem bu), bebeği bütün gece uyutacak numaralar (onun ağlamasını duymak için her şeyi verirdim) ve bebeğinizle büyüyecek bebek arabası (benimki her zaman 1,8 kg olarak kalacak) gibi reklamlara boğuyor.
    yaşanan onca şeyden sonra bir darbe de experion’dan geliyor. onun asla sahip olamadığı hayatı boyunca kredisini takip etmek için beni teşvik eden bir spam maili: “çocuğunuzun kaydını bitirin.”
    teknoloji şirketleri, lütfen sizden rica ediyorum, eğer benim hamile olduğumu, doğum yaptığımı fark edebilecek kadar zeki iseniz bebeğimin öldüğünü fark edecek kadar da zekisinizdir. bana buna uygun reklam yapın ya da hiç yapmayın.

    saygılarla gillian''

    insani bir durumda, tamamen ''iyi günler'' üzerine kurulmuş bir algoritmanın tepki göstermesini beklemek belki doğru değil ama genç bir anne adayına aynı acıları tekrar tekrar yaşatmak da farklı ve kabul edilebilir bir durum değil..

    `@dolma` link gönderdi sağ olsun; bu.

    edit; bu da metni türkçeleştiren site asıl emek onların; dokuz8
  • duygularımızın kimsenin umrunda olmadığı ve sadece para kazanma hırsı ile hareket eden bir yapıdan daha duyarlı olmasını bekleyen anne feryadı.

    bunu kimse duymaz, duymak istemez.
  • iç burkan bir mesaj. vahşi kapitalizmin bizden faydalanma işini ne kadar da acımasızca ve düşüncesizce yaptığının bir kanıtı.
  • işte bu fena denilebilecek bir tespit. daha zeki değil ama belki de daha 'insancıl' algoritmalara ihtiyacımız vardır.
  • çok haklı serzeniştir.

    "her şey çok güzel" yapay zeka modellerine umarım sağlam cezalar getirilir.
  • algoritma belli ki bunu anlamıyor. peki niye anlamıyor? çünkü algoritama insan değil. peki bunu burada yazan insanların çoğu anlar mı? anlamaz. duygusallıktan beyinlerini bir kenara bırakmışlar.

    size acı bir gerçek söyleyeyim: 2. dünya savaşı sonrası beyninizin yıkanmış olması, saçma sapan bir barış dönemi yaşıyor olmanız insanın doğasının bu olmadığı gerçeğini değiştirmez. hepsinin üstünde insanın en büyük özelliği adaptasyondur. gerçeklerle yüzleşmeyi öğrenin.

    tanım: yapay zekayı, algoritmayı falan insan sanan acılı bir kadının mektubu. azınlık için kaynak ayıracak "duyarlı" şirket pek yok.
  • dünyanın bir tarafındaki kadınlar ne kadar yaratıcı ve özgüvenli dedirten haber... ne kadar sarsıcı bir yazı...
  • tüm sosyologlar hemfikir; 11 eylül'den sonra dünya toplumsal bir dönüşüm yaşadı. pozitif bilimin doğmasından bu yana enformasyon toplumu olarak adlandırılan ortalama toplum artık gözetim toplumuna evriliyor ve hatta evrildi. 11 eylül bu dönüşümün ateşleyicisiydi. evet george orwell'ın 1984'ünü yaşıyoruz bugün. sadece big brother kendini gözümüze sokup 1984'ün distopyasını gerçek kılmak yerine, saklanmayı ve sinsiliği tercih ediyor ki günümüz toplumlarına bakıldığında bu sinsilik hiç de sırıtmıyor.

    ve zamanında (bkz: panoptikon)'la doğan gözetleme manyaklığı artık genel kabul görmüş durumda. ve yukarıda bahsi geçen serzeniş de bununla alakalı.

    topluma gözetlemenin yararlarını sunarken zararlarını anlatmayı es geçiyorlar. akıllı yazılımlar bize bir çok kolaylık sunuyor dijital dünyada, ya da güvenlik kameraları -ki oyun bu kameralara verilen isimle başlıyor zaten- güvenliğimizi ne kadar iyi sağlıyor değil mi? londra'da ortalama bir beyaz yakalı günde 300 farklı kameraya yakalanıyor bugün. her adımımız izleniyor, her hareketimiz, her hamlemiz... ve bu gözetlemelerle biriken big data o kadar değerli ki... dünya artık gerçekten büyük bir hapishane. kaçış yok. bunu durdurmanın bir yolu da yok. gözetleme devam ettikçe ki artarak devam edecek, önce toplumlar ve kültürler, sonra insanlar değişecek. bu süreç yukarıda okuduğumuz mektup gibi üzücü ve kırıcı olacak çoğu zaman. ama yine unutup, umursamayıp devam edeceğiz. kaç kişi dolaylı da olsa bu sebeple psikolojik sıkıntı yaşayacak, belki ölecek belki öldürecek hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

    teknolojinin karanlık tarafı olsa gerek bu. gülü seviyoruz ve dikenine katlanacağız.
  • algoritmalar gene* iyi çalışıyormuş dediğim, acılı bir annenin haklı ama bir o kadar boşa sonuçlanacak serzenişini içeren yazı.
    peki bu hanım ablamıza bebeğinin ölmesi neticesinde buna uygun reklamlar gösterilseydi daha mutlu olur muydu?
    sanmam.
    örnek:
    bebeğiniz için en uygun mezarlık yeri bizde
    ya da
    cenaze levazımatçınızı hala bulamadıysanız bize gelin.
    vb.
    reklamlar çıksa daha mı mutlu olur bebeği ölen bir insan?
    malesef internet ve sosyal medya böyle bir bok çukurundan ibaret.
    sizin o anki durmunuza uygun reklamları göstererek daha fazla pazar payı elde edebilmek için birbirini yemekten çekinmeyecek yamyamlarla dolu.
    tek çare sosyal medyayı kulanmamak olabilir gibi görünüyor artık.
    ancak cep telefonu kullanınca da ister istemez bunlara maruz kalabiliyor insan.
    çözüm artık bizden çok uzak gibi.
  • acılı ama sosyal medyadan kopamıyor. popülist davranış sadece.
hesabın var mı? giriş yap