• gsybe'nin 10 yıl aradan sonra çıkarttığı 5. stüdyo albümü. aslında tam ismi 'allelujah! don't bend! ascend! malum ünlem işaretlerini çok seviyorlar.

    tracklist;

    1. mladic (daha önce konserlerde albanian adıyla çalınıyordu)
    2. their helicopters' sing
    3. we drift like worried fire (daha önce konserlerde gamelan adıyla çalınıyordu)
    4. strung like lights at thee printemps erable

    53 dakika albümün süresi. 15 ekim'de çıkacağı söylense de malum ortamlara sızdığı söyleniyor.

    ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
  • bir kısmı şuradan dinlenebiliyor:

    http://www.youtube.com/watch?v=iesdiiykht8

    edit: link yenilendi.
  • malum yerlerde zor da olsa bulunan albüm.* evirip çevirip eski albümleri dinleyen bünyelere ilaçtır, dünyanın sonuna bir adım daha yaklaşmaktır bu albüm.

    ayrıca montreal'in en iyi analog ses sistemine sahip stüdyosu hotel2tango'da kaydedilmiştir. mont-royal'ın dibinde, bilmemkaç yüzyıllık bir binadır. bina ise dağ havasını ciğerlere çekebileceğiniz torbacıların cirit attığı bir sokaktadır. nasıl bir albüm siz düşünün. bu da böyle bir ayrıntı tabi.
  • şimdi ben bu albümü dinledim, günlerdir dinliyorum. huyumdur çok sevdiğim grupların işlerini piyasaya çıkmamış olsa bile ne şekilde olursa olsun dinlerim, yeri geldiğinde parasını verip cd'sini plağını -nesini bulabilirsem artık- alırım, eksik etmem.
    fakat bu albüm hakkında düşündüklerim, önceki gy!be albümleri için düşündüklerimden biraz farklı.

    öncelikle kapağında ve parçaların kimi bölümlerinde yer yer set fire to flames etkileri gözlemlemekteyim. bu etkiler kendini çok belli etmiyor ancak tahmin ediyorum ki fanatik set fire to flames dinleyicileri farketmekte gecikmemişlerdir. sonracığıma albümün genel havası yanqui u.x.o. ayarında. az bir şey de lift yr skinny fists like antennas to heaven çağrışımları yaptı bana. sound ve düzenlemeler bu iki albüme çok yakın olsa da, nasıl başarmışlarsa kendilerini tekrar etmemişler. eğer grubu ve bu albümü post rock janrında değerlendireceksek, post rock kendini tekrar etmekten muzdarip bir müzik türü... grubun çıkardığı tüm albümlere ve yaptığı parçalara göz atarsak, gy!be her şekilde orjinal ve kendini tekrar etmeyen bir oluşum olarak kalıyor. zaten fazlasıyla dikkat çekmelerinin ilk sebebi bu.
    bu albüme ve parçalara göz attığımızda da aynı etkiyi görüyoruz. açıkçası şu ana kadar albümü 10 defa kadar dinlemişimdir. her albümde olduğu gibi ilk dinleyişimde kendimi çok fazla kaptırmadım, zamanla beni içine almasını bekliyorum ve yavaş yavaş başlıyoruz.
    ilk parça, "mladic", gy!be dinleyicisinin aşina olduğu melodileri içeriyor, "bunu daha önce bir yerlerden duymuştum!" diyenler olabiliyor. grubu canlı dinlemiş ya da canlı kayıtları dinlemiş olanlar bu parçayı albanian adıyla biliyor olsalar da, parça stüdyoda kaydedilince çok güzel olmuş. ki bu parçayı canlı canlı taaa 2003'de çaldıklarını söyleyebilirim size (daha önce bile çalınmış olabilir)
    bi de parça aralarına drone serpiştirmeleri çok enteresan geldi bana, bu da grubun biraz daha doğaçlama takılmakta olduğunu gösteriyor. bence yani.
    aslında albümü parça parça dinlemiyorum, elimdeki kayıt tek parça ve bilerek bölmedim. soluksuzca baştan sona bir defa dinliyorum ve dikkatimi çeken bir sürü nokta oluyor. hangi parça olduğunu merak etmiyorum çünkü kimi dinlediğimi iyi biliyorum.
    fakat değinmek istediğim bir başka nokta var ki, o da şudur:
    dünya bu halde olduğu sürece bu adamlar böyle çook albümler yapar. ellerinde malzeme bol yani ve artmaya da devam ediyor. işin garibi malzemeyi onlara biz veriyoruz. modern çağın köleleri, camdan gökdelenlere muhtaç sözde gelişmiş insanlar. dünya daha da kötü bir yer oldukça bu adamlar daha da karamsarlaşıyor, daha da ağırlaşıyorlar.
    özetle artık müzikalitelerini irdeleme ihtiyacı bile hissetmiyorum, sadece verdikleri hisse bakıyorum...
  • dinlemek isteyenleri şöyle alalım:
    http://w.soundcloud.com/…_artwork=true&color=000000
  • aradan geçmiş on yıl... bırakın nafile değerlendirmeleri de oturup paşa paşa müziğinizi dinleyin.
  • "şimdi ne desem yersiz övgü, hadsiz methiye olacak; o halde demeyeyim" diyerek kendimi tuttum, tuttum ama artık yeter;

    düşünün, popüler kültüre mal olmuş pek çok -özde yada sözde- müzik eseri takribi 3-4 dakika uzunluğundadır. bu eserlerin yapıları o denli sistematik, tekrar edilebilir ve öngörülebilirdir ki, her biri 4 dakikadan 10 şarkılık bir albüm doldurulsa dahi bu albümde birbirini tekrar etmeyen iş bulmak büyük külfettir. hatta -ne yazık ki- kimi zaman imkansızdır bu.

    gelgelelim, godspeed you! black emperor denen 9'lu, ortalama 20 dakikalık parçalar üretmesine rağmen kendisini tekrar etmeyi bir türlü başaramıyor (başaramıyor denince bunun bir acziyet olarak beyan edildiği anlaşılmasın); ne yapıp ediyor, her biri birbirinden izler taşıyan ama asla aynı olmayan dilimler var ediyor. eh tabi, bunun da bazı açıklamaları var elbette. bana kalırsa bu "kendini tekrar etmeme" durumuna yol açan dinamiklerin başında gsy!be'ın uzun uzadıya riffleri, frekansları yayılmış ses dilimlerini akıl almaz bir minimalistlikle kurgulaması yatıyor. sözgelimi, daha evvelden gamelan olarak dinleyip pek beğendiğimiz we drift like worried fire'ı ele alalım: kendisini tekrar eden kısa riffler, biraraya geldiklerinde tekrarı namümkün bir bütün oluşturuyor. hal böyleyken gsy!be, minimalist parçaları daha girift bütünler üretmek için biraraya getiren bir topluluk olarak göze çarpıyor. kısacası; malzemenin tutumlu kullanılması, har vurulup harman savrulmaması yöntem, kış gelende hep aynı bakliyatla aç ve açıkta kalınmaması da elde edilen sonuç oluveriyor.

    odağı genelden özele yani gsy!be'dan 'allelujah! don't bend! ascend!'e çevirirsek, yukarıda sözünü ettiğimiz yöntemin meyvelerinin nasıl ustalıkla toplandığını da görebiliriz. içerik, kurgu, gidişat daima sevicisini sevindirecek nitelikte albümde. ve yer yer risk alan bir gsy!be görüyoruz: daha hızlı çalınmış, daha farklı enstrümanlarla ortaya konmuş, daha farklı bir albüm var ortada. ne var ki, pek çok beğensem de albümü, bir 'f#a#oo' ve 'lift yr skinny fists like antennas to heaven' gsy!be'cısı olduğumdan dolayı, 'yanqui u.x.o.' ile başlayan süreci devam ettiren bu albüme sevgi selleri akıtamadım. evet, albanian'ın kusursuzlaştığı mladic yine epik, gamelan'in cilalandığı we drift like worried fire yine şahane, their helicopters' sing ve strung like lights at thee printemps erable elbette yıllarca kulaklarımdan düşmeyecek ama ben hala east hastings'in etkisinde, dead flag blues'un atmosferinde ve providence'ın derdindeyim.

    işin ilginç yanı, albüme karşı duyduğum hoşnutsuzluk bile gruba olan sevgimi katlamaktan geri duramıyor: düşünüyorum, ikinci bir f#a#oo kopyası mı beni daha çok memnun ederdi, yoksa hasretimizi ve susuzluğumuzu gideren bu albüm mü? sanırım ilk halde kendi adıma sevinsem dahi grup adına epey üzülürdüm. artık bir geleceğinin olmadığına kanaat getirir şu ankinden çok daha derin bir hüzne gömülürdüm. fakat bu halde sadece kendi adıma üzülüyor, gsy!be'ın hala denemekte ve hala değişmekte olduğunu görerek daha bir sarılıyorum albüme.

    son olarak, godspeed you! black emperor'ın eskisi kadar post-apokaliptik atmosferden beslendiğini düşünmüyor, hissetmiyorum. belki düşüncemde, hislerimde yanılıyorum fakat yanqui u.x.o ile başlayan süreç grubun tematik yanını daha umutlu bir zemine taşıdı sanki. hatta, "nerede f#a#oo'nin gri-soluk mavi-dumanlı atmosferi, nerede allelujah! don't bend! ascend!'in daha renkli-(en fazla)bulutlu atmosferi..." dahi denebilir. ama demeyelim tabi; aradan geçti 25 sene, grubun hayatında ve algısında neler değişti neler. en basitinden efrim menuck'tü, jessica moss'u buldu, ezra moss menuck oldu.

    gibi...
  • bugün plağı tarafıma kargolanacak godspeed you ! black emperor albümü . bir aksilik olmazsa bu şahaseri yarın elimde tutmuş olucam ve gece de evime gidip dinleyip , ayin yapıcam .

    yorumlar bu aktiviteler yapıldıktan sonra burada olacak.

    heyecanım dorukta. godspeed you ! black emperor
  • david bryant'ın kemençe tıngırdattığı gsy!be albümüdür ayrıca. not düşülmüş olsun.
  • elhamdülillah dik dur eğilme adında bir albüm.
hesabın var mı? giriş yap