• juventus takımının ceosu. takımı bettega-moggi ikilisiyle beraber yönetirler.
  • bettega ve moggi ile beraber juventusu yoneten sacayaginin diger bir simasi. bu tanim aciklayici olsa da yetersizdir, cunku giraudo gerek juventustaki taraftar yonetim iliskileri gerekse de avrupanin onde gelen takimlarinda giderek baskin hale gelen yonetim zihniyetini ve futbolu algilama bicimleri acisindan incelenmesi gereken son derece onemli bir portredir. giraudo diger iki yoneticiye gore daha geri planda, daha az goze batan bir simadir, oysa onu tehlikeli yapan tam da bu rasputinvari havasidir. bettaga sahalardan gelen ve zaten taraftarla “tanisikligi” olan biri olarak daha cok futbol takiminin durumu ile ilgilenir, antreman sahasinda futbolcularla fotograf verir, yani yonetimin gozonundeki sempatik yuzunu olusturur. moggi ise unu ve egosu en gelismis olarak juventus yonetiminin dısardan gelecek elestirileri absorbe eden paratoneridir adeta. transfer pazarliklari, lobi faaliyetleri gibi isler uzmanlik alanidir ve belki de italyan futbolunun en nefret edilen simasidir. televizyon ya da gazetedeki bir moggi aciklamasini dinlerken insan, adeta italyan mafya ailerindeki hep o pis isleri kapatan, gomulecekleri gomup, ellerini yikayip aile yemegine oturan sogukkanli tipleri hatirlar. konu disinda gezinenlere dair sabirinizi biraz daha zorlamayi goze alarak burada deginilmesi gereken bir noktaya dikkat cekmek istiyorum. son yillarda juvenin basarilarini tamamen moggi ve onun baglantilarina baglamak ya bilgisizlige ya da artniyete isarettir. juventus tarihinin moggi oncesi doneminden “falsolu” olaylar bulunabilecegi gibi juventusun kupa muzesi de moggi oncesinde dolmustur cogunlukla, kaldi ki italya liginde isler ilk yillarindan beri biraz boyle yurumektedir (machiavellinin ulkesinden bahsediyoruz). ama juventuslu futbolseverlerin agzinda da moggi bir parca pas ve toz tadi birakmaktadir.

    giraudo ise juventus yonetiminin kanimca en “tehlikeli” ismidir. klubun ceosu olarak yaptiklari ve yapmayi planladiklari onu juventus taraftarinin gozunde neredeyse bir dusman haline getirmistir. yillardir basta torinolular ardindan da milanonun dusman kardeslerinin juveye hep yuklendigi nokta della alpinin doldurulamamasi, basarilara cevap verecek bir seyirci destegi eksikliginin yaftalanmasidir. bu noktada della alpinin bir futbol mabedi olarak torino sehrine uzakligina degil, ozellikle giraudonun yukselisiyle paralel taraftar politikasina deginmek daha mantikli olacaktir. ozellikle 2000 yilindan beri acikca juve yonetimi taraftarin stada gelip gelmemesiyle ilgilenmemektedir. giraudonun ozel ilgi alani televizyon gelirleri, tum onceliklerin onune gecerken, stadin taraftari cekecek bir cazibe merkezi olmasini birakin cogu bolumu adeta curumeye birakilmistir. televizyon gelirleri tabi ki bir klubun gelirlerinde aslan payini olusturmaktadir, ancak giraudonunkisi son uc yil icinde adeta taraftara yonelik bir kine ve “kisisel mesele” haline getirilmistir. ozellikle 2003-2004 sezonunda atinadaki galibiyetin ardindan “atina’da sadece 16 taraftar vardi, biz yine de kazandik” sozleri gerilimi doruga cikardi. o tarihten bu yana da bir yandan yeni stad projesiyle bir parmak bal calinmaya calisilirken (yeni stadda juvenin asil taraftar gucunu olusturan fighterslar grubunun dagitilmasi planlanlaniyor ki maclarda giraudoya yonelik agir elestiriler bu gruptan gelmektedir), bilet fiyatlari planli bir bicimde yukseltildi. (tartismak isteyenler icin veri olsun diye; stadin en ucuz kombinelerinin bulundugu curva scirea ve curva nord kombineleri 2004 yilinda 140 euro iken bu sezon 230 euro olmustur, dahasi gecen sezon derbi olmayan bir macin bileti 15 euro iken bu sene 25 euro’ya yukselmistir)

    cok genel hatlariyla ozetlenen bu didismeden herhangi bir klubun ic sorunu olmaktan ote dogrudan futbolun kendisine dair de sorular cikarilabilir. giraudo avrupanin onde gelen kluplerinde giderek yayginlasan ve ileride daha da sık gorecegimiz bir dusunme ve algilama biciminin tezahurudur. ucuncu kusak yonetici grubu olarak adlandirabilecegimiz (cok kabaca birinci kusak, futbolun daha sahada bile profesyonellesmedigi yillarda taraftarlar ya da futbolculardan olusan dogrudan takimla ve gecmisiyle organik baglari bulunan tribunlerden gelme “gonul adami” yoneticilerden; ikinci kusak yine takimini seven tribunu az cok bilen ama yine de o naif taraftar profilinden ayrismaya baslamis, sermaye sahibi, taraftardan ote isadami kimligi ile anilan -ki bu ulkemizdeki yonetici tipidir- yoneticilerden olusur) bu grubun herhangi bir tribun kulturu ya da taraftarlik gecmisi olmadigi gibi bu yonde bir kaygilari da yoktur. boyle bir kaygiya gerek var midir, tartisilabilirse de olmadigi durumda ne olacagi bellidir. klupler borsa lotlari haline gelirken, taraftarlar sevgisi de hissesini aldigi bir sirketi borsada takip edenlerin merakina donusecektir. giraudo gibi yoneticilerde takimlarini gelemedikleri stadlardan degil, takimin yillik bilanco kayitlarindan ve yaptiklari anlasma metinlerinden takip edecekler, ustune bir de “stadlara ne gerek var, karli is degil” mantigiyla futbolu pes5 e cevireceklerdir. takim sevgisi ve futbola olan tutku stadlara sigmaz belki ama, gidisat giraudolarin devrine isaret ediyor.
  • futbolun deccali. vaat edildiği topraklar bile manidar ya neyse...
  • italya'da juventus 'un küme düşürülmesiyle sonuçlanması beklenen şike skandalında kulübün genel menejeri luciano moggi 'nin elebaşı gibi gösterilmesinden büyük keyif alan ve yırtmaya çalışan ceo. moggi "yaptığım herşeyi virgülüne kadar biliyordu" diyerek "hop bilader nereye" demiştir.
  • kendisi sike skandalındaki rolu ve baglantısı nedeniyle uc yıl hapis cezası almıstır. lan adama zamanında rasputin demisiz az demisiz.
hesabın var mı? giriş yap