• bir altigenin yarisini oluşturan üç parçaya bölünmüş bir sinema perdesi, tek bir sahne, üç farklı bakış açısı, sözler, masal, kadın, erkek, sesler, insan sesi, sessizlik... ilginç ve bir o kadar da deneysel bir çalışma; izleyiciyi bile yoruyor kimi zaman.
  • yönetmeni mustafa avkıran'dır.
  • ozen yula'nin "toplu oyunlari 1" kitabinda bulunabilir.
  • ay'ın yörünge deviminde görülen dönümlü düzensizlik.
  • duru tiyatro çıkarıyor aralık ayının ikinci haftasinda sahnede olacak ozen yula yonetiyor bekir aksoy ve sezin akbasogullari oynuyor
  • 19 aralık cumartesi akşamı 20:45'de duru tiyatro'da prömiyer yapacak olan iki kişilik oyun.

    künyesi şöyle;

    yazan ve yöneten: özen yula
    yönetmen yardımcısı: ceren demirel
    kostüm ve dekor tasarımı: başak özdoğan
    işık tasarımı: emrah keskin
    dans tasarımı: ilyas odman
    vtr: siyah kare
    fotoğraflar: emre taptık
    oynayanlar: sezin akbaşoğulları, bekir aksoy

    http://www.durutiyatro.com/aytedirginligi.html
  • bekir aksoy ve sezin akbaşoğulları'nın mükemmel bir ikili oluşturdukları, karşılıklı döktürdükleri oyun. ama bence oyunun asıl yıldızı sezin akbaşoğulları. beyaz gelincik'te sinir olurdum kendisine, hatta babamla dalga geçerdik 'ömerh, ömerh' deyişiyle. ama oyunda gerçekten mükemmeldi. o acı çeken, öfeyle dolu, güçlü ama kırılgan, tetikte ve her an patlamaya hazır kadını o kadar güzel oynadı, kadeh kadeh içkileri devirdikten sonra dengesini yavaş yavaş kaybedip o kadar güzel sarhoş oldu ki... kendisi hakkındaki bütün negatif düşüncelerim silindi gitti. her iki oyuncunun da oyunculuk ödüllerinde adaylıkları zorlayacağını düşünüyorum.

    oyunun kanımca tek eksisi efektleri. pek gerçekçi değillerdi sanki. özellikle de finaldeki martı çığlıkları. daha iyi olabilirdi kanımca.

    ek olarak, bütün oyun boyunca aralıksız fotoğraf çekerek seyir zevkimizin içine eden o sakallı... hımm... 'arkadaşa' da güzel türkçemizin en yaratıcı küfürlerinden bir demet yolluyorum. oyundan çıkınca yüzüne 'yollayacaktım' ama göremedim ne yazık ki. kendisi de seyircilerden yiyeceği küfürlerden tırsmış olmalı ki ortalıkta değildi. merak ediyorum oyun sırasında değil de başka bir zaman yapılamaz mıydı bu fotoğraf işi? seyircilerden biri gişedeki kıza durumu şikayet ettiğinde 'ama bu bir günlük bir şeydi, o da size denk geldi.' demesi de iyice bozdu sinirimizi. bütün oyun mahvoldu sayelerinde. seyirciler bu kadar sinir olduysa, sahnedeki oyuncuları düşünemiyorum.

    bir eleştiri de duru tiyatro'ya... koltukları numaralandırmak bu kadar mı zor allahaşkına? geçen seneden beri salonlarında izlediğim üçüncü oyun bu ve hala bir değişiklik yok. görevlilerin de tek yaptığı, 'beşinci sıra, koltukları sayarak gidin.' demek. o kadarını herkes yapıyor zaten ama en azından uyduruk da olsa çıkartma yapıştırılsa koltuklara. zira 'orası benim koltuğum!', 'benimki hangisiydi?', 'sizinki kaç numara?' diye bir karmaşa oluyor her oyundan önce.

    neyse... bütün olumsuzluklara rağmen, bu sezonun görülmesi gereken en iyi oyunlarından biridir, ay tedirginliği.
  • --- spoiler ---
    oyunun başında karanlıkta yürürken çakıl seslerinin ürpertici sesler çıkardığı bir parkta ne kadar hoş ve iyi giyimli olsa da yabancı bir adamla konuşmayı ürkütücü hatta olanaksız bulurken, sonradan, oyunda bunun bir randevu olduğunu anlayınca "seyirciyi bu detaya takılarak konsantrasyonunu niye bozdu acaba özen yula" diye düşünürken buldum kendimi.

    oyun ısındıkça güzelleşti. ara ara çok güzel tümceler, çok güzel atışmalar söz konusu. oyun, kelimeleri çok iyi kullanan bir yazarın elinden çıktığı için izlemek kadar dinlemek de keyifliydi. sezin akbaşoğulları oldukça iyiyken, bekir aksoy oyunla beraber ısındı.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap