*

  • bir yazılıda kül yutmaz hesabı sıraların üzerinde gezinmiş, ingilizce bilmekten yoksun ingilizce hocası.. "can you tarif?" diyerek bizi kendimizden almışlığı vardır..
  • boğa heykelini kaldırmak eylemini fiiliyata geçirmeye kalkmış akademisyen müdür.
  • sivas selçuk anadolu lisesinin eski ingilizce öğretmenlerinden. sınavlarda genellikle kazık sorular sorması ile nam salmış bir hocadır. sınavlarından ortalama 60-70 civarı bir not alan kendisini başarılı sayardı. bunun yanında ingilizce derslerinde kendisinin geliştirdiği nokta sistemi ile sene sonunda bol not dağıtırdı. ayrıca kendisi koyu bir sibel can hayranı, fanatik bir sivasspor taraftarıdır. arada gönlünü almak için listening derslerinde cd çalara sibel can cd'si koymuşluğumuz bile vardır*. dışardan ne kadar soğuk görünse de okulun babacan rütbesinden hocalarındandır.
  • dolmabahçe sarayının müdürü
  • aşağıdaki metinleri selim aslantaş'la birlikte hazırladıkları bir makalede kullanmış şahsiyettir:

    "köprülü'nün ... nazarında 'tarihçiler yalnız ortaçağla uğraşanlardır. ilkçağ arkeolojidir. yeniçağ gazete koleksiyonu karıştırmaktır. ortaçağ ise yazılı vesikaları arşivde araştırmak, kütüphanelerde vak'anüvislerin ağdalı dille yazdıkları eserleri okuyup anlamaktır. müverrih yalnız ortaçağı inceleyenler arasından çıkar'." (enver behnan şapolyo'dan alıntıyla)

    "köprülü'nün milliyetçiliğinin oluşmasında ziya gökalp'ın derin tesiri vardır. bununla birlikte, aynı fikrî cereyanın içinde bulunmuş olmalarına rağmen milliyetçiliğin ilmî tabanının nasıl inşa edileceği hususunda aralarında bazı farklılıklar görülür. ziya gökalp bir teorisyen olması hasebiyle tek tek hadiseleri değil, büyük nazariyeleri önemli görür; türk milletinin kültürüne ve hayat tarzına ilişkin genel değerlendirmeler yapar. buna karşın köprülü öncelikle tek tek hadiselerin meydana çıkarılması ve muhtemel nazariyelerin de bu hadiseler üzerine oturtulması gerektiğine inanır. belki de bu farklılık, ziya gökalp'ın bir sosyolog, fuad köprülü'nün ise bir tarihçi olmasından kaynaklanmaktadır."

    "köprülü'nün milliyetçiliği ırk mefhumuna dayanmaz. o, milleti içtimâî ve manevî bir realite olarak görür. milletler, tarihî teşekküller olup ırkî saflıklarını yitirmişlerdir. bu nedenle o ırkçılığı şiddetle reddeder. 1940'ta yazdığı bir makalede 'türk milliyetçiliğini dar ve mutaassıp ırkçılık nazariyesine tamamıyla muhalif telakkilere malik ve tamamıyla meşru ve insanî mahiyette bir milliyetçilik' olarak tanımlamaktadır." (orhan köprülü'den alıntıyla)

    "...genç kalemler dergisi yazarlarının dilde sadeleşme arzularını tenkid eden köprülü, dili toplum hayatının tabii seyri içinde gelişen ve yaşayan bir unsur olarak görür."

    "...'asırlardır işlene işlene son şeklini almış olan türkçe'miz arapça'dan da acemce'den de ileri ve medenî bir dil olmuştur'." (nihad sami banarlı'ya atıfla)

    "...'politikacı fuad köprülü, büyük alim, hoca köprülüzade mehmed fuad'ı öldürdü' ..." (şakir ülkütaşır'dan nakille)

    not: "türkiye'de modern tarihçiliğin öncüsü: fuad köprülü" başlıklı, ağustos/00'da yayımlanmış bir makaleden yazımı aynen korunarak alınmıştır.
  • aşağıdaki metinleri de, selim aslantaş'la ortak bir başka makalesinde kullanmış şahsiyettir:

    "... hacı bektaş-ı velî ile onun vefatından iki asır sonra kurulan bektaşîliğin birbirine karıştırılmasından ..." (ahmet yaşar ocak'a ait bir görüşün dile getirilmesi bağlamında)

    "mevlana, anadolu'da yüksek tasavvuf cereyanının, yunus emre ise ahmed-i yesevî ile başlayan popüler türk tasavvufunun temsilcileridir."

    "... türkiye'de islam, islam kültürü ve tarihi hakkında sanıldığının aksine hiç de köklü ve sağlıklı bir bilgi birikiminin bulunmadığı, türklerin homojen bir müslüman toplum olmadıkları ve buna bağlı olarak islam yorumlarının bazen birbirine tamamen zıt bir mahiyet arz ettiği, cemaatlerin fikri referanslarını yenileyemedikleri için hâlâ yüzyıllar öncesine ait kavramlarla bugünün karmaşık toplumsal problemlerine çözümler sunmaya çalıştıkları, belli bir tarikat görüntüsüne sahip olsun ya da olmasın cemaatlerin hayatı algılama ve yaşama biçimlerinin altında yatan temel faktörün tasavvuf veya tasavvufî telakkiler olduğu ortaya çıkmıştır." (tasavvufun islamdaki yeri tartışmaları sonucu edinilenler olarak)

    "... 'tarihte ne oldu?' değil, 'şöyle' ya da 'böyle olmalıydı' temennisinin temel kaygı olduğunu ..." (eleştirilen bir tutum belirtiliyor)

    not: "'dairenin dışındakiler'i araştıran tarihçi: ahmet yaşar ocak" başlıklı, ağustos/01'de yayımlanmış makaleden, yazımı aynen korunarak alınmıştır.

    ayrıca bir kaç çekici dip not var:

    "prof.ocak, şeyh bedreddin'in bugüne kadar bilimsel bir monografinin konusu olmadığına dikkat çekmekte ..."

    "...'bektaşilik bir tarikattır ama alevilik güçlü tasavvufi yapısına rağmen bir tarikat değildir' ..." (ahmet yaşar ocak'a ait bir yazının başlığı)

    "prof.ocak türkiye'de tasavvuf ve zühd kavramlarının birbirine karıştırıldığını, zühdün takva karşılığı olarak islam'ın daha ilk devirlerinden beri bilindiğini, buna mukabil tasavvufun ancak 9.yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlandığını ortaya koyduktan sonra türkiye'deki tasavvuf çevrelerinin temel yanılgısının bu iki kavramı özdeş görmelerinde yattığına dikkat çekmekte ve tasavvufun bizzat teorik çerçevede islam'ın içinden doğan bir mistik vâkıa olmaktan ziyade birçok farklı kültür alanındaki mistik hareketlerle birleşmesiyle oluşan bir sentez olduğu fikrindedir."
  • aşağıdaki metinleri bir makalesinde kullanmış şahsiyettir:

    “… koloniler portekiz ve ispanyol krallarına kendi ülkelerinden daha büyük zenginlik sağlıyordu.”

    “… ‘kuzeyin türkleri’ denilen ingilizler …” (xvı.yüzyılda kullanılan bir tanımlama olarak)

    not: "avrupalılar kozlarını amerika kıtası’nda paylaştı" başlıklı, mayıs/05'te yayımlanmış bir makaleden alınmıştır.
  • oksijen israfi, guya prof olmus ama adam olamamis, cahilligi ovecek kadar yandas olabilmeyi basarmis akademisyenimsi, pseudo-akademisyen.
  • kendiside okumuşlardan olup kendi tabiriyle zihni bulanıklaşmışlardandır ciddiye alınmaması gerekir .
hesabın var mı? giriş yap