• (ing.) kabin; kulübe, genellikle tahtadan, ormanda yapilmis kücük ev.
    bizim gibi "yazlik ev" kavraminin cogunlukla "deniz evi"ne denk düstügü ulkeler haricindeki gavur memleketlerinde yazlik eve isaret etmesi mümkündür, "summer cabin" gibi mesela..
  • iskandinav ulkelerinde deliler gibi sevilen cabin trip aktivesinin nesnesidir. ben sevemedim gerci bu cabin trip olayini nedense. anlatayim efendim gelisen olaylari. yasadigimiz yorede (bir iskandinav sehri) bulunan bir universiteden edindigimiz dagcilik aktiviteleriyle ugrasan alman bir arkadasin bizi gaza getirmesiyle cabin trip olayina girmeye karar verdik bir kis gunu (vermez olaydik). arkadasimizdan almis oldugumuz talimatlar neticesinde kendimizi bir kosuda, alisveris merkezinde dag cantasi, uyku tulumu, dag kiyafeti vs. alirken bulduk (almaz olaydik demiyecegim cunku su an cok isimi goruyorlar). tedarik ettigimiz malzemelerden sonra arkadasi arayarak cabin trip'in gerceklesecegi yeri ve zamani ogrendik, gerekli talimatlari aldik. neyse efendim, cabin trip yapacagimiz gun geldi catti ve arkadaslarimizla birlikte sahsi arabamizla yola koyulduk. 1-2 saat sonra tripin yapilacagi cabinin yakinlarina geldik ve arabamizi musait bir yere park ettik. alman arkadasimiz, cabinin ormanin icinde oldugunu ve yurumemiz gerektigi, botlarimizi ve yagmurluklarimizi da siki sikiya giymemizi soyledi. biz de aldigimiz talimatlar neticesinde giyindik ve yola koyulduk. benim dusuncem cabine ulasmak icin en fazla 10-15 dakika yuruyecegimiz yonundeydi (boyle dusunmez olaydim). tami tamina 1.5 saat, ayilarin cikabilecegi, yagmurun deliler gibi yagdigi bir ormanda yuruduk ve cabinimize ulastik. daha once hicbir cabin trip aktivitesine katilmamis olan bendenizin cabin hakkindaki dusunceleri, elektrigin ve suyun oldugu, gole nazir, sominenin oldugu bir mekan tarzindaydi (dusunmez olaydim). cabini bir gordum ki evlere senlik "ne elektrik ne su sensizlik korkusu". nereye geldim lan ben acaba bana tecavuzmu edecekler burada? diye icimden gecirdikten sonra (tecavuz olayi saka lan saka) cabine adapte olmaya calistim. alman arkadastan aldigim direktifler dogrultsunda sobayi yakmak icin kendimi odun toplarken buldum disarida. neyse odunumu topladim ve cabinde bulunan sobayi yaktim (evimiz sobaliyken annemin "oglum sobayi sen yak bari" demesine aldiris etmeyen bendenizin, elin sikendinavyasinda soba yakmisligi vardir). sobanin yakilmasindan sonra aldigimiz karar dogrultusunda yemek yemege koyulduk. yaptik birseyler sikendinav cografyasi el verdigince ve yemegimizi yedik. hava kararmisti tabiki ufaktan ufaktan (kis mevsimi ne de olsa hava ogleden sonra 2 de karariyor buralarda). sikendinav cografyasindan uretilmis mukemmel yemeklerin! midemde sindirilmesinden mutevellit arkadasa tuvaletin nerede oldugu sordum (sormaz olaydim) ve bana 100 metre kadar ileride ufak bir kuleye benzeyen yeri tarif eterek oraya gitmemi soyledi. yatagindan kalkip 5 metre otedeki tuvalete gitmeye usenen bendeniz, 100 m ilerideki ufak bir kule tarzindaki tuvalette bulmustum kendimi. bu tuvalet omrumde gordugum en havadar tuvaletti. tamamen tahtadan yapilmis olan bu tuvalet (klozeti bile tahtadan, klozet dedigim ortasi diskinin gecmesi icin yuvarlak bir sekilde oyulmus duz bir tahta) beni benden almisti. donumu siyirdim, tunedim, kicima ruzgarin serinligi vura vura diskimi yer cekiminine birakarak ufak bir kule tarzinda olan bu tuvalette isimi gordum. tuvaletin en onemli ve en can alici noktasi, biraktiginiz diskinin 3-4 metre yukaridan serbest dusme yaparak yere cakilmasii ve topraga karismasiydi. diskinizin yere dustugu anda cikardigi "sappp" diye ses 100 m ilerideki cabinde bulunan arkaslariniza sizin sictiginizi belirten sesli bir isaret fisegi niteligindeydi. neyse efendim. isimi gordum ve cabine gori dondum. hos bes muhabbetten sonra yatmaya karar verdik ve yataklarin oldugu odada bulduk kendimizi. yataklarda 1.75-180 m boyunda tifil cocuk yatagi gibi bir sey. neyse .ike .ike uyudum burada uyku tulumumla beraber. sabah oldu ve sobayi yakma, odun toplama gibi aktiviteler yine gerceklesti. yine yemek yedik ve ben yine tuvalete gittim. aksam oldugunda yeniden 1-1.5 saat yuruyerek ormanda ayilarin tecavuzune ugrama korkusu esliginde arabamiza dogru yuruduk yagmur altinda. arabamizi ulastik ve evlerimize geri donduk. evime geldigimde kendi kendime "ulan ben zaten yillarimi yokluk icinde elektrigin, suyun sik sik kesildigi bir ulkede (turkiye'de) gecirmisim, bu ne manyaklik, ben medeniyet gormeye ve rahat etmeye geldim bu iskandinav ulkesine" dedikten sonra bir daha cabin trip olayina girmeme karari aldim ve bunu da suan itibariyle cok guzel bir sekilde uyguluyorum alman arkadasin hala deliler gibi israrlarina ragmen.

    (bkz: bu da boyle bir animdir)
  • sözlükçülerin aslında demek istedikleri:
    (bkz: log cabin)

    oysa ingilizcede arabaların iç alanı, gemilerin kamarası, soyunma kulübesi, uçağın içi gibi çeşitli anlamlara gelen bir kelime.
  • brontide'ın artery isimli albümündeki en hareketli enstrümantal parçadır.
hesabın var mı? giriş yap