• (bkz: dutturu leyla)
  • kıymeti bilinmemiş, çok iyi bir filmdir. yoksulluğun ve gecekondu hayatının yalın, abartıya kaçmadan, içerden bir dökümüdür. gayet dozunda siyasi mesajlar da içerir. pavyonda sandalye ile güreş tutma sahnesi filmin zirvesidir.
  • ankara'da geçer... inşaat işçilerinin kolaya ekmek doğradıkları sahne meşhurdur. zeki ökten'in o sahne için coca cola yerine pepsi alan prodüktörü fırçaladığı anlatılır.
  • yabanci film isimlerinin turkce karsiliklarini begenmeyenlere "al bunu cevir ingilizceye" dememize yarayan filmlerden birisi.
  • kemal sunal in aglatan filmlerinden biri...digeri icin (bkz: ogretmen)
  • erdal gülver'in canlandırdığı kayınbiraderin elindeki poşetten bir kaç mandalina vermesi ve kemal sunal'ın bu bir kaç mandalinayı beş kişi arasında pay ettiği sahnede unutulmaz acılıktadır. bir diğer önemli husus, bu filmde zeki öktenin asistanlığını zeki demirkubuz'un yapıyor olmasıdır. türk sinemasının en ağır, can yakıcı, hüznünü duygu sömürüsü yapmadan taşıyan filmlerindendir.
  • assolist gelmeyince huzursuzlanan seyirciyi oyalamak için eski bir pehlivan olan kapıcının sahnenin ortasına koyulan bir sandalyeyle güreştiği film. bu sahnesinin dünya sinema tarihinde eşi benzeri olacağını zannetmiyorum.
  • yanlış hatırlamıyorsam*, kendi söylemine göre kemal sunal'ın kendi filmleri arasında en beğendiği filmdir. bence de türk sinemasında çok özel bir filmdir. "kemal sunal'ı gördük; gülmeye hazır olalım" düşüncesini yıkar geçer; tam anlamıyla bir dramı anlatır. üstelik, duygu sömürüsünden uzak, toplumun yaralarına ayna tutarcasına anlatır. başroldeki karakterin, bir umudun peşine düşmesi ile hayat kavgasında sürüklenmesi arasındaki gidişleri üzerine kurulu olan öyküde, hayatın gerçekleriyle süslenen ayrıntılar, inceden inceden seyircinin yüzüne vurulur. iş bitirici memur görünümündeki kayınbirader karakteri, "benim memurum işini bilir" sözüne bir göndermedir adeta. esasında, kemal sunal'ın oynadığı karakter, karısı, kayınbiraderi, sokakta rastladığı müzisyen komşusu, pavyondaki arkadaşları, patronu ve hatta pavyonda güreş tuttuğu kişi, hepsi de toplumdan önemli yansımalardır. üstelik, abartılı olmayan karakterlerle kurgulanmış yansımalardır bunlar.

    velhasıl kelam; kemal sunal'ın alışılageldik komedi oyunculuğunun dışına çıkıp dram oyunculuğunu da çok iyi yapabildiğini gösteren bir film olması sebebiyle özel ve güzelken, içeriğindeki başarısıyla da özel ve güzel bir filmdir.

    ayrıca, "farklı bir kemal sunal filmi" ifadesinden çağrışımla: (bkz: zübük)
  • kemal sunal'in insaatta calistigi sahnelerde giydigi kiyafeti hic gulmeyen bir adami canlandirdigi filmde de kullandigi film.
  • askerde öğrenilmiş bir klarnetin ardindan pavyonlarda kıt kanaat geçinen bir yandan çakal kayinço ile uğraşmak zorunda kalan kimi zaman kaygisiz umursamaz bir karakter çizen mehmet...kemal sunal a ikinci ankara film şenliğinde en iyi erkek oyuncu odulunu kazandiran, oynadığı filmler içinde belki ilk kez gülmediği tek film. karısı bir gun olsun sabah işten donerken gulmemiştir yüzüne. her defasında bunu dile getirse de pek umursamamiştir. üç çocuğundan buyuk olan kızı okumak için çırpınırken, ortanca oğlan otistik olmasına rağmen babası tarafından pek üzerine düşülmemekte ve tek başına odun toplamaya gönderilirken küçük kıza da televizyon çocuğu rolü biçilmiştir. oğlu hapiste olan komşu herşeye rağmen oğlunu gormek için yollari aşındırmaktayken, meslekleri gundelikçi olan kadinlar o oğlunu ziyarete giderken arkasindan umutsuzca ona bakmaktadırlar.
    mehmete geri dönecek olursak evden ayrilma konusunda yaşadığı çıkışsızlık bir yandan gunduz işlerinde bir türlü başarısız oluşu, daha elinde aldiği ilk çakmağın gazini dolduğramdan çek bir sahlep içimizin ısınsın deyişi, inşaatta klarnet çalmasına dalga geçilmesine rağmen olaya kayıtsız kalişi izlemeye değerdir. daha uzerine konuşacak çok sey var aslinda kisa keselim aydın havası olsun...
hesabın var mı? giriş yap