• dillerin yayılım alanları, coğrafyası söz konusu olduğunda, görece merkezde değil de çeperde, dışarıda, adeta diaspora pozisyonunda bulunan bölgelerde o dilin ruhu, yapısı, sözcükleri daha iyi korunur; öztürkçe, özermenice, özrumca gibi. bir dilin mensuplarından daha uzağa düşenler, yani travmatikler, kopa(rtıla)nlar, dilin daha merkezi özelliklerini daha uzun süre arı şekilde koruyup kullanıyorlar.

    diasporada toplumsal ve kültürel özellikler de biraz gerilemeyle ana kitleden, merkezden daha iyi korunur, daha yavaş değişir. diaspora böylece sosyolojik olarak daha tutucu, daha militan kalır. kültürden* örneği almanya'ya giden türklerin ister istemez daha dindar, daha tutucu bir uzak ülke uyumu göstermeleri. tabii ilk gidenler. türkiye kosovalıları ile kosova arnavutları ve arnavutçaları arasında da o makas var.

    ekşi'den tanıdığım 1912 kosova arnavut göçmeninin demesiyle, tarih öncesi dili konuşuyorsun diye kosovalılar dalga geçebiliyormuş, bilip konuştuğu arnavutça ölü dil gibiymiş. sonra anlatınca bu kadar sene dilin unutulmamasına şaşırıyorlarmış. bazı sözcüklerin yerine yenisi konmuş, bazıları artık dalga geçmek için kullanılan olmuş.

    "... en büyük dil çeşitliliği genellikle anavatanın yakınında ve en sınırlı dil çeşitliliği de anavatandan en uzak bölgede görülür." steven roger fischer - dilin tarihi

    (bkz: tülü), mızıklamak
hesabın var mı? giriş yap