• bazı dinlere göre dinden soğursanız öbür dünyada ısınmayı garanti edersiniz...
  • inançlı ailelerden gelen çocukların ortaokul lise çağlarında tanıştıkları yazarlar sayesinde dimağlarının açılması hasebiyle yavaştan başlatıp ateizme kadar götürebildikleri eylem.

    (bkz: din hocası)
  • adaletin dinde değil de tanrıda oldugunu anladıgınız an başlar.
  • kraldan çok kralcıların sebep olduğu eylem... içi boşaltılarak bayrak edilmeye çalışılan kavramların doğal sonucu...
    hoşgörü dinini sopalarla ve zorlama ile uygulamaya çalışan sözde müslümanlara karşı doğal tepki...
    ve belki de pire için yorgan yakmak...
  • gariptir, dinin kendisinden değil, o dinin mensupları tarafından gerçekleştirilir.
    deyn kelimesinden gelmektedir din, yani borç demektir. mustafa islamoğlu çok güzel söyler, "sen kimseye borçlu değilsin, sen kendi kendinin borcusun." bir cebinden alıp diğer cebine koymakla, borçlu olmaz sana allah. el-malik'in anlamı da budur zaten.

    işte tüm sorunlar, kulların bir şekilde aynı tanrı'ya itaat edince, birbirlerine de borçlu olduklarını sanmalarıyla başlıyor. yani bir başka borcu da allah'a verince kendi küçük beyinlerince, kendilerini malik, üstlerine de huriler, yemişler yağacak sanıyorlar. insanın yaratıcısıyla arasına, peygamberler dahi girememişken, birileri çıkıp sana nasıl dua edeceğini, ötekisi çıkıp nasıl ibadet edeceğini söylüyor, sense kanser oluyorsun. kollarından bacaklarından çekiştiriyorlar, "soldan gideceksin", "hayır, sağdan gideceksin" diye kulakları sağır eden çığlıklarıyla... sen şaşkınlıkla izliyorsun.

    oysa tek isteğin allah'ın sıcağına sarılmak oluyor o an. sadece aşkıyla kavrulmak istiyorsun. yakarışların bazen arşa sığmıyor, yaşadıklarını anlamlandırma çabansa yüreğine... zannediyorlar ki her seferinde günahlarına, acılarına, hatalarına ağlıyorsun. ah, vicdan var ya o vicdan, insanda olmayınca gerçekten hiçbir şey olmuyor.

    ve böyle çağıracaksın o'nu diyorlar sana, öteki türlü yanarsın... böyle yaklaşacaksın o'na diyorlar, öteki türlü cezalandırılırsın. her bir kişi kendini allah'ın eli zannedince, beklenen kıyamet erkenden kopuveriyor senin sahipsiz yüreğine. sense arada kalmış, içine düştüğün foseptik çukurunda, ne inandığın aşka yaranabiliyorsun, ne etrafındaki insanlara.

    oysa tek istediğin bir olmak o an o'nunla, bir bıraksalar... aynaya baktığında bile o'nu görüyorken, bir taşın, bir çiçeğin güzelliğinde o'nu buluyorken, önüne türlü türlü kitaplarla, din tüccarlarını sunuveriyorlar birden. sen de kanatsız bir melek değilsin belki bunu biliyorsun, ama iyiyi de birilerine yaranmak için, karşılık için yapmıyorsun. bir böceği kurtarıyor olman seni huzurlu kılıyor. çimlere, sırf çimlerin canı acımasın diye basmıyor olmanla delilik yaftası yapışıyor üstüne, yılmıyorsun. her şey o böcek için, çimen için mesela... çünkü her şeyde o'nun parmağı var biliyorsun.

    dindarından ateistine, her biri bir tokatı patlatmayı borç biliyor acımadan yüzüne. ve sen, belki fıtratın belki eğitimin gereği, öbür yüzünü çevirmekten başka bir alternatif bilmediğinden, yağmur yağdığında dışarı çıkıp kendini temizliyorsun. bekliyorsun ki yağmur okşasın acıyan yerlerini. her bir parçanı bir yerde bırakıp, türlü ilahi ya da necis yoldan geçiyorsun, elbiselerinin parçaları bu tip zebanilerin tellerine takılıyor, o gün o saatler korkundan arkana bile bakmadan kaçtığından çıplak kalıyorsun... ve günün birinde, sevdiğinle sevişmek için soyunmaktan bile çekinir oluyorsun. işte, vicdan var ya o vicdan, insanda olmayınca gerçekten hiçbir şey olmuyor.

    yanında taşıdığın mataran ve yün elbiseni saklayıp, converseleri çekince ayağına ve ilk kızıla boyattığında saçlarını, türlü sakal üstüne geliyor yine hırsla, ki kalbini yarsalar, senin yüreğinde taşıdığın aşkla, "benim" diyen sakalın gözlerini kamaştırırsın. çünkü sen biliyorsun ki, bir karıncanın ayak izinde, bir mavi kuşun ötüşünde, bir yetimin başını okşayan elde, turnayı gözünden vurmamışların kalbinde allah. o yüzden susup diyorsun ki dinden değil de, dünyadan soğudum. kafesimdir artık bedenim ciddi ciddi tiksindim... ve ağzından istemsiz şu sözler dökülüyor bir gece vakti, böyle olduğunu umarak en azından diyorsun ki, hamdim pistim yandim...

    sonrası huzur sessizlik.
  • içimde hissettiğim şey bu işte.

    arkadaş ben basbayağı inançlı bir insandım. ama irdeledikçe, büyüdükçe, anlam katmaya çalıştıkça ve en önemlisi "büyük adamların" dinimin gereklerini yerine getirmemin üzerine haddinden fazla düşmek yoluyla bana bir çeşit baskı uyguladıkça soğudum arkadaş!

    evreni inceliyorum, hayır diyorum, sadece bizim için yaratılmış olamaz. kadın haklarına bakıyorum, hayır diyorum, kadın hakları bir dinde bu kadar yok sayılmamalı. insanların günahları eşitse neden şartları da eşit değil? mesela neden birimiz mirastan daha az alıyor? neden sadece birimizin her yeri örtünmek zorunda? mesela neden sadece birimizde zar var, diğerinin damgalamasına hazırız sürekli? ayrıca neden yaratıldık ki? ( #28740833 )

    kimse kusura bakmasın, ben baskının altında eğilemiyorum. bana baskı uygulandıkça daha da dikleşesim geliyor. alkol mesela, yasaklandıkça susuzluğum artıyor alkole. daha bir severek içiyorum. sigara mesela, yasaklar arttıkça daha çok içesim geliyor. doyamıyorum. kürtaj mesela, yok lan o kadar da uzun boylu değil. zaten hangi ruh sağlığı yerinde kadın kürtajı ister ki? sadece hazır değilse, sosyal/ruhsal/ekonomik vb. durumu uygun değilse kürtajı yaptırmak zorunda kalır. zorunda kalmak diyorum. ama zorunda olduğumuz bir şeyi yapmamak zorundasınız diyor büyük adamlardan biri. eh o zaman ölelim biz bu paradoksun içinde diyorum ben de.

    dinden soğudum vesselam. bu kadar çirkinliğe sebep olmaz bir din diyor çünkü kafamın içindeki ses. din varsa iyilik, güzellik, mutluluk için vardır diyorum. peki bize mutluluk, huzur getiriyor mu?

    madem konuyu bu kadar dağıttım, dağınık kalsın... son sözüm de şudur: ya büyük adamlarla benim dinim farklı, ya da ben dinsizim arkadaş...
  • hayatta elinde sadece din'i olan, onunla yatıp onunla kalkan, din dışında herhangi bir bilgi, kültür, faydalı eylem öğrenmeye çabalamamış insanların, kitap üstüne kitap okumuş, farklı kültürleri tanımaya çalışmış, yüksek tahsilini bir şeyler öğrenmek ve öğrendiği şeyleri faydalı hale getirmek için yapmış vs insanlar üzerinde yarattığı durum halidir.

    özellikle eski evinim yolu üzerindeki bakkalın bende yarattığı durumdur. sırf cuma günleri camiye gittiği için kendini hacı sayan bu dünya üzerinde başka hiç bir vasfı olmayan o bakkalın elimde şarapla vs. eve giderken beni gördü diye takındığı tavırdan sonra bünyeme yerleşen tavırdır.
hesabın var mı? giriş yap