• ["senin arkandan ağlamayacak hiçbir şeyin arkasındam ağlama," diyor annesi.] jennifer clement - dul bayan basquiat

    "bu* onun sokak adıydı. sokaklara ve metrolara ait olmak istemediğinde bu adı bıraktı."

    "suzanne'le birlikte içiyorlar ama jean-michel afyon kullanmanın en iyi yolunun onu buzdolabında soğutup küçük parçalar kopararak makattan almak olduğuna karar veriyor."

    "fakat, her şeyden çok, transseksüelleri incelemesini öğütlüyor, çünkü kadın gibi davranmayı bir tek onlar biliyor."

    "ona evden çıkmasını, çıkmazsa itfaiyeyi arayacağımı söyledim. jean'a asla polisi arayacağımı söyleyemezdim. bunu asla bağışlamazdı. asla! bu yüzden itfaiye dedim, buna çok güldü, ben de ona çok sert bir yumruk attım. (...) ve tabii ki iki hafta sonra bombero'yu yaptı fakat resim gülünç değildi. bu resimdeki itfaiyeci hep korkutur beni."

    "hayattaki ilk tutkusunun itfaiyeci olmak olduğunu yazmıştı, sanatsal tutkusu ise çizgi romancı olmaktı."

    "hikayeyi aşkla cinayet arasındaki çizginin ne kadar ince olduğunu ima etmek için anlattı. gözünde beni korkutmaya çalışıyormuş gibi bir parıltıyla. burroughs'un karısını öldürmesi hoş bir şeymiş gibi."

    "jean-michel boksörlere ve müzisyenlere tapıyor. onun kahramanları hendrix, joplin, charlie parker, billie holiday ve joe louis. aşırı dozdan ölmüş herkesi seviyor."

    "örselenmiş tomurcuklar* filmini bu kadar sevmesinin asıl nedeninin bütün o afyon içme sahneleri olduğunu düşünüyorum, pek çok boks sahnesi de vardı."

    "jean-michel ukala liberaller resmini liberal beyaz resim koleksiyoncularından usandığı için yaptığını söylüyor."

    ["kendimi bir sanat maskotu gibi hissediyorum," diyor.
    hazzetmediği insanlara asla resim satmıyor.]

    "shenge eşcinsel değildi, fakat son derece dişil ve anaç bir yanı vardı. annemiz gibi filandı. bakardı bize. çok sevecendi."

    "adı, bir alçak olarak otoportre, diyor."

    "rammellzee, "ikonoklast panzerizm" adını verdiği yeni bir dil yaratmış. yazılı sözü paramparça etmek için dünyaya geldiğini söylüyor."

    ["ben bunun için resim yapıyorum,' diyor. "siyah adamı müzelere sokmak için."]

    "sonraları bir uzmanlar heyeti resmini yapıyor. bu resimde "venüs" suzanne ile madonna saç saça baş başa girmiş iki çöp insan. jean-michel kolajda "madonna" sözcüğünün üzerini çiziyor."

    "keith'in* graffiti sanatçıları için bir kapı açmış olmasını çok takdir ediyordu. öte yandan keith'in işlerini biraz yapmacık buluyordu. jean bir keresinde bana bunun "formüle edilmiş sanat" olduğunu, keith'in iyi bir kaynak bulduğunu ve elindekini ısıtıp ısıtıp yeniden kullandığını söyledi. (...) graffiti sanatçılarını keith meşrulaştırmıştı aslında. sanıyorum onun katkısı jean'ın katkısından daha fazlaydı."

    "jean nasıl algılandığı konusunda her zaman kaygılıydı, sürekli yeni stratejiler geliştirirdi. (...) jean kariyerine yararı olmayacaksa kendini başkaları için öne atmazdı."

    "büyüler işe yaramıyor. suzanne iki haftada on farklı oğlanla yatıyor, bunun da yararı olmuyor. pyramid club'da bir kızla öpüşüyor, yine hiçbir şey değişmiyor."

    "anladığım kadarıyla gene kelly jean-michel'i çok sevmiş ve ona singing in the rain filminde giydiği ceketi hediye etmişti."

    ["hayır," dedi, "madonna'nın alışveriş çılgınlığından beri meteliksizim."]

    [polis michael'ın* duvarlara graffiti yaptığını iddia ediyor, fakat ne duvarlarda yazı ne de boya var ortada. michael tutuklanıyor. polis memuru michael'ın tutuklanmaya karşı koyduğunu iddia ediyor. bir destek ekibi çağırıyor. beş polis geliyor. (...) doktor odadan çıktığında oturdu ve, "oğlunuzun o kadar çok sorunu var ki ölmesini dilemeniz gerek," dedi. (...) yasa dışı müdahale sonucunda copla boğazına bastırılmasının beyin tabanında büyük bir kanama oluşturduğunu söyledi.] jennifer clement - dul bayan basquiat

    "yüzü kesiklerle kaplı, teninde cam parçaları var. (daha sonra polisin michael'ın yüzünü ekip arabasının camına geçirdiğini öğrenecek)."

    "tanrıya inanmam. fakat her birimizin içsel bir dinamiği olduğuna inanırım, her zaman farkında olmadığımız bu dinamik hayatta derin hakikatlere tanık olmamız için bize rehberlik eder."

    "resimde iki polis kefenlenmiş gibi görünen küçük, siyah bir figürü coplamaktadırlar. başının etrafında bir hale var bu figürün. arka planda bir duvar yazısı: c.o.p., hoh ve defacimento?"

    "yemin ediyor: tanrım, sonuç negatif çıkarsa bir daha asla uyuşturucu kullanmayacağıma söz veriyorum. bir daha yabancılarla yatmayacağıma söz veriyorum. jean'ı bir daha görmeyeceğime söz veriyorum. aids testi: negatif. (...) fakat suzanne tanrıya inanmıyor. ve sözlerinin biçbirini tutmuyor."

    "jean afrika'ya gitmekten hiç söz etmedi, ama afrikalı siyahlarla tanıştığında onlara saygı duyardı. sessizleşir sanki soluğu kesilirdi. kendini sahte hissettiğini düşünürdüm."

    "sonra onunla kavga etmişseniz verdiği şeyi geri isterdi. siz de geri verirdiniz, tabii ki. fakat bir saat, bir gün, bir ay ya da yıl sonra sizi hediyesini beğenmediğiniz için iade etmekle suçlardı."

    "ona madonna'nın resimlerini istemediğimi söyledim. bana ikinci sınıf bir italyan drag queen gibi davranmayı bırakmamı söyledi."

    "andy jean'a çok aşıktı, beni kıskanırdı. andy'ye karşı her zaman tetikteydim. (...) canım sıkılır ya da surat asarsam jean çıldırırdı, günlerce kavga ederdik. andy, bunu biliyor, bundan büyük bir haz duyuyordu."

    "jean-michel andy warhol'un yüzünü kendi yüzünün yanına resmediyor*: siyah-beyaz."

    [ikinci bulvar'da karanlık, izbe bir barda taburede oturuyorlar. (...) "tuvalet o kadar pisti ki," diyor suzanne. "tahammül edemedim. temizlemek zorunda kaldım. aynı annem gibiyim!"]

    "*meksika'da büyüdüğü için ispanyolca biliyordu. sapsarı saçları vardı, şairdi. tanıştığımız anda aramızda güçlü bir bağ oluştu. (...) birbirimizi doyururduk. beni teselli ederdi. geceleyin el ele tutuşup sokaklarda gezerdik. birbirimizi severdik. sırtlanlar gibi gülerdik. jean'a olan aşkımı anlardı. bana dair şiirler yazardı. jean'a olan aşkım onun beni daha çok sevmesine neden oluyordu."

    "andy ile sevişip sevişmediğimi merak ettiğini biliyorum. fakat sana söylemeyeceğim."

    "jean'ı kıskandırmak istiyordum. julian schnabel, francesco clemente, sandro chia ve enzo cucchi gibi ressamlarla rekabet halindeydi. hepsiyle arkadaştı ama atnı zamanda onlarla rekabet ediyordu. (...) francesco resim yaparken bana yılın yarısını geçirdiği hindistan'dan söz ederdi. hindistan'ın nasıl göründüğünü, nasıl koktuğunu, ne kadar güzel olduğunu anlatırdı."

    "bütün eroinmanların o sınırın nerede olduğuna dair bir sezgisi vardır. bir seçimdir o sınırı aşmak. ben aşmamayı seçtim."

    "*koleje ve tıp fakültesine devam etti (her ikisinden de birincilikle mezun oldu). şimdi new york'ta bağımlılık psikiyatristi ve psikoterapisti olarak çalışıyor. uzmanlık alanı, sanatçı tedavisi."

    "aşağıdaki kurumlardan hangisinin siyasi etkisi daha güçlüdür; a. televizyon b. kilise c. samo d. mcdonald's. bu duvar yazısı daha sonra lisa kahane'nin fotoğraflarından birinde ölümsüzleşti." jennifer clement - dul bayan basquiat

    arroz con pollo
    bombero, 1983
    self-portrait with suzanne
    big shoes
    broken blossoms or the yellow man and the girl, 1919
    native carrying some guns, bibles, amorites on safari
    self portrait as a heel
    a panel of experts
    eroica i
    dos cabezas
    lisa kahane'nin samo'su
    earth
    untitled (defacement)
    obnoxious liberals
    suzanne mallouk on michael stewart
hesabın var mı? giriş yap