• o ilac yok ama muadili var.
  • istisnalar haricinde eczacilar yalan soylemeyecegi icin,gercekte olmayan sadece yalan sanilan $eyler.bir eczaci ciddi bir yalan soyledigi zaman hastanin sagligini,kendi meslegini ve gelecegini tehlikeye atar.bunu da herhalde akli ba$inda hicbir insan evladi yapmaz.

    ama bebek mamasi ya da prezervatif satarken ce$itli ticari hinliklere ba$vurulabilir,dogaldir.
  • manyak olmayan hiç bir eczacının söylemeyeceği şeyler. özellikle muadiller konusunda sık sık müşterinin kazıklanmasının önüne geçilmeye çalışılır (çünkü doktor aynı formüle sahip 5-6 ilacın en pahalı olanını yazmıştır) ancak müşteri bunu eczacının kötü niyetine yorar ve illa ki doktorun yazdığını ister.
  • en büyükleri, muadil ilaçlar ve neden o ilacı kakalamaya çalıştıkları hakkında olan yalanlardır.
    oysa adam gibi bir doktora gitmişseniz, doktor size o ilacı yazmadan önce mide probleminiz olup olmadığını, etkileşim olasılığı bulunan diğer hastalıklarınızı v.s. sorar.
    mümessillerin getirdikleri ve getirecekleri üç kuruşluk promosyonlar için bile için ağzının suyu akan, hipokrat yemini hainlerini hariç tutuyorum elbette bu bahiste.
    zaten dedim ya en başında; adam gibi bir doktora muayene olmuşsanız diye.

    işte öyle bir muayenede özene bezene ve çeşitli riskler de göz önünde bulundurularak yazılmış bir reçeteye, bu eczacı arkadaş size danışma zahmetinde bulunmadan müdahale eder ve muadil ilaçları kakalar genelde.
    hayır arkadaşım bi sor bakalım, ben belki kabul etmeyeceğim; olamaz mı? "o ilaç yok, muadili var" desene sen bana insan gibi. yok ama, demeyecek ki mümessilin şunu itele dediği ilacı verip, bahsettiğim satılık doktorun muadili olarak kendisi payelenecek hastaya dayatılan bu ticaretten.

    istisnasız tümüne karşı ön yargılıyım evet. ve bir kaç istisna dışında da hemen hiçbiri muadil ilaç var mı diye sormadan muadil verdiğini söylemdi. söyleyenler de muadil kakalama ısrarından vazgeçmedi.

    bir de kalkıp devlet adına hastalardan muayene ücreti tahsil etmekten rahatsız olduklarına inanmamızı bekliyorlar. kusura bakmasınlar ama "kardeşim sen önce adam gibi dürüstçe çalışmayı öğren demek geçiyor" içimden.

    komikliğin en uç boyutunu şahsen yaşadım ki onu anlatmazsam eksik kalır bu içimi dökme yazısı. ilaçlarımı almak için gittiğim tanıdık bir eczacı, muadil ilaçlar kakalamış diğer meslektaşları gibi. tanıdık diye eve gidene kadar farketmediğim bu duruma eve vardığımda geç de olsa uyandım. arayıp muadil vermişsiniz ben doktorun yazdıklarını istiyorum deyince ne dese beğenirsiniz? "onlar orjinalleri, doktorun yazdıkları muadil ilaçlarmış. bizim arkadaşlar size daha iyisini vermiş." böyle bir pişkinlik nasıl gerçek olabilir ki insanın aklı almıyor gerçekten.

    sonucu merak edenler için not: saçma sapan yalanlardan oluşan bu bahaneleri bertaraf ettikten sonra reçetede yazan ilaçlarla değiştirdim elbette verdikleri kakalakları.
  • muadil ilaç nedir, ne değildir, ülkemizde sağlık sistemi nasıl işliyor; işte bu gibi konuları bilmeyen, ancak yine de bilgi sahibiymiş gibi caka satanlar tarafından söylendiği iddia edilen yalanlardır.

    gerçek 1: jenerik ilaçlar ya da halk diliyle muadil / eşdeğerler; orijinal ilaçlarla bire bir aynı ilaçlardır. tekrar ediyorum; bire bir. tıpkısının aynısı kısacası. isterseniz prospektüslerini karşılaştırıp, içerdikleri etken maddeleri kıyaslayabilirsiniz. jenerik ilacın bünyenizde oluşturacağı bir yan tesir veyahut kullandığınız başka bir madde ile gireceği bir etkileşim, orijinal ilaç kullandığınız takdirde de aynı şekilde ortaya çıkacaktır (plasebo etkisi olmadığı sürece). bunun tek istisnası, bazı epilepsi ilaçlarıdır; ki o dahi başlı başına tartışmalı bir konu (genel görüş, yersiz nöbetlerin oluşmaması için, kişinin başladığı ilaç ismiyle devam etmesi gerektiği yönünde). kısacası antiepileptik kullanmadığınız ya da paranoyak olmadığınız sürece eczacınızın farklı (jenerik yerine orijinal ya da tam aksi) ilaç vermesi, sizin zararınıza değildir. (bkz: #16523124)

    tüm bu yazdıklarım sizi tatmin etmedi mi? o halde ücretinin büyük kısmını sgk'nın karşıladığı reçetenizde yazılandan farklı isimde bir ilaç verdiğinde, eczacının onun parasını devletten nasıl alabildiğini bir düşünün. bildiğiniz gibi, eczaneye gidip eczacı / kalfaya bedelini sgk'nın karşılayacağı reçetenizi uzattığınızda, önlerindeki bilgisayara bir şeyler yazmaya koyulurlar. yani, kendi deyişleriyle, reçeteyi sisteme girerler. bu işlem sırasında, reçetedekinin muadili bir ilaç veriyorlarsa onu sgk'nın sisteminden seçmek zorundadırlar. tutup da farklı bir etken maddeye sahip bir ilacı size vermezler, veremezler; verirlerse hem başları derde girer, hem de verdikleri ilacın ücretini devletten tahsil edemezler (her ayın belli dönemlerinde, reçeteler kontrol edilmek için sgk'ya gönderilir).

    gerçek 2: eczacı, doktorun yazdığından farklı bir ilaç veriyorsa, büyük ihtimalle doktorun yazdığı ilaç orijinal değildir.

    "büyük ihtimalle" noktasına dikkat çekmek istiyorum; çünkü evet, yüksek oranda mal fazlası verdiği için jenerik ilaç stoklayıp, reçetede orijinalinin ismini görünce elinde fazla bulunanı vermek isteyen eczacılar da var. bu durumun etikliği tartışılır mı? kesinlikle (yazının devamında, kendi bildiklerimi aktarmaya çalışacağım zaten). ancak, bu yaptıkları, hiçbir şekilde karşılarındaki insana zarar vermez; çünkü yazının başında belirttiğim gibi; orijinal ilaç = jenerik ilaç.

    bunun aksine, yani madalyonun öbür yüzüne bakalım. bazı etken maddelerin onlarca jeneriği var. her gün yenisi çıkacak neredeyse. örneğin, lansoprazol de bunlardan biri. dolayısıyla ortalama bir eczacının, tüm eşdeğerlerini eczanesinde bulundurmasına imkan yok. fakat piyasaya sürülen her yeni lansoprazol preparatı için de onlarca mümessil pazara sürülüyor. bu mümessiller doktorları kendi ürünlerini reçetelemesi için ikna etmeye çalışıyorlar. yani mümessillerin asıl çalıştığı kişiler doktorlar. elbette eczacılara da çalışıyorlar; ancak bu tamamen ürünlerini tanıtmak, satmak & anlaşma sağladıkları doktorlar hakkında geri bildirim almak için. yani hiçbir mümessil eczacının hangi ilacı vereceğine dair doğrudan bir müdahelede bulunamaz. bulunursa da azarı yer. eczacı mümessilden ilaçlarını alır, ondan sonra isterse tamamını çöpe atar, kendisine kalmış (saçma oldu elbet, ama durum bu). kısacası mümessil doktorlara "şunu yazın," eczacılaraysa "şunu alın" der; ve evet, açıkça söylemek gerekirse, bunun yapmaları için çeşitli hizmetler sunar; ancak gerisine karışmaz. reçetene lansoprazol yazılmışsa lansoprazolden başka bir şey almazsın; adı a olur, b olur, c olur; ancak içeriği değişmez.

    az önceki noktaya geri dönelim; eczacının orijinali yerine eşdeğerini, hastaya sormadan vermesi ahlaksızlık mıdır? ya da bu, ortadaki sorunun ne boyuttaki bir kısmını oluşturmaktadır? çeşitli örnekler üzerinden bir fikir edinmenizi sağlamaya çalışacağım.

    örnek 1: doktor, yeni bir jenerik ilacı reçete etmek için mümessille anlaşıyor. kendisine yeni gelen hastanın reçetesine sözkonusu ilacı yazıyor. hastanın gittiği eczanede bu ilaç yok; ancak aynı etken maddeye sahip farklı bir ilaç var (muhtemelen orijinal ilaç).

    bu durumda; eczacının, elinde mevcut bulunan ilacı hastaya verme hakkı var. çünkü sağlık sistemi içinde bulunanlar zaten bunların aynı şeyler olduğunun bilincinde. ancak elbette hastaya "x yok, onun yerine y var" demesi daha doğru olur. fakat ülkemizdeki hastaların %90'ı bilinçli olduğunu sanıp aslında bilinçsizlik yaptığından, eczacılara zerre kadar güvenmeyip doktorları öl dese öleceklerinden (zaten bir tek doktorlar alıyor eğitim), bir süre sonra eczacının da canına tak ediyor bu durum. "x yok, onun yerine y versek olur mu?" sorusunun doğuracağı potansiyel diyalogları kelimesi kelimesine ezberlemiştir eczacı. ya hasta "doktoruma sorayım" deyip doktorundan onay alır, ya "illa ondan olsun, doktorum onu yazmış" diye inat eder (doktorun o firmayla anlaşmış, bu kadar saf olma yahu). nadiren kabul edenler çıkar, dedim ya, o %10'luk kesim. sırf anlaşma yaptığı firma, yazdığı ilaçların satılıp satılmadığını kontrol ediyor diye, ilacı reçete etmekle kalmayıp hastasına "eşdeğer verirlerse alma, seni iyileştirecek olan bu" diye mavallar okuyan doktorlar bile var bu ülkede. hastaya aratıyoruz, "yok illa onu al" diyorlar, bizim de yüzümüzü kara çıkartıyorlar. hastanın zarar görmeyeceği gerçeğini de göz önünde bulundurarak diyebilirim ki, bir eczacının sözkonusu soruyu sormama hakkını kendinde bulmasında abesle iştigal bir şey göremiyorum. ne de olsa doktor, eczacının elinde bulunan ilacın firmasıyla anlaşmış da olabilirdi. ancak yine de ben her zaman sorup baş ağrılarına yelken açıyorum. dediğim gibi, ben her defasında sorarım, ancak sormayanın da nedenleri olduğunu bilirim ve ahlaksızlık yaptığını düşünmem.

    örnek 2: doktor, orijinal ilacı reçete ediyor. eczacı, orijinali elinde bulunmasına rağmen, stok yaptığı jeneriği hastaya vermeye kalkışıyor.

    kısa keseceğim. hastaya bu durumu belirtmiyorsa, yaptığı her ne kadar zararsız da olsa, kötü niyetli olduğunun düşünülmesi normal. kendisini savunmayacağım, ancak hastaların sorun yaşaması bu eczacıdan çok jenerik ilaçlara ve doktorların mükemmel olduklarına dair kendi yanılgılarındandır. kullanacağı balık yağını bile doktora soran, komşusundan duyduğunu eczacıdan duyduğunun üstünde tutan insanlarla dolu bir ülkede yaşıyoruz. dahası, bu sözlükte bile, insanlar bilimsel olarak %100 kanıtlanmış bir şey hakkında "şüpheli" olduklarını gururla anlatabiliyorlar, mesela. sosyal bilimlerden doktora yapan şarlatanlar çıkıp da "doktor" sıfatıyla milyonları dolandırıyor. sağlık sisteminin geldiği durum bu. bu ülkede yaşaya yaşaya, şaşırma yetimi yitirdim artık.

    edit: notorious brklp bir yanlışımı düzeltti. eşdeğerle jeneriğin biyoyararlanım ve tablet boyutu gibi farkları bulunabiliyor. bu bağlamda "eşit" oldukları tam anlamıyla söylenemez, evet. ancak hastanın zararına bir durum oluşturacağını söylemek de doğru olmaz.
  • özel hastanelerin kopya örnekli reçete nüshaları, danışmadan muadil ilaç vermeyi alışkanlık haline getirmiş eczacıların yalanlarına karşı alınabilecek en sağlıklı önlemdir. hiç kıvırmadan söylüyorum, şu anda kim olursa olsun, ne zaman eczaneye giderse ilacını almadan evvel muhakkak muadil ilaç verilip verilmediğinin bilgisini alsın. muadil ilaç yerine reçetede yazan ilacı istediğimde eczacıdan "doktor ilaçtan ne anlarmış??" karşılığını aldıktan sonra eczacılara karşı temkinli yaklaşılması gerektiğine inanıyorum.
  • olur olur bal gibi olur yalanlardır. tanıma kastım burda şimdi esas söyleyeceklerimi söyliyim. sağlık sektörü öyle bir pazar haline geldi ki, sütten çıkmış ak kaşık olan bir meslek erbabı yok denecek kadar az. bu anlamda gerçekten sütten çıkmış ak kaşık olmayan eczacıların üstüne biraz daha yük binmekle beraber, doktorlar hafif es geçiliyor gibi geliyor bana. bi kere sayın hastalar, anlayın artık para etrafında dönüyor her şey. genel olarak sistemle ilgili bilinen yanlışları sıralıyorum :

    1 - ciddi anlamda artık doktorlardan da şüphelenmenin vakti gelmedi mi? hepsi değil ancak eğer bir doktor size alenen, bak bu yazdığımı al eczacı muadil verirse kabul etme, diyorsa net olarak söyleyebilirim ki, ilacın firmasıyla bir anlaşması vardır. demiyorsa o zaman güvenin.

    2- bilimsel olarak ve devlet standartları açısından, ki devlet az para ödeyeyim de ne olursa olsun gözüyle bakıyor biraz, muadil ilaç orjinalin tıpkısının aynısı. bilim ve devlet açısından. çünkü aynı etken madde aynı oranda var hepsinde de. ee farkı ne peki, malum üzere üretici firma. peki üretici firmalar arasında aynı üründe bu kadar maliyet farkı neden oluşur? ham madde temininden oluşur, birileri nasıl ucuza temin ediyor orasını bilemem. ucuz olan güvenli değil mi?, devlet güvenilir diyor biz de araştıramıyoruz.

    3- eczacılara da şu konuda inanmayın. eğer eczacı doktorun yazdıgını değil de muadilini veriyorsa, ki yasal olarak tabi ki verebilir, birinci önceliği, halka daha iyi hizmet sunmak daha güvenilir firmanın ürününü vermek değil, daha ucuza aldıgı, daha fazla kar getirecek ürünü vermektir. sizin sağlığınızı ikinci plana doktorlardan sonra eczacılar da atar.

    özetle, doktor para getireni yazar, eczacı para getireni verir, devlet en ucuzunu öder, size de noluyor burda demek düşer. ama suçu birine atmak yanlıştır. sistem diyoruz, kapitalizm diyoruz, ameliyat fazla para getirdiği için, geleni gideni bıçak altına yatıran hastanelere de güvenmeye devam edin siz. ama doktor dedi, o kadar okumuş adam diyerek.
  • sorular doğuran yalanlardır.

    1) içinde söz konusu hastalığa karşı uygulanması gereken etken maddeyi ihtiva eden her ilacın aynı olması gerçekten mümkün mü eczacı ve sağlık çalışanı uzman arkadaşlara sormak isterim.

    2) konuyla ilgili bir kavram olan ve kısaca değinilen biyoyararlanım farkını belirleyen nedir bu benzer ya da birebir aynı olduğu iddia edilen ilaçlarda peki? biyoyararlanım başlığında konuya dair tanımlar yapılmış; bu tür bir farkı ortaya koyan bir ilaç neden muadil diye verilenden daha üstün tutulamasın? sadece etken madde benzeşimi bir ilacı bir diğeriyle aynı kabul etmeye yeter mi gerçekten?

    3) hadi basit rahatsızlıklar için verilen ilaçlar için bu durumun önemsiz bir ayrıntı olduğunu kabul edelim. ki orada bile, mesela bir parasetomol içeriği nedeniyle tüm benzer içerikteki ilaçların birbirinin muadili olduğunu kabul etmek gerçekten hasta yararına mı? mide problemi olan hastalarda parasetemol içeriği dışında diğer bileşim unsurlarının ya da emilim artılarının anlamlı bir faydası ya da daha az zararlı olma gibi bir avantajı yok mu?

    4) mümessilin bir ilacı yazması için avanta ya da promosyon verdiği bir doktorla, bir ilacı satması için avanta ya da promosyon verdiği eczacı arasında neden eczacıyı daha masum bulmamız gerekiyor? tamam memleketimizin bugününde doktorların da çoğu yetersiz ve mesleğinin etik hassasiyetlerinden yoksun; lakin eczacılarla doktorların hastaya müşteri, hastalığa para getiren bir piyango gözüyle bakmaları benzeşmiyor mu? insanca hasletlerden vazgeçmemiş eczacı ve doktorları hariç tutuyorum elbette bu yazdıklarımdan.

    5) bir başka arkadaşın da belirttiği; eczacı daha çok para kazandıran ilacı satmaya, doktor daha çok avanta veren firmanın ilacını yazmaya, sgk neye mal olursa olsun daha az para ödeyeceği ilacı dayatmaya çalıştığı sürece bir hastanın bu hizmetten adam akıllı faydalanması gerçekten mümkün mü?

    sosyal bir devletin en temel görevlerinden biri olan sağlık hizmetinin paralı olduğu bir sistemde bu tür sorunların yaşanmaması mümkün değil. paranın girdiği, rant olanağının var olduğu herhangi bir şeyin kirlenmemesi mümkün olamaz. kapitalist bir sistemin yozlaşmış milyonlarca küçük döngüler ihtiva etmesinin sebebi de budur zaten. denetim mekanizması kurulamamış her özgür ya da yarı özgür ekonomik tabanlı altyapı unsurunda çürümeler yaşanır.

    bir ülkenin sağlık politikaları içinde tavizsiz ve özerk bilimsel çalışmalara dayanan sağlık araştırmaları ve ilaç üretimi mutlaka bulunmalıdır. ilaç üretmeyen bir ülke ilaç firmalarının köpeği olmaktan kurtulamaz.
    almanya'da hitler'in parlemento binası yangınıyla iktidarı ele geçirdiği dönem için, bu yangını organize eden şirketlerden birinin bir ilaç firması olduğu anlatılır pek çok yerde. amerika'nın ırak'a girmesinin bile petrolden çok ilaç firmalarının dayatmalarının etkisiyle olduğu dahi iddia edilmiştir.
    dolayısıyla, bir yerde rant varsa o rantın çürümüşlüğe dönüşmemesini sağlayacak önlemleri almak zorundadır bir devlet. ilaç üretmeli, hastalıklar üzerinde araştırma yapmalı ve çareler bulmalıdır. doktorlarını da eczacılarını da bu çürümenin içinde var olmanın cazibesine kapılmayacak denli adam gibi yetiştirmelidir. bir ülkede her yer kokuşmaya başlamışsa, köşe dönmecilik azmışsa ve her şey satılabilir ve satın alınabilir olmuşsa o ülkenin durumu pek de iç açıcı sayılmaz.

    görüldüğü gibi, mesele sadece basit bir muadil ilaç meselesi değil. sen vatandaşını ilaç firmalarından, satılık doktor ve eczacılardan korursan sitem bu kadar çürümeyecek zaten. ama korumanın yolu yöntemi de bilimsel araştırma yapmak ve ilaç üretmek en başta. o zaman muadil ilaca duyulan güvensizlik de bu boyuta olmayacaktır çünkü.
  • - o kadar kazanmıyorum yeaaa...
  • bir ülkenin vatandaşları %50 oy ile kendilerini daha da yoksullaştıracak bir siyasi anlayışı, bilboardlarda gördükleri savlara veya vaatlere, meydanlarda duydukları kükreyişlere inanarak, ya da daha iyisi-alternatifi yok diyerek iktidar yapıyorsa, bahsedilen sosyal devlet ilkelerinin gerçekleşmesini ummak da çok hayalperestçe kalıyor.

    herkesin kendini güvencesiz ve tehlikede hissettiği bir ortamda, sahip olduklarını korumak adına insanlar ve meslekler de kirlenir. bazen haklı bile sayılamayacakları argümanlara sarılabilirler.

    evet türkiyedeki sağlık sistemi çökmüştür, muhtemelen bundan kötü günler bekliyor bizi. ama sadece bizi -eczacılar, hekimleri- değil, sizi de. o yüzden eczacı şu yalanı atmış, doktor firmacıyla anlaşmış gibi bu devletin en başındakilerin bile bildikleri gerçekleri bir meslek grubunu, içindeki bazı dürüst kalmışları (!) tenzih ederek aşağılayacağımıza, herkese malum bu sistemi düzeltmeyenlerden, kendi adıma eczacılık gibi güzel bir mesleği bu kadar tanımsız, sınırları belirsiz bir noktada hataya müsait bırakanlardan hesap sorarak, kesinlikle daha işe yarayan bir şey yaparsak, en azından tutarlı davranmış oluruz.

    biri de gelsin bana desin ki, kirletilmeyen şu meslek kaldı. kamyon şöförlüğü dahil hem de; ki memleketinde uymadığı kurallara sınır kapısını geçince biat etsin.

    jenerik ilaçlarla ilgili de arkadaşlar yüreklerini ferah tutsunlar, hammaddeler yurtdışından geliyor, cihazlar da, teknoloji de. bir tek işçiler türk. hatta o işçilerin uymak zorunda olduğu gmp (good manufacturing practice) kuralları bile ithal.
hesabın var mı? giriş yap