• ebu abdullah el hüseyin bin hamdan el-hasibi (k.a.r).

    ehl-i beyt ilim ve irfan pınarının yetiştirdiği en yüce şahsiyet olan muhammed bin nusayr’dan sonra gelen, arap aleviler'in büyük seyyidi el hüseyin bin hamdan el-hasibi (k.a.r.) hicri 260 miladi 874 yılında mısır’da dünyaya gelmiştir.

    mensup olduğu hamdan ailesi* ilim irfan ve fazilette ün salmış bir ailedir. babası islamî ilim ve fıkıhta zamanının bilginleri arasında sayılıyordu. ilk tahsilini babasının yanında alan el-hasîbi (k.a.r.) on bir yaşındayken kuran-ı kerim’i ezberledi.

    yetiştiği ev sürekli alimlerin ve fakihlerin uğrak yeri, ilim meclislerinin eksik olmadığı bir meskendi. kendisi evlerinde ve başka yerlerde kurulan ilim meclislerini hiç kaçırmaz ilim yolunda her türlü fedakârlığa katlanırdı. çok genç yaşta olmasına karşın kur’an-ı kerim’i ezberledikten sonra sarf, nahv, beyan, bedi, mantık, felsefe ve tarih ilimlerinde otorite sayılabilecek konuma geldi. hac farizasını on beş yaşındayken eda etti. dinî fıkıh ve şerî ilimlerini babasının dostu olan, zamanının büyük allamesi muhaddis, fıkıh deryası `esseyyid ebu mummed abdullah bin muhammed elcennan el-cenbelani` (k.a.r.) den aldı. (el-cenbelani hicri 235 miladi 849 yılında doğmuş hicri 287 miladi 900 yılında vefat etmiştir.) esseyyid el-cenbelani (k.a.r.) ehl-i beyt'in 10, 11 ve 12. imamları (a.s.) zamanında yaşamış ilim ve feyizleriyle yoğrulmuş yüce bir şahsiyettir.

    yılın belli dönemlerinde ilim peşinde ve dostlarıyla bir araya gelmek için mısır 'a ziyaretler yapardı. bu ziyaretlerinin birisinde dostu şeyh hamdan el-hasîbi’yi de (k.a.r.) ziyaret eder. şeyh hamdan es-seyyid el-cenbelani’den; oğlu hüseyin’i cenbala’ya beraberinde götürmesini ve dinî fıkıh ve ilimleri kendisine öğretmesini rica eder. bunun üzerine es-seyyid elcennan, el-hasîbi’yi (k.a.r.) cenbela’ya beraberinde götürür. el-hasîbi (k.a.r.) kısa bir süre içinde hocasının en gözde talebesi olur.

    (1) seyahatleri: el-hasîbi (k.a.r.) üstadı el-cenbali’nin en gözde talebesiydi. ilim ve irşat konusunda akranlarından çok üst düzeydeydi. hocasının hayatında bile müritleri ve talebeleri vardı. hocasının vefatından sonra cenbela’daki medresenin sorumluluğu kendisine geçti. ömrünün tümünü ilim ve irfan için harcayan el-hasîbi’nin ocağına dünyanın her tarafından kendisine akın eden talebeleri sayesinde ünü bütün islam âlemine yayılıyordu. hocasından sonra kısa bir süre cenbela’da ikamet ettikten sonra şöhretinin kendisinden önce ulaştığı abbasilerin başkenti bağdat’a intikal eder. bağdat’ta cenbela’daki gibi ilim dergahı kurar. bağdat’ta kaldığı yirmi beş yıl gibi uzun süre içinde hayatının en yoğun dinî faaliyetlerini icra eder. dergahında ehl-i beyt ilimleriyle yoğurup yetiştirdiği birçok müridi olmuştur.

    (2) hululî, vahdet-i vücut felsefesine inanıp dinî usul konusunda aykırı fikirlere sahip olan el hüseyin el-hallac gibi birçok mutasavvıfla bağdat’ta ilmî muhavere ve münazaralar yaptı.

    (3) bu münazaraların hepsinde muzaffer olan hasîbi’ye bu sayede kıskançlıklar oluşmaya başladı. kıskançlıkların boyutu iftiralara kadar vardı. karmatilik (4) inancına mensup olduğu iftirası bir süre zindanlarda hapsedilmesine neden oldu. karmıtîlik gibi batıl inançlarla ve buna benzer iftiralarla ilgisinin olmadığı faziletleri ve kerametleri sonucu anlaşılınca serbest bırakıldı. kendisinden af ve özür dilendi. zira el-hasîbi’nin masum olduğunu batıl inançlarla yaptığı mücadeleden, eserlerinden ve kendisi hakkında söylenen rivayetlerden anlamak mümkündür. bağdat’ta katlandığı bunca meşakkatten sonra kısa süreliğine ehl-i beyt'in öğretilerini öğretmek ve faziletlerini yaymak amacıyla halep’e geçer. aynı amaçla oradan şam’a seyahat eder. ehl-i beytöğretisini yaymaya çalıştığını öğrenen emevi kalıntıları kendisine tuzak kurup öldürmek isterler. bunun üzerine kufe’ye gider. hicri 333 yılında seyfü'd-devle’nin halep’e girip hamdani devleti*ni kurmasıyla el hasîbi (k.a.r.) seyfü'd-devle’nin yanına halep’e geri döner. seyfü'd-devle (devletin kılıcı) el hasîbi’ye çok büyük değer verdiğinden müridi ve talebesi olur. el-hasibi de onu manevi oğlu olarak görür. el-hasîbi (k.a.r.) hicri 346 miladi 957 yılındaki vefatına kadar halep’te sevilen yüce bir insan olarak yaşar.

    tarihi kaynaklarda el-hasîbi (k.a.r.) bir araştırmacının ulaştığı kaynağın gerçeği yansıtıp yansıtmadığına bakmadan hüküm vermemesi gerekir. ulaştığı kaynağı diğer kaynaklarla karşılaştırıp mukayeseli olarak bilgileri vermesi ilmi çalışmaların gereğidir. ancak taraflı yazılan yazıların çoğunda belirtilen hükümlerin doğruluğunu tespit etmek bir tarafa kalsın, kaynak belirtilmeden, bazı saçmalıkların çalakalem yazıldığına şahit oluyoruz. bilhassa alevilerle ilgili yazılan yazılarda öznel, taraflı ve gerçekle bağdaşmayan birçok saçmalığın yer aldığı bilinmekle birlikte bu saçmalıkları çağdaşlarımızın dillendirdiğini de görmekteyiz. doğruları yazmakla mükellef olan yazarlar, mezhebî taassuplarının etkisinde kalıp doğruları çarpıttıklarını ortaya koydukları eserlerinden anlamaktayız. bu yazarlar, gayretlerinin tümünü başkalarını kötüleyip kendilerini temize çıkarmaya harcamışlardır. ne acıdır ki temyizden ve titizlikten yoksun okuyucuları ve inananları çoğunluğu oluşturmuşlardır. gerçekleri saptırmak, her zaman çelişkileri doğurur. doğrularda ise çelişkilere yer yoktur. okuyucunun okuduğunda gerçekçi, inandığında mantıklı, tahlil ettiğinde becerikli olması gerekir. aksi takdirde kendisinin ve başkalarının rahatı için hiç okumaması daha doğru olur. hilekâr siyasetin ürünü uyuz tarih; imamımız, şeyhimiz, fakihimiz ve rehberimiz el hüseyin bin hamdan el-hasibi’yi (k.a.r.) unutup unutturmak istemiştir. kişiliği, mizacı, ilmi ve irfanı yanında ortaya koyduğu eserleri kıskanç ve kindar kalemlerce yok edilmeye çalışılmış; ancak bu çabalar ismini ölümsüzleştirmekten başka işe yaramamıştır. bazı tarihçi ve biyografi yazarları el-hasîbi’yi (k.a.r.) karalamak ve onu küçük düşürmek için çeşitli yollara başvurmuşlardır.

    mezhebi taassuplarının etkisinde kalıp kindar bir tavırla saldıranların karşısında duranlar da vardı. aynı mezhebe mensup olup da duygularıyla değil akıllarıyla hareket edenler el-hasîbi’nin hakkını vermişlerdir. mezhepdaşlarından korkup hiç fikir beyan etmeyenler olduğu gibi ona duydukları sevgiyi dile getirenlerin sayısı da azımsanmayacak derecededir. makamının yüceliğini zayıflatmayı amaçlayan ''ennecaşi'' ve ''bin el gadairi'' gibi yazarların nezdimizde düşkünlükleri sabittir. şafii ibn hacer el-aksalanilisanü-l mizan” adlı eserinde: “el hüseyin bin hamdan el-hasibi imamiyye (5) mezhebinde fıkıh müellef ilim (yazar) ebul abbas kendisinden rivayet etmiştir. kendisini methedip övgüde yere göğe sığdıramaz. halep’te seyfü'd-devle’nin imamıydı.” (6) büyük alim, tarihçi, yazar şeyh muhsin el-eminayanüşşiah” adlı dev eserinde el hasîbi’ye ait tercümesinde övgü ve methiyelerden sonra:

    - “kendisi imamiyye mezhebinin alimlerindendir. muasırları ve diğerleri tarafından hakkında söylenen iddiaların aslı astarı yoktur. tertemiz bir sır ve içtenliğe sahiptir.”

    esseyyid el-emin aynı kitapta “el-hasîbi” hakkında ulemanın söyledikleri övgüleri rivayet eder. el-hasîbi’yi kötülemeyi amaçlayan "ibnül gadairi" ve "ennecaşi" gibi yalancıları ince bir üslupla reddeder. “iddiaları ve kendisine attıkları iftiralar doğru olsaydı islamî inancı ve ehlibeyt imamlarına velayetiyle ün salan hamdani hükümdarı el emir seyfü'd-devle (7) el hasîbi’yi imam olarak kabul etmez cenazesine namaz kıldırmazdı. kaldı ki “errical” adlı kitabın yazarı ibnül gadairi’nin yaralamasından hiç kimse kurtulamamıştır.” diye yazmaktadır. ünlü yazar ''ettelakberi'' el hasîbi de muasırları arasında gördüğü doğruluk ve güven üzerine el hasîbi’den ilim konusunda icazet aldığını belirtmektedir. el emin el hasîbi’nin kitaplarını ve o kitaplardan rivayet edenlerden bahsederken on adet kitabın isimlerini sıralar:

    “elihvan, elmesail, tarihül eimmeh, errisaleh, esmaü ennebi, esmaül eimmeh, elmaideh, el-hidayetü'l kübra” ne yazık ki günümüze ve elimize sadece elmaideh ve el-hidayetü'l-kübra adlı kitapları dışında başka eser ulaşamamıştır.

    (8) hristiyanlar tarafından yazılıp basılan “el müncid” adlı ansiklopedinin “el alam” bölümünde “el husaybi” başlığı altında yaptığı tercümesinde: “ebu abdilleh el hüseyin bin hamdan” “aslen mısırlı olup büyük alevi muallimidir. cenbela’ya seyahat etmiş oradan bağdat’a intikal etmiştir. en son halep’te karar kıldı.

    (9) el-hidayetü'l-kübra kitabı şiiler tarafından en sağlam, geçerli ve sözüne güvenilir kaynaklar arasında sayılmış ve onlarca şii büyük yazar elkübra’yı kaynak göstererek ehlibeyt imamları ve fıkıhları hakkında alıntı yapmışlardır. hidayet el kübra kitabını el hasibi manevi oğlu hamdani hükümdarı seyfü'd-devle'ye ithaf etmiştir. el hasîbi (k.a.r) bütün eserlerinde ehlibeyt imamlarının öğretileri, faziletleri, tarihleri, insanlığa örnek ve ibret olan yaşamları ve mucizeleri hakkında bizleri aydınlatmıştır. ehl-i beyt imamlarından sonra yegane ilim kapısının ebu şuayb muhammed bin nusayr (a.s.) dan başkası olmadığını bildirmiştir. kendisinden alıntı yapıp övgüler dizen şii yazarlar konu muhammed bin nusayr’a gelince ağız değiştirip övgüleri sövgüye dönüşebiliyor. bu öyle bir çelişkidir ki aşağıda sayacağımız yazar ve kaynakların ünlü sahipleri bu kadar geniş ilme ve irfana sahip olmalarına rağmen mezhebi taassuplarından dolayı böyle bir çelişkiyle anılabiliyorlar. ilmine ve tarihi bilgisine dayanıp kendisinden rivayet aldıkları bir şahsiyetin bir dediğini kabul edecek kendi sefirlerinin makamının gerçek sahibi muhammed bin nusayr’a ait olduğunu söylediğinde ona inanmayacaklar. böyle bir tavır sağlıklı bir şahsiyetin davranış şekli olamaz. el-hasîbi’den (k.a.r.) rivayet alan çok sayıdaki ünlü şii yazarın ve kitaplarından birkaç tanesini sayalım:

    elmeclisi: “biharül envar”, elkassi: “tefsir” ettelakberi: “elcevami”, muhsin el emin: “ayan eşşia”, muhammed bakır abdulkerim: “eddem-atüssakibeh” el bahrani: “medinetül meaciz” abdullah şubber: “hakkul yakıyn” el ehsai: “errac-ah”, mirza muhammed taki: “sahifetül ebrar” hasan el kıbbenci: “müsnedül imami ali” hüseyin bin abdülvahhab: “uyunul mucizat” gibi birçok yazar ve eser hasîbi’yi kaynak göstermiştir. bu onun güvenilir bir şahsiyet olduğu hakkında kanıttır.

    bazı bağnazların beyinlerini kaplayan kara bulutlar dağıldıkça el-hasîbi’nin değeri daha iyi anlaşılacak ya da onu hakketmeden yok olup gideceklerdir. ehlibeyt pınarının yetiştirdiği hidayet meşalesi ve ilim nuru el hüseyn bin hamdan el-hasîbî yaşadığı dönemde islam sevgisini yürekten yüreğe taşıyan büyük bir gönül adamıdır. müslümanların birlik ve beraberlik içinde saf ve temiz bir yürekle yaşamalarını tavsiye eden, bilime ve bilim sahiplerine önem veren bir düşünür. hz. peygamber ve ehl-i beyt felsefesinin takipçisi, sonsuz mutluluğa ermek için insanlara yol gösteren bir elçi, bir mümin, allah’ın bir sevgili kulu, döneminin en büyük islam alimi. el-hasîbî'nin islam ümmeti için öngördüğü hayat felsefesi nedir? el-hasîbî’nin (k.a.r.) yaşadığı dönemde gerek dinî, gerekse sosyal konularda farklı görüş ve inanışların olduğu bilinmekte; bu farklılıklar toplumda bölünmelere ve parçalanmalara neden olmaktaydı. farklı görüşlerin ortaya atılmasının sebebi iktidar hırsı, kişisel çıkarlar ve dünyevî menfaatlerdir. kişisel hırs ve çıkarlar uğruna oluşturulan dinden kopuk anlayışlar ve bu anlayışa hizmet edecek inançların yerleşmesi toplumda onarılmaz yaraların çıkmasına neden olmaktaydı.

    o çağın en önemli âlimlerinden biri olan el-hasîbî, oluşan yaraların tedavisi için bildiği tek yol islam; önerdiği ilaç da kur’an, sünnet-i nebevi ve ehl-i beyt düşüncesiydi. yoz düşünce ve uygulamalarla bir yere varılamayacağını bilen, ilimsiz amelin insanı istenilen sonuca götürmeyeceğini gören el-hasibi, kurduğu medreselerle halkı eğitme yoluna gitmiştir. gerek medreselerinde gerekse halkı aydınlatmak için yaptığı seyahatlerde ve okuduğu hutbelerde bilim adına hz. peygamberin izinde yürünmesi gerektiğini her zaman vurgulamıştır. hurafelere dayalı anlayışlarla mücadele etmiş “hak” uğruna haktan ayrılmamıştır. birlik ve beraberliğin ve dayanışmanın önemini de hatırlatmadan edememiştir. ehl-i beyt imamlarının aktardığı bilgi ve deneyimleri insanlara ulaştırabilmek için çalışmış, birçok fedakârlığı seve seve yapmıştır. hak yolu insanlara gösterip o yolda amel etmelerini isteyen el-hasibi toplumun her kesiminden insanın sevgisini kazanmayı başarmıştır. toplumsal hayatın düzenlenmesinde başta büveyhî ve hamdanî hükümdarları olmak üzere zamanın birçok hükümdarı kendisinden faydalanmıştır. toplumu ayakta tutabilmek ve huzurlu yaşam sürmelerini sağlayacak en doğru yolun adalet olacağını bildiği için zamanın hükümdarlarına adaleti telkin etmiş, insan sevgisinin önemi üzerinde durmuştur. nihayet sözünü dinleyen hükümdarlar hakimiyet sınırlarını genişletmiş, başarılı bir devlet idare yöntemi uygulamışlardır. el-hasibi halep’in önde gelen şahsiyetlerine ve müritlerine hitap ettiği hutbesi onun ileri görüşlülüğünün ve keskin zekasının bir kanıtıdır. sahip olduğu bilgi, birikim ve deneyimleri her zaman takdirle karşılanmış; söylediği her söz kıymetli bir cevher kabul edilmiştir. ulaştığımız uygarlık seviyesiyle övündüğümüz bugünlerde dahi onun fikirlerinin hâlâ geçerli olduğunu açıkça ifade edebiliriz. engin bilgi ve öngörünün sahibi el hasibi’nin hutbesinden bir bölüm:

    “allah sizi muvaffak etsin. olağanüstü veya tabii görünen olaylarla karşılaştığınızda hz. peygamber ve yaşadığınız dönem arasında ihtilaf gördüğünüzde donakalıp şaşırmayın. çünkü halkın hayat şartları ve toplumun insanî ahvalleri hakkında tartışmak için hicretten sonra 350 sene geçmiş olması yeterlidir. doğrular, içtihatlarla ve farklı fikirlerle değişikliğe uğramaktadır. nasıl uğramasın? hükümdarlar değişti. şatafat, zevk ve sefahat doruğa ulaştı. mal bollaştı. sapkın hevesler (bidat) ortaya çıktı. siyasal, toplumsal ve dinsel değişikliklerle ifadeler ve düşünceler yaralandı. zaman döndü. şartlar değişti. toplumsal ıslahımız asrımızın bütün fikir sahiplerinin katılımıyla sağlanacak fikir birliğiyle mümkün olabilir. sayın efendiler; sizden isteğim şudur. aranızda bilen, anlayan, kavrayan ve yetenekli insanlar yetişsin. yetişen yetenekli insanlar muhtelif yollardan doğruları, fer’i hükümlerden usulleri, seleflerinin sözlerinden gerçek olanlarını ortaya çıkarsınlar. ortaya çıkardıkları hükümler şer’i hükümlere mutabık ve makbul fikirler olsun. her beldede kendisine müracaat edebileceğiniz ve güvenebileceğiniz dini reisiniz olsun. çünkü dini görevlere tayin edilenlerin yetenekli ve yeterli olmaları; dinin faziletlerine dönmeyi, ahlakî ıslahı sağlayarak eğitimde en tesirli ve hayırlı amellerin oluşmasına olanak tanır. buna çok ihtiyacımız var. unutmayın ki aranızda inanç birliği, söz birliği ve ittifak vardır. birbirinizi düşürüp zayıflamayın. birbirinize karşı övünüp böbürlenmeyin. kıskançlık edip birbirinize gıptayla bakmayın. birbirinize yardımcı olmaktan geri kalmayın. bütün konu ve tedbirlerinizde tek bir can gibi davranın. allah yardımcınız olsun. unutmayın ki halkınızın hayırlı bir şekilde gelişimini sağlamak ve vatanının bekasını muhafaza için hizmet etmek bir zorunluluktur. çünkü insanın gücü birlikten, üstünlüğü de dayanışmadan doğar. aranızdaki herkesin hakları olduğu gibi yükümlülükleri de vardır. her insanın mükellef olduğu en önemli yükümlülük yüce allah’a ve allah’ın mevcudiyetine tam olarak yürekten inanmasıdır. evreni hareket ettiren, düzenleyen, ihtiyaçlarını karşılayan ilahî güçtür. bu güç evrenin mevcudiyetinin ve bekasının tek sebebidir. dolayısıyla en mükemmel şekilde allah’ın emirlerine uyulması ve bütün yasaklarından kesinlikle uzaklaşılması şarttır. bütün ibadet ve ameller uyumlu olarak eda edilmeli, ahlaklı ve bilinçli bir şekilde yaşanmalıdır. yükselişiniz ve konumunuzun saadeti ancak bu şekilde kemale erebilir. aksi takdirde birlik, beraberlik ve dayanışmanız zayıflar. asaletinizi ve itibarınızı kaybedersiniz. aranızda hizipleşme duygusu ortaya çıkar. bencillik ruhu size hâkim olur. başkalarının haklarını hiçe sayarak bencilliğinizi önemseyip öne çıkardığınızda aranızda yozlaşma hâsıl olur. allah katında hiçbir dereceniz ve itibarınız olmaz. sizin için kaygılandığım durum kitabın (kur’an) şahitlik yapmadığı hadis ve rivayetlerin peşinden sürüklenmenizden size korkuyorum. çünkü o rivayetlerin kaynağı vehimlere ve şüphelere dayanmaktadır. o rivayet hatalı ve yanlıştır. ey efendiler, her ne kadar rivayet edenin güvenilirliği ve doğruluğundan emin olsak dahi aramızda zanna yer kalmaktadır. gözlerinizden perdeyi çekin. cahilliği kalplerinizden men edin. tahayyül ettiğiniz ya da ettirildiğiniz şeyler üzerine donakalmayın. ilim ehli, bilginin ışığında hareket ederken; siz cahilliğin karanlığı içinde kalabilirsiniz. gelecekte hayırlı yerlere yakın olmak için bilgiyi öne çıkarın. her zaman mükemmeli yakalamak size müyesser kılındı. faziletleri kazanmaktan geri kalınmamalıdır. çünkü fazilet hangi toplumda yerleşirse o toplum amaçlarına ve hedeflerine mutlaka ulaşır. kanıtları araştırmadan maksatları belirlemeden acele bir şekilde karar vermekten sakınmanızı şiddetle uyarıyorum. doğru tanıklığa sahip olmadan yargılama yapmayın. gerçek kaynak bulunduğunda ona dayanın olmaması durumunda ancak içtihatta bulunabilirsiniz. “ (10) hutbede yer alan uyarılar bir toplumun maddi ve manevi yönlerden güçlenmesini sağlayacak uyarılardır. toplumun yaşadığı zorluklar ve uğradığı baskılar neticesinde ruhunda hasıl olan umutsuzluğu ancak el-hasibi’nin fikirleriyle yenebilir. kültürünü oluşturan değerlere ancak bu yolla tekrar kavuşabilir. çünkü bu yol ehl-i beyt yoludur. el-hasibi’nin idealindeki toplum yapısını kurabilmek için okuyan, araştıran, çıkarımlar yapan, düşünen, veriler ortaya koyabilen bireylere ihtiyaç vardır. bu bireyler hak uğruna hakla yüreyecekler, hakla alıp hakla vereceklerdir. bu da eğitimle mümkündür. temiz yürek ve saf duygularla birbirini seven tek vücut olabilen, kardeşinin acısını kendi acısıymış gibi hisseden, kinden, hasetten, dünyevî şehvet ve heveslerden arınık insanlara ihtiyaç vardır. kendi zindanını kendi taşıyan, o zindandan bir türlü kurtulamayan, kapalı, bencil ve dünyevi bağlarla kendini zincirleyen insanlarla ideal toplum yapısına ulaşılamaz. kendi öz kimliğini haraç mezat satan, çağdaş olayım derken kendine yabancı kalan ve hayatta başarılı olamayan, umudu tükenmiş, batağa sürüklenmiş, yalnız kalmış birbirinden habersiz yaşayan insanlarla da ideal topluma ulaşılamaz. kendinden çok başkasını gözlemleyen, başkası gibi olmaya çalışan, kendine güvenmeyen, zayıf karakterli, basit amaçlar uğrunda koşan, beş kuruş uğruna insan kalbini yerle bir eden insanlarla da olmaz. el-hasibi’nin çizdiği yolda bu gibi vasıflara yer yoktur. peygamberden sonraki dönemlerde ortaya çıkan değişik yol ve fikirlerden arınmamız bizi yozlaşmadan ve yobazlıktan kurtaracaktır. mallarımızın çoğalması hayat şartlarımızın eskiye oranla kolaylaşması bizi manevi değerlerimizden uzaklaştırmamalıdır. fikir ve inanç ehlinin fikir birliği imamımızın belirttiği gibi çok önemlidir. insanlar inanç ve fikir önderlerinin birbirleriyle çeliştiğini sezdiklerinde güven ve inanç duyguları zedelenmektedir. biz alevilerin inanç ataları olan ehl-i beyt imamlarımızın on ikisinin gerek kendi aralarında, gerekse kura’n ve sünnetle çeliştiklerini günümüze dek tespit ve iddia eden olmamıştır. diğer inançlara bakıldığında bir mezhep imamının savunduğu görüşü diğeri yalanlamış ve aksini iddia etmiştir. inanç kaynağımız olan imamların fikir ve fıkıh konularında dünyevi ve uhrevimeselelerde aynı ağızdan konuşmaları, inancımızın temellerinin sağlamlığına işaret eden sağlam delillerin sadece bir tanesidir. el-hasîbî'nin (k.a.r.) vurguladığı çok önemli bir husus her beldede kendisine müracaat edilebilecek, güvenilir bir dini reisin olmasıdır. inanç konularında bir başın olması toplumun ruhani ihtiyaçlarının sağlıklı bir şekilde karşılanabilmesi açısından çok önemlidir. inanç önderlerinin toplumun ihtiyaçlarının karşılayabilecek nitelikte olabilmeleri ancak sağlıklı bir yapı içinde düzenli bir şekilde eğitim görmeleriyle mümkün olabilir. görecekleri eğitim sonucu ancak yetenekli ve yeterli olabilirler. eğitimin tesisi ve sağlıklı olabilmesi için düzenli bir idare tarafından yönetilmesi şarttır. sağlıklı bir idarenin çok başlılıkla yürümesi mümkün değildir. çok başlılık yerine tek bir başın önderliği ve yönetiminde bölgesel sorumluların denetiminde bir yapının oluşturulması elzem olmuştur.

    1- el-hasîbi kudvatün müsla hüseyin muhammed el mazlum.

    2- el-hasîbi kudvatün müsla hüseyin muhammed el mazlum.

    3- divanül hallac ve yelihi ehbarühü ve tavasinuhü sadi danavi.

    4- karmıtilik ismaili hamdan bin karmıtiye dayanır. ilk ortaya çıkışı ırakta hicri 258 yılında bahreyn ve yemen'de yaygınlaşır. 317 yılında mekke'yi ele geçirip hacıları öldürürler. haceri esvedi kendi bölgelerine taşıdıktan 22 yıl sonra yerine iade ederler.

    5- imamiyye mezhebi 12 imamlara inananların mensup olduğu şii alevi mezhebi).

    6- el-hidayetü'l kübra lübnan baskısı mukaddimesi.

    7- seyfü'd-devle (919- 967) halep'te kurulan hamdani devletinin (hamdaniler) emiridir. adaleti, ilim ve alimlere verdiği değerle bilinen seyfüddevle şöhretini rumlara karşı yaptığı mücadele ve savaşlarla kazandı. zamanında hamdani devleti islam aleminin en yükselen ve gelişen devletiydi. el hasîbi halepte kaldığı süre içinde seyfüddevlenin hocası ve imamıydı.

    8- ayan eşşia c.4 s.345 esseyyid muhsin elemin el amili.

    9- elmüncid ansiklopedisi el alam bölümü.

    10- elaleviyyun fittarih muhammed ahmed ali.

    edit: imla.
  • (bkz: el-hidayetü'l-kübra) adlı eseri üreten, aynı zamanda arap alevi din alimi ve önderi olan önemli şahsiyet.
  • (bkz: hamdaniler)
hesabın var mı? giriş yap