• yonetmeni gregory nava olan bagimsiz film. 6. ebertfest kapsaminda izleme sansim oldu. filmde guatemala'da yasayan iki maya yerlisi kardesin, koylerini terketmek zorunda kalisi, ve los angeles'a gelisleri, ve yasadiklari zorluklar anlatiliyor. ozellikle filmin ilk yarisindaki maya koyunden goruntuler, rengarenk giysiler, evler ve de filmin kahramanlarindan rosa'nin ucusan kelebekler arasinda durdugu sahne pek cok guzellik icerir.

    film bagimsiz bir yapim oldugundan ve de bazi devletlerin* * politik olarak gucune gittiginden cekimi sirasinda cok buyuk zorluklar yasanmistir.*
  • ispanyolca: kuzey
  • ozda latinlerin kendi gruplarına verdikleri isim.
  • konusu: mexicoda hükümetlen iş birliği yapıp topraklarına el koyanlara karsı savaşırken bir ispit sonucu öldürülen bir adamın oğlu artık köyünde kalamayacagına karar verir ve her zaman hayallerini kurdukları "kuzey"e yani amerika birleşik devletlerine gider kız kardeşi ile. sınırı bi kanalizasyon deliğinden gecerler. orda farelerin saldırısına uğrarlar. amerika hayallerindeki ülke olmaktan yavaş yavaş çıkar. bundan sonra gelişen olaylar aynı türk filmi gibidir. sadece mekan ve kişilerfarklıdır. oğlan amele pazarına gider. herkes onu itekler, kakaklar. bu dona kalır. sonra bir adam gelir. onu lüks bi lokantaya garson yapar. sonra bu gün be gün terfi eder. bunu cekemeyen iş arkadası yabancılar şubesine ispitler bunu. kaçar. kız ise önce bi tekstil atölyesine gider. orayı polisler basar. sonra bi evde hizmetçi olarak calışır. çamaşır makinesini kullanamaz. rezil olucagını düşünerek çamaşırları elinde yıkar, çimenlerde kurutur. sonra birden hastalanır. hastaneye gitmek istemez kaçak olduğu için. sonra gider. sonra hastalanır ve ölür.

    arada bir sürü ayrıntı var da üşeniyorum yazmaya.ama en büyük özelliği bizim filmlerin hikayesinden, diyaloglarından gram farklı olmaması idi..
  • lideri enrique morales'dir.
  • hepsinin bir ruhu var... dilini, yapıp etmelerini, duyarlılıklarını tanımadığınız, varlık şansı bırakmadığınız ruhları...
    bu film o ruhu değil yalnızca topraklarını geride bırakmış iki çocuğun öyküsüdür, kıyafetler ve üsluplar dönüşse de ruh içeride sızlar ve özlemeye devam eder.
  • 1985 yılında en iyi orjinal senaryo dalında oscar adaylığı kazanan ilk amerikan bağımsız filmi olarak kabul edilir.çarpıcı bir çok sahne içerisinde en etkilendiğim kızın babasının mezarı başında şarkı söylediği sahnedir.
  • dönemin orta amerika konjönktürüne değinen ve amerikan rüyasını eleştiren güzel bir film. tabi günümüzde marifet değil bunu yapmak ama 83 yılında biraz öyleymiş herhalde. scarface'in de 83 mamülü olduğunu göz önüne alırsak o zamanlar bu moda revaçtaymış belki de. yönetmenliği genel itibari ile beğendim, filme hakim olabilmiş. baharat niyetine serpilen ufak tefek gerilim sahneleri de olası uyku bastırmasını engelliyor. oyunculuklar harika olmasa da sırıtmıyor. en azından enrique rolünü oynayan david villalpandonun rolünün hakkını verdiğini düşünüyorum. kötü film değil ama çok iyi de değil, hollywood aşağı hollywood yukarı sıkılanlar için farklılık olur, pişman olunacağını da sanmam.

    --- spoiler ---

    canlarını kurtarmak için -amerikan rüyasının da etkisiyle- güzelim çayırlarını bırakıp amerika'ya iltica etmek zorunda kalan kardeşleri anlatan ve nihayetinde amerikan rüyasının pek öyle olmadığı ve beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar klişesine dayanan bir hikaye aslında. bana sıkıntılı gelen nokta duyguların işlenememesi. yani ne birbirlerine sevgilerini gösterirken ne de ölülerinin arkasından ağlarken duyguları gösterme son derece yetersiz kalmış. eleman kız kardeşine ağlamıyor bile.

    yerlilere tekrardan acıdım. sen gel kaç bin yıllık topraklarında işgale uğra, işgal edenler senden nefret etsinler de kendini onlardan biri gibi göster, onların sömürgeciliklerinden kaçıp büyük sömürgecinin eline düş.

    bi de amele pazarına kamyon yaklaşınca "ya beeeenn?" demesini bekledim enrique'nin, olmadı.

    --- spoiler ---
  • amerikan rüyası'nı neredeyse kabusa çeviren ve fakat bununla birlikte abartılı davranma hatasına asla düşmeyen el norte guatemala'da başlayıp amerika'ya varan bir öykü gidişatındaki film.

    --- spoiler ---

    babaları kahve toplayan işçileri örgütlediği için öldürülen, hemen ardından anneleri paramiliter bir grup tarafından kaçırılan enrique ve rosa adlı iki kardeşin öyküsü yasa dışı göçmenlik üzerine çekilen filmlerden en iyisi olabilir. zira filmin senaryosunu da eşiyle birlikte yazan gregory nava minimalist sinema ile ana akım sinema arasında dengede durmayı başarmasını gayet iyi bilmiştir el norte'yi çekerken.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap