• gudik sözcüğü bu planlar için biçilmiş kaftandır. ana iki azarladı, baba istediğini yapmadı diye hemen düşünmeye başlarsın: "yarın sabah gidiyorum evden." nah gidersin! nereye gidiyorsun ivanuskas? hemen yaparsın böyle planı: "yanıma sırt çantamı alsam yeter, yatak odasındaki gizlenmiş paradan (yatak odasında hep para gizlidir, o da olmadı salon ya da mutfaktaki anormal bir yerde para saklanır) alırım biraz... ver elini bodrum... ingilizcem de var, otellerde çalışırım. yazın bir turist kızla tanışırım ver elini ingiltere...."

    haaa evet ver elini... taptuk emre kapısı mı lan bu? el verin el verin... yok ver elini sicilya, ver elini kolombiya. nereye gidiyorsun küstah bok? gördüğünüz gibi ana baba, arkadaşla sabahlamaya izin vermedi diye 15 yıllık ebeveynini sattı, büyük britanya topraklarına vardı iki dakikada. ama gudiklik sadece planda değil, ana babaya isyanın çıktığı saate göre vazgeçilmesinde. akşamsa ertesi sabah. sabahsa akşam. çok ciddi bir şeyse bir iki gün afra tafra. bir de bu durumda gerzo arkadaş tavsiyeleri de duruma etki eder:

    - dayanamıyorum abi ya, deli ediyorlar beni. gidecem valla buralardan.

    - ben lise bitsin diyorum abi. lise bitmeden gitmeyelim, elimizde diploma olsun.

    bakın ne kadar mantıklı aslan parçası. sonra ikisi de unutacak bunları. hayattan kaçılmayacağını öğrenecekler. kavafis'ten gelsin, nah gidersin desin. hayırlı geceler herkese.
  • ergenlik yıllarında yaptığınız evi satıyorsanız mümkün olabilir.
  • evi terkettikten bir sene sonra ceo olarak döneceğine kendini inandırmış, fazla değil aynı akşam salatanın suyuna mis gibi ekmeği banarken kendini bulan ergen zırvasıdır. bir isyanla kapıyı çarpar, beş saat sonra eve döner, mis gibi anne yemeğini yer, otuzbirini çekip yatar... bu devran böyle devam eder.
  • ikinci bahar dizisindeki gençlerin (ozan güven falan vardı) abd'ye iltica etmeyini hayatlarında amaç edindiklerini, ancak orada ne yapacakları hakkında en ufak bir fikirleri olmadığını gördükten sonra ''acaba ben de mi bu kadar aptal görünürüm'' diyerek hiç girişmemiştim. ne planı, nereye kaçıyorsun...
  • fuzilidir. zaten ergenliği atlatın evdekiler sizi başından atma planları kuracaktır, boşuna yorulmayın.
  • "odandan çık da muhittin amcanlara hoşgeldin de" lafıyla bölünen planlar...
  • ben ilkokula giderken ablam da ortaokul-lise arasindaydi. ozellikle ortaokul doneminde ne zaman annem ya da babama kizsa, esyalarini plastik posetlere koyar catiya cikardi, ben de pesinden, tabi abla nereye ben oraya. bahar zamani ya da yazin sorun olmazdi ama kis zamanlari afyonun sogugunda biyerlerim dondugundan yarim saat oturur sonra geri donerdim bazen beni kizdirdiginda gulerdim karsisina gecip aksam nasil olsa doneceksin diye ama o cok kararli bir sekilde bu sefer donmiyecem iste derdi ve catiya cikan merdivenlerin ortasinda, naylonla kaplanmis pencerenin onunde tunerdi. sonra ben aksam ne yiyeceksin, okula nasil gideceksin, nasil banyo yapacaksin, kiyafetlerini kim yikayacak, bizimkileri nerde izleyeceksin gibi sorular sormaya baslardim ve iki kardes bazen gulerek bazen de soguktan donmus bi halde sizlayarak bazen de anne-babayi cok gaddar bulup aglayarak odamizin yolunu bulurduk. o evden ayrildiktan sonra beni guya eve donmeye ikna edecek kimse olmadigindan hic kalkismadim bu ise ya da ablam kadar cesur olamadim mi demeliyim
  • annemler beni hiç sevmiyor, beni hiç kimse anlamıyor triplerine girilir, evde ki herkesle bağıra çağıra kavga edilir ve iki sokak ötede biterdi bu planlar. ne günlerdi be.
  • bu planlar bazen kısmen de olsa başarıya ulaşır.

    11 yaşındaydım. babamla zıtlaşıyorduk. annemle aram iyiydi. annem-babam, gelirleri iyi olmasına rağmen, beni parasızlıkla ıslah etmeye çalışıyordu. bu da türk tipi eğitim stillerinden biri olsa gerek. çocuğumuz aza kanaat etsin, parada pul gözünü karartmasın, her istediğine anında ulaşmasın filan.. alacağım şey de euro 96 futbolcu kartları...dedemi de tembihlemişler. o da harçlığı kesmiş. hırs yaptım, tüm mahalle bitirmek üzere. ben anca yarısını tamamlamışım! ruhsal durumum çöküntü içerisindeydi. sanki fakirmişiz gibi hissediyordum kendimi. daha fenası futboldan anlamıyor olmaktı. o dergi illa tamamlanmalıydı.

    her yaz da yelken kursuna giderim. küçüklükten beri yarışmalara katılırım. derecelerim vardır. serde izcilikte var. pusula, yıldız, harita okumayı biliyorum. e, aile tümden balıkçı. denizin içine doğmuşum. planı bunun üzerine kuruyorum; optimiste binicem; ver elini midilli. e aile oradan gelmiş. bi akraba bulurum. aileyi sildim artık kafadan. kendime beyaz bi sayfa açıyorum!

    bir pazartesi sabahı. annem-babam işe gitmişken hazırlamaya başlıyorum çıkınımı. pet şişye zeytinyağı, püsküüt, ekmek, bibuçuk litrelik su, 50 faktör güneş kremi, kelle peyniri, bolca zeytin. aç kalma ihtimalim sıfır. güneş de çarpmayacak, tedarikliyim. çamlık/9'tan açılmaya başlıyorum. sırtıma poyrazı almışım. yelkenim rüzgarla dolu. yarım saate boğazı aşıyorum. 4 saat sonra küçük ilyosta'yı bile ardımda bırakmışım.

    mola verdim sınırı geçince bi güzel yemeğimi yedim. hava kaldı. yani, epey vaktim var daha midilli'ye. iki gün sürdü midilli'ye varmam. av yasağı olduğundan hiçbir balıkçı teknesine rastlamadım. tabii bu benim planımda düşünüp tasarladığım bi detay değil. rasgeldi.

    midilli'ye vardığımda içimi kötü bi his kapladı. ne yapacağımı bilemez olduydum. umarsızca ağlamaya başladığımı hatırlıyorum. sonra adada türkçe bilenlere anlattım derdimi. yunan sahil güvenliği hücumbotla beni cunda'ya bıraktı. ailem almış haberi. karşılamaya gelmişler filan. bana kızsınlar mı, kavuştukarına sevinsinler mi bilemiyorlar. ennihayetinde sevinmişlerdi. ilkin yerel gazetelerde, ardından ulusal basında hikayem çıktı. böyle ropörtajlar filan. annem, babam aralarında ben. mutlu aile tablosu.

    şimdi düşünüyorum da bu akıllara zarar hareketim olmasaydı, ailem bana her dediğini kabul ettiriyor olurdu. hayatımı tehlikeye atmış olmam, bana büyük bi zafer kazandırdı. öyle abuk subuk isteklerim hiç olmadı. lakin makul taleplerimde çarçabuk yerine geldi.

    ergen içgüdüsü işte.
hesabın var mı? giriş yap