*

  • http://www.soursummitz.org/s/zirve.php?id=2710
    adresinden takip edilebilecek zirvedir.
    muhafazârlığın yerli/yabancı temel kaynaklarının tartışılması gibi ulvî girişimler olursa bunlara "hayır" denilmeyecektir.
    edit: teknik bir sorundan ötürü kendiliğinden uçmuş olan bu zirve ilk günkü gibi tazeciktir artık.
  • durmayıp coşacağız zirve olacaktır diyoruz.
    ayrıca genciz, ve evet rahatsızız.
  • ne gencim, ne muhafazakar, rahatsizim rahatsiz diyerek katilinabilecek zirvedir efendim..ne de olsa isin icinde itaatsiz var.
  • esad tarafından summitzde programı şu şekilde verilmiş olna zirvedir; gerisi zırvadır.

    "programı açıklıyorum:

    saat 12.30'da taksim mcdonaldstan haraket.
    saat 13.00'de süleymaniye'deyiz
    saat 13.15 itaatsiz açılış konuşması: torbeşler ve batı dışı modernizm üzerinden torbeşî hayat
    saat 14.00 dandoldenyus'un "vurmayın biz size vuruyor muyuz?" adlı tiyatro eseri'nin prömiyeri.
    saat 15.00: benim konuşmam: yapısalcı islam'da avangard sinema'nın lacan ve psikanaliz üzerinden müslümanın fantazmatik yolculuğuna şöyle bir bakış ve de bunun kubizme etkileri ve artçıl gelişimlerinin sorunsalları.
    saat:16.00 minerva'nın "tasavvuf müziği'nde nota araştırmaları adlı incelemesinin incelenmesi ve ney dinletisi"
    saat:16.45: polis baskını ve gözaltı..."
  • bumed'in içkili eğlencelerine hiç katılmamış ve mutaassıp olmayan partiler düzenlemiş, şişi ya hırka ören ninelerinde ya da kebapçıda görmüş ama en acısı en yürek paralayıcısı şu ki boğaziçi üniversiteli olmayan gençlerin düzenlediği bir zirvedir. zirvenin organizatörü 3 yaşında okumayı "ben niye boğaziçi değilim ulu tanrım" diye başlayan bir şiirle sökmüştür. üstelik bizde gelenektir (biz?) kafalar ileri geri sallanmaz; ama ileri geri konuşanlara karşı kafalarımız sağa sola müstehzi oynar.
    efendilerimize gelince; kitap çok kalındı ama yaz sıcağında kasınca bitiyor.
  • son aldığım duyumlara göre mevzu bahis zirvenin mekanı uygun bir kreş olarak değiştirilecekmiş...

    (bkz: kreste namaz rezaleti)
  • gençliği, muhafazakarlığı, rahatsızlığı geçtim eğlenme hakkımız da mı yok diye düşündüğüm zirvedir. sumitzdeki adrese bakan görür ilk entry şöyledir...

    "1. son günlerde, aylarda, yıllarda hülâsa-i kelâm son zamanlarda (nasıl yuvarladım ama) artarak yükselen anti muhafazakâr idrak ve teşebbüslere karşı bir zirvedir. tutulacak notların, akabinde bir manifestoya kâlb etmesi zarurî ve tarihî bir vazifedir.
    gelenlerin, modern buzdolabı teknolojisinin kifayetsizliğini modernitenin yüzüne vuran plastik muhafaza kaplarıyla gelmesi şık bir espri olacaktır.
    (itaatsiz, 17.08.2004 10:41)"

    olay bu kadar basittir. şiş yok geyik var mı dememi bekliyor insanlar. ya da neden sihirli/parlak kelimelerle saldırmasalar bile dalga geçiyorlar. bu organizatörün yazdığı 3000'e yakın entryden anlaşılmıyor mu memlekete ve hadiselere bakışımız. adı üstünde sözlük herkes paşa paşa entrysini girsin. ama adı üstünde izan, insaf, saygı, hürmet...
    adı üstnde zirve; herkese açık. gelen gelir sohbete bir kelam da kendisi ekler. bakar, görür. şişe insan takıp çeviriyorlar mı? yoksa bu kahrolası muhafazakarlar da mı diğer insanlar gibi çayı bardaktan içip, dünya ahvali üzerine sohbet ediyorlar...
  • her gördüğü sakallıyı dede, coskun isimlileri de tecavüzcü sananların sobete etmeye çalıştığı zirve. sadece isminden dolayı hakaretler içeren, katılacak insanları zan altında bırakma amaçlı mesajlar yazılan zirve. itaatsiz'in davetiyle işten kaçabilirsem katılmaya çalışacağım, bir çay içip ayrılacağım zirve.
  • naçizane isim babası ve organizatörü olduğum için söz hakkımı kullanmak istediğim zirvedir.
    bütün olay pazartesi akşamı yağmur yağmasıyla başladı. bu yağmur zirvemizin gaz ve toz bulutu olsun. bu yüzden iş çıkışı bir arkadaşa* gittim. akşam geyik faslı baladı. üstad yap bir zirve takılalım dendi, eyvallah dedim. akabinde yani geçtim bilgisayarın başına o anda aklıma gelen bir isim yazdım: genç muhafazakarlar rahatsız zirvesi.
    bunu yaparken hiçbir nedenim, amacım yoktu. bölücülük ve kategori saplantısı gibi şeyler aklıma bile gelmedi. hele laikliğe kastetmek, şeriatçılık yapmak gibi belden aşağı vuran ithamları ciddiye bile almıyorum. üstelik böyle bir zirveyi savunmak durumunda olacağım hiç mi hiç aklıma gelmedi. genç coca cola şişesi koleksiyoncuları rahatsız gibi bir şey de yazabilirdim. ama şu var: burada bir “rahatsız” metaforu söz konusu. kaynağı da malum: cumhuriyetgazetesi böyle bir haber yapmıştı, nesnesi genç subaylardı. haber eğer doğruysa demokrat olan herkesin bir şekilde tepki koyması gereken bir hadiseydi. muhtemelen oradaki artık “humor” diyebileceğim hadiseye karşı kendi halinde bir tepkiydi. ama bence, benim fikrim ve amacım net olarak şudur: ne muhafazakarlık ne de genç olmak... bunlar işin sosu, rengi. rahatsız olmak bu ülkede bir asgarî müşterek olabilir ancak. zaten zirvenin summitzdeki yerinde oldukça naif bir giriş entrysi ile olayı açtım. muhafazakarlığa dair metinde geçen tek ifade “buzdolaplarında kullanılan plastik muhafaza kapları”...
    muhafazakarlığa gelince bu öyle entryler üzerinden tartışılacak bir düşünce ya da duruş değil. tıpkı “kültür” kavramı gibi belki 500 farklı tanımını yapabiliriz; pratik ve kültürel mevzuları katarsak türkiye gibi ülkelerin şartlarını da eklersek de facto zaten ipin ucunu kaçırırız. ama bu işler için kimse merak etmesin, sözlüğün başlıkları ve zirveleri yetersiz kalsa da memleketin akademileri, kürsüleri var.
    neticede hadise basit ve eğlenceli bir zirvedir. ellerimle sayısız kişiye mesaj attım. davet ettim. çağırdıklarım da öyle muhafazakar insanlar değiller. kişisel dostluklar ve tanışıklıklar çünkü düşüncelerden daha önemli. evet ben bir müslümanım, muhafaza etmeye değer bulduğum unsurlar da var. yakılmış şairler zirvesine, tasavvuf zirvesine katıldım. kişisel tepkilerim, düşüncelerim heyecanlarım var. kul hakkına ve azami saygıya inanıyorum. kimsenin naçizane organizatörü olduğum zirveye apriori “sapıklar çetesi toplanıyor dikkaaayyt” diye çamur atmasını istemem. çünkü kimsenin böyle bir niyeti yok. ama görülüyor ki önyargı ve genelleme denilen feodal alışkanlıklar saplantı haline gelebiliyormuş, ziyanı yok.
    diyebileceğim ve yapabileceğim tek şey şu:
    herkes zirveye davetlidir, oturup konuşmak güzel şeydir, bu ülkede sadece muhafazakarlar, sadece solcular, sadece ipek böceği yetiştiricileri, sadece sübyancılar, sadece karısını dövenler, sadece ibadetlerini aksatmayan müminler, sadece anarşistler yoktur.
    ama hepsi birden kimileri aynı anda bu sıfatlardan birkaçına sahip halde vardır.
    bu zirve bu sözlüğün, dolayısıyla bu ülkenin yani bu insanların zirvesidir. bu zirve bizim zirvemizdir.
    biz= genç rahatsız muhafazakarlar değildir
    biz=herkes.
  • okumuş cahilden korkanların entryleri ile destek olduğu zirvedir.
    kendi entrysinden önce girilmiş 40 küsur entry’yi okumadan yorum yapanların da mutlaka beklendiği zirvedir. organizatörlerinin (biri ben oluyorum) zengin şımarıklarından biri olduğu tescil edilmiş. dergah arşınlayıp hoca eteği öpüyorlarmış. şimdi birileri bunları hakaret olarak yorumlayabilir ama ben, hoşgörü, uzlaşma gibi kelimelerden hoşlanmayan ben, bunların şaka olduğunu düşünüyorum. yoksa insan aksine bu yüzyılda inanmak istemiyor. ama türkiye burası. rektörlerinin, eyüp sultan’a giden halka kızan bilim adamlarının zırt pırt anıtkabire gitti bir ülke.
    bildiğim şu bu ülkede; muhafazakarlar, sağcılar solcular, kemalistler.... kimse kimsenin hoşgörüsüne muhtaç değil. herkesin bir çizgisi, hayata bakışı ve duruşu vardır. ama görülüyor ki bazı arkadaşların maalesef hoşgörüye ihtiyacı var. kendisine duyulması anlamında. çünkü bu zirveye katılanlara, hitler benzetmesi yapan, ırkçı-gerici diyen, ikiyüzlülükle suçlayan birine ancak hoşgörüyle bakabilirim. bundan bir adım sonrası zaten böyle saldırılarda bulunan birine “klinik vaka” olarak bakmak. ama yok galiba en güzeli üşengeç demek. sol tarafta hayvan ara var. oraya, bu zirveye katılanların ve organize edenlerin nick’ini yazınca her şey ortaya çıkıyor. oraya bakılsaydı böyle laflar en üst perdeden yazılmazdı. yok böyle değilse ortada sinsi ve çirkin bir hesap sırıtmaktadır. bu hesabın deşifresi için de suser olmak kafi değil psikolog olmak lazımdır.
    yıllarca su geçirmez iktidar kuytularında biriktirilmiş aydın komplekslerinin klavyeyle buluştuğu, edebiyatla bilendiği bir alandan bahsediyorum. tahammülsüz, muhafazakarsız, marjinalsiz, sözde aydınlık bir türkiye’nin iktidarı için yanıp tutuşanların nasıl bir türkiye hayal ettiklerini ben düşünmek bile istemiyorum. steril, parlak bembeyaz bir türkiye isteniyor galiba. üstelik muhafazakarlar zaten zengin çocuğu ilan edildiği için sınıfsal bir koku da burnumuza gelmekte. bunun cevabını sosyoloji-iktisat bilen solcu arkadaşlar daha iyi verecektir. birileri istemese de bu ülkede muhafazakarlar, anarşistler, travestiler olacaktır. asıl bunları istemeyenler için hitler’in “ein volk ein reich, ein führer” sloganını hatırlatmalı. tek millet, tek devlet, tek lider özleminin bu zirveye gelenler için bir anlam ifade ettiğini düşünmüyorum; onlar zaten bu konuyu ciddiye alıp kendilerini savunmayı bile düşünmezler.
    netice itibariyle, insanların ideolojisine düşüncesine, hayat anlayışına, yaşam biçimine saldırmanın yolu o insanların şahsiyetlerinden geçmiyor. muhafazakarlığın kendisi birileri için aşağılık bir şey olabilir. ama kimse kimseyi tanımadan birilerini sırf eğlencelik bir zirve yaptılar diye ırkçılıkla suçlayamaz. tekrar tekrar yazmalı: bu belden aşağı vurmaktır, ayıptır, günahtır. vicdan, bugünler için vardır. ama şu da var ki nihat genç’in bir sözü şöyledir: “vicdan matadorlarda olmayan şeydir”.
hesabın var mı? giriş yap