• ramin bahrani'nin ucuncu filmi. yine bir gocmen hikayesi, ancak bu sefer bahrani dogup buyudugu north carolina'da cekmis filmini. senegalli taksi soforu solo ve aksi ihtiyar william'in hikayesi. yine son derece olculu, ama hem dokunakli, hem komik.
  • *
    filmin adı, başroldeki amcanın, herkesin bu repliği söylemesini beklediği bi anda, hiç söylememesinden geliyor.
    yani o boşluğu koskoca filmin ismine verdik daha ne istiyorsunuz diyor bi nevi.
    solo da bildiğin süleyman'dır.
  • man push cart, chop shop'tan sonra nihayet bahrani'nin başyapıtı. bir taksi şoförü ve müşterisi arasında şekillenen bir dostluk hikayesi anlatıyor. taksi dendiğinde akla birçok film gelebilir; taxi driver en başta, night on earth ve son zamanlardan diğer bir başyapıt collateral. bu filmlerin ortak noktası 'taksi' üzerinden bir mekan portresi çizmeleri, bu şehir olur, ülke olur, kasaba olur vs. ancak bahrani ilk etapta bunu biraz farklılaştırıyor, çünkü burada anlatılan daha çok bir 'insan' hikayesi, tabi bahrani'nin sicilinden bildiğimiz göçmenlik hususu yine var ama kendisinin başından beri bunu ele aldığı nokta burada olgunlaşmış gözüküyor, zira bahrani göçmenlik meselesini ele alırken öteki beriki olaylarına pek girmeden sadece insanlardan bahsediyor, onların hikayelerini anlatıyor. bu sefer hikaye burada yeni-eski kontrastıyla vuku buluyor; rocknroll seven yaşlı abi ve amerika'nın yeni yüzü bir senegalli.

    --- spoiler ---

    ancak tüm bu göçmenlik mevzularından bağımsız olarak da filmin dramatik yapısı müthiş. kararını uygulamaya koymuş bir adamın hayatına kendini dahil eden umut dolu bir adamın hikayesini anlatırken yönetmen ikisinin arasında doğan ilişki için herhangi bir sebep bile aramıyor, soruları cevaplamıyor; her şey oluveriyor işte. nihayetinde ikisi de aynı şehrin insanı ve aynı takside buluşuyorlar. arkadaşlıkları simetrik bir şekilde ilerlerken bahrani yavaştan klasını konuşturmaya başlıyor.

    film her türlü okumaya açık olsa da şunları konu ettiği aşikar: başkalarının üzerinde ne kadar söz hakkına sahibiz, hayatlarına girebileceğimiz sınır nerede bitiyor ve bunu kim çiziyor? burada yaşlı adamın sınırları belli ve kalın çizgilerle çizilmiş. bahsettiğim simetrik anlatım da buralarda devreye giriyor, iki adam yakınlaşmaya başlarken birbirlerini izledikleri sahneler görüyoruz. ilk önce solo william'ı sinemaya girerken izliyor, sonra william solo'yu işerken; devamında birbirlerinin evinde kalıyorlar ve izleme olayı yine devam ediyor. william solo'yu karısıyla kavga ederken izliyor, solo william'ı eşyalarını verirken izliyor vs. bunun gibi birçok sahne ve gözlemci geniş açılar mevcut filmde. burada muhteşem sinematografiyi de anmadan geçmek istemem. o abi her kimse gerçekten nefis bir iş çıkarmış, sanırım kendisi ilk filminden beri yönetmenle beraber çalışıyor ve beraber yaptıkları çalışmalarla ve seçtikleri açılarla hikayenin dramaturjusini nefis ayarlıyorlar, zira goodbye solo ağır bir dram değil. finalde william'ın nihayi sona gidiş sekansını hatırlayın; kamera arabanın içinde klostrofobi yapmaktansa arabayı uzaktan izleyen bir göz gibi.

    hikayenin iki kahramanın ilginç yönleri de var; birisini karısı 30 yıl önce terk etmişken diğeri karısıyla sorunlar yaşıyor, biri ölmeyi tasarlarken diğeri çocuk sahibi oluyor, biri siyah diğeri beyaz, biri afrikalı diğeri amerikalı... yeni-eski meselesini de şunun üzerinden açayım; william'ın intiharının tasarlanma biçimi. william adeta bu dünyadan çekiliyor, geride hiçbir iz bırakmak istemiyor, bu dünyaya bıraktığı tek şey oğlu; yani aslında bir nevi eski yerini yeniye bırakıyor, özetle amerika değişiyor.

    william'ın intiharı için seçtiği yer, solo'ya son bakışı ve filmin adı, solo'nun çubuğu bırakması ve aynı zamanda arkadaşını da bırakmış olması ve o yerin attığı şeyleri geri üflediği söylenen yer olması filmin sevdiğim detayları. bunlar az gözükse de her saniyesi çok etkileyici, her anlamda çok önemli bir film bana kalırsa ve ramin bahrani roger ebert'ın da dediği gibi (http://blogs.suntimes.com/…at_american_directo.html) son dönemin en önemli amerikan yönetmenlerinden bir tanesi ve son filmiyle bunu ispatlıyor, yeni filmleri için büyük beklentiler yaratıyor.

    --- spoiler ---
  • uzuun bir zamandan sonra insana "film" izlediğini hissettiren film.
    içe oturtmalı dram gibi, tam değil. çok güzel çok.

    --- spoiler ---

    edit: şimdi aklıma geldi; bizimkinin attığı sopa aslında gidişe izin vermek. o 1 dakikayı zaten film boyunca yaşıyoruz. düşünme, sopayı elde sıkma aşaması, william'ı vazgeçirme dönemi. atış da filmin sonu. evet.

    --- spoiler ---
  • senaryosuyla, yonetmeniyle, goruntu yonetmeniyle beni kenisine hayran birakan bir film olmustur good bye solo. spoiler yukarida yeterince ve acikca oldukca da guzel verilmis... ben tekrar bunlari yazmayacagim. ancak filmin cekildigi yerleri, ozellikle blowing rock yolu ve tabi ki blowing rock parki cok ama cok guzel gorunuyor... goruntu yonetmeni mukemmel calismis bu filmde. renklere, kadraja, isiga, goruntuye hayran birakiyor tum sahneler hemen hemen. filmin duygu yogunlugu icinde kaybolurken icinizdeki duygu derinligi, yogunlugu daha da bir artiyor sanki... her sessiz sahne bir cok sey anlatiyor bu filmde... oyunculari o senaryonun degil de aslinda o senaryoda ki gercek yasamin icinden gelmisler de kendi hayatlarini surduruyorlar ve bize sanki bir kesit sunuyor gubuler filmin basindan sonuna kadar... sonuc olarak niye bugune kadar izlememisim filmlerinden biri daha benim good bye solo... huzunlendirirken gulumseten bir film... izlenilmesi gerekli bir film...
  • siyahi iyimser bir taksici olan solo ile ihtiyar beyaz intihara meyilli william'ın beraber geçirdiği bir kaç enteresan günü anlatan film. the sunset limited filmini anımsatan siyah ve beyaz iki zıt karakterin öyküsü iranlı yönetmen ramin bahrani'ye venedik'te fipresci ödülü kazandırmıştı.
  • işlenişi yavaş olduğu halde sıkılmadan izlenilebilen, 2008 yapımı dram severlerin izleyebileceği güzel bir film.
  • filmi izlemeye başladığımda the sunset limited filmini hatırlatıyor sanki diyordum. filmin bitimiyle birlikte taste of cherry filmini hatırlattı bana. güzel bir film. ayrıca, filmin son karesine hayran kaldım.

    edit: the sunset limited 2011 yapımı. goodbye solo ise 2008. the sunset limited'i daha önce izlemiştim, karışıklık olmasın.
  • bu derece sakin bir filmde, bu kadar heyecanlanacağımı düşünmemiştim. film şiir gibi akıyor...
  • yönetmen ramin bahrani'ye, venedik film festivalinde, jüri özel ödülü kazandıran, 2008 yılı yapımı film. başrollerini souleymane sy savane ve red west 'in paylaştığı film, taksi şöförlüğü yapan, afrika kökenli hayat dolu süleyman ve yaşamdan bıkmış usanmış, yaşlı bir güneyli amerikalı adamın, kesişen hikayesi. birbirlerine tamamen zıt karakterli iki insanın ilişkileri müthiş bir oyunculukla işlenmiş ve ortaya son derece etkileyici bir dram çıkmış.
hesabın var mı? giriş yap