• dördüncü muratın tebdili kıyafet formunda sıkça yaptığı karışım*.
  • hürriyet gazetesi yazarlarının seçime gebe türkiye portresini irdeleme amaçlı "ben sorsam o söylese..o sorsa ben söylesem.." eylemi.
  • varoşlardeki veya öğrenci kantinlerindeki radikal solun sıklıkla kullandığı kalıplardan biri olmaktadır. efendim, kendileri oldukça üst bir sınıf üyeleri olduktan bunu da sıkça hatırlatmakta ve vurgulamaktadırlar kendilerine.
  • tarihte bir araba örneği bulunan bir vak'adır.. misal, şeker ahmet paşa, şeker kılığında halkın arasına karışmış ve malum hemen erimiştir..
    yine, sakızlı ohannes paşa da, sakız kılığında halkaları birer birer inerken, milletin pabucunun altına, saçına, bıyığına yapışıp kalmıştır gariban..
    portakal mikael paşa ise, takdir edersiniz ki, portakal kılığındayken sıkılıp bir güzel içilmiştir.. tarih böylesi vahim hadiselerle doludur vesselam..
  • toplum arasına karışmak işte. genel olmak. ayrıcalıksız ve sınıfsız olmak. kitle olmak. halkına ve olaylara tercüman olmak. tedbil-i kıyafet gezmek bazıları için. aman evlerden uzak. ayrıcalığım içimdeki tiksintidir bu arada, babam soylu değildi. zengin hiç değilim. bütün bu kokuşmuşluk bu halkın eseri ise bırakınız siksinler.
  • kadın oranının az*, yürüyen halıların çoğunlukta olduğu bir ortamda nefes almak olarak yorumlanır kimi alnından öptüğüm sosyologlarca.

    bir başlık daha açılsın diye öneririm ki:

    (bkz: sen sosyologsan ben değilim)
  • halka inmek gibi gıcık bi kullanım vardı bi ara.belki bu yanlış kullanımın doğrusu olabilir halka karışmak. ama gene de insanı rahatsız eden bi yanı var bu söylemin. sanki halktan diilmiş de, sonradan oluyomuş gibi. bi büyüklük taslama seziyorum her duyduğumda.
  • her yapıldığında daha hayretler içinde kalınan eylem...

    muamelecinin başka bir müşterisinin, ooo deniz bey. ama ben denizi sevmem ehi ehi göl severim diye başlattığı monolog.

    sonra fi tarihinde side'ye gittiğini,
    bilmemkimin yerine gittiğini,
    otelleri olduğunu (bu söylenmezse olmaz klasik türk muabbetlerinde)
    denizin suyunun tuzlu olduğunu unuttuğunu
    susadığını içtiğini sonra yandığını
    sonra milletin ona güldüğünü anlatan bir tip.

    sonra akabinde rte analizleri başlıyor.

    daldan dala.

    sokakta herkes böyle. arada telefon çalıyor. necati bakıyor telefonlara.
    -necaatiiii
    -hani diyom ben denizi tatlısu sandıydım ya onu diyom

    heryerde bu böyle. kısacası halkın arasına karışınca adamın kafası beton oluyor efendim.
  • işte böyle bişeydir. hamburgerini kendisi alan başkan. tabi ki korumaları var. ama bizimki gibi restaurantta sigara içen adama asarım keserim havasında değil. sempatik.
hesabın var mı? giriş yap