• cinsel bağımlılık, sorunlu hiperseksüalite, nimfomani, satiriazis, kompulsif cinsel davranış, aşırı cinsel istek bozukluğu gibi bir sürü anlamı olan sıkıntılı bir durum. kişinin tüm yaşamını alt üst edebiliyormuş, haliyle. pipi hep havada, düşünsene. şaka bir yana, seks bağımlılığı söz konusu olduğunda aklıma sadece erkek güruhunun geliyor olması beni rahatsız etti. tarihteki ünlü kadın seks bağımlılarını araştıracağım şimdi.

    "kadınların cinsel isteği ise uzun süreli birlikteliklere bağlamsal olarak daha uyumlu. bu bilgiler ışığında, erkeklerin hb’ye ve cinsel saldırganlığa daha yatkın olduğu söylenebiliyor."

    edit.
  • dsm 5 ile primer hiperseksüalite resmi bir tanı kategorisi olacak
  • felsefenin psikolojinin ön kabullerine ve bitmek bilmez pozitif bir bilim olarak tanınma arzusuna şüpheyle yaklaşmasını, ki psikoloji de basitçe insan davranışlarını inceliyor bile olsa kendi içinde bu davranan özne dediğimiz şeyin ne olduğuna dair duyduğu şüphelerden kendi içinde bölünüp değişik perspektifler geliştirmiştir (davranışcılık, bilişsel psikoloji, evrimsel psikoloji vb.), bir kenara bırakıp psikolojinin tanımladığı cinsel davranış bozuklukları sınıfına giren hiperseksüel bozukluk ya da cinsel bağımlılığı farklı yaklaşımlarca ortaya konan nedenlerinin bir kaçını buraya madde madde sıralayıp hemen koşarcasına başka fikirlere doğru uzaklaşmak istiyorum. nereye koşacağımı gerçi ben de bilmiyorum ama özgürlüğün peşine hegel'e falan koşarım herhalde.

    hiperseksüel bozukluk ya da seksüel kompülsiflik kategori olarak bir bağımlılık kategorisidir. cinsel davranışların bir bağımlılık ve anormallik olarak tanımlanmasıysa psikologları hayli uğraştırmış bir şey çünkü cinsel davranışların ve cinsel ilginin ne kadarının "normal" ya da "anormal" olduğuna dair objektif bir kriter bulunamıyor, ya da hangi edimlerin ve düşünsel süreçlerin bu bağımlılık içine dahil edileceğine dair. bu yüzden daha çok bağımlılık kavramı üzerine düşünerek ayrımlarını yapmışlar. gerçi o da çok karışık ve çok yönlü ama bağımlılığın psikolojide en basit tanımı şu: geçmişte haz veren ya da haz veriyor olduğu farkedilmeden değerli bulunan eylemlerin sebep oldukları kalıcı zararlara rağmen ısrarla tekrarlamak. kalıcı zararlar da soysal ilişkilerdeki geri dönüşsüz bozulmalara, iş yaşamındaki olumsuz etkilere, fizyolojik değişim ve bozulan sağlığa kadar geniş bir yelpazede değerlendiriliyor. hiperseksüel bozukluğun içine ise pornografik materyallere bağımlılık, mastürbasyon bağımlılığı, seks bağımlılığı, sanal ya da gerçek teşhircilik gibi şeyler düşüyor. benim için bağımlılığın tek bir tanımı var: tekrarın ve ritmin yıkıcılığı. karar veremediğim kendimizi tekrar gerçek bir tekrar olduğu için mi yıktığımız, çünkü tekrar etmeyen ve edilemez bir şeyin peşinde olabiliriz, ki bu gerilim ve huzursuzluk kaynağıdır, yoksa kendimizi tekrar gerçek bir tekrar olduğu için mi yıktığımız çünkü tekrar ediyor ve tekrar edebiliyor oluşumuz asıl peşinde oluğumuz şeydir ki bu da bir huzur ve çözülme kaynağıdır. ne olursa olsun açık ki, her iki durumda tekrar gerçek bir tekrar. tekrar gerçekliğini arttırdıkça yıkılıp gidiyoruz. şimdi benim ne düşündüğümle ilgilenmiyoruz tabii ki. psikolojiye dönelim.

    psikolojide çoğu yaklaşım bireyi sürekli kendi için çabalayan ve kendi tatmini ve amaçları doğrultusunda eyleyen bencil bir kendilik tanımı üzerinden anladığı için zarar verici hiperseksüellik aslında bir kendini koruma manevrası olarak açıklanıyor. bu durumda bağımlı olduğumuz seksin ya da cinsel davranışların da aslında hiç seksle bir ilgisi olmuyor. hiperseksüelite bireyin gerçek ya da gerçekmiş gibi algıladığı acı verici zararlara, tehditlere, tehlikelere, güçsüzlüklere karşı kendini en iyi koruma yolu olarak cinselliği bulmasıyla başlıyor. bu acı öznel bir acı ve tehdit içsel bir tehdit. cinsel bağımlılığın sebepleri tehdide karşı güçsüzlüğün nasıl algılandığını açıklayan değişik yaklaşımlar tarafından farklı açıklanıyor açıklanmasına ama çoğunun ortak paydası bu algıyı bir tarihsel gelişim süreci içerisinden açıklamak. bu psikodinamik gelişim perspektifinin başında ise sevimsiz mi sevimsiz freud geliyor. hem psikolojinin ben yani sen yani siz derken ne dediğini daha iyi kestirelim hem cinsel bağımlılığın az sonra maddeleyeceğim sebeplerini, bir türlü başlayamadım iyi mi, teorik bir bağlama oturtalım diye freud'dan da azıcık, ucundan, bahsedeceğim. bu aralar bir yakınlık hissediyorum kendisine yoksa bilinçdışı diye bir şey yok tabii ki, sonuna kadar özgürüz. neredesin ey hegel?

    psikolojide freud'un kuramsallaştırdığı psikodinamik gelişimsel yaklaşıma göre, çok çok basitçe söylersem, davranışlarımız bilinçsiz yani kendini bilmez, yani bilincin farkındalığının dışında kalan bir takım güçler ya da enerjiler, onların çatışmaları ve rızalarıyla yapılanmış bir enerji sitemi olarak "benlik" ya da kişilik denen şey tarafından belirleniyor. bilinç dediğimiz şey, yani eyleyen rasyonel, bilinçli birisi olarak tanıdığımız, konuştuğumuz arkadaşımız, sevgilimiz, annemiz aslında onun benliğinin çok küçük bir yönünü oluşturuyor. freud'a göre bu bilinçli taraf benliğimizin egosu. ego sahip olduğumuz bir şey değil, bilinçli bizi oluşturan şey. öyle inip kalkan, şişen sönen, yükselen alçalan, azı çoğu olan bir şey de değil. işlevini yerine getirmede zayıf ya da güçlü olabilir belki. ego dışında benliğimizde haz motiviyle çalışan ve seksüel itkinin hakim oluğu id bölümü, bunlara da bölüm diyorum ama freud bana bu konularda hiç açık gelmiyor, bir de içselleştirmiş sosyal kontrol mekanizmalarının işlediği superego bölümü var. neredeyse departmental olarak bölünmüşüz. superego vicdanımız. egomuz id ve superego arasındaki gerilim ve uzlaşım üzerine kurulu ilişkileri yönetiyor. kısaca bilinç dediğimiz şey sürekli bir çatışma engelleme ve uyum yaratma prensibi olarak ortaya çıkıyor. ne saf bir id tarafından güdülenerek yaşayan bir insan ne de saf bir vicdan olarak dolaşan biri bilinçli bir insan olabiliyor. aynı zamanda freud psikoseksüel gelişim kuramı diye bir şey ortaya atıyor ki bu kurama göre kişiliğimiz oral, anal, fallik, latent ve ergenlik dönemlerinden geçerek şekillenir. freud'a göre benlik gelişimi tamamen seksüel enerjinin yani libidonun serüvenidir. gelişimin aşamaları da libidonun bedenin farklı bölgelerine sabitlenerek erojen kılması, gerilim ve çözülüm yaratması yani haz ve tatmin, engellenme ve boşalma üzerinden ilerler. kestirip atacak olursam, çünkü yoksa bu yazı bitemeyecek, nasıl ve neden davrandığımızı anlamak için bu dönemlere ve gelişim süreçlerine başvuruyoruz ve tamamen onlar tarafından belirlenmiş algımızın seçtiği bir yaşam yaşıyoruz. evet, freud iflah olmaz bir kadercidir.

    o zaman cinsel bağımlılığın nedenlerini de maddelemeye frued'un çatışan enerjilerine ve psikoseksuel gelişim teorisine yaslanan itki teorisiyle başlayalım.

    penisin yokluğu korkusu:
    bu teoriye göre kompülsif davranışlar zayıf egonun gösterenidir. seksüel itkinin yoğunluğuna görece zayıf olan ego sosyal mekanizmalar ve kurallarla ortaya çıkan çatışmayı yönetemeyip bir savunma olarak baskılayan libidinal enerjiyi dönüştürüp uygun kanallara aktarmadan hızlıca ve birden boşaltmaya çalışır. egonun farkında olmadan normal genital aktiviteyle, yani kısaca normlara uygun bir sevişmeyle tatmine ulaşmayan, aşkta ve ilişkilerde bozukluğa sebep olan, ve gittikçe artarak gerilim yaratan libidinal enerjiyi rahatlatmak için bulduğu çözüm farklı ve çok partner, farklı ve çok pornografik malzeme, farklı ve çok cinsel eylem. ayrıca bazı teorisyenler cinsel bağımlı kişinin gelişiminin fallik evresinde takılı kaldığından bir yetişkin benliğine sahip olamadığını söylerler. tekrarlayan anlamsız seksler masturbasyon fantezileri sonucunda baba tarafından kastrasyona uğrayacağından korkan çocuğun asla ulaşamayacağı annesine arzusunun yenilgisine karşı geçici seks zaferleridir. yani seks bağımlılığı çocukluk zamanı evrelerinde çözülemeyip takılı kalmış bazı itkisel gerilimlerin ve çatışmaların yanlış yollarla hala çözülmeye çalışılmasıdır. bu arada freud'a göre insanın sadece tek bir tane hakiki bağımlılığı var: mastürbasyon diğer tüm bağımlılıklar; alkol, uyuşturucu madde, kumar, internet, video oyunları, mastürbasyon bağımlılığının yerine geçirilmiş şeylerdir. video oyunu bağımlısı birisinin müthiş bir heyecanla oyununu oynarken aslında o anda mastürbasyon yapıyor olduğunu düşünmemizi sağladığı için freud'a sonsuz teşekkürler.

    eksik bağ:
    cinsel bağımlılığı açıklayan ikinci teori bağlanma teorisi. bu teoriye göre bir başkasıyla samimi olabilmemiz, güvenebilmemiz, karşılıklı bir ilişki kurabilmemiz, endişesiz ve huzurlu tek eşli romantik ilişkiler ya da sağlam dostluklar kurabilmemiz için çocukluğumuzda ebeveynlerimizden güvenlik, yakınlık ve ilgi ihtiyacımızı karşılayan bir bağlılığı bulabilmiş olmamız gerekiyor. yani çocukken bizimle ilgilenen kimse onunla, benim babaannemdi mesela, güven veren güçlü bir duygusal bağ kurulmuş olması lazım. galiba biraz da böyle bir ilişkinin varlığını deneyimlemek için. bu bağlılığın eksikliğinde kişi her ilişkisinin alttan alta hissettirdiği güvensizliğin ve endişenin üstesinden geçici olarak kurtulmak için seksüel birleşmeleri ve karşılaşmaları kullanıyor. yani uzun süreli ilişkiler kuramıyorsanız, ya da uzun süreli bir ilişkinizi bir şekilde mahvettiyseniz suç o kadar da sizin o süre içinde bilinçli yapıp ettiklerinizde olmayabilir, öyle davranmanızın da sebepleri var. anne-babayı da sorumlu tutamıyorsun çünkü onların davranışları da kendi psikoseksüel gelişimleri sonucu belirlenmiş durumda. burada sorumlu ve bilgili bir abi aramayın yani, her şey libidinal, her şey bilinçsiz.

    olumsuzla başa çıkma:
    her şeyin libidinal, her şeyin bilinçsiz olmasına birazcık karşı çıkan üçüncü teorimiz ise ego teorisi. adından da anlaşıldığı gibi bu teori cinsel bağımlılığı itkilere, ya da çocukluk dönemindeki gerilimlere geri dönerek değil de egonun yani şimdinin bilinçli öznesinin ilgilerini merkeze koyuyor ve bağımlılığı geri gidişle değil de ileri gidişle açıklıyor. teoriye göre birey hayatının erişkinlik döneminde karşılaştığı zor durumlarla, acı verici deneyimlerle, eksikliklerle başa çıkabilmek ve günlük bilinçli yaşamına devam edebilmek için bir uyuşturucu gibi seksi ya da mastürbasyonu kullanıyor. yani arzunun kaynağını idde değil de uyum sağlama ve kontrol etme isteğinde. ego teorisyenleri cinsel bağımlılığı kişinin kendi kendini tedavisi olarak bakıyorlar. benim bu teoride en çok dikkatimi çekense bu tedavide bir dış nesnenin zorunluluğunun oldukça fazla vurgulanması ve bu dış nesnenin özellikle kusurlu, zarar görmüş, eksik, bozulmuş ya da tehlikeli bir şey olma zorunluluğu. cinsel bağımlılıkta bu diş nesne erotik partner oluyor. seks partnerindeki kusurlar ve eksiklikler kişinin kendi kusurları ve eksikliklerinin temsili oluyor ve partner bunların taşıyıcısı rolünü üstleniyor. o yüzden partner üzerindeki hakimiyet, ve sayıca kusurlu partner üzerindeki erotik kontrol kişiye kendi ve hayatı üzerinde kurabileceği kontrolün illüzyonunu yaratıyor. yani cinsel bağımlıya güçlü ve güzel olanın üzerinde kurduğu erotik hakimiyetten çok güçsüz, çirkin ve kusurlu olanın üzerinde kurduğu hakimiyet tatmin sağlıyor. bu sahiden ilginç bir şey. erotik dış nesnelerden bahsetmeye başlamışken dördüncü teori olan nesne ilişkileri teorisine geçiyorum hemen.

    yalnızlık endişesi ve geçiş nesneleri:
    nesne ilişkileri teorisine göre cinsel bağımlılığın ortaya çıkışında ayrılma/bireyselleşme mefhumu kritik. bu kendimizin ve ötekilerin temsilleri arasında kalıcı bir ilişki ve uzaklık kurabilme kapasitemizi geliştirmemizi sağlıyor. cinsel bağımlılar kendileri ve öteki insanlar arasında bu ayrımı koyamıyorlar. ayrımı koymayı bırak seks partneri kendi yaşantısı ve içsel dünyası olan bir birey, bütün bir insan olarak asla algılanmıyor, neredeyse bir nesne olarak görülüyor. kendi öz değerleri ya da öz saygılarının devam etmesi ve yalnız kalmaya toleransın sağlanması için gerekli olan durağan imgeler ve hatıralar kurulamadığından ya da kurulanlar hep bir kayıpla ilişkilendirildiğinden kişi yalnız kaldığında bir depresyona ve yoğun bir endişeye sürükleniyor. kendi iç dünyasını yine kendi kaynaklarıyla sakinleştirmesi ve düzenlemesi gereken kişi eksikliğini duyduğu şeylerin giderilmesi ve kendisine bir iç oluşturmak için dışa yönelip seksi endişelerine karşı bir araç olarak kullanıyor. biriyle, herhangi biriyle, geçici olarak kurduğu ilişki çocukluktaki annenin kayıp sıcaklığının yerini alan battaniyenin bir geçiş nesnesi olarak kullanılmasını hatırlatıyor: seks partnerleri yalnız kaldığımızda anımsadığımız içsel boşluğun üstesinden gelmek için, kendilik kaybımızın yerinin dolması için geçiş nesnelerine indirgeniyorlar.

    bu teorinin ilginçliğiyse, ve benim cinsellik üzerine düşünürken aklıma en çok takılan şeye, en azından şimdilik geçici olarak bir isim bulmamı sağlamış olan geçiş nesnelerinin ait oluğu "potansiyel alan" kavramı. oturup ne zaman cinsellikle ilgili adamakıllı düşünmeye başlasam psikolojik, biyolojik, sosyolojik boyutlarından çok durup durup gerçeklikle ilişkisine takılıp kalıyorum. yalnızca sekse, tatmine, güdüsel bir şeye indirgenemeyen o biraz hülyalı erotik deneyim bana hep getirdiği etkiyle diğer gerçek dediğimiz şeylerin gerçekliğini azaltan ama onların yerine ya da onlara rakip olarak da asla tam bir gerçeklik sunamayan, yarı kayıp-yarı var, tuhaf bir şey, tuhaf bir deneyim gibi geliyor. cinsellikle birlikte gelen uçsuz bucaksız fantezilerden, rollerden, oyunlardan bahsetmiyorum ki onlar da kim bilir gerçeklikte ve karşındaki insanın gerçekliğinde nasıl kırılmalar yapıyorlardır belli değil. işte benim bu arafta kalma hali ama kendine has bir boyut açan bir arafta olma diye düşündüğüm şeyi teorisyenler kişinin içsel deneyiminde fantezi ve gerçeklik arasına düşen ve içinde geçiş nesneleriyle bir tehditle karşılamadan oynayabileceği, gerçeklik ve hayal gücü arasındaki sınırı test edebileceği, araştırabileceği, kendi bedeninin sınırlarını belirleyebileceği, kendisi ve dış dünya, kendisi ve ötekiler, kendisi ve nesne temsilleri arasında ilişkiyi kurup-yıkabileceği bir alan olarak açıklıyorlar. cinsel bağımlının ilişkileri bu potansiyel alandaki geçiş nesnelerine sıkışıp kaldığından bu bulduğu çözüm gerçeklik dünyasına ait bir soruna etki edemiyor, gerçek bir çözüm olamıyor. bu yüzden ilişki ya da edim sürekli tekrara mahkum olan bir illüzyon halini alıyor.

    benim kafamı kurcalayan şeye gelince belki de insanların çoğuna, istemeden ve fark etmeden, cinsiyetsizlermiş gibi yaklaşmamdan, cinsel ya da erotik hiçbir imayı anlamamamdan, çok geç fark etmemden, ya da kendi söylediğim ve yazdığım şeylerin erotikliğinden bihaber oluşumdan, neredeyse günlerimin çoğunu erotikliğinden bütünüyle sıyrılmış bir dünyada geçiriyor olmamdan kaynaklı bir şeydir. o yüzden sıradan gerçekliğimle erotik olarak etkilenmenin gerçeği bir türlü uyuşmuyor, ayrı ayrı düşüyor olabilir. yani şöyle bir şey düşünün: "erkekler" ve "kadınlar" diye bir cins kategorisi, onları tanımlayan davranışlar, özellikler, amaçlar yok aklınızda. karşınıza çıkan şeyi önden bir "erkek" ya da "dişi" altına koyup da ilişki kurmuyorsunuz, karşınıza kavramsız ve kategorisiz bir şey çıkıyor, etkilendiğiniz ve çekildiğiniz anda o bir erkeğe dönüşüyor, ya da erkekler için bir kadına (bkz: gethen). ki bu zaten çok çok ender oluyor, o yüzden cinsiyetsiz insanlarınızın da içine düştüğü gerçekliğinizin durağanlığında devam ediyorsunuz. belki benimle aynı şeyi yaşayanlarınız vardır, en azından bu da burada dursun da yalnız olmadığınızı bilin. varsınız di mi?

    travma:
    beşinci teorimiz travma teorisi. bu teoriye göre cinsel bağımlılık travma sonrası stres bozukluğu ya da dissosiyatif bozukluklar kategorisine giren bir ruhsal bozukluk. çocukluk zamanında yaşanan cinsel bir travma, travma geçirenlerde gözlemlendiği gibi geçmişe dair belirli noktaların hatırlanmaması gibi bir amnezi yaratıyor ama kişi bilinçsizce tekrar eden seksüel davranışlarla orijinal travmayı taklit ederek travma sırasındaki kontrol kaybını kontrolü altına almaya çalışıyor. diğer yandan geçmişte sevginin ya da yakınlığın tek deneyimlenebileceği yol olarak seksi öğrenmiş kişinin sevilmek için yeniden sekse yönelmesi kaçınılmaz oluyor. ancak travmatik gerçeklikten kaçmak için tutunulan cinsel davranışlar kişinin benliğinde bir dağılmaya ya da parçalanmaya sebep oluyor ki kişi kendi öznel fantezisi içinde istediği gerçekliği yaratabileceği ve ideal kendilik imgesine uygun bir şekilde davranma gücüne sahipmiş yanılgısına düşüyor. bu yanılgıya tutundukça tekrar geliyor ve cinsel bağımlılık tetikleniyor. kötü olayları hatırlamamaya çalışırken, keşke sabah uyandığımda bunu hatırlamıyor olsam diye düşünürken hafızamızdan tamamen ya da parçalar olarak sildiğimiz bir olayın, bir yokluğun, bir boşluğun, olmayan bir hatıranın benim bütünlüğümü dağıtarak tüm bunlara sebep olacak bir şey olabileceğini bilmek biraz korkutucu geliyor.

    narsisizm:
    son teorimize varabildik. bazı psikologlar sağlıksız bir nasisizmin bağımlıların psikopatolojisine merkezi olduğunu dolayısıyla cinsel bağımlılığında merkezinde narsistik bozulmanın olduğunu ileri sürüyorlar. narsistik kişilerin temel problemi içsel bir yapıdan yoksun olmalarıdır. bu yoksunluk öz-saygıya ve onay sağlayacak içsel kaynakların yokluğu olarak detaylandırıldığında ise cinsel davranışlar, seks, bu yokluğun getirdiği kendine güvensizliği maskelemek için kullanılır. narsistik kişiler kendilerine sağlayamadıkları onayı bir görkem ve muhteşemlik yanılgısıyla maskeleyerek dışarıdan sağlamak için hayranlık uyandırıcı tepkilerin peşine düşerler. hiperseksüel kişi de, yani cinsel bağımlı, kendisine kendisinin arzulanan, yaşayan, güçlü, etkili bir şey olduğu duygusunu sağlayacak olan ayna-nesnelerin, cinsel partnerlerin ya da edimlerin peşine düşer, kendilerinin çekici olduğunu kendilerine yansıtabilecek edimlerin, daha doğrusu, aslında sahiden bir kendileri olduğunu, var olduklarını kendilerine gösterebilecek edimlerin peşine. kendilerine kendilerini düşündükleri gibi yansıtıldığında bu geçicidir çünkü içlerinin yokluğu kalıcıdır ve bu yanılgıyı devam ettirecek mekanizmalardan bile yoksundurlar, sürekli yeni şeylerle ve ilişkilerle tekrar etmeleri gerekir.

    narsistik teoriye göre cinsel davranışlar iki şeye çözüm olarak düşünülürler: tükenmişlik ve parçalanma. tükenmişlik kişinin sığ varoluşundan dolayı hissettiği boşunalık, ölüm, sıkıntı ve hüzne gönderir. cinsel heyecan bir canlandırma ve güçlendirme, yaşıyor gibi hissetmeye araç olarak kullanılır. bu kullanım üstü örtülü bir kendini koruma olmaktan ziyade doyumsuzlukla ilişkilendirilir: mideye bağlı olmayan bir tat alma duyusu gibi; hazzı almaya devam ederken yemek mideye gidip organizmaya karışmadığı için sürekli hala aç olmak (h. kohut'ın metaforu). cinsel davranışların parçalanma karşıtı olarak kullanımına geldiğimiz de ise narsistik kişinin yarattığı dev görüntüsünün çok küçük bir darbeyle yıkılıp parçalanmaya açık oluğu ortada. bu durumda seks karşındakini kontrol ederek durumu kontrol ediyormuş hissi vermesi, idealleştirilmiş bir ötekine karışıp onay ve güç elde etme, kendine güven eksikliğinin ve herhangi bir ideale sahip olmamanın getirdiği boşluk ve amaçsızlık hissinin engellenmesi olarak işe yarıyor ancak her geçici seks karşılaşması yeniden ve yeniden aynı duyguları geri getirdiği için yeniden yeniden tekrarlanıyor. kişi kendini hep bir parça olarak yeniden anlatıyor, görüyor ve deneyimliyor ama asla bir bütün olamıyor.

    toparlayacak olursam, ki toparlamayı hiç sevmiyorum, psikolojide hiperseksüel bozukluğun nedenlerini açıklayan, sırasıyla, itki, bağlılık, ego, nesne ilişkileri, travma ve narsisizm teorileri olmak üzere altı yaklaşımı buraya kaydetmiş olduk. her yaklaşımın ayrı bir terapi ve tedavi yöntemi olacak olsa bile muhtemelen içsel yapının yeniden kurulması ve sağlıklı işleyen bir kendilik temsili ve imgesi için kendine güvenen, öz saygı, ideal ve değer kazanımı için çabalayacaklardır. tüm bu anlattıklarımın ingilizcesini, tabii araya benim, freud ve hegel'in o kadar çok karışmadığı ve farklı bir dizilimle sunulmuş olan halini john r. gıuglıano'nun a psychoanalytic overview of excessive sexual behavior and addiction isimli makalesinden okuyabilirsiniz. farklı bir özne, bilinç ya da kendilik tahayyülü, yani bilinçdışının reddi ya da özneye zerk edilmiş bu bencil amaçsallık fikrinin reddi, bu kadar kesin konulmuş iç ve dış ayrımının eleştirisiyle birlikte hiperseksüelitenin nasıl anlaşılacağı hala açık bir soru. mesela bir varoluşçu için "ben"i ilgilendiren bağımlılık ve cinsel bağımlılık ne anlama gelir? ben biraz da psikolojiyi aradan çıkarmak istediğimden bağımlılık haline gelmiş ve zehirli olmaya başlamış kendinle ya da başkasıyla bir ilişki kurma yolu ve deneyim olarak, sözde, görüntüde, hayalde, düşüncede ya da edimde git gide kontrol edilemez bir şekilde artan ya da tüketici bir şekilde sabit bir tekrar halini almış cinselliğin nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışırken buradan başlayayım dedim ama koşarak uzaklaşacağımı da daha başlarken söyledim. disiplin gereği evrene yayarak düşünüyorum, yani evrensel düşünüyorum ve en temelinde derdim yine özgürlüğü anlamaktır da, çaktırmıyorumdur. ama benim cinsel bağımlılığı anlamada maceram yeni başlıyor. egolarınız güçlü, sevişmeleriniz mutlu olsun. tadında mastürbasyonlar.
  • seksten sogudum amk. gozlerim bozudu emege saygi icin su basligin soldan yitip gitmesine gönül razi olmadi lan...
    siktim formatıni emege saygi!`::)`
  • unisex bir davranış bozukluğu olsa da, daha çok erkeklerin yaşadığı bir durum.
hesabın var mı? giriş yap