• böyle bir temel vardır,doğrudur.
    herhalde en önemli taş, batıyı taklit ederken fazla uzun süreli şamşırık olmamaları ve kendi özlerini kaybetmemeleridir.
    http://geocities.com/…2000/g.ekonomik_sorunlar.html
  • (bkz: fed)
  • ikinci dünya savaşından sonra ordu beslemek zorunda olmaması, bu kalkınmanın en önemli faktörlerinden biri olsa gerek. neredeyse bütün ordusu lağvedilmiş ve ticaret yollarının güvenliği dahi amerikan ordusu ve donanması tarafından sağlanmıştır ve uzun bir süre de yapılan barış antlaşmasına bağlı olarak kısıtlı sayıda askeri güce sahip olmuşlardır. yükselen sovyet tehlikesine bağlı olarakta abd japoya nın güvenliğini tam olarak sağlamayı garanti etmiş ve karşılığında sovyet sınırında ileri bir karakol olarak japonyayı kullanmıştır. ortaya çıkan bu zorunlu tasarrufu da iyi değerlendirikleri ise aşikardır.
  • dürüstlük ve birbirlerine duydukları saygı bu temellerin başında yer alır. harakiri, belki kötü bir tercih olsa da, bizdeki yöneticilere bakınca japonlara gıpta etmemek elde değil.
  • ordu beslememesine kesinlikle bağlı değildir. japonya zaten gelişimi 100 seneden evvel bir zaman dilimine rastlar ki, bu süreçlerde büyük savaşlar yaşamıştır. misal bir toyota, mitsui, mitsubishi gibi büyük japon firmaları 100 sene önce de vardı. üretimdeki başarı ve kalitenin sırrı just in time prensibine dayanır ki, endüstriyel gelişmede şu ana kadar yapılmış en büyük devrimlerden birisidir.

    (bkz: ikinci dünya savaşı)

    (bkz: 1904 1905 rus japon savaşı)

    (bkz: japonya'nın çin'i işgali)
  • bu kalkınmanın temelleri için meiji dönemine bakmak gerekir. günümüz japonya'sının temelleri meiji'nin uğraşları ile atılmıştır.
  • japonyanın ruhu olgusunun yaratılması diye okumuştum bir yerlerden. şöyle ki;

    bildiğimiz üzere japonların tarihten beri topluma yayılmış katı hiyerarşik yapılanmaları vardır. hatta bu sebeple, işçi patron ilişkileri bile ilk zamanlar oldukça katı bir şekilde uygulanmaktaymış. fakat amcanın biri bakmış ki sistem böyle yürümez, dünya hızla değişiyor ve bu hiyerarşi parlak beyinlerin ortaya çıkmasına olanak tanımıyor. japonyanın ruhu diye bir kavram oluşturmuşlar, çalışanlar işçi olsun, patron olsun, vasıfsız eleman olsun, japonyanın ruhuna karşı eşit şekilde sorumlu kabul edilmişler. söz konusu japonyanın ruhu olunca herkes eşit söz sahibi olmuş. ve oluşan kardan, getiriden, ya da her neyse, herkes eşit faydalanmış. işte bu batılıların pek anlamadığı japon şirket yapılanmasının temellerinden biri.

    bir başka ilginç nokta daha var, bu bazı arkadaşların hoşuna gitmeyebilir, ama ben yine de aktarayım. efendim japon eğitim sistemine göre, japon öğretmeninin birinci görevi, japon kültürünü aktarmaktır, ideal japon yetiştirmektir yani, ikinci görevi ise alan bilgisidir. tekrar ediyorum, japon öğretmen fizikçi, kimyacı ise farketmez kimya ve fizikten önce japon bilincinin oluşturulmasıdır onun ilk görevi, sonra alanı gelir. bu sayede japonlar yine batılıların pek algılamadığı ortak japon bilincini oluşturmuşlar, ve küreselleşen dünyada haklı yerlerini almışlardır. eninde sonunda her japon sisteme entegre olur ve japonya için çalışır. ya işte böyle
hesabın var mı? giriş yap