7 entry daha
  • insan doğası yanılsamasının bir çeşitlemesidir.

    ihtiyaç-sahiplik ilişkisinin tarımsal üretim dönemine geçişe paralel olarak iktidar-sahiplik ilişkisine evrilmesi, yani tarımsal alanın sürekli sahipliliği ve yerleşikliğin erkeğin fiziksel üstünlüğünü alan koruyucu rolüne dönüştürerek kadını erkeğin koruduğu alanın nesnesine indirgemesi, kadının erkekten farklı bir ön belirlenime sahip olduğu düşüncesini doğurur. avcı-toplayıcı dönemde de var olan fiziksel güç farkı bu noktadan itibaren günlük iş bölümünü belirleyen bir unsur olmaktan çıkıp yerleşikliğin dayattığı sürekli sahipliğin zorunlu bir sonucu olarak kimliksel bir şablonun temel kabulü haline gelecektir. artık kadın başkadır ve başkalığı erkeğin iktidar ve ihtiyaçları arasındaki dengenin salınımları üzerinden tanımlanacaktır.

    insan türünün birikintisi ya da dilerseniz birikimi olan uygarlık yukarda özetlenen bu temel üzerine inşa edilecek ve lacan'ın 'kadın diye bir şey yoktur' tespitine uygun olarak, tüm sosyal yapılanmalar kadın olanın farklı ve çoğunlukla eksik olduğu varsayımı ile şekillenecektir. kadın, tanımlanır; edilgendir.

    rol paylaşımına ilişkin bu süreç, üretimin topraktan kopup fabrikalara taşındığı sanayi devrimiyle birlikte, kadın ile erkek arasındaki fiziksel farkın üretim alanında kapasite açısından tarımsal üretimin ilkel ve güce dayalı yapısından kaynaklanan verimlilik farkını ortadan kaldırmış; erkek olanın alan koruyucu vasfı da üretim araç ve alanlarının azınlıktaki bir erkek grubunun eline geçmesiyle birlikte grubun genelinden bir parçasına indirgenmiştir. bu durumda kadınların tamamı ve erkeklerin büyük kısmı ilk kez üretim alanının yaklaşık değerdeki nesneleri olarak eşitlenmiştir.

    bu yüzdendir ki feminizm sanayi devriminin doğduğu topraklardan hayat bulmuştur ve yine bu yüzdendir ki her yıl 8 mart'ta kutlanan kadınlar günü aslında emekçi kadınlar günüdür. kadın, artık doğası tanımlanan değil kendini tanımlama erkine sahip çıkan bir varoluş formudur.

    gelinen aşama kadın formunun başından beri kendinde olan erke sahip çıkma talebini doğurmuş olsa da, lacan'ı yeniden hatırlamanın anlamamızı kolaylaştıracağı bir handikabı da içinde barındırmaktadır. 'kadın diye bir şey yoktur' çünkü uygarlığın başından beri dilin kendisi de dahil her şey erkeğin bakışıyla tasarlanmıştır. kendini tanımlama işine soyunan kadın bunu erkeğin tasarladığı dil ile yapmak zorundadır ve hiç bir şey söylenecek hiçbir şeyin dilin tasarlanma sürecinden bağımsız olduğunu gösteremeyecektir. ne var ki bu sorun, aydınlanma dönemi ve sonrasında geçerli olan 'rasyonelleştirme' ilkesine dayanarak görmezden gelinecek, erkek varoluşunun ben merkezli indirgemeciliğinin ürünü olan kadın sorunu, aynı erkeğin algıları üzerinden biçimlenmiş dil yoluyla çözülmeye çalışılacaktır.

    işte bu nedenledir ki erkek egemen söylemin ruhu kadına ilişkin yeni bakış açılarının da içinde yaşamaktadır. üstelik bu ruh artık bizzat kadının da etkin bir ortak olduğu bir katılımla yaşatılmakta, erkeğin başlangıçtaki yanılsaması kadının zihnine yeni bir formda akmakta, daha önce kadının bedenine hakim olan yanılsama zihnini de kuşatarak insan türünün tamamı tarafından içselleştirilmektedir.

    bugün bahsi geçen yanılsamanın bariz göstergesi, artık aleyhte olduğu kadar lehte de olduğu ileri sürülen kadın doğasının özel olma durumudur. nesne olmaya isyan eden kadın, kadın olmaktan kaynaklanan özel bir doğaya sahip olma iddiasıyla yeni bir üretim alanının yeniden şekillendirilmiş nesnesi haline getirilmektedir.

    'kadın olmak özeldir; farklı bir zihin yapısı, çözülemeyecek bir karmaşası ve tahmin edilemez tepki eşikleri vardır.'

    bugün kadın kimliğinin bizzat kadınlar tarafından da içselleştirilmiş bu en basit tanımlanma şeklinin, erkeğin dilinin kadını içine çektiği yeni bir tuzaktan başka bir şey olmadığını anlamak için, bu tanımın yeni üretim ve tüketim biçimleri ile ilişkisine bakmak yeterlidir.

    kadının erkekten zihinsel başkalığı, kadının tüketim alışkanlıklarının da başka olması sonucunu doğurur ki 'kadına özel ihtiyaçlar' adı altında pazarlanan yaşam tarzı mevcut ekonomik sistemin devamlılığı için bir zorunluluktur.

    kadının çözülemeyecek bir karmaşaya sahip olduğu kabulü otomatik olarak çözme işlemini erkeğin sırtına yükler ki kadının özel olma durumunu korumak için önceki cümlede tanımlanan tüketim mecrasına daha fazla sarılmasına neden olur. çünkü özel kalmanın şartı karmaşayı korumak, çözülmemektir ve bunu yapmanın en kolay yolu nasıl karmaşık bir kadın olunacağını öğreten medya şablonları ve tüketim nesneleridir.

    tahmin edilemeyecek tepki eşiklerine sahip olma iddiası kadının rasyonel bir düşünce sürecine hakim ve sahip olmadığı, kadın olma durumundan kaynaklanan bir sebebin akıl sahibi olmaya ağır basacağının telmihidir. bununla birlikte kadının tepkileri tahmin edilemeyecek bir form olarak tanımlanması bizi yine tüketim mecrasına taşımaktadır. kadınının rasyonel bakış açısıyla tahmin edilemeyecek tepkileri, bu tepkileri kestirebilmek isteyen erkeğin aklını yetersiz kılacak, onun adına önceden belirlenmiş tepkileri garanti eden tüketim nesneleri bu görevi üstlenecektir.

    kadın doğası bir yanılsamadır; erkeğin en başta yaptığı hatanın bir sonucu o hatanın bir başka sonucuyla çözülemez.

    dil, erkektir ve kadın diye bir şey yoktur.

    yapılması gereken en başa dönmek, erkek ve kadın kategorilerini yaratan zihinsel edimi tespit edip onu aşmaktır. dil, yeniden tasarlanmalıdır.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap