• ülkenin batısındaki karakollarda üç-beş asker düğünde çıkan kavgalarla, yol kesme falan gibi rutin işlerle uğraşırken doğudaki karakollarda mevzi tutan tankların, her karakolun kendi havan bataryasının olmasının yegane nedenidir bu baskınlar. daha ne kadar süre bu görüntü aynı kalır bilemem. ancak terörist grubu bir karakolun uzak emniyetini sağlayan pusu timlerine yakalanmadan kritik noktayı geçerse karakolu ne tanklar ne havanlar kurtarabilir. çünkü ilk şok ateşinden sonra zaten az sayıda olan karakol personeli hemen toparlanamaz, ne o tank hedefi tutturan bir atış yapacak vakti bulur ne de havancılar toparlanıp da havanlarını hedefe yöneltebilir. zaten hedef karakolu ele geçirmek değil maksimum zaiyat ve korkuyu verebilmektir. bu yüzden tamamen vur-kaç taktiği uygulanır. çatışmanın uzun sürmesi demek uzak emniyetteki timlerin ve çevredeki diğer birliklerin (özellikle havadan) bölgeye akmak için yeterli zamanı bulması demektir ki bu da teröristler için kaçınılmaz bir imha anlamına gelir. bu vur-kaç taktiğini sadece karakollara değil tabur hatta tümen seviyesindeki birliklere bile uygulamaktadır pkk. tabi üs bölgesi çepeçevre saldıraya uğramaz sadece belli mevziler yoğun bir ilk şok ateşi altına alınır. burada verilen her kayıp terörist için kardır. öyle ki sadece 5 dakika süren bu tarz saldırılarda 10'dan fazla askerin şehit olduğu vakidir. karakol baskınları için kesin bir zaman ve istikamet vermek güçtür. karakolun durumuna göre mesela milletin doğunun meşhur öğlen sıcağında mayıştığı bir anda veya burdan kimse saldırmaz diye nöbetçi bile koyulmayan sarp bir uçurumdan bile bu saldırılar gerçekleşebilir, gerçekleşmiştir de. yine de pkk'nın artık hareket alanının iyice daraldığı şu zamanlarda yeni moda uzaktan kumandalı patlayıcılardır. bu yüzden karakolda pusuda bekleyen askerden çok içinde bol rütbeli bulunan bir konvoyda intikal etmekte olan asker risk altındadır.
  • nefes vatan sağolsun u izledikten sonra akıllara daha da bir kazınan, kansızlık.
  • son günlerdeki karakol baskınlarına bir de bu açıdan bakılmalı.
    prof.dr. nevzat tarhan'ın analiziyle sonuna kadar okunması gereken içimizi burkan bir yazı.

    --- spoiler ---
    karakol baskını kasıt mı, beceriksizlik mi?
    “ihbara rağmen korunamayan bir karakola genelkurmay başkanı oğlunu asker olarak gönderir mi? sayın başbuğ empati yapsın. evet maalesef tsk terörü önleme işini başaramıyor.”
    “karanlık” senaryolar konuşulurken, iktidar partisini kapatma çabası ile ve tunceli sarıyayla karakol baskını arasında bağlantı kuşkusu haklı olarak akılları kurcalamaya başladı.
    tunceli sarıyayla karakoluna baskın olacağı önceden basında haber olmuştu. genelkurmay başkanı’da beklendiğini söyledi. maalesef baskın gerçekleşti ve dört şehidimiz var. aileler feryat ettiler.
    habersiz durumlarda beklenmeyen baskınlarda başarısızlık anlaşılır. ama beklenen bir baskını önleyememek ve ambulansın yardımcı birliklerden önce gelebilmesi ciddi zaafiyet işaretidir.
    karakol binası gecekondu gibi… fenerbahçe orduevinin bahçesine saray yavrusu gibi bina yapılırken karakollara ödenek bulamamanın ne mazereti olacak?!
    karakolda bordo bereliler olsa dört şehit olmayacaktı. karakol sağlam bir bina olsa dört şehit olmayacaktı. nasılsa nişantası’dan şehit cenazesi kalkmıyor. o askerlerimizin ‘dayısı’ yok ki onları kayırsın. şehit olan askerlerimizin hayatı çok mu ucuz?
    demek ki tsk’ nın karakolunu koruma kapasitesi yokmuş. ihbara rağmen korunamayan bir karakola genelkurmay başkanı oğlunu asker olarak gönderir mi? sayın başbuğ empati yapsın. evet maalesef tsk terörü önleme işini başaramıyor.
    hem koskoca orduyu “milli güvenlik strateji belgesi iç tehdit görevi verdi” diye besleyeceksin hem de terörü bir türlü bitiremeyeceksin.
    ingiltere kuzey irlanda’da ira örgütünde, ispanya bask’ta, italya kızıl tugaylar teröründe, yunanistan kara eylül terör örgütünde başarılı olacak ancak tsk 26 yıldır pkk terör örgütüne karşı başarılı olamayacak. bu durum anlaşılır ve kabul edilir değildir. bu durumu eleştiren basına “mütareke basını” diyen zihniyet sosyal olarak hastalıklı bir zihniyettir.
    kimse mgk’da veya başka zeminde hesap soramadığı için terörle yaşamaya alışın noktasına geldik. evinizde yılan la yaşamaya alışın demek gibi.
    terör terimi yerine “politik şiddet” demek daha doğrudur çünkü hem yukarıdan hem aşağıdan şiddet söz konusudur. politik şiddetin neden önlemediğinin bazı sebepleri...
    1-dağda 40-50 terörist çevrede 20 000 asker mevcut. fakat askerlerin büyük çoğunluğu bordo bereli değil. yani terörle mücadele eğitimi almamış askeri birlikler.
    2-genelkurmay karargahının iç siyasetle uğraşmaktan terörle mücadeleye zaman ayırmaması. bir zamanlar apo ile kol kola resim çektiren doğu perinçek bağlantılı genelkurmay karargahındaki kadroların stratejik önceliği hükümeti düşürmek değil mi? bu kadrolar genelkkurmay karagahının omurgası değil mi?
    3-askeri vesayet zihniyeti; tsk bilimsel standartlara göre optimum büyüklüğün çok üstündedir. çünkü ordunun derin odaklarca tanımlanmış resmi ideoloji görevi vardır. terörü önlemek ikinci plandadır.
    4-askeri vesayet görev ve zihniyetine göre “ordu milleti yoğuran ocaktır”. millet de bir türlü yoğrulup da ekmek kıvamına gelemeyecek derecede ‘cahil ve kültürsüz’dür. kendi kendini yönetemez orgeneraller millete vasilik yapmak zorundadırlar. ordu milletin değil millet ordunun türevidir.
    5-genelkurmay’ın işletme körlüğü nedeni ile kendisi ile yüzleşememesi. sarıyayla karakol baskınında basının dağlıca ve aktütün benzetmesine genelkurmay başkanı ilker başbuğ’un “mütareke basını bile bu kadar hain ve önyargılı değildir” gibi çok ağır bir suçlama ile karşılk vermesi çok ilginçtir. bir kurmay bu kadar kör olamaz.
    6-türk gladiyo’su bütün enerjisi ile çalışıyor. halka karşı asimetrik psikolojik savaş planlarını daktilo ortamında hazırlıyor. halkı terör kurbanı yapan jitem devlete olan sevgi ve güveni zayıflattı, gladio aynı çizgiyi devam ettirmek istiyor.
    askeri müdahale çarkının aşamaları çalışıyor. birinci adım stratejik amacı belirlemek. “amaç darbe-i hükümet inşa etmek”, koalisyonlar dönemini başlatmak.
    ikinci adım yöntem belirlemek “yöntem güvensizlik ortamı oluşturmak” ve bunun için istihbarat toplamak. “mit in yeni alternatifi oyak güvenlik istihbarat” sessiz çalışıyor. danıştay baskınında suç üstü oldu fakat kimse sorgulayamıyor.
    üçüncü adım terör ve politik şiddet olaylarının servis edilmesi. yumruklar, karakol baskınları, polis arabası taranması, asker menşeli mayınların patlaması.
    dördüncü adım tsk’nın içinde birliğin sağlanması ve şartların olgunlaşmasının beklenmesi. şu anda sayın ilker başbuğ balyoz darbe planı kadrolarını dışladı. sadece kendi dönemini muhafazaya çalışıyor. bu adım olgunlaşacağa benzemiyor.
    beşinci adım olan “bozulan devlet otoritesini yeniden tesis” anonsu bekleyenler boşuna heveslenmesinler. eğer kara senaryo uygulanır ve siyasi yasaklar başlarsa bu millet öyle bir sağduyu gösterir ki bu hükümeti çok ararlar.
    --- spoiler ---

    orjinali için

    (bkz: nevzat tarhan)
  • her bahar dönemi sayısız gencin geleceğini çalan ve geride bıraktılarını elinden alan baskınlardır.
    şu edebi cümleleri kurmayı hiç sevmiyorum fakat... gene her bahar dönemi tsk ya karşı, barış için tankların önüne kendini siper edeceğini söyleyenler, neden aynı gövdelerini bu karakolların önüne de siper etmezler?
  • pkk'nın bir kere bastığı karakol artık her gece basılır diyordu bir astsubay.. şırnaka ilk gittiğim günlerde duymuştum bu lafı, çaylaktım daha idrak edememiştim. sonra birçok karakoluna gittik levazım tamir bakım ekibi olarak.. dönem 2000-2001..

    saatlerce gidiyorsunuz yamaçlardan, şarampol kenarlarından dere yatağından.. bir bilemedin iki bina seni karşılıyor. gördüğüm bütün karakol binalarında bir asimetri var. yakın geçmişte bazı ekler yapılmış, güçlendirilmiş veya bazı yerler perdelenmeye çalışılmış.. aslında karakol o kadar yanlız bir yer ki, hiç terörist tacizi baskını olmasa bile insanın sinirlerini yıpratmaması mümkün değil. durduğun yerde sıkıntı kaplıyor içini.. güneş batmadan önce geldiğin kadar yolu hesap edeceksin, gece yolculuk yasak. kısa günlerde en yakın güvenli noktaya ulaşmak için bazen en geç öğlen 2 de karakoldan çıkman gerek, yoksa bir sonraki gün güneş doğana kadar mahsursun orada. esasen herkes mahsur.. yol bağlantısı yok.. hatta 90ların başında kimi karakollar aylarca araç giriş çıkışı olmadan helikopterlerle ikmal edilmiş.. ayrıca açıkta kalan yerlerde toplu olarak dolaşmayacaksın karakol dahilinde.. hele öyle iki üç asker kol kola gezecekmiş, deli derler adama.. eğer açıktaysan kahveden yeni çıkmış maganda gibi sallanmayacaksın. en kısa yoldan en hızlı şekilde korunaklı yere gireceksin.. işte bu şartlarda askerik yapıyorsun. teröristin gelmesine gerek yok, zaten hep diken üstündesin..

    siyahkaya'ya gittik.. 5-6 sene önce basılmış. ama sanki dün gelmiş gibi pkk oraya.. personelin hepsi değişmiş, üzerinden devreler gelip geçmiş, lakin olay dilden dile aktarılmış, sözlü edebiyatın etkisi herhalde.. karakol o günden beri her gece basılıyor, yeni giden asker bir hafta içinde o günkü baskını en ince ayrıntısına kadar öğreniyor, kendinden de bir şeyler katıp başlıyor anlatmaya.. bana da hiç sormadan anlatmaya başladı asker, komutanım teröristler bu tepeden gelmişler, mevzilere roketle biksiyle yüklenmişler, dışardaki timlerimiz arkadan şu taraftan yetişmiş, bizimkiler de baskı azalınca başlamışlar karşı ateşe, şöyle olmuş böyle olmuş diye giden hikayeler o zaman vardı, şimdi de orada anlatılmaya devam ediyor. sadece siyahkayada değil, diğer yerlerde de..

    baskınlar üzerinden seneler geçtiği halde hala askerin dengesini bozuyorsa düşünün ki o esnada orada olanlar şimdi ne halde.. saatlerce üzerine mermi yağan çocuklar olayın ardından bir de en yakın arkadaşlarının parçalarını toplayacaklar.. kim yapacak ki başka.. orada kendileri çatıştı, öldü, kalanlar ölenleri kaldırdı, iki gün sonra darmadağan olan duvarları sıvadılar, mermi deliklerini yine kendileri kapadılar.. ama zihinlerindeki delikleri kapayabildiklerini sanmıyorum. 70-75 li tertipler arası binlerce kişi o bölgelerde askerlik yaptı. bir kısmının hala psikolojik sorunlarla boğuştuğunu biliyoruz.
  • küfürbaz haydo'nun boy gösterdiği son çizgi filmdir. özbokuboncuklular gene güzel iş çıkarmış. kaymak lazım da cuk oturmuş.

    'oğlum şehmistan çek yayı fırlat beni yarrak gibi uzayım oraya hadi bakıyim' bölümü ile kahkaha attırır.

    http://www.youtube.com/watch?v=9a4sggg5wma
  • ben şunu merak ediyorum; özellikle 1993 yılına kadar inşa edilen, amacı savunma değil kaçakçılığı önlemek olan, bu sebeple dağ tepelerine değil vadilerin en dip noktalarına açık hedef olarak kurulan ''savunma'' amacı olmayan karakollar neden ısrarla kullanılmaya devam ediyor? bunları boşaltmamak için nasıl bir geçerli sebep var? bu kadar çocuğun içeride ölümü beklemesini hangi ''teknolojik yetersizlikle'' açıklayabiliyorlar? yazıktır yazık...
  • karakolun arka tarafında arkadaşların göğüs göğüse çarpışırken siktiğimin mevzisini terkedememektir.
  • karakol baskını dediğinizde benim ilk aklıma milletvekillerinin yada akrabalarının polis karakolunu basması geldi.sadece bu iktidar zamanı için yazmadım yanlış olmasın.garibanların mesleki şerefleriyle oynadılar.diğer karakol baskını ise çok daha şereflidir.en azından onurunla ölme şansın vardır.kurtulursan kahraman olursun.diğerinde ise milletvekili yad akrabasının suçlamasından kurtulsan bile için muhtemelen ölür.genelde espri üzerinden konuya yaklaşırım ama gerçek karakol baskını gördüğüm yakınen yaşadığım için bu konuda sizide önerim lütfen espri katmayın.çünkü çok zordur çok.
hesabın var mı? giriş yap