• apansız gidişiyle bana bir sürü güzel anı, ve kocaman bir vicdan azabı bırakmıs, küçük dev adam...

    bak zaman geçti ama bir şey değişmedi, seni asla unutmayacağız...
  • "gel bak bir elimde gökyüzü var hâlâ
    bir elimde kayıp giden yıldızlar la la.."
  • hâlâ 23. hep 23.
    araba kullanıyorum, mühendislik binalarına doğru gidiyorum, inşaat mühendisliği k3 bloğunu yeni geçmişim,hafiften sağa dönecek yol, direksiyonu çeviriyorum,seni görüyorum, sen de mühendislik fakültelerinden aşağı iniyorsun, belki maç var belki devrime gidiyorsun kimbilir, yavaşlıyorum dikiz aynasından geriye bakıyorum, o an hiç bilmiyorum farkettin mi sen de, yürümeye devam ediyorsun, ama birden duruyorsun tam da inşaat mühendisliği k4 bloğunun orda, arkanı dönüp bakıyorsun. anlıyorum, sen de farkediyorsun.
    ve sonra gidişinin ardından yıllar geçiyor, şubat ayı yine geliyor ama bu 23 değişmiyor, değişemiyor..
  • bir temmuz günü daha akla düşen.
    staj bitmiş, servis eskişehir yolunda bırakmış, gelmişsin yorgunsun, ben tedirginim. kafamdakileri net anlatabileceğimden emin değilim, ama anlatıyorum, ve anladığını biliyorum. ve görüyorum ki, herşey benim kafamda sen hiçbir şeyin farkında değilsin. bense sen tam arabadan inerken çalan "mimoza çiçeğim" in etkisindeyim hala. zaman geçiyor, aylar yıllar geçiyor, bazı şeyler geçmiyor.
  • yılın bu zamanı içimin burulma sebebi. aslında ben hiç inanmak istemedim. ilk haberi aldım* elim titredi, dizlerim boşaldı, ama ben inanmak istemedim, çocuk da değildim üstelik, neyin ne olduğunu nasıl olduğunu bilip inanmak istememek nedir öğrendim.. yıllar geçti, hala çocuk değildim, ama bir yandan inanmamayı da sürdürüyordum.
    ta ki hiç bilmediğim bir şehirde, hiç tanımadığım insanlara çekine çekine "benim ziyaret etmek istediğim biri var, işleri bitirdiğimizde vaktimiz kalırsa gitmek istiyorum, bana yardımcı olur musunuz.." dediğim güne kadar. bir kasım günüydü, hatta kasımın biriydi*, elimizde hiç bilgi yokken, bilebilecek kimseye ulaşamazken, internetten edindiğim bölük pörçük bilgilerle bir köye ulaştım. rastgele bir kapı çaldık, durumu anlattık,kapıyı açan yaşlı teyze anlayamadı, içeriden genç bir kız çıktı geldi, bu defa ona anlattım, kimi aradığınızı anladım, biz de çok üzülmüştük ama bu köy değil o döndüğünüz sapaktan diğer yöne dönecektiniz dedi, sağol dedim, dediği yere gittik, küçücük köyün küçücük mezarlığına dağıldık. hiç tanımadığım insanlar tek tek taşlara baktı.sonra bulduk bu defa ben kendim dağıldım. ben hiç inanmak istemedim, inanmadım da. ta ki beyaz bir mermer taşı üstünde adını soyadını bu tarihi ve o güzel ama artık solmaya başlayan fotoğrafını görüp elim yine titreyip dizlerim boşalana kadar..
  • hep 23..
  • 8 bitti.
  • hâlâ 23. hep 23.
    yıllar ne çabuk geçiyor düşününce, mesela seni tanıdığımızda daha 20’li yaşlara yeni gelmişken, hayatımızda bir dönüm noktasını daha döndük, 30’lara merhaba dedik, ama sen orada kaldın öylece, aslında biz kaldık burada, sen tamamen gittin*.
    iyi ki doğmuştun*, iyi ki geçmişsin hayatımızdan.
  • 9 bitti.
    ne kadar anlamsız.
hesabın var mı? giriş yap