• konuşma dili samimiyetten gelirken yazı dili resmiyetten gelir. bu önemli bir farktır.

    (bkz: yazı dili)
    (bkz: konuşma dili)
  • konuşma dilinde "ile" bağlacı kullanılırken yazı dilinde "ve" kullanmaktır.

    ayşeyle mehmet - konuşma dili
    ayşe ve mehmet - yazı dili

    gibi.
  • ağabey kelimesinde iyice belirginleşen fark.
  • (bkz: linguistics)

    (bkz: phonetics)
  • bi fark yoktur. ağzından ne çıkıyosa onu yazarsın. gerisi edebiyata girer.

    hiçbi zaman anlamadım "abi"nin neden ağabey diye yazıldığını. ben o an konuşulan şeyleri sürekli böyle modifiye edersem ne anlatmak istediğimi anlatamam. zaten yazının problemi bu. tam olarak gelişmemiş. kelimede vurgu nerde, cümlede vurgu nerde anlatamıyosun. bi de dil coğrafya ile değişir. her coğrafyanın farklı iklimleri var. ihtiyaçlar farklı. o yüzden her topluluğunun ortak ihtiyaçları yazılı dilinde vardır. fakat 100 km ötedeki köyde yoktur. ordan dere geçmiyodur sözlü dilde balıkçılıkla ilgili kelime dağarcığı az olabilir. coğrafyayla dil değişir. zaten nereye gidersen git ülkenin bi ucundan bi diğer ucu birbirinin ne dediğini anlamıyo. ağzından çıkanı olduğu gibi aktarsa okuyunca da anlamıycaz belki. o yüzden böyle dilde bi yuvarlama var. her şey resmi dile yuvarlanıyo. istanbulun resmi dili istanbul türkçesidir. herkes buna yuvarlanmaya çalışır. bakın televizyonlara bilale anlatır gibi anlatıyolar. eğer gerçekten zihninden geçenleri yansıtmak istiyosan konuştuğun gibi yazmalısın. en iyi ifade ettiğini düşündüğün kelimeleri seçersin yazılarında. bence dillerin kaynaşması olayı çok doğal. alakasız olduğumuz konularda kelime dağarcığımız azdır. kim ilk ihtiyaç duyarsa o bi isim koyuyo. falan.
  • mesala "geliyorum" kelimesi karadeniz ve konya ağızlarında başka başka söylenir,fakat bir trabzonlu da,bir konyalı da bu kelimeyi geliyorum şeklinde yazar.yani,genellikle hiç bir bölgede konuşulduğu gibi yazılmaz,yazıldığı gibi konuşulmaz.bu sebeple yazı dili yapay bir dildir.fakat bu yapaylık onun doğal konuşma dilinden ayrı olmasındandır.yoksa yazı dili uydurma bir dil değildir,aslında yine bir konuşma diline dayanır.her yazı dili bir konuşma dilinden doğmuştur.
  • elimde bulunan kitapta bununla ilgili bir madde var. diyor ki:

    "aslında bir sözlü anlatım sorunu olan yerel ağızlardan gelen alışkanlıkların yazılı anlatımda devam ettirilmesi doğru değildir. ağızlarda kullanılan birtakım sözcükler, sözlü ve yazılı anlatımda kesinlikle terk edilmelidir. bu ilkenin benimsenmesiyle yazı dilinin kültür dili hâline dönüşmesi gerçekleşmiş olur.

    'bu örnekler hep demincek söylediğim gibi.'
    bu cümlede bugün yazı dilimizde bulunmayan 'demincek' sözcüğü yerine, 'demin', 'az önce', 'biraz önce' denebilir.

    'makarnamızı alt üst ettikten sonra iyicene yağlıyacağız.'
    iyicene yerine 'iyice', yağlıyacağız yerine de 'yağlayacağız' kullanılmalıdır."

    şimdi maykrofon bende. peki bu konuda çalışma yapan sayın uzmanlar, doktorlar ve prof'lar... teknolojinin her daim yenilendiğini, yerinde durmadığını göremiyorlar mı? öngörüye ne hacet. her şey ayan beyan ortada...

    tdk neden var? aslî görevlerini yerine getirirken proje üretmeliler. ben olsam şöyle bir bölüm açardım türk dil kurumu bünyesinde: sözcük üretim tesisi. mantık basit. teknolojideki gelişmeleri takip ederek gönüllü çevirmenler aracılığıyla sosyal medya sitelerinde veya internet üzerinden edinilecek bilgiler aracılığıyla yeni bir icattan haberdar olunur olunmaz ulusal medyaya bu icadın adının ne olduğu söylenmeli ve bu konuda da basın organları teşvik edilmeli.

    yerel ağızların veya gençlerin kullandığı dilin önünü alamazsınız artık. bunun adı argo olur veya günlük dil olur. onu bilmiyorum. bugün en cahil insan bile akıllı telefon kullanıyor ve "tamam" yerine "tmm" yazıyor. en akıllı insanlar da harfleri yuta yuta yazıyor. üşeniyorlar. yazmaya üşeniyorlar. bence yerel ağızlara veya konuşma-yazı dili arasındaki farklara bu kadar kafayı takacağımıza türkçe kelimeler üretmeli. notification yerine bak ne güzel bildirim diyoruz artık. halbuki buna kafa yorulmasaydı "notifikasyon" der geçerdik. değil mi? çünkü bir vakit sonra türkçe düşünmemeye başlayacağız. türkçe düşünmek demek her şey demek. sadece antropologların, sosyologların, veya evet ta filologların işi değil. türkçenin içinden bakıp dünyaya farklı bir tat katmak. dünya kültüründe türk olarak yer almak asıl mesele. hamasi milliyetçilikten bahsetmiyorum. her kültür gökkuşağının bir parçası. ben türk kimliğimle bu gökkuşağında güzelce yer edinmek istiyorum. dünyayı türkçe ile algılamak istiyorum.

    derdim kuru gürültü yapmak değil. kelimeler üretelim. illa ki tutan, türkçe köklü kelimeler olacaktır. "her yönüyle dil" kitabında doğan aksan "bildirişim"den bahsedip parantez içinde "communication" diyor. halbuki bu terimin bugünkü karşılığı "iletişim". bildirişim tutmamış ama iletişim tutmuş. buna rağmen ısrarla komünikasyon diyenler yok mu? var. onları da ıslak kızılcık sopasıyla götüne vura vura ağlatmalı.

    çünkü dil önemli. iletişim önemli. iletişemiyoruz. sorunlarımızdan bir tanesi de bu işte.
  • (bkz: konuşma dili) jest ve mimiklerle süslenebilir, (bkz: yazı dili) betimlemelerle.
  • ilkokuldayken böyle konuşmaya çalışıyordum sonra olmadı bıraktım
  • aynı kelimelerle, aynı şeyleri anlatmayı imkansız kılan farklardır. yazı dilinde duygu yoktur. yazanın ne hissettiğini anlayamaz bilemezsiniz. acı, üzüntü, kırgınlık yada yılgınlık hissiyle yazılan bir çift cümle, öfke, tahakküm yada bilgiçlik edasıyla yazılmış gibi algılanması daha olasıdır. ancak yazan hakkında bir miktar bilgi sahibi iseniz, geçmiş yazı ve söylemlerinden az çok bir tahlil ortaya koyabiliyorsanız bir derece anlamak mümkün olabilir.
    sözlükte çok sık gördüğümüz şunun şöyle demesi, bunun böyle yazması gibi başlıklarda bu durum görülebilir. bazı yazılar ve yazanlar için eleştiriler doğru olabilir ancak tümü için değil.
    bu sebeple yazdığı iki kelime sonucu yanlış anlaşıldığını düşünen birçok kişi kendini doğru ifade edebilmek için tıpkı benim şu anda bir türlü sonunu getiremeyip cümleleri bağlamakta zorlandığım gibi destansı uzunlukta açıklamalar yapmak zorunda kalıyor. hatta çoğu zaman yanlış birşey yapmadığını bildiği halde özür dilemek durumunda kalıyor.
    o yüzden her insanın bir yazıyı yada söylemi değerlendirirken bakış açısını genişletip, şöyle demek istemiş olabilir mi diyerek alternatif bir yorumla sağlama yapması, mantık çerçevesinde söylemi sorgulaması ve söz sahibinin hangi duyguyla yazmış olabileceğini iyi yorumlaması gerekiyor.
hesabın var mı? giriş yap