• mitolojide bir ada.aphrodite önce bu adanın yakınında deniz dalgalarının köpüğünden doğuyor. sonra ilk olarak kypros (kıbrıs)a ayak basıyor.
  • (bkz: cythera)
  • girit adalar ailesindendir. 278 km karelik adada 60 koy de toplam 3.000 kisi yasamaktadir.
  • (bkz: kitiara)
  • odysseus'u sert bir poyrazın attığı, lotus(lotos) yiyenlerin ülkesi olan ada. yerlileri odysseus'un adamlarına lotos denilen yemişten yedirir ve bu yemiş onların sılayı unutmasını sağlar ama yine de zorla gemiye bindirir adamlarını odysseus.***
  • odysseus truva savaşından sonra apar topar denize açılır. rüzgarla sürüklenip kythera'ya çıkarlar adamlarıyla. yerliler adada lotus denilen bir bitki yedirmek ister. odysseus'un gönüllü üç adamı yer ve onların amaçlarını bırakıp sürekli adada kalmak istediklerini görülür. sonra diğer adamları da yemeye başlar. lotus bitkisini yiyen adadan ayrılmak istemiyordur. odysseus zorla gemiye bindirip yelken açar. adamları direklere bağlar çünkü serbest kaldıkları zaman atlayıp adaya ulaşmaya çalışmaktadırlar.
  • herodotos historiai polymnia 7. kitapta anlatılana göre.. demaratos lakedaimonlularla nasıl baş edeceğini soran kserkses'e yönelik anlatıyor. gemilerinden üç yüzünü lakonia'ya gönder, diyor. gelmiş geçmiş en akıllı adam saydığı khilon, ülkenin hemen kıyısındaki kythera adasını (çuha adası) suyun üstünde görmektense altında görmenin sparta için daha iyi olacağını söylemiş. kythera'nın sparta'ya karşı bir saldırıda üs olarak kullanılmasından çekinirmiş. demaratos kserkses'e onlar kendi kapılarında savaşmak zorunda bırakılırsa yunanistan'ın geri kalanı kara ordusuyla alınabilir aklını veriyor.

    * eskiden gemilerin sığındığı bir liman olan yunan adası kythera (kithira ya da çuha) sulardan çıkan aşk tanrıçası afrodit'e adanmış tapınağıyla ünlüdür. l'embarquement pour l'ile de cythere (kythera adasına yolculuk), fransız ressam antoine watteau'nun 1717 tarihli en ünlü tablosudur, aşk yolculuğuna çıkmayı bekleyen çiftleri resmeder. watteau'nun fransızca telaffuzu bateau (gemi) sözcüğünü çağrıştırır. [gecenin sonuna yolculuk kitabından dipnot]

    theo angelopoulos'un kythera'lı filmi ekşi'de çok parçalı şekilde dağılmış; taxidi sta kythira, taxidi sta kithira, voyage to cythera, kiteraya yolculuk gibi. bir de kythera'ya yolculuk (cythere'e yolculuk) adlı jean-antoine watteau tablosu var. eleni karaindrou'nun müziği sinemayla eşdeğer ve eşzamanlı. ada, sanat/sinema tarafından ütopya adası olarak da tanınagelmiş. charles baudelaire'in kitera'sı için (bkz: taxidi sta kithira/@atlantisten gelen zekiye).

    "proust, kendisi de yarı hortlak olduğu için, inanılmaz bir inatçılıkla, sosyetik insanların, yani hep kendi watteau'larını ve gelmeyen vapurları beklerken, bulamayacakları kythera adasını iştahsızca arayan, kararsız grup seksçisi, arzu hayaletlerine dönüşmüş, boşluğa ait insanların etrafında sarmalanan alışkanlıkların ve davranışların, o sonsuz, sulandırılmış kofluğun içinde kendini kaybetti. oysa halk kökenli ve oturaklı biri olan herote, o kaba, aptal ve belirgin iştahlar aracılığıyla ayaklarını yere sıkı sıkı basıyordu." louis-ferdinand celine - voyage au bout de la nuit

    (bkz: taxidi sta kythira/@ibisile)
    (bkz: cythera), cytherea, kitera, kythira, çuha adası
    (bkz: egoime)
  • aphrodite için kutsal olan adalardan biri. aşkın sembolü olduğu için edebiyatta kullanılıyorsa, "aşk"a atıfta bulunur.
  • 2019 yazında keşfettiğim ve mutlaka tekrar ziyaret edeceğim adadır.
    kreta (girit adası) ve peloponnesos’un, yani mora yarım adasının (mora) tam ortalarına denk düşer coğrafik olarak. kasapikos dansını öğrendiğim, popüler turizimden bayağı uzak ve onun için aslında berbat popüler turizimin asla keşfetmemesini ve içine etmemesini dilediğim adadır. ada tamamen huzur ile eş anlamdadır.

    paksimadi isimli kurabiyeleri, kekik balı çok meşhurdur.
    frank van weerde isimli hollandalı (kendisi 16 yıldır burada oturmaktadır) ada hakkında 21 yaşlı adalıyla röportaj yapmış ve hikayeleri bir kitapta toplamıştır. kitap ingilizce, hollandaca, yunanca dillerindedir. kitap o kadar içten yazılmış ki, o hikayeleri okumuyor, o evlere girip yaşıyorsunuz, hissediyorsunuz. kitap yatak odamda baş köşede. her gün kitabın ön kapağında ki siyah beyaz köy kadınlarının otantik fotoğrafına ve o tarihe bakmak beni inanılmaz çok mutlu ediyor. görsel

    bu ada savaş sonrası çok göç vermiş. 60.000 kytheralı ekonomik nedenlerden dolayı avustralya ve amerikaya göçmüş. bu ülkelerde çok geniş kythera cemiyetleri bulunmakta ve birbirlerini koruyup kollayan, adanın refahı için para akıtan kytheralı iş adamları olmasıyla ünlü.

    nasıl gidilir?:
    piraeus’tan ve neapoli’den (mora, peloponnesos) gemiler kalkmaktadır.

    ben agia pelagia’da kaldım. otobüsle otelime giderken, rehber potamos köyünü gösterip, kuzey kythera’nın en büyük şehridir dediğinde çok şaşırmıştım, çünkü potamos olağanüstü küçük. tabii bir amsterdam beklemiyorum, ama bu kadar küçücük bir şehir de beklememiştim. adanın zaten köyleri küçük, 10 evden fazla olan yerlere otomatikman kasaba, şehir diyorlar.
    agia pelagia eski limanın olduğu köy. çok şirin. sadece bir küçük bakkalı var, bakkalda da herşey var. bir de manav var, birkaç restoran, akşamları canlı müzik, al sana keyif.
    köy, potamos’a 7 -10 kilometre uzak. yürümeyi seviyorsanız, yanınıza bol su ve güneş kremi alın, çıkın yola. ben iki sefer yürüdüm. sabah 7 gibi çıkarsanız, tabii temponuza bağlı, dağı tırmanıyorsunuz, ben saat 9.30 gibi oradaydım ve sabah kahvaltınızı potamos fırınından aldığınız sıcak spinakopita ile sürdürebilirsiniz. agia pelagia’da ki bakkalcı amcam, canım benim, beni her sabah gördüğünde ısrarla hollandaca bir günaydın der nasılım diye sorardı.
    eşi vefat etmiş ve her gün kaldığım otelin önünden yorgun adımlarla yukarıda ki evine çıkarken mutlaka son enerjisiyle ve çok kibar ve beyefendi bir şekilde günümün nasıl geçtiğini, adanın neresini keşfettiğimi sorardı.

    sırasıyla birkaç köy ve izlenim:
    diakofti
    adanın güneyinde ve biraz turistik, aynı zamanda yeni limanın olduğu küçük köy.
    suyun rengi alabildiğine turkuaz. dağlardan arabayla inince o görüntüsü ismim gibi muh-te-şem, ama denizi tuzlu tabii*. birde batık gemisiyle ünlü. nordland’dan bir ticaret gemisi 2000 yılında kaptanın kayayı farketmemesiyle batmış ve öyle bırakılmış. arada bir rüzgar çıkıyor ve sahilde kum tanecikleri uçuyor, elinizde ki biradır, salatadır nimetini alıyor.

    chora
    başşehir ve kalesiyle ünlü, müzesi var. sokakları şirin. fotoğraf çekmek için her köşe gel diyor. çok yakınında kapsali diye bir köy var ve çocuklar için uygun bir plajı var.

    karavas
    bu köy adanın kuzey tarafında ve çok eski bir fırıncısı var, mutlaka gidin, paksimadi çöreğinin yapıldığı fırın. güzel insanlar. bu köye yakın bir de mutlaka görmeniz gereken ‘emir ali’ isimli bir yer var. küçücük suların aktığı, kelebeklerin uçuştuğu yerde bir portakal ağacı (portakalia) varmış çoook eskiden.ağaç tonlarca portakal verirmiş. bir gün kurumuş, kaybolmuş. ama küçücük şelalemsi suları halen var.

    mylopotamos
    mylopotamos en eski köylerden birisi. yeşillikler içinde. yakınlarında şelalesi var ve oraya giderken de ufaklı irili ağaçlar, küçümencik su akıntıları, masalımsı bir yer.

    platia ammos.
    platia ammos'un anlamı "geniş kum"dur. kuzey tarafında bir deniz feneri ile meşhurdur.

    avlemonas
    avlemonas köyü favori köyüm. küçük bir balıkçı köyü. balık yemekleri enfes. denize girdikleri küçük bir limancık var, içinde balıklar yüzüyor, arada bir gelip tadınıza bakıyorlar, su billur, kayalıklardan atlayan mutlu insanlar var.

    paliochora
    paliochora, kythira ‘nın eski bizans başşehri. eskiden ismi agios dimitrios’muş. acıklı bir hikayesi var. ıki dağın arasında saklı bir yer. şehir denizden 100 metre yüksek. 70 ev ve 23 kilise varmış eskiden. barbarossun 1537’de yerle bir ettiği şehir. hikayeye göre bir gün barbaros adamlarıyla köyü bulur. kadınlar ve çocuklar barbaros ve adamları geldiğinde kayalıkların arasında bir mağaraya saklanırlar. köyün erkekleri sorguya çekilir altın ve kadınlar nerede diye. bu soruya bilmiyorum diyenin kafası kesilir. sıra mitros isimli köylüye gelir, o sırada bir bebek ağlar mağarada. annesi susturamaz. mitros başlar yüksek bir sesle türkü söylemeye: ‘köpek köpek ve tavşan, kurtar bu şekilde halkını'.
    bebeğin annesi sinyali anlamıştır. bebeği nefes alamayana kadar göğsüne bastırır ve bebek ölür. adamlar seslerden bulurlar kadınları ve tüm köy öldürülür. gözü yaşlı anne bir beddua eder ve köy artık kimsenin oturmadığı beddualı hayalet bir köy olur.
    gerçekten de öyle bir havası var. o annenin ağıdını hissetmemek imkansız hikayesini öğrenince.

    katouni köprüsü
    kapsali’den livadi en kato livadi köyleri taraflarına düşen bir köprü. ingilizler 1709 yılında adaya geldiklerinde çeşitli inşaatlara başlamışlar. bu köprü, katouni köprüsü, 1822’ de yapılmış, köprü 110 metre uzunluğunda. bu kadar uzun olmasının sebebi – şimdiye kadar duyduğum en şirin ve romantik sebep : ingiliz mühendis köyden bir güzele aşık olur. kendisi köprünün inşaatı sürdükçe köyde kalabilecektir. ve o da tabii köprüyü uzatmışta uzatmıştır güzele yakın olabilmek için. ne aşk ama. onun için bu köprünün ismi ‘aşk köprüsü’ olarak kalmış halk arasında.

    sempre viva
    ada da bir de sarı bir çiçek yetişir, " sempre viva" (= hep hayat). çiçek sadece bu ada da yetişir ve koparıldıktan sonra rengini korur ve her dükkanda kurutulmuş şekilde bulmak mümkündür. bir demeti benimle birlikte amsterdam'a gelmiştir ve yazı masamın sol köşesinden bana bakar hep.

    ada inanılmaz güzel. özellikle ilk baharda.
    mayıstan itibaren de küçük koylarında çok az insanla ya da hiç bir canlıyı görmeksizin denizin keyfini çıkartıyorsunuz.
    ve bir de tarihin içinden geçiyorsunuz. kimler gelmiş, kimler geçmiş bu koylardan. kimler sevişmiş, aşık olmuş, ayrılmış, kavuşmuş. sizden sonra da kimbilir kimler gelecek, neler yaşanacak, kimler girecek o denizlere...

    keyif, kültür ve yürümesini sevgiyle terazileyenlerin adası.
hesabın var mı? giriş yap