• amsterdam'da merkez tren istasyonu civarinda, sahibi turk olan guzel bir cafenin adi.
    ayni isme sahip 1989 yapimi bir de film var.
  • anlaşıldığı kadarıyla sözleri şöyle başlayan şarkı:

    "another night in amsterdam, year 2000
    brown hair and blue eyes
    oh my god yess, she made me nervous
    and suddenly a moment full of harmony
    she came over and asks: do you want to dance?
    and i said: yes

    i never thought that this could happen next to me
    i've always felt secure
    but she killed like poison that like u never can feel.."

    2000 senesinde parov stelar amsterdam'a gider ve barda takılırken kahverengi saçlı mavi gözlü bir kız yanına gelir. ve olaylar gelişir...

    "o gece birbirimize olan tüm kızgınlığımızla otururuyorduk yanyana, ama fersah fersah ayrıydık aslında. konuşmadan önümüze bakıyorduk. havada bir ağırlık asılıydı, saniyeler uzuyor, her bir "an" dali tablolarını andırırcasına sünüyor, uzuyordu zam"an".. şehrin öbür ucundan siren sesleri geliyor, müziğin sesini örtüyordu şehrin ruhsuz gürültüleri... aynı kanepede otursak da aramızda betondan soğuk bir duvar örülüydü.. ve biz birbirimizin yüzüne bakmazken tek ortak noktamız nöbetleşe içtiğimiz sigaramızdı. dudaklarımız birbirine değmeden o sigarada buluşuyordu.. ve öfkemiz vücudumuzun her bir santimetre küpünü doldururken, sigrara(mız)nın dumanı etrafımızı sarıyordu..

    o uzayan anlardan birinde parov girdi araya.. önce kıvrak bir saksafon sesi geldi hoparlörden.. ardından davul flört etmeye başladı saksafonun tok ama cilveli davetiyle.. sigaranın dumanı her tarafa dağılmayı bıraktı, kıvrak bir yılan dansıyla yükselmeye başladı.. derken şarkı odayı doldurdu.. kendi deyişiyle "mükemmel bir harmoni anında" ona "dans eder misin?" diye soran bir kızdan bahsetti parov.

    ben konuştum önce. dayanamadım: "bu şarkı ne?" dedim. sen mırıldandın adeta.."lost in amsterdam.."
    aramızdaki sessizlik bitmiş oldu o anda, ama yeni olan şarkının ikimizi susturmasıydı..

    şarkı bitince hiç bir şey demeden kalktım.. seninle bir daha konuşmayacaktım. lost in amsterdam kimin şarkısı ya da grubun adı mı bilmek için ölsem de, başka bir şey için olsa bile. oturdum bilgisayarın başına. ve tekrar play tuşuna bastım.. sigram(ız)dan bir nefes daha çektim.. sonra bir daha play.. sonra şarkı ve duman, duman ve şarkı, şarkı, duman ve gece etrafı sardılar üçü. şehir sustu adeta, bu üçlü dansa seyirci olmak için..

    sigaranın sonunda şarkı kafamı tam doldurduğu anda sana baktım. hala orada oturan o küskün sana.. şarkının notaları sırayla vücudumdan öfkeyi boşalttılar, sonra damarlarımdan aktı gitti kızgınlık, sulandı adeta kanım.. aşık olmak hissiyle doldum.. aşık olmak, gözümün kararması, karnımın ağrıması, sarılmak istemek, sıkmak doyasıya, şiddetle özlemek, ve o burukluk hissi..

    ve ben sana doğru yaklaştım.. geldim dibine usul usul.. dizim dizine değdi.. sonra sen başını kaldırdın.. bana baktın.. ve kavgamızın başından beri ilk defa o anda gözgöze geldik."

    parov fonda devam ediyordu.. "i never thought that this could happen next to me
    i've always felt secure
    but she killed like poison that like u never can feel.."
  • saatlerce dinleyebilirim. gerçekten...

    tam sözleri;

    another night in amsterdam 2000
    brown hair and blue eyes
    oh my god yes she made me nervous
    and suddenly a moment full of harmony
    she came over and asks
    do you want to dance
    and i said yes

    i never thought that this could happen next to me
    i've always felt secure
    but she killed like poison
    never any could feel
    and i cry for more
    i was falling as all the flowers dying
    and hope that you come
    one day to find a place
    where all the souls are lying
    what had i ever done to deserve this
    my shadow gases up the sky
    i was falling as all the flowers are dying
    and i hope that you come one day
    and find the place
    where all the souls are lying

    şahane, şaaaaaahhhaaaaane!
  • bir parov stelar şahanesi.

    daha fazla şahanelik için (bkz: shine)
  • uzay eseri
  • dokuzuncu nesil yazar.
  • amsterdam'a ilk gidişimde müdavimi olduğum, sevecen, içten insanların çalıştığı central station'a yakın cafe.

    baş barmenleri ve sahibi kaliteli türk olmakla beraber bünyesinde dünya tatlısı enternasyonel çalışanlar bulunduran, oturma yerleri el yapımı kilimlerle döşenmiş, nargile servisi olan, her türden müziğe açık mekan. yanınızda getirdiğiniz otunuzu verirseniz nargilenize katabilirler.
    no hard drugs are allowed.
  • her anın her karenin bir şarkısı varsa eğer bu şarkıda,hayatta ki bir çok karenin fonunda çalmalıdır.
    parov stelar dinleme sebebi.
    http://www.youtube.com/watch?v=_n703yhjzoe
  • bu şarkıyı gün içinde en az 1 kere dinlemem gerekiyor, resmen zorunluluk gibi bir şey oldu bende. şuana kadar dinlettiğim insanlar arasında bu şarkıyı beğenmeyene de rastlamadım. kış gecelerini, sokaklardaki karı, soğuğu ve durgunluğu güzel bir viski ve bu şarkı eşliğinde izlemek ayrı bir zevk..
  • harici antidepresan.

    http://fizy.com/#s/1bxiaa

    dön dön dön. sonra at kendini denize.
hesabın var mı? giriş yap