• çek lider vaclav havel 'e göre (new york times, n.y.: mar 1, 1992. pg. 415); komünizmin çöküşü sadece bir dönemin değil, modernitenin de düşüşü demekti. şu açıdan bakıldığında aslında haklılık payı vardır; komünizmin arka planında bulunan fransız devrimi, ingiliz siyaseti ve alman felsefesini çıkardığınız vakit, bugün batı medeniyetinde moderniteye dair bir şeyler bulmanız mümkün değil, hiristiyanlık bağından ve savaşlar, isyanlarla dolu ortak bir geçmişten başka. eh bu haliyle hem o ortak geçmişin en önemli ve en büyük bölümünü oluşturan çağlarda (roma egemenliği / barışı : pax romana) barbar toplumların ehlileştirilmesi (hatta bugün modern avrupa dediğimiz fransızların [gallia cisalpina], ingilizlerin [britannia] ve almanların [germania] hizaya sokulmasından bahsediyorum) askeri organizasyonlar ve kültür emperyalizmi sayesinde gerçekleşmişti. tabi bugünün amerika'sının gözlüğüyle olayları değerlendirip, salt vietnam ve kore örneklerinden askeri açıdan hedef belirleme, belli bir misyonu yerine getirirken, kendi değerleri ölçüsünde kendi yararını dünyanın yararı olarak görme olgusunun altını çizdiğiniz vakit, xx. hatta xxi. yy.'ın karmaşık ortamının yarattığı spesifik koşulların etkisini gözardı ederek, kültürel, sosyal, ekonomik ve siyasi, askeri baskıların değerini iyi biçemezsiniz. bana kalırsa slavoj zizek'in yanılgısı da burada kendini gösteriyor.

    söz konusu yazarın "militaristic humanism" diye tanımladığı, 'is this "we" really "the world", the apolitical community of civilised people acting on behalf of human rights?' diyerek sorduğu soru ve dile getirdiği diğer ifadeleri aslında 2000'lerde gerçekleşmiş bir hortlamayı sorgulamaz, en azından salt avrupa'nın yaşadığı kimlik problemiyle de ilişkilendirilemez. buradaki sorun kalıcıdır, yeni değildir. eğer hala yahudilerin vadedilmiş topraklar peşinde koştukları düşünülüyor,en azından spekülasyonlar birbirini kovalıyorsa, demek ki bizim üzerine konuştuğumuz insani ihtiraslar en azından "fetihler" açısından hep aynı kalmıştır, her ulusal, dinsel misyon aslında insanların iyiliğini düşünmektedir. oysa yaşadığımız çağın genel itibariyle, herkesin üstünde bıraktığı etki bir kokuşmuşluk ve çürümüşlüktür. bunun için elimde veriler olmadan da kendimi rahat hissetmem mümkün ama ben veri sunmak istiyorum. örneğin; papa ii. john paul 'ün, ölmeden önce yayınladığı tek eseri olan fides et ratio 'da hiristiyanların kimlik sorunu yaşadığından, bırakın dinine sadık hiristiyanları, teologların bile kafasının karışık olduğu, düşünüşte, felsefede ve teolojide eklektik metodun tümüyle hakim olduğu, bunun da sistemli çıkarımların önüne geçtiği, misyonları ortadan kaldırdığı anlatılıyordu. yani vatikan'ın gözünde, papa'ya bu genelgeyi yayınlattıracak kadar canına tak eden problem, farklı bir veçheyle devletin militarist aksiyonlarını humanizm sosuna bulamasıyla sonuçlanan o bunalımlı, bol bombalı problemle aynı gibi durmaktadır.

    kimlik problemi yaşadığı söylenen batının "militaristic humanism" e sarıldığının iddiası bir kenarda dursun, ben bir veri daha sunmak istiyorum huzurlarınıza; aslında türk basınının pek umrunda olmayan bir konuşmada da geçmişti ( http://www.aei.org/…25815,filter.all/pub_detail.asp ), hem de american enterprise institute'de 7 mart 2007'de, irving kristol ödülünü alan bernard lewis gibi bir "strategist thinker" batı toplumuyla (burada kastedilen batı, hiristiyanları içine alan avrupa ve abd'dir) doğu toplumu (müslümanlar) arasındaki farklılıklardan dem vururken, çok ilginç saptamalar yapıyordu; "...modern orta asya tarihini de 18. yy.'ın sonunda başlatan lewis 'e göre; islam'ın can damarı olan bölgelerin tam manasıyla islam'ın kurallarıyla yönetilmemiştir, napolyon'un fransız kuvvetlerinin ardından, türklerin yönetimi gelmiştir, ancak bu da mısırlılar veya onların yöneticileri tarafından yönetilmemek manasına geliyordu.... tabi lewis bu konuşmasını, ikinci ırak saldırısının sorumlularından abd başkan yardımcısı dick cheney ve eşinin de bulunduğu neo-conlar önünde yapıyor olması, burada geçen "dış güçlerin artık etkinliğini yitirmesi" bahsi açısından işin ironik boyutu. zira eğer buradaki milletler yeni oluşan bu sisteme ayak uydurmaya çalışırken zorlanmaktalarsa o halde lewis'in bu zorluğun nasıl giderileceği üzerine de bazı fikirleri olacaktır ve çok geçmeden beklentim sona eriyor, lewis 'e göre; orta asya'daki bugünkü karmaşanın temel sebebi aslında batının orta asya'dan elini çekmesiyle buradaki eski kavgalar ve inançların (trend kelimesini kullanıyor) yeniden ortaya çıkmasıdır." (#10940242) o halde batının orta asya'ya yeniden müdahalesi buradaki karmaşaya bir son verebilir lewis'e göre, öyle değil mi? zaten abd'nin birinci ve ikinci ırak seferleri'nin legal sebepleri arasında bunlar yok muydu? demokrasi ve insan hakları, batı tarafından kendisinin elini çektiği yerlere yeniden, "bu sefer buradaki halklar kendi kendilerini yönetebilsinler (başlarında ceberrut bir osmanlı olmasın)" diye götürülecektir, en azından götürülmeye çalışılmıştır. işte yoğurdu kara olmayanların, yoğurtlarını satış biçimi budur; iyi niyet kendini insan hakları ve demokrasi olarak göstermektedir, ancak bu iyi niyet gösterisi askeri bir operasyonla gerçekleşmiş, en azından ırak saddam rejimi zamanından hiç de geri kalmayan bir biçimde karmaşa içindedir, sünni gruplarla şii gruplar arasındaki çatışmalar bir yana işgalci batıya karşı duranların, işgalcilerin kurduğu kukla devlete de doğal olarak başkaldırması sonucunda akan kan durdurulamamaktadır.

    aynı kan bilmemkaç kilometre ötede bizim topraklarımızda da dökülmeye başlayınca, bu sefer biz yine başka bir askeri operasyonla huzura kavuşabileceğimizi düşünüyor, içerde sınır ötesi operasyona karşı gelenlere vatan haini gözüyle bakıyor, yurt dışına da bir türlü anlatamadığımız akan kanımızın hakkı gereğince gözyaşı döktükçe, daha da kızıyor, anlaşılamamanın getirdiği etkiyle daha da yalnızlaşıyor, söz konusu operasyon konusunda ısrar ettikçe de tüm dünyanın gözünde "militaristic humanism"'in değil de "militaristic barbarism"in simgesi haline geliyoruz. çünkü tarih, hak hukuk bilmeyenlerin istanbul'un fethi'yle kudüs'ün el değiştirmelerini bir tutmaları bir kenarda dursun, batı terminolojisinin tutsağı olmadan, 120 yıl sürmüş pax romana'nın ardından 550 yıl sürmüş pax ottomananın değerlendirmesini bir türlü yapamadığımızdan, yapmamızın da en azından yakın gelecekte imkanı olmadığından, batının doğuya, doğunun da batıya militaristlik ve humanistlik üzerine atacağı nutuklar aynı mefhumlar üzerinde dahi olsa, bir türlü örtüşmeyecektir. kaldı ki bunu sadece askeri organizasyonlara biçilen kılıflar ya da konulan sağlam sebepler açısından da incelemek zorunda değiliz, batılının yüzyıllar boyunca tartıştığı, (kendi terminolojisine göre) kimi zaman (ortaçağ'da tanrının) ayakları altına aldığı, kimi zaman da tanrısını edebiyatta kalın duvarlarla simgelenen kiliseye sıkıştırdığı, yeni çağ din dışı batı medeniyeti kimliğiyle, felsefe-bilim'le omuz omuza siyasette ve sosyal yaşamda yücelttiği humanitas anlayışı basit bir şekilde "insandan hareketle insan için" düşünüş biçimi doğuya doğru km'ler tüketikdilçe farklı manalara gelebilmiş, aydınlanma anlayışımız her alanda batınınkiyle farklılık göstermiştir. o yüzden eğer aranızda yeryüzünde sadece bir türlü militarist söylem olduğunu sanan ya da ötekileştirme mefhumunda olduğu gibi; sanki bütün koşullar aynı mefhumun içerdiği zengin manaları karşılayabilirmiş gibi düşünerek, batı terminolojisinin bile henüz üzerinde kesin bir anlaşmaya varmadığı bazı mefhumları getirip burada farklı koşulların tasvirinde kullanan varsa, yanılgılara düşmemeye dikkat etseler iyi olur. zira rayından çıkmış bir tren gibi, nereye gittiği belli olmayan bir düşün aktivitesi sonunda varılan noktanın tatmin edici olması imkansız olacaktır. tren rayında gitmelidir, zira mefhumlar (hele ki militarizm ve hümanizm gibi) yerinde ağırdır. sonra "kurdish rebels" veya bbc'nin diğer tanımlamalarını anlayamaz, boş yere burada gazlanır veyahut aksini düşünüyorsanız (ya da ne alakası varsa, özgürlükçüymüşsünüz gibi hissettirmek için) bbc'yi savunurken kendinizi bulursunuz.

    cicero'nun humanitas'ının alman pedagog friedrich immanuel niethammer'in dilinde (der streit des philanthropinismus und des humanismus) humanismus'a dönüşümü üzerine ne zamandır bir şeyler karalamak istiyordum, tez zamanda arzum gerçekleşirse, orada da, batıda askeri organizasyonlara meze edilmiş humanizm anlayışından bahsetmek isterim.

    not: artık nereye ne yazdığımı bile unutuyorum, humanismus/@jimi the kewl entiri silsilesine bir göz atabilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap