• bir kisim muctehid* e gore ise kitap getirilmis peygamber demektir. elbette edip yuksel bunu savundugu donemler resad halifenin kitap gonderilmemis son peygamber oldugunu iddia ediyor kaynak olarak da kuran da muhammed den sonra kitap getirecek peygamber (nebi) gelmeyecegi, ama resul un nebiden farkli oldugu icin gelebilmesine engel olmadigini one suruyordu.

    sonra edip yuksel agzina biber surdu haluk cevizoglunun programinda bu beyanatlariyla ilgili olarak "at cope" dedi, bu da kitap ismi olarak geldi onumuzde dikeldi.
  • nebahat ismine sahip bayanların kısa adıdır.
    ayrıca: (bkz: nebil)
  • eski çocuk demek. nuh nebi misali. kahin doğmuş.
  • kendisine kitap indirilmemis elci. (bkz: kutub)
  • bir erkek ismi
  • kendisine kitap/suhuf indirilmiş ya da indirilmemiş farketmez, elçidir.

    insanları iyiliğe çağırmak, kötülükten uzaklaşmayı tavsiye etmekle yükümlüdür.

    en önemli özelliklerinden biri ismet sahibi olmasıdır.
  • nübüvvet kemalatının, beşeriyet sureti altında açığa çıktığı zat...
  • bu kavram putperestlikte de vardı. misal; adam put yapıyor ve bunun aracılığıyla tanrıya daha kolay ulaşabileceğini düşünüyor.
  • nübüvvet kemâlâtının, beşeriyet sûreti ( “dünya sûreti” ) altında açığa çıktığı zât...
    allah'ın, müjdeleyici ve uyarıcı olarak bâ’s ettiği (nübüvvet kemâlatını açığa çıkardığı) kişi...
    nübüvvet görevini ifa eden…
    varlığını “velâyet” hakikatından alan zât…
    doğuştan nübüvvet istidadına sahip olan zât...
    alemlerin rabbı olan allahı bilip, onun dilediğini "insan"lara tebliğ ile görevlenen kişi…
    ilâhi nûrun zuhûru yanı ile beşerî yanı kendisinde birleştiren kişi...
    vahye dayanan bir sistemle görev yapan ...
    ötedekinin postacısı değil; "hakikatindekinin dili"... kendi varlığında, boyutsal olarak eriştiği mertebenin hakikatını dillendiren...
    esma ve sıfatın efal aleminde açığa çıkış sistemini okuyup buna göre bir insanın kendi hakikatine ulaşması için neleri yapıp nelerden uzak durması için gerekenleri anlatan...
    benliğindeki allahı müşahede ettikten sonra ona teslim olan ve allahın emirlerini, yani ulùhiyet hükümlerini, beşeriyetin saadetini meydana getirecek kurallar olarak beşere ulaştırma görevini ifa eden zât....
    kendi hakikatını bilerek, geldikleri toplumların yaşam düzeylerine göre bir ileri basamağı öneren görevli zât…
    insanları allah dinine dâvet eden görevli zât…
    ·yaşamı ölüm ötesinde devam edecek olan insana(devlete değil!.) "din” yani “sistem”i anlatarak, onların ölümötesi gerçeklere hazırlanması için görev almış kişi...
    beşere ilâhi hükümleri tebliğ ederek, ilâhi mânâları açıklayarak, allah’a vâsıl olmalarını temin yolunda çalışma yapan zât…
    bütün bu varlık âleminin tasarrufunun ötesinde, beşere ilâhi hükümleri tebliğ ederek, ilâhi mânâları açıklayarak, allah’a vâsıl olmalarını temin yolunda çalışma yapan kişi…
    âlemin ve varlığın hakikatına, aslına ermiş olarak insanları allah’a davet eden kişi
  • "nebî: insanın kendi gücüyle elde edemeyeceği bir haberi ya da hükmü allah’ın kendisine vahyettiği kimsedir. resûl ise, allah’tan aldığı vahyin muhtevasını insanlara tebliğ etmek ve fiilen uygulamakla görevli bir nebîdir. bu vahyin muhtevası yeni bir şeriat, yeni bir din düzeni olabileceği gibi, önceki bir peygamberin şeriatına uyup onu tebliğ etme emri biçiminde de olabilir. “resûl, yeni bir kitap ve şeriat getiren, nebî de; yeni bir kitap ve şeriat getirmeyip, önceki bir peygamberin şeriatına tabi olarak onu uygulamak üzere gönderilen kimsedir. veya tam tersine “nebî yeni bir kitap ve şeriat getiren, resûl ise, yeni bir kitap ve şeriat getirmeyip önceki peygamberin şeriatını uygulamak üzere gönderilen kimsedir” şeklindeki tarifler isabetli değildir. zira, kur’an-ı kerim, yeni bir kitap ve şeriat getiren peygamberlere “resûl” diye atıfta bulunduğu gibi, bu tariflerin aksine, yeni bir kitap ve şeriat getirmeyen lût, salih ve ilyas gibi bazı peygamberleri de “resûl” diye nitelemektedir. (bakınız: şu’arâ sûresi, âyet, 143,162; sâffât sûresi, âyet,123. bu âyetlerin meallerinde geçen “peygamber” kelimeleri, “resûl” karşılığında kullanılmıştır.) görüldüğü üzere yukarıdaki tariflere, bu âyetler ve benzerleri ışığında bakıldığında onların isabetsizliği ortaya çıkmaktadır. bu durum, tarifler yapılırken “yeni bir şeriat ve kitab”ın temel kriter olarak alınmasından kaynaklanmıştır. bu kriter tesbitinin hangi delil ya da delillere dayandığını söylemek mümkün değildir. oysa, “resûl” ve “nebî” tariflerinde temel kriter, yukarıda verdiğimiz tarifte olduğu üzere vahy alma olayı olmalıdır. ancak bu takdirde söz konusu hatadan kurtulmak mümkün olabilir. bu duruma göre nübüvvet, mutlak manada allah’tan vahy almak, risalet ise bu vahyin tebliğidir. her ikisi de bir peygamberin, birbirini tamamlayan iki ayrı vasfıdır. resûl olmak için nebî olmak yani vahy almak şart olduğu gibi, risaletsiz tebliğsiz bir nübüvvet düşünmek de mümkün değildir. ancak kur’an, duruma göre bir peygamberin bu iki vasfından birini, yahut öbürünü, ya da her ikisini birden öne çıkarmaktadır."

    (diyanet kuran mealinden bir dipnot.)

    söyle demek de mümkün, kul allah ıle vahiy yolu ıle temas ederse o kul nebi, bu vahyi diger kullara tebligi ederse ayni zamanda o kul resuldur. ıki terim nübüvvetin ayrilmaz bir parcasidir.
hesabın var mı? giriş yap