omayra
-
galatasaray lisesinin karşısındaki, aznavur pasajinın 3. katındaki bilardocu+internet cafe'ci, 1 sınıfta sözlü gibisinden 1şey olduğu zaman o sınıftan daha fazla öğrenci barındırır...
-
rivaldo markalı klas ıstakaları bünyesinde barındıran ve öğrencilere bilardo parasında az da olsa indirim yapan talebe sığınağı.
-
cevabı ömür süren bir soru bıraktım sana
mendili kan kokan sevgili arkadaşım
usta bakışların keşfettiği rahatlıkla arkama yaslandım
elimde şah mat yüzüğümde tek taş siyanür
adınla bulanan bir aşkın, bir maceranın mecrasında
yolun sonunu söylüyordu
günahkar iki melek olan sağdıçlarım
al birkaç bulutlu sözcük
atlasını sırtında taşıyan çalınmış bir zaman
mekik, taflan, kar kesadı bir iklim
aşk mı, macera mı dersin bu uzun seferberlik
bu ilişkinin topoğrafyasını
mezhepler tarihinden bulup çıkardım
adanan boynunda o gümüş zincir
bilmiyorsun arması sallanıyor ucunda
işte yazgının kara zırhlısı!
kork! kutsal kitaplardaki kadar kork!
çünkü hiçtir bütün duygular
korkunun verimi yanında
benim ruhum nehirler kadar derin!
kızıl kısraklar gibi üstümden geçeceksin!
arı bir sessizlik duruyor
şiddetimizin armaları arasındaki uzaklıkta
gövdenin demir çekirdeği
kalkan teninin altında
sana okunaksız bana saydam giz
içindeki uğultunun izini sürüyorum
bir açıklığa taşıyorum ele vermez yerlerini
harabeler diriliyor
heykeller tamamlanıyor
kendi kehanetinden büyülenmiş gözlerimin önünde
başka çağlara gidip geliyoruz
aşk tanrısı için
seviştiğimiz ve uyuduğumuz sahillerde
aşkın kaplan ve yılan düğümüyle
öpüyorum seni boynundaki yaradan
iniyorum kaynağına
aydınlanmamış yanların ışığa çıkıyor
dokunuşlarımın parıltısında
düğümlü mendilin, gümüş zincirin
sımsıkı mühürlendiğin bütün kilitler
çözülüyor avuçlarımda
tılsım tamamlanıyor
ortaçağ kentlerinden geçiyoruz dönüşte
indiğim kaynakların mezhep değiştiriyor
zamanın ve uzamın kilitlendiği kara kutuda benim kelimelerim
tılsım tamamlanıyor
dudaklarımdan sızan erkek sütünün kara büyüsüyle
sevgilim, oluyorsun
uyuyor ve yıkanıyoruz ay ışığında
bakıyorum güneş iniyor yüzünün alacakaranlığına
adın yoktu tanıştığımızda
eksiğini de duymadık
bazen bir rüzgarı, bazen birkaç zeytini
adının yerine kullandık
adın yoktu tanıştığımızda
sonra da olmadı
çünkü başka biri oldun zamanla
şimdi adın var
şimdi ruhumun sislere sarılı derinlikleri
yükseliyor ve tehdit ediyor
kıstırılmış varlığımın bütün cephelerini
yüzümün pususunda geziyor
sularda bilenmiş bıçaklar
uyandırılmış acılarım, bulanmış sarnıcım
etimle ruhum arasında çelişen ilke
geri döndü bana
kendi ellerimle kurduğum kara büyüden
içimdeki tarih bitti
siliyorum bir aşkı var eden her ayrıntıdaki parmak izlerini
ve şimdi adın var
ve şimdi
ikimizin vaktinde
intikam saati geldi
omayra, bu adı verdim sana
ve mevsimleri bütün anlamlarıyla
iki çakılına bir deniz vereyim
hayallerine mavi buğday
dokuz yaşamın olsun tek tek öldüreyim
esmer ve çırılçıplak bir gecede
bütün düşmanların gelecek
koynumdaki cenazene
seni saran efsane çürüyüp toprağa karışırken
kucağımda başın
gümüş bir tarakla tarayacağım saçlarını
kendi enkazımın üstünde
kurtlar, çakallar gibi uluyarak ağlayacağım acıdan
öldürerek yaşatacağım seni kendimde
ocağın parıltısıyla aydınlanan yüzün
gücünden habersiz sakin gülüşün
kamçılıyor içimdeki bütün köleleri
ben ki hileli bir oyun,
birkaç kırık zar
ve kara muskalı tılsımlarla
almışken seni kaderinden, kıyasıya bağlamışken kendime
asıl sen tutsak etmişsin beni
dünyaya kapalı kapıların ardındaki
içi boş sessizliğine
sığlığın, sevgisizliğin
o sonsuz kendiliğindenliğin
dünyanın sana değmeyen yerleri
nasıl da çekici yapıyor seni
o kadar bağlandım ki
tutkusuz bedenine
ya öldüreceğim seni
ya tunç çağından heykeller indireceğim dökümüne
sayıklayan bir ağaç gibiyim omayra
uğultusu geliyor ta derinden
gövdemin geçtiği masalların
içimdeki deprem ayakta tutuyor beni
geri dönüp vuruyor çalınmış zaman
bak sana korkaklığımı veriyorum
var olmanın bütün varoşlarından
ben yenildim, işte silahlarım
tılsım tamamlandı
sonuna geldim çizgilerini sildiğim
bir büyük haritanın
aşkım ölümün sınırında omayra
olduğun yerde kal kımıldama! -
sanirim artik kapanmis olan cafe. ne bilardolar, ne starcraftlar atilmistir orada liselilerce.
-
murathan munganın gösteri,elele,adam sanat,varlık ve yeni yaprak gibi dergilerde de yayınlanmıs siirlerini içeren kitabı,kanımca kum saati ve eski kırkbeslikler gibi diger siir kitaplarından daha iyidir
(bkz: çöl isaretçileri),(bkz: karanfil),(bkz: soguk damga),(bkz: son el)ve (bkz: medar)(bkz: iki bıçak),(bkz: önce),(bkz: tılsım ve kum),(bkz: han) -
aznavur pasaji nda bulunan bilardo salonu ve internet cafe. ayrica sürekli burda bilardo oynayan insanlar kendi istakalarini yaptirip özel olarak sakliyabiliyorlarmis.
-
(bkz: unutulmus bıcaklar)
-
çok geçmişten kalan bir gölge:
beni sorduklarında kapının arkasında saklandığımı söyleme sakın,bilmesinler.kapıyı ısrarla vurduklarında açma!! ne olur onlardan korktuğumu söyleme.gece yarıları terler içinde yataktan sıçradığımı;hayalimdeki seni aradığımı..aradığımı. yanıbaşımdaki sende seni bulamadığımı bilirlerse..bilmesinler ne olur.üşüyorum,ellerim titriyor,ayaklarım buz.
neyi düşünüyorsun hala? kahrolası!hani dipsiz kuyunun içine attığın mercimek tanesi vardı ya; ben, bendim o.gözlerimi bağlamıştın da öyle atmıştın kuyuya.bilsem fırsat verir miydim?
sakın gelme artık!avuç avuç toprakları üstüme attılar çoktan. git. git de o yapay mutluluklardan bir demet yap.sonra kendine ver o demeti.bir gün bilmeceyi çözdüğünde şifrenin aslında yanıbaşında olduğunu anlayacaksın.
* -
altıncı nesil yazar.
-
bir kaç dize, tadımlık;
"bütün zamanlarda birden yaşayanlar bilir
zaman geçirgendir
büyük rüyalar uzun sürer"
"ardından mırıldandığım şiir
şimdi başkalarının dudaklarında göçebe"
"bir zamanlar gördüğüm bir rüya bu
şimdi içinden geçiyorum"
"susar kendi konuşur başkalarında
anısız kalsın diye hayatı"
"susuyorum. ölülerim uyuyor kalbimde"
"gerektiğinde yalnız olmayı bilmeyenlerin
inanmayın beraberliğine"
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap