*

  • "meşhur hikâyeyi bilirsiniz: hani bir öküz sürüsü varmış, çevredeki birkaç aslanın asla erişemediği.sonra bir gün, aslanlardan biri bir hinlik düşünmüş ve sürü başına gidip, “biz aslında sizi rahatsız etmek istemiyoruz ama şu sarı öküz çok dikkatimizi çekiyor; onu verirseniz siz de kurtulursunuz, biz de rahatlarız” demiş. sürünün önde gelenleri toplanıp “sürünün âli menfaatleri adına” sarı öküzü kurban etmişler.tabii kısa bir süre sonra benzer bir bahaneyle kapılarına dayanıp başka bir kurban isteyene kadar…”âli menfaatler adına” kurban vermede öyle bir noktaya gelinmiş ki, sürü küçülmüş ve sonunda aslanlara tamamen yem olmuş. o son anda, aslanlara sürekli kurban vererek kurtulacağını zanneden sürü liderleri, “biz bu savaşı ne zaman kaybettik?” sorusuna cevap aramış. ve bu savaşı “sarı öküzü verdikleri gün” kaybettiklerini anlamışlar.

    peki biz “sarı öküzü” ne zaman verdik?

    abd; ancak üçlü bir anahtar sistemiyle ateşlenen bir füzenin vurabileceği muavenet zırhlısı’nı vurup kaza süsü verdiğinde ve buna gıkımız çıkmayıp “teselli hediyesi” olarak 2-3 eski gemiyi kabûl ettiğimizde mi?

    yoksa, kunuri’de nato’ya gireceğiz diye bin evladımızı şehit verdiğimizde mi?

    aslanlar, bizdeki tutarsızlığı, milli politikadan yoksunluğu ne zaman keşfetti sizce? “`ab, atatürk’ün muasır medeniyetler hedefine uygun bir hedeftir`” deyip, daha sonra da bölücü terörü desteklediği için ondan şikâyet etmeye başladığımızda mı?

    yoksa, üniversitede türban konusunda taraf olurken, söz konusu apo olunca, “biz bu konuda duygusalız” diye köşeye çekilince mi?

    devlet politikasına müdahil olmanın en meşrû ve etkili yolu olan mgk, “derin devlet” ile özdeşleştirenlerin kampanyasıyla etkisizleştirilirken sesini çıkarmayanların ; internetten bildiri yayımlayarak siyaset yaptıklarını zannetmesi mi cesaretlendirdi sizce aslanları?

    yoksa, askerinin başına çuval geçiren ülkenin büyükelçisini makamında kabûl edip; bağımsızlık gününe askeri bandomuzu yolladığımız gün müydü sarı öküzü feda ettiğimiz gün?

    belki de makam masasında; askerinin başına çuval geçiren abd askerini kutsayan “the american soldier” kitabını biblo gibi tutan kifayetsizlerin sorunsuz terfî ettirildiğini görünce aslanlar, “demek ki bu aslan da bizden,sarı öküzü umursamaz” dediler kıs kıs gülerek…

    bu fütursuzluk, ülkedeki gizli-açık nato üslerini nükleer bomba deposuna dönüştürdü belki de? bu yüzden küba krizinde abd ile rusya, türkiye’deki “jüpiter füzeleri” üzerinden pazarlık yaptı da ruhumuz duymadı.

    türk telekom, arap görünümlü ingilizlere armağan edilirken sesini çıkarmayanların en hassas bilgileri, belgeleri her taraf’a saçılınca o yüzden hiç kimse şaşırmadı.

    vakit gazetesinin “onbaşı bile olamayacak generaller” yazısına yüzlerce general dava açarken hilmi bey dava açmadı. soranlara da “o kadar gizemi olsun genelkurmay başkanlarının” dedi. her fırsatta bu siteye “soldan” dava açtıran hilmi bey..kasaptaki ete soğan doğramayan, baştaki çuvala ses çıkarmayan gizem âbidesi “bilge asker”.

    tabi aslanlar farkındaydı “sertifikalı kaynakçının” da bir şeyi değiştirmeyeceğinin. biz de farkındaydık, 3 sene önce sürüyü, “arkadaşlar, şiir dönemi bitti; ninni dönemi başlıyor” diye uyarırken. inanmak tercih edildi…sonra bir baktık; “hani her şey güzel olacaktı paşam?” diye manşet atılıyor. bazıları “sosyal statü” gerekçesi ile tahliye edilirken, bazı generaller, (genelkurmay açıklamasındaki ifadeyle, “gözaltına alınan bazı şahislar) “sosyal statülerinden dolayı” içeride!"

    behiç gürcihan
  • bugün iktidarda olanların özümsedikleri ve ondan aldıkları dersi hayat düsturu yaptıkları mesel. onun için ösym başkanı ayyuka çıkan her türlü rezalete rağmen istese de istifa edemez zamanı gelince hiç bir iddia kabul edilmeden sessizce yoldan çekilir, belediyelerdeki ispatlı yolsuzluklara en üst düzeyde kefil olunur, her tartışma en üst düzeyde tatmin olunarak en başlangıçta bitirilir, 9 yıllık iktidarda tek bir hata bile o yüzden yapılmamıştır. çünkü bilirler ki o ilk kabul anında yokuş aşağıya yuvarlanma başlayacaktır.
  • hikayeye şans eseri şimdi denk geldim, ayrıştırıyorum:

    ''"meşhur hikâyeyi bilirsiniz:
    (bilmiyorum)

    hani bir öküz sürüsü varmış, çevredeki birkaç aslanın asla erişemediği.
    (tamam, o zaman sorun da yokmuş)

    sonra bir gün, aslanlardan biri bir hinlik düşünmüş ve sürü başına gidip, “biz aslında sizi rahatsız etmek istemiyoruz ama şu sarı öküz çok dikkatimizi çekiyor; onu verirseniz siz de kurtulursunuz, biz de rahatlarız” demiş.

    (aslanların erişemediği sürünün başına aslan nasıl gitmiş? sürüden ayrı bir anında mı yakalamış? yakalayabildiyse neden yememiş?)

    sürünün önde gelenleri toplanıp “sürünün âli menfaatleri adına” sarı öküzü kurban etmişler.

    (hangi menfaatleri? sürüye hiç erişilemiyorsa, yani tarihinde bir tane bile kayıp vermediyse bu sürü bu aslanlara, niye pazarlığa girişsin ki?)

    tabii kısa bir süre sonra benzer bir bahaneyle kapılarına dayanıp başka bir kurban isteyene kadar…

    (tamam sonra ordan oraya ordan oraya olmuş)

    ”âli menfaatler adına” kurban vermede öyle bir noktaya gelinmiş ki, sürü küçülmüş ve sonunda aslanlara tamamen yem olmuş. o son anda, aslanlara sürekli kurban vererek kurtulacağını zanneden sürü liderleri, “biz bu savaşı ne zaman kaybettik?” sorusuna cevap aramış. ve bu savaşı “sarı öküzü verdikleri gün” kaybettiklerini anlamışlar.''

    bana göre sürü savaşı, pazarlığa girişmek zorunda olmadığı adamlarla zararına pazarlık ettiği gün kaybetmiş.

    şimdi bu örnekten tarihsel bir izdüşüm, eşlek, yakınsak çıkmaz. çünkü tarihte böyle bir karşıtlık hiç bir zaman olmamıştır. aslanların asla erişemediği öküz sürüsü diye sürreal bir örnekten yola çıkıp tutarlı, izanlı bir tarihsel okumaya, mukayeseye ulaşamazsın. öyküyü tekrar kurgulamak gerekirse şöyle kurgulamakta fayda var.

    ''aslanların çevrelediği ve ara sıra etinden budundan yediği bir öküz sürüsü varmış. aynı bölgede daha büyük ve güçlü aslanların yönettiği daha başka öküz sürüleri de varmış. daha güçlü aslanlar, daha güçsüz aslanlarla savaşıyor, hem aslanlardan hem de onların envanterindeki öküzlerden tırtıklıyormuş. bir gün daha güçlü aslanlardan bir aslan çıkmış, ''ya sizi yememize gerek yok biz zaten sadece sarı öküzleri yiyoruz, siz bizim yemediğimiz öküzlerden yiyin, biz de sizin sarı öküzlerden yiyelim, sizi de yemek zorunda kalmayalım.'' demiş. güçsüz aslanlar teklifi kabul etmişler, ilk onlar güçlü aslanların korumasındaki öküzlerden yemişler, güçlü aslanlar da kafalarına göre sarı, siyah ayırmadan öküzlere dadanmışlar. aslanlardan güçsüz olanları güçlü olanlarının himayesine geçmiş. öküzler ortak mal olmuş. bir ara güçsüz aslanlardan birisi sınıf ve kademe düştüğünü fark edince, 'o sarı öküzleri yedirmeyecektik' demiş. geçmişe duyduğu özlemle, epey sallayarak öküzlerin ağzından şu öyküyü yazmış:

    ''"meşhur hikâyeyi bilirsiniz: hani bir öküz sürüsü varmış, çevredeki birkaç aslanın asla erişemediği.sonra bir gün, aslanlardan biri bir hinlik düşünmüş ve sürü başına gidip, “biz aslında sizi rahatsız etmek istemiyoruz ama şu sarı öküz çok dikkatimizi çekiyor; onu verirseniz siz de kurtulursunuz, biz de rahatlarız” demiş. sürünün önde gelenleri toplanıp “sürünün âli menfaatleri adına” sarı öküzü kurban etmişler.tabii kısa bir süre sonra benzer bir bahaneyle kapılarına dayanıp başka bir kurban isteyene kadar…”âli menfaatler adına” kurban vermede öyle bir noktaya gelinmiş ki, sürü küçülmüş ve sonunda aslanlara tamamen yem olmuş. o son anda, aslanlara sürekli kurban vererek kurtulacağını zanneden sürü liderleri, “biz bu savaşı ne zaman kaybettik?” sorusuna cevap aramış. ve bu savaşı “sarı öküzü verdikleri gün” kaybettiklerini anlamışlar.'' ''
  • (bkz: harname)
  • türkiye demokrasi tarihinin özetidir bu hikaye.
  • necmettin salazdan dinlediğim hikayedir. ve sarı öküz önemlidir
  • en anlamlı hikayelerdendir.
hesabın var mı? giriş yap