• talep etmekten çekinmeyen, isteyen.
  • kimi zaman kendine reva görmekle, kimi zaman kendine hak görmekle ilgilidir. kimi zaman olumlu, kimi zaman olumsuzdur.

    kimi zaman yakınlığın bir ölçüsü, teklifsiz olmakla ilgili iken kimi zaman hadleri aşıp küstah olmakla ilgilidir.

    araftaki kelimelerdendir; ilk başta insanı irite etse de bazı bazı insanı mutlu eden bi kavramdır. kendisi kadar bu sıfata haiz olan davranışı yapanı da arafta bırakandır.
  • tamı tamına senin talebini karşılamayan her durumu itip geçersizleştirme.
    isteyen değil veren sen olduğunda bu eğilimle nasıl baş edeceksin?

    "sadece üniversite öğrencilerinin* söz konusu olabileceği fikrine nereden vardın bilmiyorum. elbette ki öğrenciler ortalama olarak en özverili, en kararlı, en hareketli, en talepkar, en gayretli, en bağımsız, en uzak görüşlü insanlar olmaları hasebiyle bu olayı başlatmış oldular ve sürdürüyorlar, ama hayatta olan herkes aynı şekilde onlara dahil olabilir." franz kafka - briefe an felice

    (bkz: istengeç), isteyici
  • şükürcü olma zamanı bitti, talepkar olmak gerek, her zaman her konu da her şeyin daha iyisi mümkündür, talepkar olmak demek, kötüye şükretmek değil iyiyi istemektir.
  • başkalarını en çok yoran insan tiplerinden biri.

    şu an yaşadığım eve yaklaşık bir yıl önce taşındım. karşı komşum biraz yaş almış bir kadın, yalnız yaşıyor. aslında yaşadığım yere yakın bir yerde yaşayan, yetişkin bir kızı da var ve kızı kadının onunla birlikte yaşamasını istiyor ama kadın bu teklife yanaşmıyor.

    biraz yaş almış dedim ama sağlığı yerinde, bir gün olsun evde oturan biri değil. her gün dışarıda, rahatça gezip tozabilen bir insan. kesinlikle zor durumda olan, düşkün biri değil. bu hayatta yalnız da değil.

    yine de yaşı var dedim, taşındığım ilk zamanlarda biraz güler yüz gösterip bir ihtiyacı olursa çekinmeden kapımı çalabileceğini söyledim.

    bir yıldır, ortalama iki üç günde bir kapımı çalıp benden bir şeyler istiyor. evde olmayıp kapıyı açmazsam telefon ediyor, mesaj gönderiyor. ona da yanıt vermezsem bir sonraki görüşünde inceden lafını da sokarak yine isteyeceğini istiyor.

    süpürge vermek, markete gitmek, sağlık ocağına götürmek, kombisine su basmak, klimasını ayarlamak, dolabını tamir etmek, elektrik faturası çok geldi diye ampullerini gevşetmek, kendisini bir yere bırakmak, çöpünü atmak, fotoğrafını çekmek(?!?!) ve muhtemelen şu an aklıma gelmeyen pek çok şey derken iş bugün para vermeye kadar geldi.

    talepleri beni fiziken yormuyor, öldürmüyor. parasında, pulunda da değilim işin. umurumda değil bunlar.

    beni yoran şey, insanların talepkarlığı. azıcık iyi niyet gösteren birinin o iyi niyetini paramparça edene kadar bundan fayda sağlama çabaları. gerçekten ihtiyaç duymasalar bile, kendi işlerini halledebilecek durumda olsalar bile başkalarını kullanmayı alışkanlık hâline getirebilmeleri.

    “gösterilen iyi niyetin, muhatabında yarattığı talepkarlık...”

    usandırıcı.
hesabın var mı? giriş yap