• sam green ve bill siegel'in yonettigi, 2003 yapimi oscar adayi belgesel. the weathermen hakkinda, sonsuz arsiv malzemesi ve bol miktarda roportajdan derlenmis, cok ilginc bir film. ayrica icinde vietnam savasindan goruntuler de var ki, hic istemese de snuff seyrettiriyor insana. benzer bir savasa girisilen gunlerde dusunduruyor tabii adami, bu nesil ne yapacak acaba diye...
  • (bkz: devrimci siddet)

    altmislarla ilgili bir ders veriyorsaniz sinifta gosterilmesi zorunlu olan belgesel.
    tabii sinifinizda azinlik cogunluktaysa-yani siyahlar, latino/alar ve yahudi kokenli amerikalilar- takip eden tartisma gayet uretken olacak; ogrenciler sorulari ve yorumlariyla sizi bunaltacaktir.

    yok eger cogunluk sinifta da cogunluksa ben ne bok yemeye bu filmi gosterdim; neyse zaten bir sikimden anlamiyor bu beyaz esekarisi amerikalisi, hic olmazsa iki gidim gercek tarih gorsun diye kendinizi avutursunuz.

    bu arada ikinci ihtimal halinda filmi gostermisseniz todd gitlin pustunun aldigi takdir dolu bakislara gicik olur, icinizden kufur edersiniz.

    --- spoiler ---
    neden, cunku pezevenk tek kalemde weather underground'u mao, stalin ve hitler'le ayni kefeye koyar, katil damgasini basiverir. lan satilmis munevver dersiniz icinizden-ben senin aydinligina sicayim- ettigin lafin bir ahengi bir nirengi olsa gam yemecegim, ama nereden baksan tutarsiz.
    bir de rahatlarsiniz agzindan tukuruk sacarak konusmaktadir, sds'yi weatherman'e kaptirmasinin acisini cikarmak istercesine...

    --- spoiler ---
  • (bkz: wunderground)
  • todd gitlin denen ağzı köpüklü yampirinin yorumları zaman zaman sinir bozucu olsa da, kayda değer bir belgesel. örgütün (weather underground organization) gelişimi, şiddete yönelmesi ve vietnam savaşı sonrasında boşluğa düşmesi, eski ama dönek olmayan lider kadrosu tarafından gayet iyi anlatılmış. yalnız, yönetmenler hareketin ideolojik arka planını yüzeysel geçmişler. oradan puan kırıyorum.

    militanlardan naomi jaffe'nin, örgütün o dönemde şiddete olan bakış açısını özetlediği cümleler alıntılanmayı hak ediyor:

    "we felt that doing nothing in a period of repressive violence is itself a form of violence. that's really the part that i think is the hardest for people to understand. if you sit in your house, live your white life and go to your white job, and allow the country that you live in to murder people and to commit genocide, and you sit there and you don't do anything about it, that's violence."
  • belgeselin en ilgi çekici tarafı, elemanların teslim olduktan sonra tek tek mainstream hayata sorunsuz bir şekilde geçiş yapmaları.
    en acıklı tarafı ise mark rudd teslim olduktan sonra gazetecilerin 'neden teslim oldu?' sorusuna babasının '30 yaşına geldi, ne devrimi a.k' diye cevap vermesi.
  • düzenden ve düzen siyasetinden kopan ancak kendi eylemini sınıfın eylemi yerine ikame ederek sınıftan da kopan amerikalı devrimcilerin, örnek alınabilecek yönlerinin olduğu kadar ibret alınacak yönlerinin de son derece ustalıkla anlatıldığı, yeraltında geçen on yılın belgeseli. hafıza kaybından şikayet edenlere şiddetle önerilir:

    "there's no way to be committed to non-violence in the most violent society that history has ever created. i'm not committed to non-violence in any way."

    (bkz: bernardine dohrn)
hesabın var mı? giriş yap