• trobriand adaları, yeni gine'nin doğusundaki küçük bir adalar topluluğudur.

    bu adaları bu kadar ünlü yapan bronislaw malinowski (1884-1942) adlı bir antropoloğun bu adaların yerli halkı üzerinde yaptığı araştırmalardır:
    ada halkı, anaerkil bir toplum yapısına sahiptirler; her ne kadar hamileliğin cinsel birleşmeden dolayı oluştuğu gerçeğini bilseler de, geleneklerine göre kadını hamile bırakanın erkeğin "ruhu" olduğuna inanırlar. seks, günlük hayatın bir parçasıdır; örneğin gençler adadaki gençlik merkezlerinde diledikleri gibi cinselliği tadabilirler. bir anne, çocuğunun babasını nadiren bilir, çünkü kadınlar genelde yam adı verilen festival sırasında "tecavüz ettikleri" erkeklerden hamile kalırlar. dolayısıyla bu halkta batıdaki anlamıyla bir "babalık" kavramı yoktur. bizim bir babadan beklediğimiz koruma görevini dayı yerine getirir. baba ise ancak çocukla oynar, ona sevgi gösterir. çocukla babası arasındaki bu sevgi bağı, oedipus kompleksinin evrensel bir duygu olmadığını ortaya koymuştur.
  • para yerine patates ve muz yapraklarının kullanıldığı adalardır. erkeklerin bu toplumdaki en önemli görevlerinden biri, kendi karısı ve çocukları için değil, fakat kız kardeşi ve evli kız çocukları için patates yetiştirmektir. bu patatesler, erkeğin gücü ve nüfuzunu simgelemek dışında, süs eşyaları, fındık-fıstık, tavuk, domuz, çanak-çömlek gibi malları almak için de kullanılırlar. bu yüzden toplandıktan hemen sonra tüketilmezler, çünkü yenene ya da çürüyene kadar depoda duran patatesler sahibinin toplumdaki yerini belirler.

    ayrıca kız kardeşine ve evli kız çocuklarına patates veren erkek, verdiği hediye aracılığıyla onları kendisine borçlu kılar. bu borcu ödemek için kadınların yapması gereken ise, ailelerinden biri öldüğü zaman düzenlenen cenaze töreninde, törene katılan ve yardımcı olanlara muz yaprağından yapılmış etekler vermektir. muz yapraklarının kullanım değeri olmasa da, sembolik olarak soyun ölümsüzlüğünü temsil ettikleri için önemlidirler.
  • “trobriand adalılarının, insanların babaları olduğu gerçeğini bilmedikleri bronislaw malinowski tarafından kuşkulara yer bırakmayacak şekilde gün ışığına çıkartılmıştır. örneğin malinowski, iki yıl süreyle bir yerlere giden erkeğin geri döndüğünde, karısının doğurduğu yeni bir bebekle karşılaşınca, bundan sevinç duyduğunu ve avrupalıların karısının namusuna ilişkin kafasına sokmaya çalıştıkları kuşkuları kavramasının olanaksız olduğunu gözlemlemiştir. bundan çok daha inandırıcı olay, son derece iyi domuz soyuna sahip bir adamın, erkek domuzları vurdurması ve bir türlü, yaptığı işin soyu körelteceğini anlayamamasıdır. çocukları ruhların getirip annenin içine yerleştirdiklerine inanmaktadırlar. bakirelerin çocuk doğuramadıkları bilinmektedir, fakat bunun kızlık zarının ruhların hareketlerine fiziki bir engel oluşturması sonucu gerçekleştiğini sanmaktadırlar.”

    **
  • onlarda erkek, çocuğu kendi çocuğu olduğu için değil, eşinin çocuğu olduğu için sever.
  • kültürel antropoloji eğitimi alan her yetişkin trobriand adalarını bilir. hala antropoloji ile ilgili bir şeyler okumadıysanız bronislaw kasper malinowski' nin kitaplarını okuyarak başlayabilirsiniz. malinowski dünyanın en önemli antropologlarından biridir. onun kitaplarıyla, birlikte yaşadığı kabilelerle ilgili yazdığı şok edici gerçekleri öğrenirsiniz ve daha sonra malinowski' nin günlüklerini okuyarak daha şok edici gerçekler öğrenirsiniz, okuyun ve okuyun...
  • "trobriand adaları halkının, zanaatkarlara işlerini nasıl yürüteceklerini öğreten geleneksel kuralları vardır. bu kurallara hiç karşı çıkmadan uymaları, sisteme boyun eğme eğiliminden kaynaklanıyor görülebilir. oysa bunlar, bir işin yapılabilmesi için gereklilikleri deneyimle saptandığı ve akılca kabullenildiği için izlenir. benzer şekilde kişinin; akrabaları, kendisinden üstün konumda bulunanlar veya eşitleriyle ilişkilerine dair davranışlarını belirleyen kurallara uymasının nedeni bu kuralları hiçe saydığında başkalarının gözünde komik, beceriksiz veya kaba sayılacağını bilmesidir."

    kaynak: ösym
hesabın var mı? giriş yap