• interpol'ün self-titled olan 4. albümünün 8. parçasıdır. teknik bilgiyi bir kenara bırakırsak, kendisi albümün içindeki en içli, en dolu, en interpol'ü yansıtan parçadır. paul banks'in zaten ian curtis'in mezarından söylediği hepimizin malumu. lakin, hareketli interpol parçalarında bu vokal -her ne kadar böyle nitelemek istemesem de- boşa gidiyor. paul'ün o içli sesi, oynak, üzerine dans edilebilecek parçalarda heba ediliyordu. arada çıkan (bkz: a time to be so small) (bkz: leif erikson), interpol'ün karanlık, puslu tarafını yansıtan parçalarla ancak paul'ün sesinin tadına varabiliyoruz. julian plenti is... skyscraper'da yine bir nebze beklenilen ve istenilen paul vokallerinin tadına varabilmiştik. interpol'ün son albümüyle bu seriye bir parça daha ekledik. try it on gerek enstrümental kurgusu olsun, gerek vokalleri olsun, gerek lirikleri olsun, tam anlamıyla bir başyapıt. paul'ün o hüzünlü sesi kulağınıza akmaya başladığı anda, hüzne boğuluyorsunuz, liriklerin yaşanmışlığının üzerinden geçiyorsunuz, eliniz sigara pakedine kaçıyor hemen. her şeyiyle interpol'ün bıraktığı en iyi eserlerden.
  • fena bir interpol şarkısıdır. dinledikçe daha çok bağlanırsın. nakaratına her defasında katılmak istersin. bu kadar senfonik ritmin altındaki boğuk ve soğuk biçimde söylenen sözler kudurmanıza sebep olur. fazla dinlemeyin, bağımlılık yapar.
  • hemen akabindeki all of the ways'e dikenli bir geçiş yapan ve böylelikle self titledın ölümcül kombosunu başlatan şarkı.
  • özellikle kulaklıkla dinlendiğinde bir şarkının nasıl yalvardığını ve ağladığını ta içinizde hissettiren, her kelimesi ve ritmiyle kalacak yer bırakmayan interpol eseri.
  • dinledikçe insanın resmen hücrelerine yayılmaktadır. benim hücrelerimde de yer etmiştir kendisi. yer ettikçe de fan videosu yaptırtmıştır,

    http://www.youtube.com/watch?v=p0o88oynm1s
  • şarkının ortasında "no fucking way, no" diye yalvar yakar olunan pek arabesk ama pek güzel bir an var ya, bir haftadır, bu tonlamanın türkçe müzikte orhan gencebay'da mı gripin'de mi, nerede, olduğunu bulmak için heder oldum. bulanların insaniyet namına haber etmeleri rica olunur.
  • daha i need the sun light diye hafifçe girerken başıma neler geleceğini anlamıştım no fucking way, no diye devam eden ve giderek sesi kısılan sonunda sessizleşen bir çığlık bana interpolü sevdirdi, içimde hissettirdi, içimi sızlattı, hala da sızlatır, sızlatacaktır da. insanın hastalıklı bir şekilde sevmesi bu sızlama ama hem üzücü hem de garip bir haz kayıplar kazanımlar üzerine.
  • interpol'un aşıraya kaçacak derecede çok sevdiğim, her gün bir doz almadan günü asla bitiremediğim şahane şarkısı. bu şarkıyı dinlerken sanki paul banks değil de ian curtis söylüyormuş gibi hissediyorum.

    ikisinin de sesinin saf ve hüzünlü oluşundan kaynaklanıyor sanırım.

    "ian curtis'in hayaleti paul banks!"

    "please explore my love's endurance diye girişi bile bitirmeye yetebilecekken, no way, no fucking way, no diyerek ölü biri olmanızı perçinliyor tamamen.

    "please explore my love's endurance
    and stay, stay
    please endure my love's exhortations
    no way, no fucking way, no"
  • rakıyla dinlenmemesi gereken ölümcül eser.
  • unutmuştum bunu. bugün hasıl oldu. nowhere to stay? no way, no fucking way, no?

    fazla içmemeliyim sanırım.
hesabın var mı? giriş yap