• kıskançlık (zavist) isimli romanın yazarı rus yazar ve ayrıca stalinin yazarlar için söylediği ünlü tanımlama "insan ruhunun mühendisleri" sözünün yaratıcısı.
    kıskançlık romanını okumaya başladıktan sonra nedir, neyin nesidir diye merak edip kutsal bilgi kaynağına danışayım deyince ne roman ne de kendisi hakkında bir entry bulamayınca şaşırdım, sağdan soldan topladığım birkaç bilgi kırıntısını yazıyorum.
    yuri oleşa (ya da ingilizce yazıldığı şekli ile yury olesha), 3 mart 1899 ile 10 mayıs 1960 tarihleri arasında yaşamış olup 20. yüzyılın en büyük rus romancılarından biri kabul edilmektedir. yazdığı dönemin katı sansürcülüğüne rağmen sanatsal değeri zamanının ötesine geçmiş eserler vermiş ender rus yazarlardandır.
    oleşa ukraynanın bugünkü adı ile kirovohrad, eski adı ile elizavetgrad kentinde doğdu. 1902de odessa'ya ailesi ile taşındı ve orada büyüdü. 1916-1918 yılları arasında novorossiya üniversitesinde okudu. en çok etkilendiği üç yazar, h g wells, robert louis stevenson, ve leo tolstoy du. rusyada 1924 yılında yazdığı ve aleksey batalov un 1967 yılında film olarak çektiği üç şişman adam masalı ile tanınmaktadır. bir sanatçı olarak büyüklüğü ise 1927 yılında yazdığı romanı kıskançlık (zavist) ile ortaya çıkmaktadır.
    diğer eserleri aşk ve diğer öyküler ile küçük midye (cherrystone)dir.
    sovyet sansürü ve devlet edebiyat politikası oleşanın romanlarındaki açık olmayan derin mesajlara karşı tahammülü kalmadıktan sonra yazması denetlendi ve kendisi de tutuklanma korkusu ile bir daha yazmadı. ölümünden sonra tuttuğu günlükler "bir satır yazmadan bir gün bile yok" adı altında yayınlandı.
  • kıskançlık romanı, sabri gürses çevirisiyle merkez kitapları'ndan çıkmıştır.
  • ...kahramanları bulmakta zorlanıyorum...
    ...kahramanlar yok...
    ...başkalarının pencerelerine bakıyor, başkalarının merdivenlerini tırmanıyorum. ara sıra yabancı gülüşlerin peşinden, bir kelebeğin peşinden koşan doğa bilimci gibi hoplaya zıplaya koşuyorum! haykırmak istiyorum: "durun! o fundalık nasıl renkleniyor, gülüşünüzün dayanıksız ve düşüncesiz pervanesi nereden uçup geldi? bu fundalık hangi duygudan? hüznünüzün pembe yabangülü mü yoksa sığ hırsınızın frenküzümü mü? durun! bana lazımsınız..."
    ...çevremde bir sürü kişi toplamak istiyorum. seçim yapabilmek ve aralarından en iyisini, en parlak olanını seçmek için, ikna etmek için olacak bir grup... bir duygu grubu.
    ...evet, bu komplo, dünya ölçeğinde barışçıl bir ayaklanma. dünya duygu gösterisi.
    ...diyelim, kanlı canlı, yüzde yüz ikbal düşkünü birini buldum. ona şöyle diyeceğim: "ortaya çık! seni yıpratan şeyi göster onlara, onlara ikbal düşkünlüğünün ne olduğunu göster. öyle şeyler yap ki şöyle desinler: "ey, alçak ikbal düşkünü! ey, güçlü ikbal düşkünü!" ya da, diyelim, şans eseri ideal bir düşüncesiz buldum. ona da rica edeceğim: "ortaya çık, düşüncesizliğin gücünü göster, göster ki seyirciler somut bir şekilde görebilsin."
    ...duyguların dehası ruhları ele geçirecek. gururun dehası bir ruhu idare ediyor, bir başkasını merhamet dehası. onları, bu cinleri serbest bırakmak ve arenaya çıkarmak istiyorum."
    sorgu yargıcı: "peki herhangi birini bulmayı başardınız mı?"
    ivan: "uzun zaman seslendim, uzun zaman aradım. bu çok güç bir şey. belki de beni anlamıyorlar. ama birini buldum."
    sorgu yargıcı: "kim bu?"
    ivan: "siz onun sahibi olduğu duyguyla mı, yoksa adıyla mı ilgileniyorsunuz?"
    sorgu yargıcı: "her ikisiyle de."
    ivan: "nikolay kavalyerov. kıskanç."

    (bkz: kıskançlık)
  • "büyük oğlan, roman, bir yıl önce evden kaçmıştı. baba umudunu küçüğe bağlamıştı.
    tanrı onu oğullarıyla incitiyordu." (89)

    "ahlaki azaplar onu mahvetmişti. yüzünü bir eşarpla örtüyordu, çiçek sevecen bir şekilde gıdıklıyordu dudaklarını ve bu gıdıklama ona geçip giden gençliğin nasıl dedikoduyla mahvolduğunu, neredeyse tekmeyle kovulmuş bir öpücüğün hayaleti gibi hatırlatıyordu. (93)

    "bir rahip kahkahası bu. onu, roketlerin kalkışını dinleyen bir kör gibi dinliyorum. (17)

    "'efendim?' diyerek soruyu tekrarlatırdı hep." (24)

    "lehlerin güzel bir deyişi vardır: gözleri bira rengi. güzel laf, değil mi?" (110)

    "yollar karman çorman, sanki bir kulağın içine giriyorum." (52)

    "inanın bana, bir vaveyla koparıp gideceğiz. yeni dünyanın kibrini kıracağız. dış kapının mandalı değiliz. biz de tarihin gözdeleri olmuştuk." (116)

    "burada her şey neşeli bir çocukluğu hatırlatıyordu. böyle yerlerde ada tavşanlarının peşinden koşulurdu." (143).

    "penceredeki çocuk bir ayna parçasıyla güneşi yakalıyor." (79)

    "...ve şaka ardında iz bırakmadan yok oldu." (134)

    kıskançlık adlı kitabından alıntılar. harika bir yazar.
hesabın var mı? giriş yap