• kaddafi'nin meşhur olmuş sözü. sokak sokak sikeceğiz diyordu.

    "dar, dar, beit, beit, zenga, zenga”
  • trt muhabirlerinin libya iç savaşı ve kaddafi'nin düşüşü yıllarındaki gazetecilik hatıralarının üzerinden yakın tarih dersi veren belgeselin ismi. tam adı "libya'nın çöküşü-zenga zenga"dır. izlenmesi tavsiye edilir.
  • libya'da yaşanan ve halen yaşanmakta olan trajedinin, 6 sene önce sembolü haline gelmiş kaddafi cümlesi. zenga zenga, sokak sokak demek. çok ünlü bir konuşma zaten bu. muhaliflerle girişilen savaşta, belki de sonunu hazırlayan o ünlü konuşmanın ünlü cümleleri.

    çok yönlü düşünülmesi gereken bir iç savaş ortamı yaratıldı resmen libya'da. ilk kıvılcım diye geçen fethi terbel'in tutuklanmasıyla başladı her şey. muhalifler önce küçük gruplar halinde başlasalar da, polisin tepkisinin sertliği, kısa sürede, sadece 2 günde 600 kişiye ulaştı. bu arada derne, bingazi, hatta trablus'ta bile eylemler oldu. hatta hatırlayın, 25 bin türk vatandaşını tahliye etmiştik o dönem libya'dan.

    olaylar hala taze, çok teferruata girmenin alemi yok ama, dikkatimi çeken noktalar var. daha eylemlerin 5.gününde falan, avrupa'da ''şiddetten kaygılıyız'' mesajları gelmeye başladı. hani şu, kıtalarının orta yerinde, bosna'da, sırpların göstere göstere katliam yapmalarına sessiz kalan avrupa. hani şu, türkiye'de terörist vurulsa ''insan haklarına aykırı'' diyen, ikiyüzlü, satılmış avrupa. libya'da olup bitenlere müdahil olacakları daha o zamandan belliymiş meğer. elbette kaddafi melekti demiyorum. fakat avrupa işin içine girince neler olmuş bakın;

    -hem kaddafi hem de muhalif güçlerin özen gösterdikleri mescitler, fransa'nın hiç üzerine vazife olmamasına rağmen vurulmaya başlandı. oysa libya'nın kendi evlatları hiç cami vurmamıştı. iki taraf da.

    -kaddafi, obama'ya ''oğlum'' diye başlayan bir mektup yazıyor ve ''senin şehirlerini el kaide militanları ele geçirse sen ne yapardın? bana söyle, ben de onu yapayım'' diyor ama kaddafi'nin ölümünü, yakın zaman önce trump tarafından rezil edilen hillary öyle bir karşılıyor ki, o ölümden çok linç denmesi gereken hadiseyi obama, hiç de inanmadığı halde, kendi ülkesinin geçmişi gözler önünde olduğu halde, demokrasi palavraları sıkarak basına anlatıyordu.

    o karede dikkatimi bir şey çekti. gerçi bilinen şeyler bunlar ama, obama o kadar şık ki, demeç veren ve adeta dalga geçen sarkozy o kadar şık ki, hillary o kadar hanı hanımcık ki kameralar önünde, hep nedense müslüman dünyası perişan halde. ne zaman ki bunların eli bir yerlere değse, o ülke berbat, bunlar abad oluyor. obama o açıklamayı yaparken, kaddafi ve oğlu, bir soğuk hava deposunda ceset olarak sergilenmekteydi.

    -yine, uzlaşma çağrısı yapan kaddafi'yi umursamayan nato, kendine ''90 günlük bir görev daha biçiyor'' ve önce sivilleri -kendileri de kabul etti- sonra da kaddafi'nin meskenini bombalayarak, kaddafi'nin ailesinden insanların da ölümüne neden oluyordu. 7 yaşında ölen bir çocuktan söz ediyoruz. nato, ingiltere, amerika, fransa, almanya gibi başat ülkelerin arka bahçesi olduğu için, halk planlı şekilde kışkırtıldığı, buraya dikkat, tam da kaddafi kuvvetleri muhalifleri sindirmişken, kendilerine ''demokrasi'' adına 90 günlük ek süre biçip, kaddafi kuvvetlerine karşı muhalifleri silahlandırıyorlardı.

    -sonra, halife hafter denen bir herif peydahlandı geldi. adam, kaddafi döneminde sürülüyor, ne hikmetse gidip amerika'da yaşıyor, kaddafi devrilip geçici konsey kurulduktan sonra hemen ortaya çıkıp darbeye teşebbüs ediyor. bunlar tesadüf veya kişisel hırs mı yani? bu apaçık amerikan tandanslı bir hareket olduğunun delillerinden birisi bana göre. yetmiyor, bakın dikkat edin, normalde bu tarz kapalı yönetimlerde böylesi kalkışmaların cezası, diretk olarak idamdır. fakat halife hafter denen bu hanzo, geçici konsey'de önemli bir komutanlık elde ediyor. idam edilecekken, komutan yapılıyor. yok bu sizce de bir abeslik?

    hafter konusu uzun, devam edelim. bu cuntacı amcama 2012 yılında ne öneriliyor dersiniz? genelkurmay başkanlığı. vay anam! bu, abdülfettah sisi gibi. sisi'de başarılı olundu, halife'de başarılı olunamadı. bu, bu kadar açık ve nettir.

    -dikkatimi çeken bir husus da, daha eylemin zannederim 4.gününden, nato kuvvetlerinin libya içine girişine kadar, sistemli olarak her gün, kaddafi ve oğlunun ülkeden kaçtığına yönelik haberlerdi. malum, gezi olayları zamanında dönemin başbakan'ı, şimdinin cumhurbaşkanı hakkında da defalarca bu iddia dile getirildi. hatta ülke beğenenler bile oldu.

    ben bütün bu olanları kendi ülkeme yorumluyorum da, libya'da, afganistan'da, suriye'de ve ırak'ta olup bitenler, bizim ülkede de defalarca denendi, bundan sonra da denenir. eğer hükümetlerden, rejimlerden memnun değilsek, bunu meşru alanlarda yapmamız gerek. hukuk bunun için var. herkes kendi kanunlarını uygulamaya kalktığında, orman kanunları devreye giriyor. görüşünüz her ne olursa olsun, yanınızda bu yukarda zikrettiğim ülkeler varsa, muhtemelen doğru tarafta değilsinizdir. neden?

    bugün libya halkının çok güçlü bir kesimi, kaddafi'nin geri döneceğine inanıyor. oğlu vasıtasıyla tabi, hortlayacak değil herif. bunda, 43 yıllık bastırılmışlığın getirileri elbette vardır. bunda, kapalı bir toplum olmanın elbette etkisi vardır, elbette handikap ve dezavantajları olan bir ülke libya, elbette geçici konsey'in kepaze yönetimi bunda etkili, ama türkiye böyle bir ülke değil. hukuk nedir bilir. bir demokrasi geçmişi vardır. böyle 4. 5.sınıf tepkiler türk insanına yakışmamakta.

    son olarak, demokrasi adına sokaklara çıkarılan, silahlandırılan, yüreklendirilen halk, bugün bölünmüş durumda. 2 hükümet, 2 ordu, 2 başlı bir yönetim var. kurulmaya çalışılan hükümetler, güvenoyundan geçemeyerek düşüyorlar. amerika'nın filipinler modeli libya'da da tutmuş görünüyor. dün, kaddafi'yi yakaladıklarında hunharca silah atıp eğlenen libyalılar, bugün, derne, bingazi, trablus gibi kentlerdeki petrol ve ham maddenin kimlere peşkeş çekildiğinden bile habersiz, güya devrim yaptık ayağına, üç kuruş maaşla, kendi ülkelerinde köpek kadar hürmet görmeden yaşıyorlar. hatırlatmakta fayda var.
  • arap baharını, ortadoğu ile kuzey afrika ülkelerindeki tarihsel- siyasi süreci merak edenlere tavsiye edebileceğim bir trt yapımı, belgesel. tarafsız ve yorumsuz olduğunu söyleyebilirim. bir kaç yıl önce izlemiştim, tekrar izleyeceğim, hem hoşuma gittiği için,
    hem de kaddafi ile ilgili izleyecek başka bir belgesel bulamadığım için. * fehim taştekin, hüsnü mahalli kitapları ile birlikte okunup üstüne bir de uğur mumcu'dan rabıta eklenirse, bölgeyle ilgili son yüz yıllık gelişmelere, ve mustafa kemal atatürk'ün yarattığı bölgesel etkiye az biraz vakıf olunabilir diye düşünüyorum.
    (bkz: baas rejimi)

    edit : kaddafi ve libya belgeseli buldum bi tane onu ekliyorum meraklısı için :

    https://www.youtube.com/watch?v=almdh3kjnf8
hesabın var mı? giriş yap