• inanılmaz bir ortamdır, gizli kamera ile felan takip edilse en baba reality şov yapımcıları göt olur, bir sürü çirkin kabak kafalı erkek ve yaptıkları dedikodular, mıntıka sırasında arazi olanlara sövmeler, sakatım, hastayım rolleri, sivilden gelmeden önce verilmiş tavsiyelere din kuralıymış gibi uymaya çalışan tipler.

    ve en önemlisi, göt korkusu.

    bbg felan bok yemiş yani acemi birliğinin yanında.

    bir de tabii aşırı saçma ve komik olaylar;

    alay içtiması, usta askerler ve kısa dönem erler dizilmişler alay komutanı gelicek, askeri düzenden haberi olmayan kısalar yan yana geçmişler nasıl dizilecekleri öğretilmiş, put gibi duruyorlar alayı tırsmış koskoca albay geliyor olayına tiklenmiş durumdalar, takım komutanı astsubaylar bölük komutanına koşmuş tekmil veriyor, o ana kadar allah sanılan bölük komutanı, tabur komutanına doğru koşuyor, acemi erler gibi tekmil veriyor, akabinde tabur komutanı koşuyor albay'a tekmil veriyor.

    acemileri anlatmam lazım bu arada, 3. günü acemiliğin tek bildikleri şey tekmil vermek, içerde şapka çıkarıp göğüs üstüne koymak başka bişi öğretilmemiş 3 gün boyunca sadece bunlar gösterilmiş, balık gibi bakmak ortak özellikleri.

    işte o sırada yarbay, ''fek çıkar'' diyor.

    acemilerden bir kısmı kepini çıkarıp göğsünün üstüne koyuyor, bunu gören tüm acemiler aynısını yapıyor, hatta bazı astsubay ve uzman jandarmalar da allah allah deyip çıkarıyor kepleri. usta askerler tüfek çıkarıyor esas duruşa geçiyor. yarbayın gözü acemilerde, napıyor lan bunlar diye düşünerek bakıyor acemilere. ''fek as'' diyor, ustalar tüfekleri asıyor. acemiler kepleri giyiyor.

    derken zurnanın garip sesler çıkardığı an yaşanıyor adam bir daha fek çıkar diyor. kamil acemiler yine kep çıkarıyor, arada bir vızıltı ''lan giysenize kepleriniz mına koduklarım''

    nizamiye kapısında beyini bırakıp giriyor herkes, istersen atom mühendisi ol, o ortamı görünce mala bağlıyorsun ister istemez.
  • komik olaylar yaşanan yerdir.

    selam vermeyi öğrettiler bize. tabi öğrenemiyorsun, kolay birşey değil tam doğrusunu yapmak. kafanda kep olmalı, elin kepin belli bir bölgesinde hizalanmalı falan filan. bir de o ortam, eksi on derece burdur havası derken beyin hiç çalışmıyor.

    neyse öğrettiler selam vermeyi sonra saldılar bizi. bir kaç saat sonra yolda bir komutanla karşılaştım. kurala göre selam vermem gerekiyor. ulan ne yapacağımı şaşırdım. çıkardım şapkayı, avrupalı asilzade görmüş gibi salladım komutanın önünde. hani bunun hiç alakası olmadığını biliyorum ama o an beyin ne yapıyorsa işte siz tahmin edin. nerdeyse diğer elimi göğsüme koyup yere eğileceğim. gülmüştü komutan baya. neyse ki acemi birliğinde kızmazlar size kolay kolay.
    hele bir de kısa dönemseniz.
  • şimdi düşünüyorum da acemi askerliğim sırasında 21 günde iki kez duş alabilmiştim sadece. banyo günleri oluyordu haftada iki gün, beş dakika süre veriyorlardı. yıkandın yıkandın. bunun dışında duş alman için sabah 4'te kalkmalıydın, onun dışında yoktu. hep öksürüyorduk hep. öksürmek nefes alıp vermek kadar sıklaşmış, normalleşmişti bizim için.
    türk çocuğuna reva görülene bak amk. neden bu kadar kötü koşullardaydık? bedelli yapmadığımız için mi? ulan askerin hastalıktan kırılıyor, doğru düzgün duş alamıyor, ayrıca it gibi davranıyorsun sonra vatanseverlik bekliyorsun.
    herkes askerlik sonuçta diye kabullenmişti bu aşağılanmayı. askerlik işte olum ne bekliyorsun? iyi de aga savaşta mıyız amk? burdur'da acemisin lan. tayyip'in geçmişte bedelli yapan oğluyla aynı kışladasın. acaba ona da aynı muamele yapıldı mı?
  • askerlik gorevi yapacaklarin ilk gittikleri, yemin edene kadar egitim aldiklari birlik.
    (bkz: usta birligi)
  • genel olarak askerliği sevdirmeyi amaçlarlar. kolay kolay kızmalar. komtanlar güleryüzlüdür. as teğmenler kankadır. torpilliler daha ilk gün ayrılırlar. yazıcı olurlar ya da hiç bir şey yapılmayan bir göreve atanırlar. usta birliğinde durum değişir. torpilliler hariç her şey 180 derece döner. onlar yine hiçbir şey yapılmayan görevlere atanırlar.
  • acemi birliğini mamak mebs'te yapmış biri olarak ve usta birliğinde tertip emriyle aynı yerde acemi (bedelli) yetiştirmiş biri olarak acemilik hakkında şunları söylemeliyim. askerliğin en zor kısmı acemi birliği. burada en temel şeyleri öğreniyoruz.(komandoysak fiziki eğitimleri de katmalıyız) itaat etme, zamana riayet,birlikte hareket etme, disiplin. en temel konu 'emir komuta zincirinin' işlemesi için. neden zor, sürekli ilk okul öğrencisi gibi töhmet altındasın, komik eğitimler alıyorsun (eğitim alanında saatlerce sağa dön-sola dön sana itaat etmeyi öğretiyor :), bambaşka bir ortamda bir sürü tanımadığın insanla yaşamaya başlıyorsun ve günler çok uzun geçiyor.

    terhis olduktan 3 ay sonra kendi acemiliğim de not aldıklarımı buraya aktarıyorum:

    ''bugün günlerden 16 eylül 2018 askerde geçirdiğim 5. gün şafaktan düşen ise 7. 8-10 yazıhane nöbetimden yazıyorum. ilk 2-3 gün çok zorlandım. zorlanmamın nedeni yaşadığım hapis hissi ve yalnızlıktı. yoksa eğitimler üstlerin davranışları vesaireden değil. aksine üstler iyi davranıyor, eğitimler çok hafif. ilk günlerde bedelli yapmadığıma pişman oldum, hesaplar kafamda dolaştı durdu diğer askerlerle konuştukça arkadaşlığı kurdukça her şey güzelleşti. ilk günlerde bende dahil kimseyle konuşmak istemiyorduk. herkes tek başına bir kenarda oturuyordu ara ara kısa muhabbetler o kadar. kendi hissettiğim tipe bakarak ön yargı yapmaktan dolayı. saçlar kesilip çuval gibi kamuflajları giyince herkes öyle bir hal aldı ki; çok çirkiniz. hüseyini arayıp içimdeki darlığı sordum geçecek mi dedim 2 haftaya geçer dedi ustada zaman nasıl geçer anlamazsın dedi. bugün yükselen iyi hissetme grafiğinin en tepesindeyim. muhabbete başladığım herkes sıcak yaklaşıyor ve güzel muhabbetler edebiliyoruz. herkes aynı şekilde muhabbet etmek arkadaş olmak istiyor. ilerleyen zamanlarda cıvığı çıkıp tartışmalara anlaşmazlıklara evrilmez umarım. gelmeden önce buradan kendimi komandoluğa atarım diye düşünüyordum. burada uzman komutana,bölük astsubayına, takım komutanımıza sorduğumda mümkün olmadığını söylediler. açıkçası bölük astsubayına sormaya giderken çokta istekli değildim ayaklarım geri geri gidiyordu.''
  • ortalama bir ayın insana ne kadar uzun veya ne kadar kısa geçebilceğiniz tecrübe edildiği askerligin basladığı ve insanın içine çok garip duygular bırakan yer.
  • tecrübe ve serbest çağrışım peşinde koşanlar.

    sabah 10da polatlıya indiginde elinde yeşil bir bavul, omzunda askeriyeye gelmeden önce sahaflardan ucuza görüp içerigine pekde bakmadan aldıgı kitapların oldugu mavi bir çanta taşıyordu. indigi hiçbiryerin ortalarındaki biryerden, ulaşması gereken nizamiyeye elindeki agır yük dikkate alındıgında; oldukça uzun ve o gün için pek de ihtimal dahilinde olmadan kendini gösteren güneş sebebiyle yorucu ve bir o kadarda terleten bir yolculuk bekliyordu onu.

    nizamiyenin kapısına geldiginde bavulu yere bıraktı ve hemen dibindeki cami duvarına yaslanıp bir sigara tellendirdi. nizamiyeyi sivilden ayıran, sürgülü demir kapının kenarında konuçlanmış nöbetçi kulübesindeki erler, ancak uzunca bir süredir asker olmanın verdigi rahatlıkla kendilerine neler yapmaları gerektiklerini açıklayan astegmeni dinliyorlardı. aslında kendisinin rütbeler hakkında hiçbir fikri yoktu. lisedeki vatandaşlık dersleri hep son saatte verilirdi ve son saat eger sınıfın arkalarında bir yerlerindeysenis uyumak için güzel bir kayıp zamandır.

    uzaklarda polatlının sıgındıgı irili ufaklı tepelerden görünüşte en yeşili üzerindeki devasa anıt gözüne çarptı. ufukta polatlının nihayete erdigi başlayıp tepeye kadar uzanan kahverengi patikanın her iki kenarına simetrik olarak dikilen onlarca mermer blogun her adımda yükselerek, tepede nirengi noktasına ulaştıgı bir tür anıttı bu. tepedeki en son çift mermer blogun digerlerine göre orantısız ihtişamı, geçmiş zaman içinde burada büyük bir muharebenin yaşandıgını , 2 blok arasından parlayan sabah sarısı güneş de o istikametin "dogu" oldugunu bildirir gibiydi. muhtemelen bu savaş kazanılmıştı.

    sigarası bitip de, şehirde bire tur atıp atmayacagına dair bir karar verme zamanı gelince arkasındaki ilçeyi süzdü. bavullarının agırlıgını hesaba kattı ve onları alıp nizamiyeye yöneldi. klişe oldugu üzere dönüp son bir kez geriye bakma zahmetini göstermedi. görecegi şeyi sevme ihtimalininden olsa gerek. belkide geride onu buraya kadar sürükleyen sivil hayat vardı ve yeterince kararlıydı bu sınırda. bir sınırı geçtikten sonra duyulan heyecandan farklısını duymadı.

    sandıgının aksine günler kolay geçiyordu ilk başlarda. filmlerden alışık oldugu babacan hulusi kentmen tadındaki rütbelilerden burada bolca bulmuştu. ilk 3 hafta yanaşık düzen egitim, sagını solunu şaşırmalar, yerde sürünmeler, g3 erbaşh tüfegiyle gözü kapalı(tecrübe değil tırsma) atışlar ve yatak toplamayı ögrenmekle geçti. içtima saatlerini biyolojik saat vasitasiyla 5 dakka yanılma payıyla tahmin etmeyi ögrenmişti. bunda esas pay, belirsiz bir sürede alınan nikotin miktarına baglıydı. çamlıkda içilen 5 dal winston light yada 3 dal winston ki bu yerine göre 2 dal camel de olabiliyordu; istirahat saatinin sonuna yaklaşıldıgını habercisiydi. bazen güvenilmez ankara havası bozup da , kültabladaki bütün izmaritler etrafa boca olunca, tek çıkar yol birilerinin keyfini rahatsız edip içtima saatini sormaktı.

    sivili ciddi ciddi özlemeye başladı zaman, 3 hafta sonrasına yani yemin töreninin sonraki haftasına rastladı. tam bu aralar, önceden kendisine söylenildigi üzere botlar ayaklarına vurmaya ve komutanlar sertleşmeye başladılar. üstüne üstük ertesi sabah biras sivil aylaklıgı edip içtimaya geç kalınca hafta sonu cezası aldı. herhangi bir mazeret öne sürmeye yada savunma yazmaya yeltenemedi, komutan ona salyalarıyla saldırırken. akşama herkes yattıgında, elinde ayagına vuran katil botlar, çamlıga gitti. botların topuklarını yeni dökülmüş mıcırlara vura vura dövdü. kendince tatmin oldu. bahtiyar bir şekilde sızdı o gece buruşuk yatagında.

    ertesi günün büyük bir bölümünde sessizdi. masada öylesine otururken birden konuşmaya kalkıştığında ise, kekemelerin tökezleyeceklerinin beklenildigi cümleleri net bir şekilde söylediklerinde etraflarında oluşan şaşkınlıkla eşdeger bir şaşkınlıktı ortamdaki. sivil hayatta edinilen insanların yüzüne bakmadan konuşabilme yetenegi, yada insanların yüzüne konuşurken bakamama özrü, üniversitede zorunlu olrak aldıgı sözde seçmeli nlp şarlatanlıgından sonra belkide ilk defa işine yarıyordu..

    yemin töreni geçilipde, dersler başladıgında bölük komutanı eski babacan tavrını bırakalı 2 hafta olmuş, cezalar ögrenciler üzerine yagmaya başlamışdı. burda yürüyen mantık döngüsü 2 seçenekliydi, uymak vede uymamak arasında ise mola vermiyordu. derslere giren hocalar genellikle binbaşı ve üstü rütbeliliydiler. hepsinde ortak olan nokta, hızlı hızlı konuşurken birden verilen ve uzun bir müddet süren duraksamalar ki bunlar antonioni filmerine yakışır mizansenlerdir; ve sivilden de tanıdık oldugumuz ama pekde bu hayatı extremelerde yasadigimiza dair kanıt olamıyacvak olan, iplerin fazla gevşediginde komutanların kendilerine kurban seçme mizansenleriydi. komutanın derse ilk girişinde edinilen bir karincayi bile incitemeyecegine dair izlenim, ilerleyen ders saatlerinde aynı komutanın antipersonel mayınlardan bahsederken gözlerindeki parıltının farkedilmesiyle afallamaya dönüşebiliyor, bir sonraki derste ise sebze ve meyvenin yararlarından bahsettiginde doruk noktasına ulaşabiliyordu.

    1 ay sonraki mezuniyet töreni hazırlıkları başlamıştı ve o herhangi günlerden birinde,onu kütüphaneye dogru bir melodi çekti. içeri girdiginde elinde elektro gitarıyla dönem sonu şovu için prova yapan bir ögrenci gördü. ismini anımsayamadıgı ama melodisini bildigi bir parçaydı bu.

    "sweet things are made of these"
    "who am i to disagree"
    "i travelled the world and the seven seas"
    "everbody looking for something/someone"

    lirikleri böylece birkaç kez içinde söyledi. etrafına bakınıp söylediklerine kendi de inanmadı. vian'sal şeyler geçirdi aklından. güzelce küfretti. yetersiz bir uyku ve muhtemelen yarıda kalacak bir rüya için kogusuna yollandı.

    güzel bir esmer gördü rüyasında. yada sabah öyle oldugunu anımsadı. askerliği geride kaldı.
  • mıntıka temizliği yapılan yer
hesabın var mı? giriş yap