• (bkz: algıda silicilik)

    kafadaki değeri çoktan silinmiş yer, olay, durum ve insanlarla olan ilgi ve ilişkileri subkortikal düzeyde sürdürmek. otomatik pilota bağlamak. yarıda bırakmamak, kestirip atmamak, ipleri koparmamak, akıntıya karşı kürek çekmeye çalışmamak, zamana bırakmak, kasmamak. fevri değil profesyonel davranmak. rahat olmak, aslında bir anlamda koyvermek.
    edit: (bkz: koyvermenin dayanılmaz hafifliği)
  • ölmüyorsan geçiyor. elbet geçiyor. her şey geçiyor.
  • ne öğrettin sen bana acı? ne getirdin hayatıma? ağlamayı öğrettin önce, sonra ağlamamayı. bağırmayı öğrettin önce, sonra suspus olmayı. iç çekmeyi öğrettin, boş boş gülmeleri, tavanı seyretmeyi, seyrettiğinden bi bok anlamamayı, anladıklarımı anlatamamayı öğrettin sen bana. insanlara olan güvenimi aldın benden. kapılırcasına sevmeyi, birine bağlanmanın mutluluğunu, sahip olabilmenin güvenini, yalnız olmadığımın getirdiği huzuru aldın benden. sonra elime bir sigara verdin, "al bununla idare et" dercesine. o da senden farksızdı aslında. nefes nefes içirttin kendimi bana. şimdi merak ediyorum, getirdiklerini geri versem, götürdüklerini iade eder misin acaba?
  • - kimseye güvenme.
    - kimseden bir şey bekleme.
    - karşındakini kendin gibi zannetme.

    unutmadan bir de kimsenin seni üzmesine izin verme.
  • hissizlik. öyle bir şey ki bu, dünya yansa umrunda olmayabiliyor, gülmüyorsun ama ağlamıyorsun da. şairin dediği gibi ''acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden'' başka bir bakış açısıyla (bkz: martyrs)
  • yalnız yaşayabilme gücüdür.
  • acı çekmek kendi mallığınızdan kaynaklanıyorsa, bir daha aynı hatayı yapmaman gerektiğini öğretir. biz buna deneyim diyoruz.
  • acı eşiği acı çektikçe yükselir. bağışıklık kazanmak güzeldir.
  • acının hayatın bir parçası olduğunu öğretir. ama büyük bir parçası.
  • tedavinin baskalarında olduğunu sanmak. mam hatta.
hesabın var mı? giriş yap