• iç organları anlatan bir çizgi film de bunlardan biridir. çok eğlenceliydi ve öğreticiydi. adını bir türlü hatırlayamıyorum. haftasonları çıkıyordu sanırım..
  • anketi yapılmasının imkanı olmayan çizgi filmlerdir. zira bir isim yazılsa hatırlanmış olacağından bıdı bıdı...

    edit: (bkz: göt olmak)
  • kanal 6'da yayınlanan bir çizgi film de bunlar arasındadır. o dönemde bana çok aykırı ve enteresan geliyordu. bir türlü de bulamadım. hatta çocuklukta izlediğim ve hayal meyal hatırladığım her türlü şey arasında tek bulamadığım şey sanırım.

    çizgi filmde bir tane canlı iskelet vardı. hayvan iskeletiydi sanırım. bir şatomuz vardı. sonra yapışık ikizler vardı. hayvan mıydı bu ikizler yoksa insan mıydı hatırlamıyorum. 90'lar sonunda falan gösteriliyordu diye hatırlıyorum. hafif absürd bir şeydi sanırım. hatırlayan, bilen, tanıyan falan birisi varsa bir şekilde bana bildirirse çok sevinirim.

    no one s wife sayesinde muradıma erdim. kendisine çok teşekkür ediyorum. :)
    (bkz: http://alkislarlayasiyorum.com/…ansylvania-pet-shop)
  • doksanların başındaydı sanırım bi çizgi film vardı vücuda mikroplar giriyor , vücud antikor üretiyor savaşıyorlar falan.tanıdığım herkes büyüklü küçüklü oturur bu çizgi filmi izlerdi.tek kanal olduğundan değil sevdiklerinden hem de.

    edit:aionthia sayesinde adını öğrendim çok sağolsun ayrıca adını neden hatırlayamadığımıda kesin bi şekilde anladım (bkz: il etait une fois la vie)
  • çocukluktur, çizgi film sevdası mevcuttur, trt yönetimi de sağolsun haftaiçi programlarının aksine haftasonunda enteresan kaynaklardan aparttığı çizgi filmleri yayına koyardı. haftaiçi konsepti dahilinde yer bulamamış yapımlar haftasonlarının, özellikle de pazar sabahlarının gülü, çiçeği, dalı, böceği olurlardı.

    haftaiçi konsepti daha dağınık bir yapıya sahipti. çeşitti, cinsti. koro*, kukla*, çizgi film** gibi farklı prodüksüyonlardan oluşurdu. hatta isme hitap iyi geceler dileyen ve bizi uykuya davet eden* gibi programlar bile vardı.

    bu yayın akışı içerisinde yer bulamamış uzun metrajlı çizgi filmler pazar sabahına tam pazar konseri öncesine konuşlandırılırdı. kısa metrajlıları da unutmamak lazım. onlar genelde aperatif olarak önden verilirdi***. ama esas güzellik çizgi sinema ibaresinin çıktığı andı! o yazının ekranda görülmesi bile küçük kalplere mutluluk yayardı ki, bu bahsettiğim zamanlarda mutluluk, o zamanın trtsinin cibiliyetsiz altyapısı sonucu necefli maşrapa tarafından bölünme riskini taşırdı.

    her neyse, bu çizgi sinema kuşağında bazen kısa metrajlı çizgi filmlerin uzun versiyonları gösterilirdi. transformes, voltron ve hatta bazen he man she ra ile eküri olup beraber uzun macera ortamına akarlardı.

    ama bazen tamamen farklı çizgi filmler olurdu ki bu cici entrynin temelinde yatan da o değil midir, yani ben yazmazsam, sen yazmazsan, nasıl download edilir, bilinmeyen çizgi filmler... edonkey'den falan.... bazen televizyonun geç açılması sonucu çizgi sinemaya ortadan dalmak, kimi zaman da ismin hafızalardan silinmesi sonucu bu çizgi filmlerin adı sanı yitip gitmiştir kollektif bilinçten.

    bu geniş girizgahtan sonra hemen içimi dökeyim, feci etkisi altında kaldım bu ikilinin:

    - bir gezegende bir çocuk vardı ve başka hiç kimse yoktu, böyle enteresan mekanlarda takılıyor ve elindeki telsizimsi bir top gibin cihaz ile bir uzay gemisindeki adamlarla konuşuyordu. uzay gemisindekiler de buna ulaşmaya çalışıyorlardı. telsize "mike" diye hitap ediyordu. uzay gemisindekiler enteresan gezegenlere inip çeşitli badireler atlatmaktalardı. bir gezegende melek gibi kanatları olan ama yüzleri tamamen boş olan ve bembeyaz vücutlu una batırılıp çıkarılmış tipler vardı ki hala kabuslarıma girerler. çizgi filmin sonunda uzay gemisindeki yaşlı adam o gezegendeki çocuk çıkıyordu. manyak bir şeydi. (wherearethevelvets‘e tesekkurler, les maîtres du temps isimli moebius‘un cizimlerini yaptigi 1982 fransiz yapimi oldugunu belirtti)

    - bir diğeri ise bir adam barajın kapaklarını açıp köyündeki binlerce insanın ölmesine sebep oluyordu. ölüler kilisenin çanı çalında kırmızı ışıktan oluşmuş kuşlar gibi bir silüetle gökteki bir zeplinimsi bir uzay gemisine uçuyorlardı. fantastikti! (ehli keyfe tesekkurler, ismi windaria)
  • kaç senedir arayıp bir türlü bulamadığım sanırım 88 veya 89 yapımı bir çizgi film vardı. şimdi efendim bir kızcağız vardı fakirdi sonradan nası olduysa bir şatoya gelip orda yaşamaya başlıyordu velhasıl kelam benim için o çizgi filmde önemli olan bu kızcağız değil, şatonun kötü kalpli kontuydu, çünkü kendisi uzun sarı saçlı taş gibi bir abimizdi adı da kont gulumont mu neydi (2 harfini tutturduysam bravo bana) bir de uzayda geçen bir çizgi film vardı orda da gene turuncu saçlı kötü kalpli çok yakışıklı bir prens vardı adı da prens eyharmdı sanırım (küçükkene bu sarı,turuncu saç ve kötü kalp olayına düşkünlüğümü anlamış değilim ya hadi neyse) (bkz: bulana veya getirene yuz bin lira)
  • yerel bir kanalda izlediğim bir anime vardı. kanalın sallamamasından dolayı sonu gelmeden keserlerdi, cart diye haber girerlerdi. bu nedenle asla sonuna kadar izleyemediğim bir çizgi filmdi. konusuna gelince bir grup elaman bir çeşit araştırma (sınav da olabilir, pilot olma yolunda) için uzaya gönderilirler. gemide 12 kişi olması gerekirken 13 kişi olduğu farkedilir. bu gizemli 13. yolcunun kim olduğu bir türlü anlaşılamaz. bi yandan gemide tuhaf işler dönmeye başlar, bir hastalık falan olmuş herkesler ölmüştür zamanında...bi taraftan esas oğlan bir takım hayaller görür ve biz daha önce o gemide yaşadığını düşünmeye başlarız derken haberler girer..
  • şehirde dolanan şapşal güvercinleri konu alan bir çizgifilm vardı vaktiyle. atv'de çıkardı. akşam üstü 4-5 gibi. ayrıca çok komikti lan.

    edit: sayilarin kontu'nun üstün hafızası sayesinde elimize çizgifilmin ismi geçmiş bulunmakta:

    pigeons. ayriyetten animaniacs çizgi filmlerinden biriymiş. bu durumda atv'de değil show tv'de gösterilmiş olmalı.

    edit 2: good feathers olarak da geçermiş literatürde. bunun için de soup nazi'ye gidiyor teşekkürlerimiz.
  • etrafınızdaki kişilere anlatırken komik hallere girdiğiniz çizgi filmlerdir. mesela şirinlerin su altında yaşayan versiyonları vardı "düüüt düüüt" diye ses çıkaran. bir de robot yürüyüşünde "lal lal laaaaaa, lal lal laaaa, teneke teneke lal lal laaaa" şarkısının söylendiği ya da sloganının atıldığı bir çizgi film daha vardı.
  • ne kadar ilginctir ki basladığı saati dahi hatırlamama rağmen, ismini bir turlu hatırlayamadığım, cocuklugumda bir donem bana yalan ruzgarlıgı yapmıs alman yapımı bir çizgi film vardı.. cocuk esirgeme kurumundan evlat edinilmiş uzun turuncu saçlı çilli bir kızcağız hemen hemen her bölümde birşeylere üzülüp ağlardı. nedendir bilinmez bir türlü yaz gelmezdi ve hep karanlık bir havada sonbahar yaprakları arasında geçerdi film.. melankolinin dibine vurmuş bi şekilde oturup izlerdim ben de.. şeker kız candy'den sonra bana en çok acı veren çizgi filmdir.
hesabın var mı? giriş yap