• akıcı bir medyanın kaydedildiğinden daha düşük bir hızla oynatılması ingilizcesi slow motiondur bunan ama kasmayın,o başlık da bunu işaret ediyor
    (bkz: motion blur)
  • konuyla ilgili ayrintili ve nispeten dogru bilgi icun
    (bkz: fps)
  • halihazırda çekilmiş bir filmi tekrardan çekmek mümkün olmadığı için mantık hatası barındırdığı halde galat ı meşhur şekilde kullanılan ve doğrusu yavaşlatılmış gösterim olan tabir.
  • eski türk filmlerinde sevgililerin birbirlerine kavuşma anında, karşılıklı koşarlarken ve o ağacın altında sarılıp dönerlerken karelerin yavaşlatılması sonucu ortaya çıkan durum.
  • sam peckinpah tarafından şiddet sahnelerinde kullanılmaya başlanmıştır. ama öyle fazla göze sokulmadan ve abartmadan. süper olmuştur.
  • (bkz: stop motion)
  • yorgun bir günün sonunda öylece otururken bir anda bütün seslerin, konuşmaların, görüntülerin ağır ağır görünmeye başlaması. söylenen her kelimenin harflerini teker teker duymak, çalan bir müziğin notalarının birbirine bağlanmadan teker teker gelmesi.. uykusuzluk mu, bir rahatsızlık mı, trafik sonrası beynin sapıtıp saçmalamaya başlaması mı bilinmez, yalnızca filmlerde olduğunu sanıyordum oysa ki..
  • usta bir yönetmen tarafından, incelikle ve kesinlikle yerinde kullanılması gereken bir çekim yöntemi.
    (bkz: woody allen)
  • aksiyon sahnesinden alnının akıyla çıkan başrol oyuncusunun karizmasına karizma katan atraksiyon.
  • lynne segal 'in ayrıntı yayınlarından çıkmış değişen erkeklik(ler) üzerine nefis analizler içeren kitabıdır. basımı olmamakla birlikte ikinci el bulmak mümkündür.

    arka kapaktan:

    "freud, kadınlığın "karanlık bir kıta" olduğunu söylemişti. oysa yüzyıllardır hakkında kitaplar yazılan, tanımlanmaya, denetlenmeye çalışılan kadınlar oldu: erkek ´karanlıkta´ kaldı... bu kez ünlü feministlerden lynne segal erekler dünyasına girmeyi deniyor... erkeklerden umudu kesen yaygın feminist karamsarlığa kapılmadan erkekler dünyasına girmeyi deniyor... erkeklerden umudu kesen yaygın feminist karamsarlığa kapılmadan ereklerin değişebileceğini iddia ediyor... iktidar olma ya da intikam alma gibi duygular beslemeden, her iki cinse de dayatılan egemen cinsel kimlik tanımlarından kurtulmanın ve özgürce ilişki kurmanın yollarını araştırıyor. "bu toplumda erkek olmak kendinden olabildiğince az vermek anlamını taşıyor" diyen dustin hoffman gibi erkekleri örnek göstererek tek bir ´erkeklik´ tipinin olmadığına dikkat çekiyor. erkeklerin de kendi aralarında farklılışatığını göstererek şu tip soruların cevaplarını arıyor: ´davayaihanet eden´ eşcinsel, feminist, siyah erkekler egemen erkek anlayşını nasıl tehdit ediyor, bedelini nasıl ödüyor? erkekliğin psişik temli ne ölçüde değişmez, erkek kimliğini biyoloisi mi tayin ediyor kurumsal ideolojiler mi? erkekelr neden şiddet ugular, şiddet sadece erkekelre mi özgürdür?? 80´li yıllarda erkeklerde görülen ´iyi baba´ olma gayretinin anlam ve sınırları neler?"
hesabın var mı? giriş yap