• bu yazar oldukça popüler başlıklardan biri olan türkiye'den siktirolup gitmek altına türkiye'nin sağlıkta trafikte çok kötü olduğunu, avrupa'da bu tür şeylerin hiç olmadığına dair bir entry döşemiş. ben de kendisine yaklaşık 15 yıldır avrupa'da farklı ülkelerde yaşamış ve türkiye'ye sık ziyarete gelen birisi olarak türkiye'de büyük sıkıntılar olduğunu fakat avrupa'nın her ülkesinin her konuda türkiye'den daha iyi olmadığını bir mesaj ile açıklamaya çalıştım. hollanda'da şehirler içinde değil de şehirler arası trafik olduğundan, sağlık sisteminin çok kötü olduğundan bahsettim. bunun üzerine bu yazarın bana verdiği cevap şuydu: "hollanda'da kanallar var, sokaklar dar, o yüzden trafik olabilir. sağlık sistemi de kötü olamaz çünkü bir arkadaşım orda ameliyat oldu, türkiye'de biz olamıyoruz öyle kolay kolay". ben de kendisine makul bir şekilde hollanda'daki tüm şehirlerde kanal olmadığını, trafiğin şehir içinde değil otoyollarda olduğunu anlatmaya çalıştım. sağlık konusundaki tecrübelerimi de aktardım. bunun üzerine verdiği cevap "amsterdam'daki trafik yoğunluğuna baktım, istanbul'dan çok daha düşük. senin sağlık sektöründeki tecrübelerin sadece bir anektod". ardından da trafik konusundaki veriyi kalktı başka bir başlığa girdi ve gene "biz adam olmayız" tadında bir cümle ile bitirdi (muhtemelen şuku alabilmek için).

    işte orada anladım ki bu arkadaş tartışma ile doğruyu bulma amacı gütmüyor, bir yerlerden okuduğu bilgileri paylaşıp popülerliğini sürdürmek istiyor. cidden doğruyu bulma amacı güden insan bir konu hakkında bir argümanı olsa bile yeni bilgiler eşliğinde argümanını gözden geçirir. fakat akilligelisim izlenimlerime göre her konuda her şeyi ilk seferde hatasız bilen imajı vermek istiyor. bu yüzden de (uzmanlık alanı dışındaki konularda da) çok büyük iddialarda bulunuyor ve doğal olarak iddialara eleştiri geldiği an kredibilitesini ve popülerliğini yitirebileceğini düşünüyor ve karşı saldırıya geçiyor.
  • gerçekten hiç niyetim yoktu yazmaya. dün kılıçdaroğlu başlığında yazdığı son şeye de cevap vermedim zaten artık iyice zırvaladığı için. lakin arkadaş mesaj atıp da "abi direkt sana gönderme yapmış" deyince, gelip baktım.

    e o zaman bismillah hacım,

    şu zamana kadar ki zırvalıklarının büyük çoğunluğuna neden hiç cevap vermediğimi söyleyeyim. burada tezgahını kurmuşsun, ekmeğinin peşindesin. eyvallah. nedir o tezgah? insanlara burada kişisel gelişim ve ekonomi konularını anlatıyorsun. aslında ekonomi üzerine yazdığın şeyler de saçma, daha doğrusu yanlış ama en azından üzerinde tartışılabilir şeyler. medyada karmaşık kavramlarla sadece muhataplarının anlayabileceği ekonomik değerlendirmeler yapan tiplerin aksine, "sokaktaki adam"ın bile anlayabileceği basitlikte yazdığın için insanlar senden bir şeyler öğreneceklerini düşünerek takip ediyor. ama seni takip edenlerin çok büyük bölümünün ortak özelliği şu diye tahmin ediyorum: ekonomiden hiç anlamayan 25 yaş altı kitle. bu bir ayıp değil. herkes her şeyi bilmek zorunda da değil. en azından bir şeyleri öğrenmeye çalışıyorlar -ki bu çok güzel onlar adına. seni popüler yapan bu. bu popüleritenin kaymağını yemek istemen de en doğal hakkın. kurmuşsun web siteni, veriyorsun linkleri. tezgahtan kastım bu. burada popülerite oluşturup kişisel web sitene "müşteri" çekmek ve çok ziyaret edilen web sitesi üzerinden para kazanmak derdindesin. dedim ya, ekmeğinin peşindesin diye de bir şey söylemiyoruz. allah daha bol kazanç versin.

    ama zır cahil halinle siyasete girmeye kalkarsan, birileri buna cevap verir. bu konuda gerçekten muhatap alınamayacak derecede ümmi bir cahil olduğun için de diğer yazdığın hiçbir şeye cevap vermedim. zira tartışma denen şey, bilgisi olan bir insanla yapılır. "hülooooğğğğ" diyen teyzeden daha fazla siyaset bilgisi olmayan, üstelik cehaletinin de farkında olmayan, daha da üstelik cevap veriş tarzı bulutlarda gezinen egosuna yenik düşmüş bir aşağılık kompleksinde olan biri, benim nezdimde "adam yerine" konmaz ve cevaplanmaz. dünkü konuyu (bkz: kemal kılıçdaroğlu) o yüzden uzatmadım. burada yine hırsını alamayıp bana saydırmasaydın da uzatmayacaktım.

    ama madem çağırdın, madem buralara kadar geldik, artık üç beş kelam etmeden gitmek ayıp olur.

    senin gibi biriyle aslında burada internette değil, yüzyüze, herkesin gözü önünde canlı tartışmak lazım ki, siyasette ne kadar zır cahil olduğun ortaya çıksın. çünkü şimdi soracağım soruları internetten araştırıp cevap verebilirsin. oysa diğer türlü, yüzüme boş boş bakıp "gag guk" yaparken görür insanlar seni.

    sana kısaca birkaç bir şey söyleyip bırakacağım. dün yazdığım ve debe'ye giren entry'mde (bkz: #44751730) kılıçdaroğlu'nu başarılı gördüğüm sonucu çıkaran biri, o zekayla kişisel gelişim konusuna bile bakmasa iyi olur aslında. sorun kk'nun başarılı veya başarısız olması değil; başarısız olduğunu iddia ederken seninki gibi çapsız ve şuursuz tezler ileri sürülmesiydi. yoksa kk'nu ben de eleştiriyorum. hatta başka şekilde eleştirenler de var ve bunu doğru yerden yapabiliyorlar. ama bir genel başkanı yerel seçim verilerinden eleştiren kişideki siyaset bilgisi, tekrarlıyorum; "hüloooğğğğ" diyen teyzeden daha fazla değildir.

    bugüne kadar en iyi siyaset tecrüben, son yerel seçimlerde sandık görevlisi olmaktan ibaret anlaşıldığı kadarıyla. tipik bir beyaz yakalı olarak da o elit kesimin dışında bir hayatın ve iletişimin olmadığı çok belli. ben sana kısaca kendimi anlatayım, utanmazsan yazmaya devam edersin yine. (gerçi sende o ego ve kompleks varken son derece küstah bir üslupla cevap verirsin yine. çünkü kompleksin başka türlüsüne izin vermez. bu da sözlüğün psikologlarının değerlendireceği bir şey).

    yaklaşık 18 sene aktif siyasetin içinde yer aldım. o senin sadece tv'de gördüğün birçok siyasetçiyle oturup sohbet ediyordum. 5 yerel seçim yaşadım, 4'ünde aktif çalıştım, son seçimde siyasetçi olarak değil de işim gereği aktif oldum. 5 de genel seçim yaşadım ve sonuncusu hariç hepsinde de aktiftim. aktif olmaktan kastım da sandık görevlisi olmak değil. aklına gelebilecek her anlamda aktiftim.

    bunun haricinde işim gereği zaten hem siyasilerle hem de halkla iç içeyim. sadece senin gibi belli bir kesimle, beyaz yakalı elitistlerle değil; holding patronlarından köydeki ırgata; siyasi partilerin il ve ilçe başkanlarından, onlara oy veren "sokaktaki insan"a kadar herkesle iç içeyim. toplumun dinamiklerini de reflekslerini de, birçok şeyi de birebir izliyorum. bu nedenle chp ne yaparsa akp seçmeninden oy alabilir başlığında yazdığın zırvalıklara da yine o başlıkta bir şeyler anlatmaya çalıştım. (bkz: #44747785) telefondan girdiğim için de fazla detaya inemedim.

    siyasi argüman kullanılması, dünden beri atıp tuttuğun "verilerle, istatistiklerle gelmiyorlar" ağlamalarına da cevap vereyim:

    (bkz: 27 mart 1994 yerel seçimleri/@cassey jones)

    (bkz: chp'nin 1923-50 hariç tek başına iktidar olamaması/@cassey jones)

    bunun gibi yığınla örnek var entry'lerim arasında.

    gördüğün gibi yapamadığımdan değil. sende buna değecek siyasi çap, şuur ve vizyon olmadığından gerek görmedim. sadece yerel seçim kıyaslaman değil, 2010 referandumunda mhp'nin chp ile birlikte hareket ettiğini söylemen gibi cehaletin zirvesine çıkmış zırvaların yüzünden. mhp dediğin parti, bugün mecliste akp'nin koltuk değneklerinden biridirir. o referandumda ülkücülerin ne yaptığından haberin bile yok. anca bahçeli'nin ekranlarda yaptığı kayıkçı kavgasını izleyip siyaset yorumlamaya kalkıyorsun. o kadarını köy kahvesindeki hasan aga da yapıyor. gir bakayım meclis tutanaklarına da, mhp'nin onay verdiği yasa ve yönetmelikleri bir gör.

    daha önce de bir başkası yazmıştı sana. yanlışını kabullenip düzeltmek yerine onu ısrarla savunabilecek kadar kibirli ve komplesklisin. bu adamla ne tartışılır allah aşkına?

    anlayacağın, dünden beri ağlaya ağlaya "bunlar tartışmıyorrr, hiçbir argüman veremiyorlar, her şeyi iyi bildiğini sanıyorlaarrrr" dediğin adam kısaca bu. kendimi de senin gibi övmeye meraklı olmadığım için, çok kısa bir kesitini verdim burada. anlayacak çapta olanlar anlar zaten.

    o yüzden iyisi mi, zır cahil halinle politika yorumlayıp hem kendini komik duruma düşürmek hem de insanlara yalan yanlış bilgiler vermek yerine, yine o kişisel gelişim ve ekonomi yorumlarına dönüp tezgahını işlet, ekmeğinin peşinde ol sen.

    bu da, üç yıllık sözlük hayatımda ilk kez birinin nick altına böylesi döşendiğim yazı olarak kalsın. normalde kendi nick altıma yazılanlara bile cevap vermeyen bir insanım. bundan sonra yazacağına da cevap verecek değilim. dedim ya, muhatap almaya değecek insan var değmeyecek insan var.

    hadi kolay gelsin kardeşim, bak sen işine ekmeğine...
  • sozlugun en overrated adamlarindan biri. sozlugun geldigi yer bakimindan onemli..

    muhtemelen sitesindeki trafigin giderek eridigini gorerek nasil bir yanlis yaptigini hususunda kafasi dank etti, ondan ote buradaki cahil deryasinin kendisine sagladigi asiri ozguveni siskin egoyu ozledi.
    icinde herhangi bir borsa forumunda olan en yuzeysel borsa yatirimcilarinin karalayabilecegi zenginlik hayalleriyle susledigi yazilariyla, bir yigin cahil, yatirim hususunda su zamana kadar hic bir dusunceye sahip olmamis moron bir hayran kitlesi yaratti. bu sirada eksi sozlugu de anlayamadigini gorduk. bu kitleyi kendi yazdiklarinin olaganustulugune baglayarak sitesine aktarabilecegini dusundu. aktarilamadigini gordugunde 2 ay sonra arzi endam etti. sabahin bilmemkacinda kalkip ise giderseniz trafik sorununuz olmaz zamani iyi degerlendirmis olursunuz turunden bir suru anlamsiz yuzeysel yaziyi buyuk bir deger gibi sundu. bu tur tuhaf yazilar hayran kitlesi yaninda "sen ne konusuyosun lan degisik" tipinde tepki verebilcek bir kisim yazari da akillligelisimi takip etmeye itti. cunki "tuhaflik" hususunda kisi, niş bir karakter sergilemekteydi. endemik bir turdu. sahsim acisindan yazilari bu kategoride hep okundu.
    anladigim kadariyla kendisi hala cok super yazilar yazdigini dusunuyor, ve yukarida bir yerde iyi guzel yazilar yazacagim eskileri aratmicam demis askf. la yine yaz, yaz da baskalari desin, sen "ya siradan basit seyler yaziyorum herkesin bildigi seyler"i de. biraz tevazu sahibi ol. ne demistik sozlugun geldigi yer bakimindan onemli. evet onemli..

    bi on sene once sozlukte plaza insanlari tasak oglaniydilar, simdi nerdeyse celebrity.
  • tahminimce, bir zamanlar gofret beyin'in başına gelenleri yaşayan yazardır kendisi.

    pek çoğumuz, mezkur yazarın kaleme aldığı komik hikaye ve tespitleri hem gülerek hem imrenerek ("kıskanarak" yazacaktım vazgeçtim) okurduk. kendisinin şöhreti öyle bir noktaya gelmişti ki, bir ara her yazdığı mutlaka en beğenilenler listesi'ne giriyordu. bu da bir bakıma, tek amacı en beğenilenler'e girmek olan bir güruh için "haksız rekabet" demekti; zira kendisinin her yazdığı listeye girecek kalitede değildi; fakat bir kere hayran kitlenizi oluşturduktan sonra gerisi çorap söküğü gibi geliyordu. neticede gofret beyin'e yönelik eleştiri ve salvolar arttı ve gofret de dayanamadı, sözlüğü bırakıp gitti. böylelikle, yaptığı komikliklerle bilhassa cins-i latifin dikkatini çeken birinden daha kurtulmuş oldu cins-i kesif ahalisi.

    akilligelisim kardeşimizin başına şu an için gelen de yukarıdaki hikayeye çok benziyor; sonu benzemesin (amin). kendisine naçizane tavsiyem, olumsuz eleştirilere değer vermemesinden ziyade, olumlu tepkileri çok önemsememesi yönünde olacak; çünkü olumlu tepkileri çok önemseyen birisi, kendisini "eleştirilemez", "yaptıkları sorgulanamaz" bir seviyede görebilir. elbette lafım burada yazarın kendisine değil; ancak bu dünyada ben şahsen eleştirilmeyen bir insan bile görmedim. bir devlet büyüğümüzün (!) buyurduğu gibi "eleştirilmek bu işin doğasında var." mevlana'dan, rahibe teresa'ya; martin luther king'den gandhi'ye ve belki daha önemlisi peygamberlere kadar herkes eleştiriliyor. biz değil miyiz (inananlar için konuşuyorum), yeri geldiğinde yaratıcı'yı bile eleştiren?

    ekşi'de genel olarak "celebrity" kıvamına gelmiş kişilerin yazdıklarını okuduğunuzda (yine burada yazarı tenzih ederim), yazdıkları içerisinde bir sürü mantık hatası, hislere dayalı yazılmış gerçeklikten uzak argümanlar, bilgi yanlışı vs. bulabilirsiniz. fakat bütün bu eksikliklerine rağmen bu kişileri popüler yapan sebeplerin başında, bu tür kişilerin bir benzerinin sözlükte bulunmaması geliyor. halbuki, o yazarların çok daha iyi "versiyonlarını" (daha bilgili, argümanları daha sağlam, bakış açısı daha bütüncül ve geniş vs.) bu fakir bizzat gördü, hem de kaç kez. heyhat, bu saydıklarımın hiçbiri sözlüğe takılmıyor. dolayısıyla, sözlük yazarlarının bahtına düşen de eldekilere "abdurrahman çelebi" muamelesinde bulunmak oluyor. hangi sözlük yazarlarından bahsediyor olduğum aldığım terbiyeye ters, ki kıskanıyor da değilim; çünkü bazıları benim ilgi ve uzmanlık alanımın dışında kalem oynatıyorlar. ama bu onların sözünü açtıkları konuyu hiç bilmediğimi göstermediği gibi, yanlışlarını görmeme de engel değil.

    lafın özü şudur ki, bu kardeşimizin bildiği yolda ilerlemesini isterim haddim olmayarak. bir gün buraları terk edecekse de eleştiriler yüzünden değil, başka sebeplerden ötürü bırakması daha hoş olur.
  • dbe falan beni ilgilendirmiyor da bunun gibi her saniyesi planlı programlı adamlara ifrit oluyorum.
  • yazdiklarini bir aydir takip ediyorum. iddia ettigi gibi akilli biri, ama kendini o kadar tekrar ediyor ki artik badilerde gordugum basliga 'buna akilligelisim tam da soyle bir entry yazmistir' diyorum, sasirtmiyor, hakkaten tam da oyle bir entry yazmis oluyor.

    kendisinin ortalama bir entry'si soyle:
    "ben burada altinin ve borsanin asiri degerli oldugunu entrylerimde yazdim. analizlerimle destekledim. cunku altin asiri degerliydi. bunu 3 yil once de farketmistim, o gunden beri yaziyorum. (altin/@akilligelisim) ayrica altin bir yatirim araci degildir. bunu warren buffett de soylemistir. altin para kazandirmaz. iki kilo altin hep iki kilo altin olarak kalir. alim gucu aynidir. ama tabi 'ben hep elli liralik benzin aliyorum' kafasindaki vatandasa bunu anlatamazsiniz. bu adamlar gidip altina yatirim yaptilar simdi hepsi kaybetti. kucuk yatirimci iste. hep elli liralik altin alan adam altinin fiyati dusunce kaybettigi paraya uzulmemeli bence :) zaten ben de tam bu zamani bekliyordum yatirim yapmak icin. bir hisse var, uc senedir her ay analiz ettim. ben dersime iyi calistim. kriz zamani fiyati dussun de alayim dedim, simdi fiyati dustu ben de alacam. ee warren buffett ne demis, kriz zamani yeni nesil yatirimcilar cok eski dersler ogrenir. (bence warren buffett mukemmel biri) ama bunun boyle olacagi yaklasik 12 senedir belliydi. ben bunu 9 sene oncesinden ongormustum. cunku insanlar borsaya yatirim yaparken yanlis onkabullerle hareket ediyor. hisse alirken sirkete ortak oldugunuzu dusunmelisiniz. warren buffett servetini bu onkabule dayanan yatirim felsefesi sayesinde yapmistir. ayrica buffett bir hisseye iyi gunde kotu gunde sahip cikamayacaksaniz bes dakika bile yanina yanasmayin da demistir. ben de boyle dusunerek yatirim yapiyorum. ve ben bu sayede iyi para kazaniyorum. kucuk yatirimci kazanamiyor cunku hep 50 liralik benzin aliyor :)"

    yatirim konusunda kendisinden ogrenilecek seyler oldugu kesin, ama durum da boyleyken boyle.
  • ''bu adam buraya yazmasa hiçbir şey kaybetmez'' demişler hakkında.

    e bu adam ''sözlük çok bozdu'' diye bütün entry'lerini silip blog'una taşınan, kimse okumayınca ''tıpış tıpış'' dönen bir adam değil mi?! demek ki kaybediyor birşeyler.

    ekşi olmazsa okunmuyorlar çünkü. alayı böyle. son dönemde celebrity diye kakalanan adamların tamamı başka başka sözlük'lerde yazarak ortam yapıp buralara atlamış tipler. bu söylediklerime akilligelisim arkadaşımız dahil mi onu bilemiyorum yalnız, günahını almayayım. eleştirim geneledir.

    bunun dışında verdiği bilgilerin değeri ve doğruluğu tartışılabilir fakat hala bilgi verdiği için teşekkür edilmesi gereken bir yazardır.

    haa bir de şanssızlığı kendisinde aramasın. çünkü bu tarz ortamlarda maalesef bazı insanlar hak etmediği övgüyü alıp tanrılaştırılıyor, en komik, en süper yazar diye. sonra birileri böyle olmadığını düşünüp bu yazarları şişiren yancılara tavır almak yerine yazarı aşağı çekmeye çalışıyor. temel problem burada.

    ya söylemeden edemeyeceğim; küsecek diye üzülenler var. ulan şu sözlük'te adam gibi yazıp da hiç böyle mesajı kapatayım millet nick altıma üşüşsün, beğenilip pohpohlanmazsam bırakırım demeden takılan tonla düzgün yazar var. hiçbiri de küser giderim demiyor, gidecekse basıp gidiyor haberiniz olmuyor. küserse ekşi'nin borsadaki hisseleri düşer aman diyim! *

    aslında yazdıklarınız gerçekten değerli şeylerse zaman içinde mutlaka değerini bulur şüpheniz olmasın.
  • daha önce de belirttiğim gibi yazdıklarını beğenerek takip ediyorum ve bazılarından da faydalanıyorum. fakat okurken aklıma sürekli şu meşhur balıkçı hikayesi geliyor. hikayede balıkçı ile konuşan iş adamı sanki kendisiymiş gibi hissetmekten kendimi alamıyorum.

    --- spoiler ---

    amerikalı zengin bir iş adamı seyahati sırasında meksika'nın küçük bir kıyı kasabasına uğramış. limanda gezerken, bakmış ağzına kadar balık dolu bir tekne ve içinde keyifli bir balıkçı...
    "- merhaba balıkçı" diye seslenmiş,

    "... bu balıkları ne kadar zamanda tuttun?"
    "- bir iki saatimi aldı" demiş balıkçı... iştahlanmış bizim işadamı;
    "- e, niye biraz daha kalıp daha fazla tutmadın?" diye sormuş.
    "- bu kadarı bize yetiyor da ondan" diye omuz silkmiş balıkçı.
    şaşmış balıkçının bu kanaatkarlığına işadamı;
    "kalan zamanını nasıl geçiriyorsun peki" diye üstelemiş.
    balıkçı, özetlemiş bir gününü: "- sabahları açılır, biraz balık tutarım.
    sonra çocuklarımla oynarım. öğleyin karımla biraz siesta yaparım.
    akşamları amigolarla beraber gitar çalıp şarap içer,
    geç vakte kadar eğleniriz. oldukça meşgul sayılırım senyor".
    gerinmiş amerikalı: "- bak" demiş "... ben sana yardımcı olabilirim.
    bu işe daha çok zaman ayırmalısın.
    daha büyük bir tekne bulup daha çok balık tutmalısın.
    oradan elde edeceğin gelirle daha büyük tekneler alırsın.
    kısa sürede değil, doğrudan işletme tesislerine satarsın.
    hatta zamanla kendi balık fabrikanı bile kurabilirsin.
    kısa zamanda balıkçılık sektöründe bir numara olursun".
    balıkçı merakla "bunları yapmak kaç sene alır senyor" demiş:
    "15-20 yılda halledersin" demiş amerikalı, "ama sonrası daha parlak:
    zamanı gelince şirketini halka açarsın, hisselerini iyi paraya satarsın,
    kısa zamanda zengin olup milyonlar kazanırsın."
    "- milyonlar ha..." diye tekrarlamış balıkçı...
    "eeee... sonra?" "- sonra emekli olursun.
    küçük bir balıkçı kasabasına yerleşirsin. istersen zevk için balık tutarsın.
    çocuklarınla oynar, karınla keyfince siesta yaparsın.
    akşamları da arkadaşlarınla şarap içip gece yarısına kadar gitar çalarsın.
    nasıl...? mükemmel değil mi?" .
    --- spoiler ---
  • debeye girebilmesinin tek sebebi çok fazla badisi olmasıdır. çok fazla badisinin olmasının sebebi ülkemizde çok fazla özenti andaval olmasıdır. ülkemizde çok fazla özenti andaval olmasının sebebi de uzun vadeli bir politika gereğidir. anlamak isteyen olursa huntington falan okuyabilir de acun programları için sayfalarca entry girilen bir sözlükte sanmıyorum isteyen birisi olsun.

    liseliler bilmez ama sözlükten entry'lerini silip giden herkesin entry'leri geri gelseydi bugün kıllı gelişimin esamesi bile okunmazdı.

    tl dr: dbe'ye fln entry sokabilmesinin sebebi çok badisi olması. kişisel gelişime tapan düşük maaşlı plaza çalışanı kaynıyor sözlük. bunlar da emin olun o klişe sigara/kahve molalarında entry'lerinden bahsediyorlar. gerçekten gözüm karardı düşününce. rahatsız oldum.
  • "internetten örgütlenilir, şu yapılır, bu yapılır, millet vekili çıkarırız." - akilligelisim

    "bu yazara mesaj yollanamıyor" - ekşi sözlük

    çok afedersin ama yazdığı yazılara, söylediklerine cevabı mesajla almak yerine başlığına yazılmasını sağlama gibi çoğunluğun çakallık bellediği yöntemleri -ki tayyibin de yöntemidir "açıktan konuşayım ki çarpıtabileyim" yöntemi- kullanarak ucunu örgütlenirsin internetten.
hesabın var mı? giriş yap