• ağustos 2011 de bamtur tarafından düzenlenen yunan adaları turuna katıldığımız harem sirkeci vapurundan biraz hallice olan sözde tatil gemisi.

    niye sözde dedim? çünkü oldukça eski ve bakımsız olan gemimiz sayesinde, pazar günü yol alıp pazartesi sabahı midilli ye varmış olmamız gerekirken, pazartesi uyandığımda kamaranın penceresinden bakıp halen karaköy limanda olduğumu farketmiştim. bir an için yunan mimarisinin bizim mimariye ne kadar çok benzediğini düşünmedim değil. daha sonra edindiğimiz bilgilere göre gemiciğimiz bozulduğu için hiç bir yere gidemiyormuşuz ve ayrıca gemiden inmemiz de yasakmış. 24 saat yada daha fazla da olabilir, * gemide mahsur kalıp istanbul' u seyre daldık. midilli yi göremeden mykonosu gördük.

    bu arada yemekler tur şirketiyle mi ilgilidir bilinmez ama şunu söylemeliyim ki vasat ötesi. 1 hafta boyunca bir arkadaşım makarna yiyemediği için ekmek arası turşu yemek zorunda kaldı.
  • "alexander von humboldt'un (1769 - 1859) hırs kaynağı bilgiydi. kâşif, coğrafyacı, haritacı, jeolog, mineralog, botanikçi, sosyolog ve yanardağ uzmanı olan 19. yüzyılın bilim dünyasının bu dev siması, kaptan cook'un cesur yolculuklarını ve charles darwin kavramlarını değiştiren devrimini birbirine bağlayan kişiydi. 'türlerin kökeni'nin 1859'da yayımlanmasından sonra tam altı ay önce ölmesine karşın, onsuz böyle bir eser hiç ortaya çıkamayabilirdi.

    humboldt "bitki toplamak"tan çok daha fazla şeyler yaptı. adı dünyadaki her botanik ve biyoloji ders kitabında, ayrıca her atlasta geçer. bir penguen, bir mürekkep balığı, bir yunus, bir kokarca, bir zambak, bir orkide, başka birçok bitki ve hayvan türü onun adını taşır. kuzey amerika'daki humboldt körfezi, humboldt çukuru, humboldt nehri, humboldt gölü gibi bir sürü yer adından biri olan kanada'nın saskatchewan eyaletindeki bir humboldt kentinde humboldt broncos adında bir buz hokeyi takımı vardır. daha da önemlisi, yeryüzündeki en büyük deniz ekosistemi, yani antartika okyanusu'ndan yüzeye çıktıktan sonra şili ve peru kıyıları boyunca ilerleyerek bu ülkeleri serin ve kuru tutan su akışı humboldt akıntısı olarak anılır.

    ... bugün yer bilimi olarak bildiğimiz dalı yarattı. coğrafyayı akademik disipline dönüştürdü ve gezegenin tarihini yeni baştan yazdı. o ilk gerçek ekolojistti.

    ... bir güvenlik lambası icat etti ve cebinden ödediği parayla genç madenciler için yeni bir teknik okul kurdu. hükümet, çalışmalarından memnun kalarak onu çeşitli diplomatik görevler için fransa'ya gönderdi. fransa kralı louis philipphe, onun yolunu hep gözler hale geldi.

    ... humboldt bir şeyin farkına vardığında ardından "niçin?" diye sormaktan kendini alamazdı. venezuella'nın kuzey kesiminde leonid meteor sağanağının "harika havai fişeği"ni gözlemleyince ne zaman olacağını hesaplamaya koyuldu. yanardağlarla karşılaşınca, yerkabuğunun altındaki çatlaklar boyunca sıralandıklarını kavradı ve bu fayların izlediği hattı göstermeyi başardı. birçok dağ sırasının volkanik kökenli olduğunu kanıtlayarak, bütün kayaçların ilk başta okyanus tortularından oluştuğunu öngören neptünizm adlı teoriyi yıktı. kutuplardan ekvatora doğru gidildikçe dünyanın manyetik alanının zayıfladığını ilk gösteren o oldu. o kadar çok yer dolaştı ki, gezegenin iklim haritasını çıkarmak üzere aynı sıcaklığa sahip yerleri birbirine bağlayan çizgileri ortaya koydu ve bunlara "izoterm" adını verdi.

    'kişisel hikaye: yeni bir kıtanın ekvator bölgelerine bir yolculuk', 1799 - 1804 adlı eserin otuz cildini tamamlamak yaklaşık otuz yılını (ve neredeyse bütün parasını) aldı. kitap bilimsel literatürün kilometre taşlarından biri ve serüven hikâyesi tadında artan bir heyecanla okunabilen çok az sayıdaki örnekten biridir." *

    edit: imla
  • tek kelime ile inanılmaz bir insan hatta cyborg. tarikat kursaydı müridi olacağım zat. idolüm. yaşamı ve yaptıkları hakkında detaylı bilgi wiki'den alınabilir.
  • daha büyüğü yapılana kadar şimdilik dünyanın en büyük konteyner gemisinin adı.

    http://www.zaman.com.tr/…ize-indirildi_2095881.html
  • alamadığım burs. inşallah nobel'le bu küçük eksiğimi kapatacağım :)))))))))
  • alman yazar daniel kehlmann'ın 2005 tarihli romanında gauss ve alexander von humboldt'un hayatlarını konu almaktadır.
    (bkz: die vermessung der welt)
    filmi de var.
  • her büyük serüvenci gibi, haritacıdır.
  • alexander von humbolt ve doğanın icadı: son gerçek bilgelerden birinin bağlantılar sistemine öncülük etmesi

    "etkiler ve tepkilerin bu müthiş zincirinde, tek bir unsur bile bir başına sayılamaz."

    hiçbir düşünür evrenin şaşırtıcı birbirine bağlılığını, doğal dünyanın karmaşık bir şekilde birbirine dolaşık ve birbiriyle sürekli bir iletişim halinde bulunan unsurlardan oluştuğu fikrini öne süren prusyalı doğa bilimci, kaşif ve coğrafyacı alexander von humbolt'dan (14 eylül 1769 - 6 mayıs 1859) daha derinlemesine şekillendirememiştir -zamanının yüzyıl ilerisinde bir konsept. mirası tek bir keşif değil -manyetik ekvatoru keşfetmiş, izoterm eğrilerini bulmuş, ve iklim kuşaklarını ileri sürmüş olmasıyla beraber- bir zihniyet, bir dünya görüşü, ayrı bir algılayış yüceliğiydi.

    friedrich georg weitsch tarafından alexander von humboldt, 1806

    goethe, eckermann’le konuşmalarında, humboldt’la geçirdiği tek bir günün kendisini yalnız geçirdiği yıllardan daha fazla zenginleştirdiğini ifade etti:

    "nasıl bir adam! bilgisinde ve irfanında eşi yok. ayrıca başka hiçbir yerde bulamadığım türden yanlılığı var. ne konuda yaklaşırsanız yaklaşın, o yerinde rahat, bize düşünsel hazinelerini bize savuruyor. altında sadece bir tas tutmanız gereken, ferahlatıcı ve tükenmez dereler akıtan çok borulu bir çeşme gibi."

    darwin, humboldt’un yazılarının, içinde bir heves tutuşturduğunu ve bu heves olmasaydı beagle‘a binemeyeğini veya türlerin kökeni üzerine‘yi yazamayacağını ileri sürdü. thoreau humboldt’ın “yakından gözlem huyunun” coşkun bir hayranıydı, ve onun etkisi olmadan walden da var olmayabilirdi. humboldt’la ölümünden haftalar önce tanışmış olan, çığır açan gökbilimci maria mitchell, günlüğünde “humboldt’ın varlığından teşvik almayan hiçbir bilim insanı adayı olmadığını” ve fikirlerinin bilimin “tamamen matematikten ya da tamamen mantıktan değil, güzellik ve şairlikten de oluştuğu” ifadesinde yankılandığını yazmıştr. emerson, deneme ve konferanslarında humboldt’ın “gözleri, kulakları ve zihninin insanlığın biriktirdiği tüm bilimler, sanatlar ve uygulamalarla donatıldığını” söylemiş ve onu “insan ruhunun doğanın her yerinde birden bulunmasının mümkün olduğunun” yaşayan kanıtı olarak görmüştür.

    goethe’nin humboldt’dan ilham alarak ortaya çıkardığı eski ve yeni dünyanın karşılaştırılmalı şeması

    zamanının en büyük dehalarını bilgilendirerek ve etkileyerek, humboldt bilimin izlediği yolu ve kültürün geri kalanıyla etkileşimini sayılamayacak kadar çeşitli yollarda etkilemiştir. doğanın birbirine bağlılığını anlayışı çevreci faaliyetlerin yükselmesini sağlayan temel ekolojik farkındalığı da getirdi. bilime; sanat, felsefe, şiir, politika ve tarihten unsurlar katan, bütünleyici yaklaşımı, bilimin sadece bir nesil sonra bölüneceği bağlantısız ve işlevsiz uzmanlık alanlarına karşı son cesur karşı noktayı sağladı. ve yine de humboldt, hayatı anlayışımızın temellerine olan büyük katkısına rağmen, çoğunlukla unutulmuştur.

    doğanın icadı: alexander von humboldt’ın yeni dünyası‘nda, londra esaslı tasarım tarihçisi ve yazar andrea wulf bu olağanüstü insanın mirasını, bilim, toplum ve hayatın kendisini hala şekillendirmeye devam eden sayısız etkisini aydınlatarak, bilinmezlik ve kısa dönemliliğin elinden kurtarmaya çalışır.

    67 oranienburger caddesi, berlin’deki evinin kütüphanesinde alexander von humboldt eduard hildebrant’ın 1856’daki orijinal sulu boya resminin renkli taş basma kopyası

    wulf, humboldt’ın kalıcı dehasının zeminini betimler:

    "çağdaşları tarafından napoleon’dan sonra dünyadaki en ünlü insan olarak tanımlanan humboldt, döneminin en büyüleyici ve ilham veren adamıydı. 1769’da prusya’nın zengin aristokrat ailelerinden birine doğdu, ve ayrıcalıklı yaşamını dünyanın nasıl çalıştığını keşfetmek için bir kenara attı. gençliğinde, latin amerika’ya hayatını birçok kez tehlikeye attığı ve yeni bir dünya anlayışıyla döndüğü 5 yıllık bir keşif gezisine çıktı. hayatını ve düşünce tarzını şekillendiren bu gezi, kendisini dünya çapında bir efsane yaptı. paris ve berlin gibi şehirlerde yaşadı, ama orinoco nehrinin veya rusya’nın moğolitan sınırındaki kazak bozkırının en ücra bölgelerine de eşit şekilde alışkındı. uzun hayatının büyük bir kısmında, bilim camiasının bağlantı noktasıydı. 50.000 civarı mektup yazmış ve bunun en az iki katı da almıştı. bilginin paylaşılması ve herkes tarafından elde edilebilir olması gerektiğine inanıyordu humboldt."

    ama humboldt için bilgi sadece bir zihinsel ayrıcalık değildi -her boyutunda hayat olan, şekillendirilmiş, bütünsel bir oluştu. 80lerinde bir kaya tırmanıcısı, volkan dalgıcı ve yorulmak bilmeyen bir yürüyüşçü olan humboldt, gözlemi aktif bir çaba olarak gördü ve sürekli bilimsel çalışmalarla kendi bedeninin sınırlarını test etti. onun için zeka, beden ve ruh dünyanın doğasını incelemek için birer araçtı. carl sagan bizi “bilimin devamlı bir hürmet ve dehşet hissi uyandırdığına” ikna etmesinden iki asır önce humboldt bu o zamanlar için radikal sayılan fikri, akıl ve duygu arasında kalın bir çizgi çeken bir kültüre karşı savundu.

    wulf yazar:

    "bilimsel araçlar, ölçümler ve gözlemlerle büyülenmiş, bir hayret hissiyle çalışmıştı. tabii ki doğa ölçülmeli ve analiz edilmeliydi, ancak o doğal dünyaya tepkimizin büyük bir kısmının hisler ve duygulara bağlı olması gerektiğine de inanıyordu. bir “doğa aşkı” uyandırmak istiyordu. diğer bülüm insanlarının evrensel kurallar arıyor olduğu bir zamanda, humboldt doğanın hislerle tecrübe edilmesi gerektiğini yazmıştı."

    joseph karl stieler tarafından alexander von humboldt, 1843

    bilgiye olan bu bütünleşik yaklaşımı humboldt’ın hayata olan devrim niteliğindeki bakış açısını ortaya çıkardı -ada lovelace’in ünlü “herşeyin doğal olarak alakalı ve bağlantılı olduğu” fikrinin bilimsel benzeri. wulf onun en büyük mirasını anlatıyor:

    "humboldt doğal dünyayı görüş şeklimizi değiştirdi. her yerde bağlantılar buldu. hiçbir şey, en ufak organizma bile, tek başına ele alınamazdı. “etkiler ve tepkilerin bu müthiş zincirinde,” dedi humboldt, “tek bir unsur bile bir başına sayılamaz.” bu kavrayışla, bugün bildiğimiz anlamıyla doğa kavramını, yaşam ağını buldu.

    doğa bir ağ olarak algılanırsa, zayıf noktası da belli olur. her şey birbirine bağlıdır. eğer bir ip çekilirse, bütün doku sökülebilir."

    humboldt’ın, dağların rakımı ve hava sıcaklığına bağlı olarak bitkilerin dağılımı çizimi, 1806

    yaşamın her boyutu ve ölçeğindeki bu bağlantılara karşı bu dikkatliliği göz önüne alınınca, humboldt’ın, 1800lerde güney amerika’da sömürgeciliğin yaygınlaşmasının getirdiği ormansızlaştırmanın çevresel hasarını gördükten sonra, insanları sebep oldukları iklim değişikliğinin ağır sonuçlarına karşı uyaran ilk bilim insanı olması şaşırtıcı değil.

    wulf der ki:

    "ormansızlaştırma araziyi çoraklaştırmıştı, gölün su seviyesi düşüyordu ve çalılıkların yok olmasıyla şiddetli yağmurlar çevredeki dağ yamaçlarındaki toprakları sürüklemişti. humboldt ormanların nem ve soğutucu etkileriyle atmosferi zenginleştirmesini, ve su tutuculuğuyla toprak erozyonunu önlemesini açıklayan ilk insandı. insanların iklimle oynadıklarını ve bunun gelecek nesillerde beklenmeyen etkileri olabileceğini söyledi.

    […]

    geçmişimiz tarafından şekillendiriliriz. nicolaus copernicus bize evrendeki yerimizi gösterdi, ısaac newton doğanın kanunlarını açıkladı, thomas jefferson bize bağımsızlık ve demokrasi kavramlarını verdi ve charles darwin tüm türlerin ortak atalardan geldiğini kanıtladı. bu fikirler bizim dünyayla ilişkimizi tanımlar.

    humboldt bize doğa konseptimizin kendisini verdi buradaki ironi şu ki, humboldt’ın görüşleri, arkasındaki adamı unutturacak kadar aşikar hale geldi. ama fikirleri arasında direk bağlantı sağlayan çizgiler, ve ilham verdiği birçok insan var. bir halat gibi, humboldt’ın doğa konsepti bizi ona bağlar."

    wulf o halatı iki eliyle çeker:

    "humboldt’ın etkileyici ve önemli kalmasının birçok sebebi var: hayatı yalnızca renkli ve macera dolu değildi, hikayesi doğayı bugün gördüğümüz gibi görmemize anlam verdi. bilim ve sanat, öznel ve nesnel arasında keskin bir çizgi çektiğimiz bir dünyada, humboldt’ın doğayı sadece hayalgücümüzü kullanarak anlayabileceğimiz düşüncesi onu bir hayalperest yapar.

    humboldt’ın öğrencileri, ve onların öğrencileri, mirasını ileri taşıdılar -sessizce, sinsice ve bazen bilmeden. bugünkü çevreciler, çevrebilimciler ve doğa yazarları humboldt’ın görüşlerine sımsıkı sarılırlar -çoğu adını duymamış olsa da. her şeye rağmen, humboldt onların fikir babasıdır.

    biliminsanları iklim değişikliğinin küresel sonuçlarını anlamaya ve öngörmeye çalışırken, humboldt’ın doğaya karşı bilimler arası yaklaşımı her zamankinden daha alakalı. özgür bilgi paylaşımına, bilim insanlarını birleştirmeye ve branşlar arası iletişimi beslemeye yönelik inançları, bugün bilimin ana dayanaklarıdır. doğayı küresel şablonlar olarak kavrayışı, düşünme şeklimizin temelini oluşturur.

    […]

    dönüp dolaşıp aynı noktaya gelmişiz gibi geliyor. belki de şimdi bizim ve çevreci hareketin alexander von humboldt’ı kahramanımız olarak geri kazanmamızın tam zamanıdır.

    doğanın icadı bütümüyle merak uyandıran, bildiğimiz anlamıyla yaşama şekil veren olağanüstü adamı hayata geri getiren bir kitap. bunu luke howard’ın -bulutları sınıflandıran ve, çağdaşı humboldt gibi, goethe’yi dehasıyla büyüleyen genç bir amatör meteorolog- aynı derecede büyüleyici hikayesiyle tamamlayın ve humboldt’ın mirasının izini sürerek her şey arasındaki bağlantının günümüz anlayışındaki yerine ulaşın."

    brain pickings by maria popova
    çeviren: tabutmag
hesabın var mı? giriş yap