• gunumuz insaninin sosyal medya bagimliligini gozlemleme sansi olsa soyleyecegi tek sey heralde "heh iste anlatmak istedigim tam da bu" olurdu..
  • insan davranışlarını aşağılık duygusu(aşağılık ve üstünlük kompleksi bu duygunun farklı yansımalarıdır) ile izah eden ve freud’un aksine kalıtımsal ve doğuştan getirilen mizaç özelliklerinden çok çocukken dış dünyadan alınan izlenimlerin etkisi altında davranışların gelişip ortaya çıktığını ve hayat boyu kişiliğin gelişiminin devam ettiğini söyleyen değerli psikiyatrist.

    insanların toplumsallaşma süreci çalışmalarının ana meselesi arasında yer alır. etrafta sıkça duyduğumuz “bu kusur bende olmasaydı, yeteneklerimi parlak şekilde gelişme olanağına kavuşurdum; ama ne yazık ki, böyle bir kusurla doğmuşum." gibi kalıtıma atıfta bulunan tüm sözleri yadsır. ona göre tüm ruhsal olaylarda karakter özelliklerinin oluşumunda kalıtımın rol oynadığı görüşünü destekleyecek hiçbir ipucu yoktur. asıl olan çocuğun içinde yaşayıp büyüdüğü sosyal çevresidir. kalıtımsal özellikler birincil değil ikinci etkenlerdir. bu nedenle çocuğa uygun ortam sağlama ve yaklaşımda bulunma konusunda ebeveynlere büyük sorumluluk yükler. çocukluk dönemi karakterin şekillendiği dönem olması açısından önemlidir ama yine öğrenmenin hayat boyu devam etmesi nedeniyle insanı yapıp ettiklerinden/eylemlerinden sorumlu tutar.

    insanı tanıma sanatı isimli kitabı bireyin davranışlarının sorumluluğunu kendisinin üstlenmesi gerektiği konusunda gerçekten kılavuz bir kitap. tabii burada kitabı nasıl okuduğunuz da önem kazanıyor. bu kitabı mağdur psikolojisiyle yanlış giden şeyler için birilerini suçlayarak okursanız kitap size bir şey sunmaz. kendinize karşı tüm dürüstlüğünüzle eylemlerinizin anlamını sorgulayarak davranışlarınızın nedenlerinin tüm ilişkiler örgüsü içinde nasıl bir anlam taşıdığını saptamaya çalışarak okursanız gerçekten ufuk açıcıdır.

    alfred adler, devam ettirilen olumsuz alışkanlıklar/davranışlardan bireylerin gizli bir çıkarının olduğunu söyler. yani eğer kendinizle ilgili şikayetiniz ettiğiniz bir “huy”unuz varsa bundan bir nedenle fayda sağladığınızı söyler. örneğin bir kişi alkolikse alkol bağımlılığının ardında örtmek istediği gizli bir başarısızlık hikayesi saklıdır. kişi için "içkinin hışmına uğramamış olsa, şu mereti bırakabilse büyük işler yapabileceği inancını " elinde tutmak alkolün kendisinden daha önemli hale gelebilir. böylece kişi başkalarının kendisinden daha iyi olmadığını, ancak onun yolunda giderilemeyecek bir engelin bulunduğunu kendi kendisine söyleyebilme olanağına kavuşmuştur. alkol bireylerin sorunlarını bastırmada “örtülü” bir fayda sağlar.

    örnekler artırabilir. birçok kadın (çalışma imkanı olan kadınlar için söylüyorum elbette ) kendini çocuklarına ve eşine adadığını söyleyerek herhangi bir işte çalışmadığını ifade edebiliyor. ancak işler yolunda gitmeyip eşiyle boşanma arifesine gelince çalışmadığı/üretmediği o yılların sorumluluğunu kendi dışındaki kişilere paylaştırma eğilimi gösterebiliyor. hiç kimse bu gibi durumlarda "bunca yıl kendi kendime yetebilmek için ne yaptım" diye sormuyor. tembel olduğu ihtimalini hiç düşünmüyor. geçirdiği zor günler için başkalarını suçlama davranışı gösteriyor.

    yine inatçılık ya da öfke patlamaları gibi sık tekrar eden davranışların da mizaç/karakter özelliğinin olmadığını ardında sinsi bir kurnazlık hikayesinin olduğunu, bireyin kendi konumunu sağlamlaştıran/güçlendiren bir unsurun olduğunu ifade ediyor. dikkat ettiyseniz kişiler öfke kontrol problemini genelde en yakınındaki kişilere karşı yaşıyor. şiddet eğilimini ailesine, eşine, sevgilisine karşı gösteriyor. neden? çünkü bu öfke kişiye güç kazandırıyor. mevcut konumunu sağlamlaştırıyor ve meseleyi kısa yoldan çözmesini olanak sağlıyor. ama ne hikmetse aynı kişi patronunun, arkadaşlarının yanında oldukça ölçülü davranıp kontrolünü sağlayabiliyor.

    işte bu nedenlerle adler, insanların davranışlarının ve kendi hayatında yaptığı seçimlerin tüm sorumluluğunu üstlenmesi ve davranışların taşıdığı "asıl anlam" anlaşılırsa gelişme/değişme/öğrenme başladığını anlatması açısından çok değerli bir bilim insanıdır.
  • bir insanı en iyi tanıtan şeyler söyledikleri yada yaptıkları değildir bilinçsiz davranışları ve sözleri, duygularıdır.. adler insan kişiliğini belirleyen duygunun çocukluk döneminde oluştuğu görüşündedir.. yetersizlik duygusu ile gelişmemiş toplumsal ilgi nevrozun sebebidir..
  • psikolojik analizleri ve teorileri fazlaca toplumsal olan ve bireyi toplumla neredeyse yapışık bir parça olarak görmesi nedeniyle acaba stalinist mi diye düşündüren psikiyatrist.
  • kurgu karakter olarak kullanılsa adı "ferit adli" yapılsa pek yakışacak psikanaliz/psikiyatri büyüğü.

    [alfred adler de zaman zaman "tedavi tekniği sizin kendinizde olmalıdır" der ve devamında, en iyi terapistin kendi sorunları olan ama bu sorunların farkında olan ve onlar üzerinde çalışan kimse olduğuna işaret ederdi.] rollo may - özgürlük ve kader

    "freud 1898'de rüyaların yorumu olacak şey üzerinde çalışmaya başlaması ile 1905 arasında bir hareketin kurulması için esas önemde olan iki şey yapacaktı: bilinçdışı zihnin işleyişini tasvir ettiği kurucu metinleri, psikanalizin çığır açıcı metinlerini yazıp yayımlayacak -rüyaların yorumu (1900), günlük yaşamın psikopatolojisi (1901), bir histeri vakasının analizi*, cinsellik kuramı üzerine üç deneme ve espriler ve bilinçdışıyla ilişkileri* (1905) -, bir yandan da konuyka yakından ilgilenen bir destekçiler grubunu cezbedecekti. 1902'de hepsi yahudi doktorlardan oluşan beş üyeyle başlayan -wilhelm stekel, alfred adler, max kahane ve rudolph reiter- ve artık gayet iyi bilinen çarşamba cemiyeti* adlı küçük grup 1908'de viyana psikanaliz cemiyeti'ne dönüşecekti." adam phillips - freud olmak bir psikanalistin gelişimi

    (bkz: erkeksi protesto/@ibisile)
  • kişiliğin bütünselliğinden koparılıp alınmış bir tek davranışın hiç bir önem ve anlam taşımayacağını, ancak bütünle ilişki içinde ele alındığı zaman ilgili davranışı kavrayabileceğimizi hiç bir zaman unutmamalıyız.

    alfred adler- çocuk eğitimi kitabı
  • alfred adler "bir kimse gözüne bir amaç kestirmişse, ruhundaki olaylar ister istemez ortada uyulması gereken bir doğa yasası varmış gibi bir akış izler." demiş.
    unutma! dedi.
  • zengin bir ailenin çocuğu olarak viyana’da doğan adler mutsuz bir çocukluk geçirmişti. abisine olan kıskançlığı, annesi tarafından reddedilmesi, çirkin ve önemsizlik duyguları etrafında şekillenen çocukluğuna rağmen azmi ve çabasıyla ilerleyen yıllarda çevresi tarafından popüler biri olmuştu. ailesi tarafından hiç görmediği saygıyı ve kabul edilme duygusunu diğer insanlar tarafından karşıladı. sosyal ve akademik alanda yaşamış olduğu bu olumsuzluklar ilerleyen yıllarda geliştirmiş olduğu bireysel psikoloji teorisinin ana hatlarını oluşturdu.

    adler, freud'un ödipal karmaşa tanımını kendi çocukluk deneyimlerini yansıtmadığı sebebiyle reddiyordu. freud ile araları pek de iyi değildi. bizim freud eleştirilmeye pek gelen birisi değildi sürekli didişmekteydiler. bunun üzerine 1910 yılında freud artık adler bi uza şuradan diyerek adler'i viyana analitik topluluğu başkanlığına atıyor adler iyice freud'a bilendiğinden 1 yıl sonra buradaki görevinden istifa edip tamamen freud'la ilişiği koparıyor daha sonra avusturya ordusunda doktor olarak görev yapmaya gidiyor.

    daha sonraları freud'dan pislik diye bahsettiği de bilinir hatta psikanalizin dolandırıcılık olduğu söylemleri de mevcut. freud yine biraz daha iyimser olarak adler'den anormal diye bahsediyordu.

    1937'de iskoçya'da ölen adler babamızın ardından freud artık hiç de uslu durmuyor. adler'in ölümünden büyük bir üzüntü duyan bir arkadaşına senin adler'e duyduğun sempatiyi anlamıyorum. bir yahudi erkeği için viyana'nın banliyösü dışında, aberdeen'de ölmek duyulmamış bir şeydir ve onun ne kadar ünlendiğinin bir kanıtıdır diye bir mektup döşüyor.
  • içinde bulunduğumuz ülkeyi ve toplum yapısını görseydi acaba hala "toplum toplum topluuuum" diyebilir miydi merak ettiğim kişi. bireysel psikolojide bu kadar toplumsallık diye diretmesi de enteresan. ayrıca kendisi "yatakta kirpi gibi dertop olmuş, yorganı kafasına kadar çekmiş kişiler aşağılık kompleksinden muzdariptir" diyerek beni üzmüştür. oysaki sadece üşüyordum*
  • psikanaliz'in kurucusu. analitik psikolojinin kurucusudur. derinlik psikolojisinin carl jung ve sigmund freud ile beraber üç büyük kurucusundan birisidir.
    1902 yılında sigmund freud ile tanıştı, öğrencisi oldu ve birlikte adler'in başkanlığında viyana psikanaliz topluluğu'nu kurdular. bir süre sonra freud ile fikir ayrılıkları ortaya çıktı. adler ve freud’un akıl hastalıklarının kaynağını konusundaki yaklaşımları çok değişikti. özellikle adler, freud’un akıl hastalıklarının kaynağının erken yaşlardaki seksüel travmatik (yaralayıcı) deneylerle açıklamasına ve rüyaların yorumuna karşı çıktı. adler'in organların yetersizliği kitabından sonra tamamen uzlaşılmaz bir hale geldi ve 1911'de, adler, izleyicileriyle beraber freud'u açıkça eleştirerek bireysel psikolojiyi geliştirmeye başladı.
    erkek egemen toplumda doğal bir sonuç olarak "erkeksi başkaldırı" ile organik aşağılık ve telafiteorisini geliştirmiştir. freud'un teorileri ile karşı görüşe gelerek fikir ayrılığı 1911 yılındaki weimar psikanaliz kongresinde ortaya çıktı.
hesabın var mı? giriş yap