• algılarımızı etkileyen en önemli faktör bilinçaltı işletim sistemimizdir. bu konudaki entryim için.

    (bkz: #71196426)
  • 1) insanlar zihinlerini doğru kullandıklarını zannederler. örneğin karnınız acıktığı zaman “ne yemek yesem ?” veya birisinin hareketlerinden rahatsız olduğunuz zaman “bu insan neden bana böyle davranıyor ?” diye zihninize sorular sorarsınız. ancak düşünme işleminin büyük kısmı farkında olduğunuz zihniniz tarafından değil farkında olmadığınız bilinçaltınız tarafından yerine getirilir.

    2) israil’de zihin ve algı üzerine çalışan bilim insanı ran hassin ve araştırma ekibi bu konuda son derece ilginç bir deney yaptı. denek olarak kullanılan insanlara özel bir gözlük takarak iki gözlerine de ayrı ayrı görüntüler yansıtıldı. bir göze çok hızlı bir yanıp sönen kareler gösterildi. diğer göze de bir matematik sorusu gösterildi ve gördüklerini tekrar etmeleri söylendi. (5+2 = ? ). diğer göze yanıp sönen kareler gösterildiği için deneklerin dikkati dağılarak soruyu algılamaları iki saniye kadar gecikti ve ancak iki saniye sonra soruyu tekrar edebildiler.

    daha sonra matematik sorusunun sorulduğu göze sorunun doğru yanıtı olan “7” rakamı veya yanlış sonuç olan “8” rakamı gösterilerek deneklerden rakamı görür görmez yüksek sesle okumaları söylendi. burada normal olarak beklenen kendilerine gösterilen sonuç rakamını da iki saniye gecikmeli okumalarıydı. denekler yanlış sonuç olan “8” sayısını beklendiği gibi iki saniye gecikmeli okurken, doğru sonuç olan “7” rakamını görüntü gelir gelmez hiç beklemeden okudular.

    bu deney farklı soru ve rakamlarla defalarca tekrarlandıktan sonra israilli bilim insanları deneklerin bilinçaltının aslında soru gözlerinin önüne konar konmaz soruyu çözdüğü ve bu sebeple doğru sayıyı hiç gecikme yaşamadan cevaplayabildikleri sonucuna vardı. kısacası bilinçaltınız önüne gelen bir soruyu daha siz düşünmeye başlamadan çoktan çözmüş oluyordu.

    3) bu deney bilinçaltı zihnin düşünüldüğünden çok daha gelişmiş bir kapasiteye sahip olduğunu ispatlamaktadır. tabi şu anda bu konular üzerinde çalışan bizler daha buzdağının çok ufak bir kısmını görebilmekteyiz ancak sonuçlar algı yönetimi prensipleriyle de uyum göstermekte.

    4) algı yönetimi biliminde de bilinçaltının bu ani algılama ve sonuca varma gücü kullanılır. buna göre ilk defa tanıştığınız bir insanın kişiliği hakkında bilinçaltınız dört dakika içinde analizini yapar. bazı insanlar için “ilk görüşte gözüm tutmadı” demenizin sebebi aslında budur. buna benzer şekilde uygun teknikler kullanarak insanların bilinçaltına özel mesajlar gönderip o ilk dört dakika içinde sizi “daha akıllı” , “daha güvenilir” , “etkileyici” veya “ikna edici” olarak algılatmak da mümkündür. reklamlarda da benzer teknikler kullanılarak insanların normalde hiç ilgilenmediği ve ihtiyacı olmayan ürün ve hizmetleri satın aldırmak olasıdır. bildiğimiz bazı ürünler bu algı yönetimi tekniklerini reklam videoları ve görsellerinde çok etkili kullanarak normalde ulaşamayacakları satış rakamlarına ulaşıyorlar. benzer şekillerde siyasetçilerinde bazı “algı stabilizasyonu” teknikleri kullanarak seçmeni bilinçaltı olarak etkilemeleri ve konuşmalarıyla, imajlarını onların bilinçaltına “güvenilir lider” , “güçlü devlet adamı” şeklinde göndermeleri mümkündür.

    donald trump ekibinde bulunan ve amerikan seçimlerdeki çalışmalarını yakından takip ettiğim algı yönetimi stratejileri uzmanı corey lewandowski’nin uyguladığı algı teknikleri bunun en iyi örneğidir ve corey lewandowski eğer trump’ın ekibinde olmasaydı ben açıkçası seçilebileceğini düşünmüyorum. tabi siyasi algı yönetimi kapsamıda yapılan çalışmalara türkiye’deki siyasetçiler veya siyasi kariyer yapmak isteyenlerden hala yeterince ilgi yok ancak ilgi duymaları halinde türkiye’de çok başarılı çalışmalar yapılabilir. umarım hiçbir işe yaramayan ve kendilerine zarar veren eski model propaganda uygulamalarına yüz binlerce lira dökmekten bir gün gelir sonunda uyanırlar ve çağa ayak uydururlar. bu sözüm her siyasi partimiz için geçerli.

    kısacası bilinçaltı zihnin insan kararları üzerindeki etkisi çok büyüktür ve bu anahtarı ele geçirecek olanlar müthiş bir anahtara sahip olacaklardır. bu konudaki bilimsel çalışmaları takip etmeye devam ediyorum ve gelişmeler konusunda sizleri bilgilendirmeye devam edeceğim.
  • bir bakıma beyin cerrahisidir.
  • kimse kendini kötü hissetmek istemez ve her insan kendisini iyi hissetmenin yollarını arar. bugün sizlerle kendinizi kötü hissettiğinizde bu durumunuzdan kurtulmanıza yardımcı olacak bazı algı yönetimi zihinsel tekniklerini paylaşmak istiyorum.

    1) kendinizi sakın etiketlemeyin çünkü bu kendinize zarar vermektir. yaptığınız tek şeye bakarak kendinize etiketler koymaktan kaçınmanız gerekir. örneğin bir şeyi becerememeniz “beceriksiz” olduğunuzu veya bir konuda yanlış karar vermeniz “akılsız” olduğunuzu göstermez. hayatınız düşünce, duygu ve eylemlerden oluşan bir nehirdir ve sadece tek bir olaya dayanarak kendinize olumsuz etiketler yapıştırmanız size zarar verir. şaka bile olsa “ben aptalım” veya “ben başarısızım” gibi kelimelerin ağzınızdan çıkmasına izin vermeyin çünkü bilinçaltınız şakadan anlamaz ve bunları gerçek sanabilir.

    2) hayattaki başarılarınız tatmin sağlayabilir ancak mutluluk getirmez. aynı şekilde başkaları tarafından sürekli övülmekte size mutluluk getirmez hatta tehlikeli bir alışkanlığa dönüşebilir. eğer yaptığınız şeylerin sürekli başkaları tarafından onaylanmasına kendinizi alıştırırsanız en ufak bir eleştiride çökersiniz ve sizi eleştirenler sizi yönlendirmeye başlarlar. böylece size duygusal şantaj yapılmasına da zemin hazırlarsınız. başkalarının övgülerine de, eleştirilerine de kulak asmayın. sizi mutlu eden ve doğru bulduğunuz şeyler neyse onu yapın.

    3) her şeyi siyah-beyaz veya doğru-yanlış gibi kesin çizgilerle görmeyin. hayat karmaşık ve rengarenktir. sürekli mükemmeli arar veya “olması gereken sadece budur” gibi düşüncelerle kendinizi kısıtlarsanız en ufak bir olayda kendinizi “başarısız” görüp üzüntü girdabına sokarsınız. çay içmek için çay bardağı yoksa su bardağıyla da içilebilir. ayrıntılara takılmayın ve keyifle çayınızı içmeye odaklanın.

    4) moralinizi bozan düşüncelerin çoğu mantıksız düşüncelerdir ancak kafanızın içinde dolaşan düşüncelerin mantıksızlığını o anda anlayamazsınız. bunu yapmanın en güzel yolu kafanızdan geçen olumsuz düşünceleri bir kâğıda yazmak ve daha sonra sakin şekilde bunları okumaktır. o zaman bu düşüncelerin birçoğunun ne kadar mantıksız ve aslında kafanızı takmamanız gereken ufak şeyler olduğunu göreceksiniz.

    5) hepimizin iki tane kulağı vardır. birisi size “senin iki tane kulağın var” dediği zaman bu sözün sizi olumsuz etkilemesi imkansızdır çünkü var olan ve herkeste olan bir şeyi söylüyordur. aynı şekilde hepimiz mükemmel olmayan ve hataları olan varlıklarız bu sebeple birisi size “sen hatalar yapıyorsun ve mükemmel değilsin” dediği zaman da bu eleştirinin sizi etkilememesi gerekir. unutmayın hiç kimse mükemmel değildir ve herkes sıklıkla hata yapar. mükemmellik peşinde koşmak bir hayaldir çünkü öyle bir şey yoktur.

    6) bütün ruh halleriniz düşünceleriniz tarafından oluşturulur. üzüntülü olduğunuz zaman duygusallaşırsınız ve olumsuz düşüncelerin etkisi altına girersiniz. duygusallaşmanız da aklınızı gölgeler ve sizi üzen olumsuz düşüncelerin mantıksızlığını anlayamazsınız.

    7) üzüntülü olduğunuz zaman beyniniz sadece olumsuz şeyleri görmeye odaklanır çünkü duygularınız gözünüzü kapatır. kendinizi zorlayarak olumlu şeyleri de görmeye çalışın çünkü hiçbir olay veya durum tamamen olumsuzluktan oluşmaz.

    8) zihin okuma veya kehanette bulunma gibi şeylerden kaçının. örneğin ağzınızdan kaçan bir söz yüzünden “herkese rezil oldum artık herkes beni aptal sanacak” gibi bir cümle tamamen mantıksızdır. öncelikle karşınızdaki insanların zihinlerini okuyamazsınız ve onların hakkınızda ne düşündüğünü de bilemezsiniz. aynı şekilde gelecekte size nasıl davranacaklarını da bilemezsiniz. kısacası bunlar tamamen zihninizde oluşturduğunuz sanal görüntülerdir.

    9) üzüntülü bir ruh haline girmeye başladığınızı hissettiğiniz anda kendinizi hemen yakalayın ve şu soruyu sorun “şu anda hangi düşünceleri düşünüyorum ve bu düşünceler neden beni olumsuz etkiliyor ?” sonra da ikinci soruyu sorun “bu düşüncelerimin doğru olduğuna yüzde yüz emin miyim , kanıtlarım ne ?”. eğer bu soruları doğru şekilde sorarsanız sizi üzen düşüncelerin tamamına yakının hayali ve gerçeğe dayanmadığını göreceksiniz.

    10) kendinizi kötü hissetmenize sebep olan düşüncelerin tamamı dışınızdaki olayların sonucu değil sizin kendi zihninizde o olaylar hakkında kurduğunuz büyük kısmı somut kanıtlara dayanmayan olumsuz hayallerdir. eğer beyninize bu hayalleri analiz etmek için imkan tanırsanız bu olumsuz düşüncelerin kısa zamanda ortadan kalktığını görecek ve kendinizi daha iyi hissetmeye başlayacaksınız.

    kısacası, bir insanın kendisini iyi veya kötü hissetmesi zihninin içindeki düşüncelere bağlıdır. bu düşünceleri ne kadar etkin şekilde kontrol edebilirseniz ve duygularınızın sizi etkilemesini engelleyebilirseniz kendinizi o kadar iyi hissedecek ve daha mutlu bir hayata sahip olacaksınız.
  • hayat mücadeledir ve bu mücadelede başarılı olmanın şartı zihninizin güçlü olmasıdır. bugün sizlerle her tür mücadelede size yardımcı olacak güçlü bir zihne sahip olmanız için gereken algı yönetimi çalışmaları konusunda bilgi vereceğim.

    1) korku zihninizi zehirler ve etraftakileri anlamanızı sağlayacak huzurlu bir kafa yapısından sizi uzak tutar. insanlar korkuları yüzünden sürekli koştururlar ve kendilerine hedefler koyarlar, ancak bu hedeflere ulaşsalar bile mutsuzdurlar. iyi bir işe girmek ister, çok para kazanmak ister, evlenmek ister, evi arabası olmasını ister. sürekli bu hedefler doğrultusunda koşturur ancak bu hedeflere ulaşsa bile mutlu olamaz. mutlu olmak için zihninizi hedeflerinize değil bu hedeflere giden yola odaklamanız gerekir.

    2) “ben yapamam” veya “kesinlikle hayalimi gerçekleştiremem” türünden koyduğunuz kısıtlamalar geçmiş tecrübelerinizi yanlış yorumlayarak kendi kendinize koyduğunuz kısıtlamalardır. bir otomobile binip kontak anahtarını bir kere çevirdikten sonra otomobil hareket etmeyince “bu otomobil kesinlikle çalışmaz” diyerek yepyeni otomobili çürümeye terk eden insanın yaptığına benzer şekilde siz de zihninize neyi yapıp yapamayacağınıza dair kısıtlamalar koyarsanız. kısıtlamaların tamamen kendinizden kaynaklandığını bilin.

    3) sürekli hızlı bir şekilde yaşamak zihninizin şimdiki anı doğru algılamasını engeller. “eğer bunu yapamazsam veya olaylar istediğim gibi gelişmezse ne olur ?” soruları mantıksız ve henüz yaşanmamış bir gelecek hayalinin zihninize baskı yapmasına sebep olacak sorulardır. zihninizin geçmiş ve gelecek tarafından etkilenmesine izin vermeyerek içinde bulunduğunuz ana odaklanın.

    4) hayatta her şeyi açıklamaya ve her şeyi analiz etmeye uğraşmayın. hayatın kendisi büyük bir gizemdir ve “ben her şeyi çözdüm” bakışı sadece sıkıntı üretir. yaşam içinde esprili bir bakış açısına sahip olmak ve özellikle kendinize gülerek bakabilmek son derece büyük bir güçtür. her şeyi çok ciddiye alan ve en ufak hatasında kendisini acımasızca eleştiren insanlar kaynar suya atılmış buz kalıbı gibi yavaş yavaş erirler.

    5) değişim hayatın kuralıdır. hiçbir şey olduğu gibi aynı kalmaz, her an değişir ancak bu değişimi bazen fark edemezsiniz. en değişmez görünen şeylerin bile kendileri değişmese onlar hakkında yapılan yorumlar değişir. bu sebeple hiçbir şeye sanki sonsuza kadar aynı şekilde devam edeceklermiş gibi sıkı sıkı sarılmanın anlamı yoktur.

    6) etrafınızdaki herkes size bol bol nasihat verir ve sizin için neyin iyi olduğunu anlatıp durur. bunun sebebi kendi cevaplarınızı bulmanızdan korkmalarıdır ve sizin için hazırladıkları cevaplara inanmanızı isterler. herkesi dinleyin ama hayatınızdaki cevaplarınızı kendiniz bulun.

    7) tüm düşünce ve sözlerden daha önemli olan eylemlerdir ve eylemler her zaman şu anki zamanda gerçekleşirler. zihniniz sizi sürekli geçmişte veya gelecekte yaşatmaya çalışarak eyleme geçmenizi engeller. çok susamış bir insanın masanın üzerinde bir bardak buz gibi limonata bulduğunu düşünün. zihni ona bu limonatanın nereden geldiğini (geçmiş) veya eğer içerse neler olacağını (gelecek) düşündürerek limonata bardağını masadan kaldırıp içmesini engeller. birçok insanın hayatta eyleme geçememesinin esas sebebi budur. kendi zihninizin sizi kandırmasına izin vermeyin.

    8) mutluluğun sırrı “daha fazla” edinmek değildir. mutluluğun sırrı “daha az” olandan keyif alabilmeyi zihninize öğretmektir.

    9) duygularınız hava durumu gibidir. hava bazen yağışlı bazen de güneşli olur. ruh haliniz bazen korkularla, üzüntü ve öfkeyle dolu olabilir. burada yapılması gereken duyguları engellemeye çalışmak değil o duyguları yararlı eylemler üretmek için kullanmaktır. güneş ışıklarından şikayet etmek yerine güneş enerjisi panelleri takıp ondan elektrik elde etmeniz lazımdır.

    10) korku ve üzüntü eyleme geçmenizi engellerken öfke sizi eyleme yöneltir. korku ve üzüntü duygularınızı öfke duygusuna dönüştürüp bunu da eyleme yönlendirebilirsiniz. olumsuz olaylardan korkmak veya üzülmek hiçbir işe yaramaz yapmanız gereken bu duygularınızı öfkeye dönüştürüp bu olayların üstesinden gelecek eylemlere girişmektir.

    eylem her zaman çok önemlidir çünkü hayatta değerli olan bildiğiniz şeyler değil yaptığınız şeylerdir.
  • bugün, başka insanları etkileyip onları ikna edebilmeniz için kullanabileceğiniz bazı algı yönetimi tekniklerini sizlerle paylaşacağım.

    1) bir şey isterken mutlaka nedenini belirtin. bu neden anlamsız ve saçma bile olsa insanlar sebebi belirtilen istekleri kabul etmeye yatkındırlar. örneğin “100 tl borç verir misin ?” cümlesi yerine “telefon faturamı ödeyebilmem için bana 100 tl borç verir misin ?” cümlesi daha etkili olacaktır.

    2) eğer bir şey satıyorsanız önce pahalı ürünü veya hizmeti gösterin sonra satmak istediğiniz ürünü veya hizmeti sunun. beyinleri otomatik olarak kıyaslama yapacak ve esas satmak istediğiniz ürün pahalı bile olsa onu olduğundan daha ucuz görmelerini sağlayacaktır. bu teknik pek çok alanda kullanılır.

    3) insanlar altta kalmak istemezler. bir şeyler isteyeceğiniz insana önce ufak bir hediye verin. çünkü insan beyni kendisine “karşılıksız” bir şey verildiği zaman otomatik olarak “altta kalmamam lazım” moduna geçer ve hediyenin ne kadar değersiz olduğuna aldırmaz. kaz istiyorsanız tavuğu esirgemeyin hatta civciv bile verseniz karşı tarafı etkileyebilirsiniz.

    4) bir şey isteyecekseniz önce kesinlikle ret cevabı alacağınızı bildiğiniz çok büyük bir şey isteyin. ret cevabını aldıktan sonra biraz daha küçük bir şey isteyin. eğer buna da ret cevabı alırsanız biraz daha küçültün. karşınızdaki kişi her “hayır” dediğinde kendisini biraz daha kötü hissedecek ve kendisini iyi hissetmek için “evet” deme fırsatı arayacaktır. yani birinden küçük bir kedi almak istiyorsanız önce ondan koca bir fil isteyin.

    5) insanlar bir konuda herkesin önünde söz verdikleri ve bunu yazılı olarak yaptıkları zaman o konudaki sözlerini yerine getirmeleri daha olasıdır. çünkü her insan “tutarlı” gözükmek ister. bu sebeple birisinden söz alırken başka insanların yanında yapmasını hatta olabiliyorsa sosyal medya üzerinden yazılı olarak ilan etmesini sağlayın. bunlar sözünden caymaması ihtimalini kuvvetlendirecek ve üstünde psikolojik baskı oluşturacaktır.

    6) sürü psikolojisi insanların kolaylarına gelir. istediğiniz şeyi insanların çoğunluğunun zaten yaptığı bir şeymiş gibi sunmaya özen gösterin. “herkes bunu yapıyor” cümlesi etkili bir cümledir. moda veya popüler müzik gibi kavramlar tamamen sürü psikolojisine dayalıdır.

    7) benzer benzeri sever. insanlar aynı geçmişe sahip veya düşünceleri, huyları kendilerine benzeyen başka insanları daha sempatik bulurlar ve onların isteklerini çoğu zaman severek yerine getirmeye çalışırlar. bu sebeple birisinden bir şey istemeden önce ortak ve benzer noktalarınızı göz önüne çıkarın. örneğin bir şeyler isteyeceğiniz insanla aynı üniversite veya liseden mezunsanız isteğinizi sormadan önce biraz okul günlerinizden muhabbet edin. karşınızdaki kişi ister istemez size ısınacaktır.

    8) her insan otoriteye itaat etmeye ve onların sözlerine önem vermeye alıştırılır. örneğin siz çok iyi yemek yapıyor olsanız bile isminin önünde doktor, profesör veya hakim yazan birisinin “yemek yapmak” üzerine söylediği sözler diğer insanlar tarafından sizinkinden çok daha önemliymiş gibi algılanır. bu sebeple bir konuda fikir belirtirken veya insanları ikna etmeye çalışırken o konuda bir uzmanlığınız varsa önce bunu ön plana çıkarın. eğer sizin bir uzmanlığınız yoksa bu sefer o konudaki uzmanların görüşlerinden veya kitaplarından bahsedin. kısacası karşınızdakinin gözünü otoritenin ışığıyla kamaştırın.

    9) az ve nadir olan her şey insanlar tarafından daha kıymetli algılanır. çok ve her yerde bulunabilen şeylerde değersiz olarak görülür. bu sebeple insanlara tanıtmak veya satmak istediğiniz şeylerin nadir ve herkes tarafından bulunamayacak olduğunu ima eden kelimeler kullanın. örneğin bir aktara gittiniz ve yüz gram sıradan karabiber istediniz. aktarın kuracağı “hindistan’dan çok özel ve başka aktarda bulunmayan harika bir karabiber getirttim biraz pahalı ama isterseniz azıcık vereyim çünkü bu tadı başka yerde bulamazsınız” cümlesi sıradan bir karabiberi bile olduğundan farklı algılamanıza hatta tadını bile farklı hissetmenize sebep olacaktır.
  • bugün sizlerle hayatta başarıya ve mutluluğa götüren en önemli unsur olan güç kazanmanın yollarını algı yönetimi zihinsel tekniklerine göre anlatacağım.

    1) güçlü olmak hayatta en çok istediğiniz sonuçları üretmek ve bunu yaparken başka insanlara faydalı olmak demektir. başkalarına zarar veren güç gerçek güç değildir.

    2) bütün başarıların temelinde harekete geçmek yatar. sadece bilgi sahibi olmak veya bir şeylere niyetlenmek eğer harekete geçmezseniz hiçbir değer taşımaz.

    3) her şeyin anlamı ona verdiğimiz anlama göre değişir. işten çıkarılan iki kişiden bir tanesi bunu felaket olarak görürken diğeri kendisine yeni imkanlar sağlayacağı için sevinebilir. olayın kendisinden çok, ona yüklediğiniz anlam güç kazandırıcıdır. hayatınızda olanların hissettirdikleri “gerçekten” olanlar değil bunlara yüklediğiniz anlamdır. iş yerinde terfi alamayan biri “üzüntü” tepkisi verebileceği gibi kendisini daha çok geliştirmesi gerektiğini düşünerek yeni hamleler için “heyecan” tepkisi de verebilir.

    4) çözüm bulamadığınız durumların sebebi zihninizdeki kısıtlayıcı düşüncelerdir. bir konuda çıkış bulamadığınız zaman zihninize şunu sorun “eğer kesinlikle başarısız olmayacağımı bilseydim bu sorunu nasıl çözerdim ? “ bu soru zihninizdeki kısıtlayıcı önyargıları aşabilmenizi sağlayacak ve beyninizin çözüm bulmasına yol açabilecek bir sorudur.

    5) sorumluluk almak başarıya götüren yoldur. hayatınızda ne olursa olsun mutlaka sorumluğunu alın. “bu sorun benim çözmem gereken ve çözebilecek güce sahip olduğum bir sorundur” cümlesi sizi başarıya götürecek adımları atmanızı sağlar. başarısız insanlar genelde hayatlarında olan her şeyin sorumluluğunu başkalarına atar ve bu sebeple üzüntü dolu mutsuz hayatlar geçirirler.

    6) yaşadığınız her deneyimi olumlu şekilde yorumlayın. hiçbir şey yüzde yüz olumsuz değildir. her şeyin içinde yer alan olumlu tarafı bulun ve olumlu tarafı ön plana çıkartarak olayı yeniden yorumlayın. örneğin iş yerinde maaşınızın artması için ingilizce bilme zorunluluğu var ve siz bu zammı hak etmenize rağmen sırf ingilizce bilmediğiniz için bir türlü terfi alamıyorsunuz. olayı olumsuz şekilde yorumlarsanız “ne kadar adaletsiz bir şirket burası, ingilizce bilmemin işimi yapmamla ne alakası var, o terfi benim hakkımdı” gibi üzüntü ve öfke üretecek düşüncelerin içinde kaybolursunuz. ancak olayı olumlu yorumlamayı tercih ederseniz “ böyle bir şart koşmaları çok iyi oldu böylece gayret gösterip hayatımda işime yarayacak ingilizce öğrenmek için motive olacağım. o zammı hakkediyorum ve ingilizce engelini kısa zamanda halledebilirim. hemen araştırmalara başlayayım” türü bir düşünce sizi başarıya götürecektir. kendinizi alıştırırsanız her olayı sizi güçlendirecek şekilde yorumlayabilirsiniz.

    7) inanç çok kuvvetli bir başarı faktörüdür. inandığınız şeyler hayattaki yerinizi belirler. sizi geliştirip güçlendiren inançlara sarılırken, sizi zayıflatan inançları zihninizden çıkarın. örneğin elinizin her işe yatkın olduğuna inanmak güçlendiren bir inançtır. sakar ve şanssız olduğunuza inanmak da zayıflatan bir inançtır. zihninizde sadece sizi güçlendirecek inançlara yer verin.

    8) hayatta her zaman en iyisini isteyin ve bunu insanlardan talep edin. nerede yaşayacağınızdan tutun diğer insanların size davranış şekillerine kadar hep en iyisini arayın ve bunun dışındakileri kabullenmeyin. hayatın çok ilginç bir yönü kendisi için en iyisinden başka seçenek görmeyen insanların genelde en iyisine ulaşmalarıdır. hiç kimsenin sizi vasat bir hayata razı etmesine izin vermeyin.

    9) her zorluk sizi başarıya ulaştıracak ve mutlu edecek şeylerin tohumlarını içinde barındırır. olayları dikkatle inceleyin ve o minik tohumları görmeye çalışın. her zorlukla beraber mutlaka bir kolaylık olduğuna gerçekten inanın.

    10) şansım yok diye kıvranan bir insansanız şunu bilin. şans denilen şey fırsat ve hazırlığın birleşiminden oluşur. eğer hazır değilseniz önünüze fırsat çıksa da değerlendiremezsiniz. futbolda önüne kaleye yakın bir yerde top gelen oyuncu eğer o topa vurmak konusunda senelerce antrenmanla kendisini hazırlamamışsa gelen pozisyonu değerlendiremez. fırsatlara karşı gözünüzü açık tutarken bir yanda da yapmak istediğiniz her neyse o alanda kendinizi sürekli hazırlayın.

    11) başarının formülü şudur. önce ne istediğinizi kesinlikle bilmek. daha sonra o istediğiniz şeye ulaşmak için hayatınızda hangi bedeli ödeyeceğinize karar vermek. sonra da o bedeli ödemek.

    12) kendinizle konuşurken üzüntülü şekilde konuşmayın. ne kadar bezgin ve üzüntülü şekilde kendi kendinize konuşursanız o kadar çabuk depresyona girersiniz. iç konuşmalarınız her zaman canlı ve güçlendirici şekilde olsun.

    13) yapmak istemediğiniz ve sevmediğiniz hiçbir şeyde başarılı olamazsınız. olsanız bile mutsuz olursunuz. yaparken keyif aldığınız ve size oyun gibi gelen işlerde başarı şansınız çok yüksektir. neyi yapmayı seviyorsanız dikkatinizi oraya yoğunlaştırın.

    14) inandığınız her şey sizin için “olabilir” hale gelir. inanmadığınız şeylerde beynininiz tarafından “kesinlikle olamaz” olarak yorumlanır. bir konuda olumsuz ve kötümser düşünceleriniz varsa bunun en büyük sebebi inanç sisteminizde yatar. bu tür olumsuz düşüncelere hangi içsel inancınızın sebep olduğunu bulmaya çalışın. örneğin tüm çocukluğunuz boyunca aileniz size “bizler sıradan insanlarız öyle gözünü çok yükseklere dikme” telkininde bulunmuşsa ve buna dayalı bir inanç geliştirmişseniz başarı hedefinize ulaşmanız zordur çünkü zihninizin içindeki bu zayıflatıcı inanç sizi sürekli engeller. bir yerde takıldıysanız iyice düşünerek hangi zayıflatıcı inancınızın buna sebep olduğunu bulmaya çalışın.
  • algı yönetimi zihinsel tekniklerini kullanarak hayatınızda değişim üretmeniz mümkündür. bu gün size hayatınızı değiştirmek için kullanabileceğiniz bazı yöntemlerden bahsetmek istiyorum

    1) “bugünkü durumum geçmişte yaptığım seçimlerin sonucudur ve gelecekteki durumum da bugün yaptığım seçimlerin sonucu olacaktır” cümlesini dürüstçe söylemediğiniz ve hayattaki seçimlerinizin sorumluluğunu almayıp suçu sürekli dışarıya atmaya devam ettiğiniz müddetçe değişmeniz ve gelişmeniz mümkün değildir. önce geçmişte aldığınız kararların bugün sizi nasıl etkilediğini iyice düşünün. sonra gelecekte olmak istediğiniz insanın nasıl bir insan olduğuna karar verin. en sonunda da gelecekteki hedefinize ulaşmak için bugün hangi kararları almanız gerektiğini bilin. son olarak da bu kararları uygulayın.

    2) iletişim kurmayı öğrenin. çoğu insan diğer insanlarla konuşurken onları anlamak isteyerek dinlemez ve sadece verecekleri cevabı düşünerek dinlerler. karşınızdaki insanları gerçekten anlamayı başarabilirseniz bu size büyük bir güç kazandıracaktır.

    3) insanlara şu anki hallerine göre davranırsanız onları değiştiremezsiniz. insanlara onların olmaları gereken şekilde davranırsanız işte o zaman değişirler. aynı şekilde kendinize de bugünkü haliniz gibi değil ilerde olmak istediğiniz insan gibi davranın, yavaş yavaş değiştiğinizi fark edeceksiniz. örneğin bir firmada çalışıyor ama ilerde başarılı bir işadamı veya işkadını olmak istiyorsanız şu andan itibaren hayalinizdeki o başarılı insan nasıl davranırsa o şekilde davranışlar göstermeye başlayın. kendine güveniniz ve insanların size olan tavırları oldukça değişecektir.

    4) etrafınızda gördüğünüz her şey ve yaşadığınız her olay oldukları gibi görünmezler. dünyayı olduğu gibi değil olduğumuz gibi görürüz. bebekliğinizden beri beyninizi şekillendiren aileniz ve çevreniz size dünyayı belli bir şekilde görmeyi telkin etmişlerdir. siz değiştikçe dünyaya olan bakışınız da değişecektir.

    5) önce yapmak istediklerinizi etraflıca düşünün sonra eyleme geçin. eyleme geçtikten sonra bu yaptıklarınızı bir alışkanlığa dönüştürün. alışkanlık haline getirdiğiniz eylemleriniz zamanla karakterinizi de değiştirecektir. eğer karakteriniz değişirse geleceğiniz de değişmeye başlar. bu formül her yapmak veya olmak istediğiniz şey için geçerlidir.

    6) size fayda verecek bilgileri öğrenmeniz yeterli değildir. çünkü bir şeyleri bildiğiniz halde bildiklerinizin gereğini yapmıyorsanız o bilgileri hiç bilmeyen bir insandan farkınız yoktur.

    7) değişim kapınız sadece içerden açılabilir. hiç kimse, hiçbir hoca veya kitap sizi dışardan değiştiremez. değişim isteği ve başarıya yürüme hırsı içinizden gelmelidir aksi takdirde değişim kapısını sizin yerinize kimse dışarıdan açamaz.

    8) sadece değiştirebileceğiniz ve gücünüz dahilindeki şeylere enerjinizi harcayın. kendi hayatınız, aileniz, sağlığınız ve mutluluğunuza emek verin ve değiştiremeyeceğiniz, gücünüz dahilinde olmayan şeyleri değiştirmek için boşa emek vermeyin. odaklanmayan ve doğru yere yönlendirilmeyen enerji hiçbir işe yaramaz. bebeği diğer odada ağlarken kendisi televizyonda izlediği bebeklerin durumuna üzülen insanların durumuna düşmeyin.

    9) hayatınızdaki en önemli beceri “okumaktır”. okumak size açılmaz görünen kapıların açılmasını sağlayacak anahtarları verir. üniversite mezunu olduğu halde kitap okumayan bir insanın okuma yazma bilmeyen cahilden hiçbir farkı yoktur. eğer okuma yazma biliyorsanız kendinizi geliştirmemek konusunda hiçbir mazeretiniz olamaz.
  • sevgili dostlar,

    hepimiz hayatlarımızda mutlu olmak ve tatmin olmak peşinde koşarız. genelde tüm yaptıklarımızın temelinde bu yatar. mutluluk ve tatmin duygusu her duygu gibi zihinsel bir süreçtir ve doğal olarak algı yönetiminin alanına girer. bugün sizlerle hayatınızdan aldığınız tatmin duygusunu arttırabilecek bazı algı yönetimi düşünce yöntemlerini paylaşacağım.

    1) dış etkenlerin ve olayların sizi maymun gibi oynatmasına izin vermeyin. insanların çoğunluğunun hayatı dışarıdaki olaylara duygusal tepkiler vermekle geçer. bunun yerine hayata özgün bir bakışınız olsun ve ne olursa olsun duruşunuzu ve tepkilerinizi bozmayın. kötü bir olay yaşadığınızda sinirden tırnaklarınızı ısırmak veya iyi bir olay yaşadığınızda sevinçten havalara uçmak gibi duygusal tepkiler zamanla sizi yorar. insan olarak güneş nereden açarsa ona dönen ayçiçeklerinden bir farkınız olması lazımdır. bunu yapabilmenin yolu başkalarından ve dışınızdan ödül beklemekten vazgeçmektir. ne yapıyorsanız onu kendi mutluluğunuz için yapın. kimsenin size aferin demesi için bir şeyleri yapmayın ya da birileri sizi eleştiriyor diye yapmaktan keyif aldığınız şeylerden vazgeçmeyin. kısacası kendi geminizin dümeni sizin elinizde olsun ve yelkenlerinize dolan başı boş rüzgarlara değil geminizin içindeki motora güvenin.

    2) tatmin kavramı çok yanlış anlaşılan bir kavramdır. insanlar sırt üstü yatıp boş boş oturarak çok büyük tatminler yaşayamazlar ve aldıkları zevkler de kısa zamanda sıkıntıya dönüşür. insan en büyük keyfi vücudu veya zihniyle gönüllü olarak yaptığı ve onu zorlayan aktivitelerden alır. örneğin yemek yapmaktan çok hoşlanan bir aşçı en büyük keyfi bir tatil köyünde değil işinin başında kan ter içinde zor bir yemeği yapmaya çalışırken alacaktır. rakamlarla uğraşmak hoşuna giden bir muhasebeci en büyük keyfi evde dizi izlerken değil kendisini zorlayan ama sonunda başardığı bir takım karmaşık hesapları yaparken alır. insanlar keyif aldıkları ve yetenekleri olan şeyleri yaparken keyif alır ve tatmin yaşarlar.

    3) ne yapması gerektiğini bildiği halde bunu yapmaya güç yetiremeyen veya üşenen bir insan zavallı bir durumdadır. örneğin sağlıklı bir yaşam için spor yapması gerektiğini bilmesine rağmen bunu yapmayı sürekli erteleyen bir insan mutsuzluk üretecektir. hayallerine ulaşmak için üniversite sınavlarını kazanması gerektiğini bilmesine rağmen sürekli üşenen ve düzenli ders çalışmayan bir öğrencinin durumu da iç açıcı değildir. yapması gerekeni bildiği halde yapmayan insan çok acı çeker.

    4) insanların en büyük açmazı şudur. herkes yapabileceği kapasitenin üstünde olan şeyleri yapmak ister veya şartların ona izin vermeyeceği başarıların peşinden koşmayı düşünür. bu hem iyi hem de kötüdür. iyidir çünkü insanı geliştiren tam da bu itici güçlerdir. kötüdür çünkü hayal kırıklarına zemin hazırlar. burada işin sırrı dengeli olmaktadır.

    5) iş hayatında zekâsının ve yeteneklerinin yeterince kullanılmadığını düşünen insan zamanla üzüntü ve enerjisizlik durumuna girer. böyle bir insan iş yerinde hiç çalışmasa bile kendini çok yorgun hissedecektir. bunun tam tersine zekâ ve yeteneklerinin hakkıyla kullanıldığını düşünen bir insansa gün içinde ne kadar çalışırsa çalışsın mutlu ve enerjik olacaktır.

    6) bir dağcı yüzlerce metrelik bir dağa tırmanırken hedefi zirveye ulaşmak olsa da esasında tırmanışın kendisinden zevk alır. o sebeple bir dağın zirvesine ulaşır ulaşmaz hemen çıkacak yeni dağ tepeleri arayışına girer. bir yazar yazdığı kitabın çok kişi tarafından okunmasını ve büyük satış rakamlarına ulaşmasını hedeflemesine rağmen esas zevki o kitabı yazarken alır. hiçbir zaman başarı hedeflerinin kendisi size mutluluk getirmez. esas mutluluk getiren başarı zirvesine yaptığınız yolculuğun kendisidir.

    7) başarı aynen mutluluk gibi peşine koşulan bir hedef değildir. başarı çok zevk alarak yaptığınız ve basit çıkarlarınızdan daha büyük, insanlara faydalı bir şeyler yaparken ortaya çıkan yan üründür. yani başarı elma ağacının kendisi değil o ağacın verdiği meyvedir.

    8) insanların büyük kısmı hayatlarının tahmin edilemez olması ve her gün yaşadıkları tedirginliklerden kaçmak için televizyona sığınırlar. televizyon dizi ve filmlerindeki olaylar öngörülebilir ve senaryo dahilinde önünüze sunularak izleyiciye belli duygu ve deneyimleri yaşayabilmesini sağlar. bu sanal duygu ve deneyimler insanları sahte deneyimlere alıştırır. insanlar kendileri spor yapmak yerine spor yapanların maçlarını izler. kendileri müzik yapmak yerine müzisyenleri dinler veya tiyatro oynamak yerine başkalarının oyunlarını izler. izleyici hep pasiftir. hayatları tüm hayatını bilardo salonunda geçirdiği halde bir kere bile topa vurmayan bir izleyicinin hayatına benzer. hayattan tatmin almak istiyorsanız başka insanların deneyimlerini izlemek yerine o deneyimleri bizzat kendiniz yaşamaya çalışın.
  • gönül kültür ve medeniyet dergisi'nin kasım 2017 sayısında yayınlanan daitoryu röportajı. algı yönetimi üstüne temel de olsa size ilginç gelebilecek bilgiler verdim.

    algı yönetimi ve manipülasyon nedir ?

    insanlar hayatları boyunca her an çeşitli kararlar alırlar ve aslında yaşamlarımız aldığımız kararların toplamıdır diyebiliriz. insanların büyük bir kısmı hatta ezici çoğunluğu kararlarını duygularıyla alırlar ama çoğu insan da bunun tam tersini söyler ve kararlarını alırken akıllarını kullandıklarını iddia ederler. hangi bakkaldan alışveriş edeceğimizi bile duygularımız belirler. örneğin fiyatları ucuz bile olsa suratsız ve bizi önemsiz hissettiren bir esnaftan mal almak yerine fiyatları ondan daha pahalı olmasına rağmen bize saygılı bir güler yüzle yaklaşan esnafa gideriz; çünkü egomuz bizi her zaman kendini daha iyi hissettiği yere yöneltir. duyguları yöneten kuvvetse algılarımızdır. örneğin koyu bir futbol taraftarıyız diyelim ve yolun hemen karşısından, tuttuğumuz takımın formasını giyen hiç tanımadığımız birisi geliyor. beynimiz bu kişinin üzerindeki takım formasına yüklediğimiz anlama göre karşıdaki kişiyi sınıflandırır ve beyin kendimize benzeyen her şeyi bize sempatik gösterir. tam o anda duygularımız tetiklenerek o hiç tanımadığımız kişiye sempati göstermeye başlar hatta yanından geçerken hafifçe gülümseriz bile.

    algı yönetimini şu şekilde tanımlayabiliriz: algıları kontrol eden duyguları, duyguları kontrol eden kararları ve kararları kontrol eden insanları yönetir. kısacası algı yönetimi aslında bir insan yönetimi bilimidir. manipülasyonsa algı yönetimi şemsiyesi altındaki tekniklerden bir tanesidir. buna örnek vermemiz gerekirse tüm çıkışlarını ve patikalarını bizim dizayn ettiğimiz bir labirente bıraktığımız deney faresinin, o labirentin içinde kendi özgür iradesiyle gezmesine benzer diyebiliriz. algı yönetimi ve manipülasyonun gücü, görünmez olmasından kaynaklanır. ancak bunların hepsi de birer araçtır ve kendi içinde kötü unsurlar değildir. nasıl ki bazı kitaplar vardır insanları aydınlığa çıkarır, bazı kitaplar vardır insanları felakete sürükler ve burada kitap denen kavram suçlanmaz; çünkü suçlu yazarının kötü niyetidir. algı yönetimi de aynen böyledir. bir gemiyi delip onu fakirlerin elinden almak isteyen zalimleri başka bir yere yönlendirmek de algı yönetimidir. aynı şekilde kendisine başka insanlara aktarması için söylenen doğru sözleri değiştirerek insanları yanlışa sürüklemek de algı yönetimidir. her şeyde olduğu gibi belirleyici olan niyettir.

    algı yönetimiyle ne hedeflenmektedir? kimler yapmaktadır?

    algı yönetiminin hedefleri tamamen onu uygulayan kişinin hedeflerine yöneliktir. algı yönetiminin temelde 8 psikolojik prensibi vardır ve bunların kombinasyonları kullanılarak insanlarda duygusal etkiler üretilmeye çalışılır. ancak hedefi belirleyen, tamamen bunu yapan kişilerdir. örneğin insanlara normalde ihtiyaçları olmayan ürün ve hizmetleri üstelik onları türlü borçlara sokarak tüketmeye zorlayan kampanyalarda da algı yönetimi kullanılabileceği gibi, tam tersine insanları başka insanların haklarına saygılı olmaya ve kanaatkâr bir hayat sürmenin erdemlerine yönelik bir şekilde mesajlar içeren algı yönetimi uygulamaları da yapılabilir. ancak temel olarak algı yönetiminin çekirdeğini görünmezlik ve insanların karar verme süreçlerinin yönlendirilmesi oluşturur. bir tane örnek vermem gerekirse algı yönetiminde sıkça kullanılan otorite prensibinden bahsedebiliriz. insanlar çocukluklarından itibaren otoriteye sahip kişilere sorgulamadan itaat etmeye alıştırılırlar. bu sebeple otorite kabul edilen insanların görüşleri genelde pek sorgulanmadan “doğru” olarak kabul edilir; hatta bu insanın otorite alanı dışındaki alanlarda da aynı şekilde hep “doğruyu” söylediği vehmi oldukça etkilidir. örneğin bir jeoloji profesörü depremle alakalı bir konuda “otorite” sıfatını kullanarak görüş bildirir ki bu doğrudur. çünkü bu insan yıllarını bu konuda araştırmalar ve okumalar yapmaya vermiş ve diğer insanlardan çok daha fazla bilgi birikimine sahip olmuştur. ancak aynı profesör uzmanlık alanı olmayan bir konuda örneğin “yemek yapma” konusunda da fikir belirttiği zaman insanlar garip bir şekilde ve otomatik olarak o konuda da en iyi ve doğru bilgiyi söylediği zannında kapılırlar. işte algı yönetimi bu zihinsel yanılsama durumunu kullanarak son derece saçma bir mesajı bile profesör, doktor veya yazar gibi farklı otorite figürlerine aynı anda söylettirerek kitlelere o mesajı kabul ettirebilir. günümüzde algı yönetiminin etkinliğinin sebeplerinden bir tanesi de iletişim kanallarının çoğalması ve insanlara sanki çok özgür bir iletişim ortamındalarmış gibi bir imaj verilmesinde yatar. örneğin tek bir gazetenin atacağı saçma bir manşet düşünelim. diyelim ki “uzaylılar dün ankara’ya indi” türünden bir manşet pek inandırıcı olmayacaktır. ancak bu saçma haber aynı anda en büyük gazete ve televizyonlar tarafından verilir ve hepsi de “konunun uzmanı” olarak tanıtılan insanlar bunu doğrularsa insanlar tek bir ispatlayıcı resim görmeden bile bu habere inanırlar. çünkü akılları bu kadar çok bilgi kanalının aynı anda aynı şeyi söylüyor olabileceğini düşünemez. algı yönetimi, birbiriyle alakası yokmuş gibi gözüken haber kaynaklarının aynı anda ama farklı kelimelerle, aynı mesajı vermelerinden gücünü alır.

    algı yönetimiyle karşı karşıya olduğumuzun ne kadar farkına varabiliyoruz?

    sadece iyi dizayn edilmemiş ve tekniğine uyularak yapılmamış bir algı yönetimi uygulaması sıradan insanlar tarafından fark edilebilir. ancak bu işin eğitimini almış bir uzman belli tekniklerin kullanılma şeklinden böyle bir operasyonu anlayabilir. boksörlerin en iyi bildiği şey ringde onları devirecek olan yumruğun, geldiğini görmedikleri yumruk olacağıdır. algı yönetimi de gücünü görünmezliğinden alır. örneğin algı yönetimindeki “çerçeveleme ve anlam kaydırma” tekniğini ele alalım. pet şişelerin çevreye ve doğaya zarar verdiğini herkes bilir, ancak siz pet şişede satılan bir ürün satıyorsanız bu ürününüzün reklamlarında sürekli orman, doğa, karlı dağlar ve deniz kıyısı görselleri kullanarak ürününüzün “doğa dostu” olduğu yönünde bir anlam kaydırması yapabilirsiniz. insan zihni birbiriyle en zıt şeyleri bile sürekli yan yana görürse o iki zıt şeyi birleştirip yeni bir anlam edindirme becerisine sahiptir. son derece doğa dostu olduğunu söyleyen bir insan bile kendisine sürekli doğa görselleriyle sunulan ürünün, doğaya zararlı naylon şişelerde satıldığını fark etmez çünkü beyni bu iki zıt sembolü tek bir sembol olarak algılar. kullanılan kelimeler de çok önemlidir; çünkü kelimeler her tür olguya verdiğimiz anlamları belirler. örneğin bir banka “benim işim seni kendime borçlandırmak ve daha sonra bu borcu faiziyle bana geri ödemeni sağlamak” gibi bir mesajla çok başarılı sonuçlar elde edemez. ancak “bizim işimiz zor zamanlarınızda size destek olmak ve daha mutlu bir hayat yaşamanız için gereken imkanları size sağlamak” derse başarılı olma ihtimali artar. her olgu o olguyu açıklamak için kullanılan kelimelere göre bir algı üretir.

    algı yönetimi yapanlar hangi teknik ve kuralları kullanıyorlar? bu süreç nasıl işlemektedir?

    algı yönetimi 8 ana psikolojik prensip ve bunların varyasyonları olan binlerce teknik içerir. esas olarak psikoloji biliminin bulguları kullanılsa da insanla alakalı her çalışma algı yönetiminin sahasına girer. insan zihni ve olayları kavrayışında boşluklar vardır ve algı yönetimi bu boşlukları kullanarak zihinlere girer. örneğin insanlar birer kıyaslama makinesidir ve tüm dünyayı nesneleri birbirine kıyaslayarak anlamaya çalışır. genelde önceki olaylar hakkındaki algısı sonraki olaylara bakışını belirler. mesela bir giyim dükkanından son derece güzel kokular geldiğini fark eden bir insan o dükkâna girdiği anda o güzel kokuların kendisine verdiği tüm “güzellik” ve “ferahlık” duygularını dükkânın içindeki ürünlere yükler. bu sebeple birçok giyim mağazası mağazalarının içine otomatik makinelere özel kokular sıkarlar. ya da televizyonda son derece sevgi dolu bir sahne gördüğünüz anda giren reklamdaki ürünü beyniniz o sevgi duygusunun ışığında algılar. bu sebeple çok seyredilen duygusal dizilerin arasında özel bir zamanlamayla konulan reklamlar son derece etkili olur.

    kandırılma, kolay yönlendirilme insanın hangi zaafları üzerinden yapılmaya çalışılıyor?

    insan kandırılmaya ve hayal kurmaya çok müsait yaratılmıştır. görmediği olaylara veya gelecekte olacağını umduğu birtakım şeylerin hayaline göre eyleme geçen tek varlık insandır. aynı şekilde insanlar hikayeler dinlemeyi ve anlatmayı da sever. kısacası hayal dünyası ve dünyayı olduğundan farklı şekilde anlamlandırmak insana özgüdür. bu sebeple aynı yoldan iyiye de kötüye de yönlendirilebilir. buna benzer şekilde insanların birçok eylemi otomatik eylemlerdir. her konu üzerinde uzun uzun düşünmeye birçoğunun isteği ve zamanı yoktur. bu sebeple önyargıları ve ilk izlenimleriyle harekete geçerler. algı yönetimi insanın bu tür zayıflıklarından ve duygusallıklarından faydalanır. örneğin çoğu insan kendisini önemli ve değerli hissetmek ister. ne kadar saçma olursa olsun kendisini önemli hissedeceği durumlardan zevk alır ve o eylemleri sürekli tekrarlar. insanlara kendilerini önemli hissettirirseniz onları yönlendirmeniz de son derece kolaydır. diyelim ki bir grup insan sürekli bir araya gelip resim yapıyor ve sonrasında da sohbet ettikten sonra ayrılıyor. bu insanların bu eylemi uzun süre sürdürme ihtimalleri çok düşüktür. ancak bu grubun içindeki birisi diğerlerine “yaptıklarının son derece kutsal ve önemli olduğunu ve her birinin sanatın değerinin farkında ‘özel’ insanlar olduğu” mesajını bıkmadan usanmadan sürekli tekrarlarsa ve bu başka insanlar tarafından da onaylanırsa o gruba girmekle kendisini değerli hisseden insanların grubu terk etmeleri çok zorlaşır. çünkü orada dış dünyadan çok daha fazla bir şekilde değer görmektedirler. bu da onların kolayca yönlendirilmelerini sağlar; çünkü gruptan çıkarılmamak için her tavizi vermeye hazırdırlar.

    algı yönetimi ve manipülasyondan korunmak için neler yapmalı, nasıl bir psikoloji ve kafa yapısına sahip olmalıyız? eleştirel ve analitik düşünme, objektif olma bu konuda nerede duruyor?

    algı yönetimine karşı korunabilmenin tek yolu bu konuda bilgi sahibi olmaktır; çünkü ne olduğunu anlayamadığınız bir şeye karşı kendinizi koruma ihtimaliniz de pek yoktur. örneğin ilk defa ateşli silahlar taşıyan beyaz sömürgecileri gören amerika yerlileri sadece ses çıkaran birtakım çubuklar ve kanlar içinde yere düşen kendi insanlarını görüyorlardı. tabanca, tüfek ve top gibi silahların hangi mantığa dayanarak çalıştığını bilmedikleri için de yüz binlercesi bazen bir avuç silahlı sömürgeciye teslim oldu. algı yönetimi de buna benzer. eleştirel düşünce tabi ki çok önemlidir ancak eleştirel düşünceye sahip insanların yönetilmesi çok zor olduğu için genelde böyle bir insanın eğitim sistemi ve kültürel baskılar arasından çıkmasına izin verilmez. insan topluluklarının ezici bir çoğunluğu ne yazık ki sadece taklit ederek yaşayan, derin düşünmeyen ve sürü psikolojisiyle hareket eden insanlardan oluşur. bu sebeple de her tür algı yönetimi ve manipülasyona çok açıktırlar. burada yapılabilecek tek şey mümkün olduğunca fazla sayıda insana ulaşarak algı yönetimi konusunda bilinçlendirmektir. şahsen gerek sosyal medya üzerinden gerek verdiğim eğitimlerle bu bilincin oluşmasına çaba sarf ediyorum. ancak yeterli desteği gördüğümü söyleyemem; çünkü şu anda birçok insan bu konunun kendi hayatları için ne kadar önemli olduğunun farkında değil. çağımız artık bir algı yönetimi çağıdır. tankların ve topların yerini, insan zihinlerine hâkim olma becerileri almıştır. bir devletin en önemli görevi de hem kendi milletinin zihinlerini olası algı yönetimi saldırılarından korumak hem de haklı davalarını başka milletlerin zihninde doğru şekilde yer etmesini sağlayacak metotları kullanabilmektir. her yazımda ve eğitimim de bir milli algı stratejisi (mas) oluşturmamız gerektiğini ve direkt olarak başkanlığa bağlı bir müsteşarlıkla bu konuda politikalar üretilerek stratejinin hayata geçirilmesi gerektiğini belirtmekteyim. bunu yapacak gücümüz ve imkanlarımız vardır. yeter ki bir an önce uyanalım ve harekete geçelim; çünkü şu anda amerika, ingiltere, rusya ve çin gibi ülkeler bu konularda ciddi çalışmalar yapmaktadırlar. bu konunun öneminin farkına varamazsak sonumuz, mutlu mesut ama kör bir şekilde yaşayan amerikan yerlilerinin karşılarında tepeden tırnağa tabancalarla, tüfeklerle ve toplarla silahlı sömürgecileri gördüğü gün yaşadıkları pişmanlığı yaşamak zorunda kalırız. geçmişte düşmana hazırlık “savaş atları” besleyerek yapılırdı; bugünse “zihin hakimiyeti bilimleri” üzerine çalışarak yapılmalıdır.
hesabın var mı? giriş yap