• hemen her çocuğun (bebekleri kast etmiyorum) başına gelmiştir, ama benim biraz da dramatik bir şekilde gelmiştir...

    sene sanırım 1988, yedi yaşındayım, ilk okul birinci sınıfın son günleri, aile memlekete gitmiş beni halama emanet etmişler, okul ilçede halamın ev de dolmuşla 25 dakikalık yakın bir köyünde buranın...

    günün kötü gideceği daha başlangıcında belliydi, öğretmene söylediğim yalan ortaya çıkmış, iyi bir fırça yemiş, anneme şikayet edileceğim korkusu içime sinmişti. gün boyu çişimi (ki o zaman biz bu eyleme çiş diyorduk) yapmayı unutmuşum ya da öyle denk gelmiş, neyse zil çalar çalmaz yalanımı ortaya çıkaran bu izbe binadan ve içindekilerden kaçıverdim, yolda kendi evime değil köye doğru yollanmam gerektiği aklıma geldi, ama o nasıl bir geliş, sanki altıma edeceğim, ilk kez o anda farketmişim fena halde çişimin geldiğini, dolmuşa kendimi zor attım, içinde üç kişi olduğumuzdan mütevellit araç o kadar yavaş ki yürüme gitsem köye ondan önce varırım...

    üzerimde başka para da kalmadığından dolmuştan da inmek istemiyorum, yolun ortasına geldiğimizde artık dayanamayacağımı hissedip oturduğum arka koltuğa iyice sinip kendimi çiş yapmanın o muazzam rahatlığına bıraktım, yeminlen şöför yüzümdeki rahatlığı görse çiş yaptığımı kesin çakardı. neyse ki, kokunun ön sıralara ulaşmasına vakit kalmadan dolmuştan dışarıya attım kendimi, 5 dakikalık yürümeden sonra eve vardım, halam kapının önünde bir şeylerle uğraşıyordu ve hemen içeriye attım kendimi, ev bizim ev olmadığından elbise değiştirme işiyle uğraşmak yerine, ekmek pişirmekle meşgul sobanın arkasına geçiverdim, kuryup pirü pak olacaktım, oldum da... 2 saate yakın dikildim orada halam, başkaları ve çocuk aklımla sevdiğim kız da dahil bir çok kişi içeriye geldi çıktı, tüm ısrarlara rağmen terketmedim mevziyi...

    aradan yıllar geçti, kimseye anlatmadım, ama şunu çok iyi biliyorum, sobanın ardından kuruyan sidiğin kokusu eve kesinkes yayılmıştır, halamın pencereleri açması kapıyı açık bırakması bundandı, ilk ısrarından sonra beni orada öylece elleşmeden bırakması da... bunu ilk düşünebildiğimde yüzüm kızarmıştı, ama hemen ardından minnet duymuştum o güzel insana... ve hala duyarım...
  • ben daha küçükken ve hatta hatta neredeyse iki kelimelik cümleler kuramazken annemin hep kulağımda çınlayan sözlerini hatırlarım.
    -evden çıkmadan neyin varsa yap tuvalete, sokaklarda tuvalete giremezsin. heryerin mikrop olur. aman haaa!!!! (bu aman haaa uyarısı da altına falan da kaçırayım deme, çizerim bak! oluyor)
    artık o kadar çok tekrarlanırdı ki bu sözcükler vallahi billahi mikrop denen şeyleri allah gibi bişey sanmaya başlamıştım. neyse günler geldi geçti, ben okula başladım. annem ve benim için kabus dolu günler başlamıştı. ben okula gitmeme derdinde, annemde bu çocuk nasıl işeyecek oralarda derdinde. her sabah tekrarlanan tembihlerle:
    -aman kızım bak işeme oralara, elini falan değersin mikrop kaparsın mazallah. (bende salağım ya elimi tuvaletin içine sokacam, hayret bişey!) neyse yine tutmaya başladık biz çişimizi. her akşam zor bela eve yetişmeler, azıcık kaçırmalar falan..(rezaletin önde gideni yani ama idare ediyorum durumu.
    birgün eve geldim, kapıyı çalıyorum çalıyorum yok cevap vermiyor kimse. altıma etmek üzereyim ama. kapıda kalmak dert değil, sokağa çıkar arkadaşlarla oynarım ama sağolsun annem sayesinde bütün hayatım işemek, tuvaletler ve mikroplar olduğu için sokak falan düşündüğüm yok. komşuya gidemiyorum, belki o kocaman mikroplar orada da vardır diye. kıvrana kıvrana dönüyorum kapı önünde.

    öyle böyle derken, bıraktım paspasın üzerine. hem de ne bırakmak. senelerin intikamını o paspastan alırcasına bırakmıştım valla. ben bitirdim işimi, annem geldi. kapının önü göl, felaket manzara ama.

    annem sessiz sakin girdi içeri, beni kucaklayıp banyoya soktu. bir güzel yıkadı. o korkunç manzara sonrasında ise bir daha hiç okulda işeme, mikrop kaparsın falan demedi.

    demek ki keramet bizim kapı önündeymiş de ben farkedememişim.
  • lise 2'deydik sanırım. doğum günüm o gün, kız kıza okulu asalım anadolu kavağı'na gidelim dedik. lise hayatımız boyunca zaten ya okuldan kaçar yada okul çıkışı kavak'ın yolunu tutardık. dünyadan kaçış yeri sanki. denizi ve ormanı bir arada bulabilceğiniz sessiz sakin bir semt. meydandan alınır biralar sahile yürünür. sonrası zevk anları işte. biz de o gün her zamanki gibi yaptık. nevaleleri topladık sahile gittik. içiyoruz, ota boka gülüyoruz falan. sahil de iyi güzel ama tuvalet yok. e biz de kızız, kesinlikle tuvalete ihtiyacımız var. içilen biraların sayısı arttıkça gülme krizleri de arttı. gülme krizi çişi tetikliyor, bira çişi tetikliyor. sidik torbaları patlamak üzere artık. selen'i yerinden kaldırmaya çalışıyoruz. kalkmıyor anacıım kız. kalkarsam işerim diyor. e o kalkmazsa da biz işicez. zincirleme devam edicek olay. en son ikna ettik tam kalkmıştı ki arkadaşlardan biri birşeyler dedi ve herkes yine krize girdi. selen nasıl gülüyor ama görmelisiniz, eğiliyor bükülüyor çişini tutmaya çalışıyor. işedi işeyecek derken selen'in suratında o rahatlama ifadesi görüldü. converselerinde de beliren ıslaklık herşeyin kanıtı gibiydi. artık herşey için çok geç. neyse ki başka fire vermedik zira selen'in o haline bakıp ne kadar güldüğümüzü hatırlayamıyorum bile. işin bundan sonrası daha da garip. selen'in çoraplar ve ayakkabı sidik oldu. aramızdaki sıska bacak selin'in bacakları kalın görünsün diye 6 kat çorap giydiği anlaşıldı. 6 kat ne yaa.* selin bacaklarının ince görünmesini göze alarak 2 kat çorabı çıkardı selen'e verdi. bütün bu değişim işlemi ise kayalıklarda gerçekleşti. etrafta kimsenin olmaması ve kayalıkların yoldan görünmemesi büyük şans. ayakkabılar da denizde temizlendi ve bütün kanıtlar yok edildi, hatıralar hariç..
  • rüyada klozete oturulup hacetin giderilmesi ve akabinde bi sıcaklığın bacaklarınıza doğru süzüldüğünün hissedilmesi şeklinde vuku bulan olay.annenizden çekiniyorsanız bişey söylemeden yatağın kuru kalmış köşesinde kıvrılıp uyumaya devam edersiniz.sonrada kalır çarşaf öyle sarı sarı
  • masum bir yalanla bunun utancından sıyrılabilirsiniz.

    lise 1'deydim ve henüz altına işememiş bir ergen olarak, çişimi 3 gün tutabileceğimi düşünüyordum. sabah okula gitmiş, arkadaşlarımın okuldan kaçıp counter strike oynama teklifine hayır diyememiştim. o zamanlar bakırköy istanbul caddesinde, balıkçıların olduğu sokakta bulunan internet kafeyi tercih ediyorduk, bedava çay ve patlamış mısır ikram ettiği için.

    imamın abdest suyundan bozma çayları içip patlamış mısırları mideye indirirken 3 saatten fazla bir süreyi çoktan arkamızda bırakmıştık. oyun inanılmaz heyecanlı geçiyordu, bir biz bir diğer grup öne geçiyordu. ben ise okula gittiğimde gelen çişimi yapmayıp sınıfa girmiş, counter strike heyecanıyla bu saate kadar işememiştim. çişim sanki vücudumdan normal yollarla çıkamayacağını anlamış farklı yollar deniyordu, ağzımdan çıkmak, gözeneklerden fışkırmak gibi.

    sonunda çişimi yapmaya karar verdim, beni izleyen arkadaşıma ben gelene kadar oyunu oynamasını söyledim ve tuvalete gittim. tuvalete girdiğimde bacaklarım bambi gibi titriyor, gözlerim kararıyordu. pantolonumun düğmesini açmadan, fermuarı indirip o boşluktan işimi görebileceğimi düşünmüştüm. ancak fazla heyecanlanmam ve titremem yüzümden, maalesef aleti yerinden çıkaramadan işemeye başladım. bir an ateş bastı, çiş ise bacaklarımdan aşağıya sıcak sıcak inmeye başladı. ama o an ne yapacağımı düşünme vakti değil rahatlama vaktiydi, ben de öyle yaptım. ancak işeme faslı bittikten sonra manzara hiç hoş değildi. önü tamamen ıslanmış ve dumanlar yükselen bir pantolon, ıslak çoraplar ve ayakkabılarla, bir liseli için 3 senelik taşak malzemesiydim.

    aklıma gelen fikri hemen uygulamaya koyuldum.önce alafranga tuvaletin taharet musluğunun demirini yukarıya doğru büktüm. musluğu açtım, üzerimdeki gömleğe de biraz su sıçramasına izin verdim ve tuvaletin kapısını tekmeleye tekmeleye açtım. sonra kafe sahibine bağıra çağıra durumu anlattım. ben tuvalete işemeye girdiğimde su birden tazyikle üzerime boşalmıştı ve ben de sırıksıklam olmuştum. kafe sahibi pek inanmasa da sanırım arkadaşlarımı inandırmayı başarmıştım. birkaç kötü espriden sonra kafeden kalkıp, o zamanlar yakın arkadaşımın olan selim'in evine gidip altıma onun eşofmanlarından birini giyip eve gittim.

    hala çişimi neden o kadar tuttuğumu sorarım kendime. ayrıca bulduğum fikrin sağlıklı bir lise hayatı geçirmeme yaptığı katkı için şükrederim. ve hala saatlerce çişimi tutup, düğmeyi çözmeden fermuardan işerim.
  • hamilelikte bol bol deneyimlenen hede
    sidikli kontes stayla
  • ortaokuldaydım o zamanlar,ailecek akrabalardan birisine ev oturmasına gitmiştik.evleri müstakil iki katlı bir ev.hava da iyi olduğu için hep beraber dışarıda oturuyoruz.içilen meşrubatlardan sonra doğal olarak sıkıştım.yalnız tuvalet evin içerisinde,hemen girişte var bi tane,bi tane de üst katta var.hal böyle olunca kendi başıma öylece kalkıp gidemiyorum ayıp olur diye.kimseye de söyleyemiyorum.en sonunda akrabamızın oğluna kaş göz işareti yapıp kenara çektim.durum böyleyken böyle.bu it de "git lan işe,tuvalet içeride yap gel" dedi.sanki gel beraber yapalım diyoruz dürzüye.ayıp olur diyoruz,geçir beni diyoruz.
    artık epey sıkıştım,tutmakta zorlanıyorum.mecbur gittim,evin kapısını açıp hemen sağ tarafımdaki helaya yöneldim,zorlukla kapısını açtım.zorlukla diyorum,çünkü kapı yaylı.bildiğin iki adet burgulu yay var,artık iyi örtünsün diye mi düşündüler bilemiyorum.doğal olarak kapı açılırken zorlanıyor insan,kapanırken de hızlı kapanıyo bu siktiimin teknolji harikası.kaldı ki ortaokula giden çelimsiz çocuksun,iyice zorlandım kapıyı açarken.
    içerisi de göt kadar yer,ben çocuk halimle zor sığıyorum,bir yetişkin nasıl görecek işini orada,alaturka tuvalet,insan sıçtıktan onra götünü duvara dayayıp kalkabilir ancak.ben de hemen kapıyı açıp eşofmanımı indirip keyifli keyifli işemeye başladım.aradan 5 saniye geçmemiştir,arkadan gelen bi darbeyle öne doğru atıldım.lan n'oluyo amk diyorum,neye uğradığımı şaşırdım.başta akrabamızın oğlu eşek şakası yapıyor sandım,dedim bu arkadan uçan tekmeyi yapıştırdı.meğer kapıymış amk.eşikte durduğum için kapanırken o darbeyle beni de karşı duvara yapıştırdı.tabii direksiyon hakimiyetini de bıraktık,ellerimle duvara tutunuyorum,bizim bamyayı bırakmışım.ama hala işemeye devam ediyorum amk,duvara tutunmuşum,45 derecelik açıyla domalmış bi şekilde.tutamadım amk,bi yerden sonra tutmaya da çalışmadım saldım gitti.bari tazyik gevşesin.tazyik gevşeyince dikelip normal olarak işimi görmeye devam ettim.
    5 dakika öncesine kadar bi sorunum vardı,şimdi daha büyük bir sorunum var;nasıl dönecem oturanların arasına?
    mecbur eve birisi girene dek bekledim.akrabamızın büyük kızı girdi eve,tuvaletin kapısından sadece kafamı çıkarıp kardeşini çağırmasını rica ettim,normal olarak yuhaf tuhaf baktı kardeşimle tuvalette ne işi olabilir ki der gibi,sonra "git kendin çağır" deyip içeri doğru gitti.nasıl çağırayım amk,şili haritasını çizmişiz eşofmana boydan boya.neyse yalvar yakar ikna ettim,gitti çağırdı sağolsun.
    akrabamızın oğlu geldi,anlattım durumu.bi pantolon veya eşofman ayarlamasını söyledim.it gülmekten konuşamıyor.banyoya girdim,belimden aşağısına da si tuttum.sonra poşete sidikli eşofmanı koydum,akrabanın oğlunun verdiği eşofmanı giyip çıktım.kendisine bu olaydan kimseye bahsetmemesini söyledim.
    poşeti pencereden dışarı salladım,bi ara arkadan dolaşıp atarım diye.oturanların arasına geri döndüğümde ev sahibi bi kapıdan bahsediyordu " o kapıyı da değiştirmek lazım,geçen bana da çarptı" diyordu.
    anlatmış ibne.
  • bir gün daha çok ufakken kardeşimle eve gidiyorduk ama nasıl çişim var anlatamam. bir de etrafa zarar vermemek, kirletmemek zihnime öyle bir kazınmış ki benim için tek seçenek eve yetişmek. tabii sidik torbası bu, şişince durdurmuyor. eve varamadan sıcak sıcak aktı bacaklarımdan. rahatlamıştım ama şimdi evdekilerden azar işitme kısmı vardı. ne yapmalıyım derken yanımdaki masum kardeşimi gözüme kestirdim. suç ortağım olmalıydı ki azar payını bölüşüp yarıya indirebileyim. "olm bak çok güzel oluyor. çok rahatlıyorsun, sıcak sıcak çok güzel" diye diye masumun kanına girdim ve onu da altına işettim. hain bir abi olarak operasyonu başarıyla tamamlamıştım. sonra ıslak pantolonların vermiş olduğu rahatsızlıktan dolayı ayda yürüyen astronotlar gibi bacaklarımızı aça aça eve ulaştık. ne de olsa ev ahalisine göstermemiz gereken bir sürprizimiz vardı...
  • ilk okul zamanları çok sevdiğimiz bir oyunumuz vardı. uğur böceği yarıştırmak. kısaca anlatayım. bizim evin dış cephesinin boyası biraz saçmaydı. sanki içinde küçük çakıllar varmış gibiydi. bu yüzden düz değildi yüzey yani. biz de mahallenin çocukları olarak dehşet bir yaratıcılık örneği göstererek uğur böceklerini bu duvarda yürütme şeklinde yarıştıralım dedik. bir noktadan uğur böceklerini bırakıyoruz yukarı doğru çıkmalarını ve uçmamalarını umut ediyoruz belirlediğimiz noktaya kimin uğur böceği gelirse kazanıyor. uçmadıkları içinde hiç birinin terlik veya papucu olmamıştır ama bu tamamen başka bir hikaye. neyse o gün öğleden sonra yarışımız var ve benim bu yarışı kazanmam lazım. çünkü bir öncekini uyuz tarık kazanmıştı. kahvaltıdan sonra çıktım dışarı bulabildiğim kadar uğur böceği bulmaya çalıştım. amacım bütün uğur böceklerini yarıştırıp en iyisini bulmaktı. eleme sistemi yani. kaybetmem imkansız. tabi o yaşlarda işler istediğin gibi gitmiyor. çişim geldi hemde çok fena. eve kadar dayanırım dedim devam ettim biraz daha. topladığım uğur böcekleri elimin içine sığmamaya başladı artık. gıdıklıyor bir de şerrolar. yeter bu kadar dedim eve doğru gitmeye başladım. bilirsiniz eve giderken daha da bir coşar sidik. ellerimle ucunu sıkmam gerektiğini hissettim o yüzden uğur böceklerini üst cebime tıktım. evin kapısının önüne geldim. hem zili çalıyorum hem tekmeliyorum kapıyı. açılmıyor. uğur böcekleri başımı ve gövdemi sarmaya başladı ama umursamıyorum hiç. daha fazla dayanamadım ve salıverdım. salmamla beraber annemin kapıyı açması bir oldu ve karşısındaki manzara şu; bir çocuk belden yukarısı uğur böcekleri ile kaplı, belden aşağısı sidik.

    tanım: öncesinde acı, esnasında cennette olma hissi, sonrasında ise büyük utanç yaşatan hadise.
  • fiziksel, psikolojik nedenler vardir bunun icin..
    fiziksel nedenlerden bir tanesi idrar kesesinin kaslarinin yeterince guclenmemis olmasidir, basit bir ilacli tedavi ile hemen duzelebilir.
    psikolojik nedenler ise cocuklukta baslar, cocugun anne ve babasindan intikam almasinin en guzel secenegidir.. zamaninda duzeltilmezse 20'li yaslara kadar istenmese de surebilir..
    bir de usengeclik vardir.. cocuk bilgisayar basinda pokemon oynarken aklina ne cis gelir ne kaka..

    bir de asiri korku ve heyecan gibi bir durumun "ertesinde" gerceklesen bir olaydir.. asla o anda gerceklesmez... illaki belli bir sureden sonra olur.. mesane, o gerilim aninda pek bi kasilir, olay bitip ortalik sakinlestikten sonra o kaslar yogurt gibi olur.. olaylar gelisir.. filmlerdeki yalandir yanlistir taoculuktur
hesabın var mı? giriş yap