• annenin annesinin becerisi yanında sönük kalan.

    fotoğraf makinesi ile dışarı çıkan toruna:

    - dikkat et, gazeteci sanarlar!

    1.5 yıl sonra: haklı olabilir kadın.
  • erkek kardeşin telefonunu dinleyen annenin "çok mu şişti, doktora götüreyim o zaman seni" cümlesini duyduğu anda, erkek kardeşin sevgilisinin hamile olduğunu düşünür, istemese de evlenmeleri gerektiğine karar verir, biricik oğlunu düğünsüz derneksiz evlendiremeyeceğine göre düğün telaşına sarar, kızın karnı çok belli olmadan okulu bitmese de birkaç aya evlendiririz diyerek planlarını tamamlayıp, aynı zamanda da sinirinden deli gibi ağlar, bütün bunları üç dakikada yazar ve oynar, kardeşin odasından çıkıp "anne pastil var mı, arkadaşın bademcikleri şişmiş ona götürücem" sorusu ile tek kişilik dev kadro yazan yöneten anne mutluluktan bayılır. gerçektir, her anne bir woody allendır.
  • akşamları okul çıkışı arabada uyuyan tuna-ural-aras (5); hadi uyanın oğlum evimize geldik, gece uyuyamayacaksınız ama vs.. laflarını duyar duymaz anneye çemkirmeye, höykürmeye sonrasında birbirlerine sardırıp kavga etmeye başlayan üç tip. yine bir akşam uyuyakalan üçlüden tırsan ben, arabayı evin karşı yolundaki sokağa parkedip onlara zaman tanıdım, bu esnada bagajdaki eşyaları ve çocukların ellerinden nasıl tutacağımı düşünürken aklıma onları arabaya kilitleyip eşyaları eve taşımak gibi gerzekçe bir fikir geldi. basiretimi geçici süreliğine kaybettiğimden o an bu fikir çok parlak göründü gözüme ve anında uygulamaya geçtim, araba üşümeyecekleri kadar sıcaktı.

    kapıyı kilitleyip eşyaları eve çıkardım. dönüş yolu bitmek bilmedi, öldüm öldüm dirildim. ilkin uyanıp beni göremeyip ağlamaya başladıklarını hayal ettim, koca sesleriyle ağlayan üç oğlan, cama yapışan bir kaç mahalleli geldi gözümün önüne ama "ne sorumsuz aileler var allah'ım sen esirge ya rappim" derlerken orda olurdum zaten.

    derken karşıdan karşıya geçerken bana araba çarptığını, beni ambulansla götürdüklerini, bilincimin kapalı olduğunu, çocukları arabada bıraktığımı kimsenin bilmediğini hayal etmeye başladım. arabanın yanına zor ulaştım. babaları yapsa önümüzdeki on beş sene düşüncesizlikle ve sorumsuzlukla suçlayacağım bu davranışım karşısında dehşete kapıldım. hayal gücüme bir kere daha övgüler düzdüm. böcüleri uyandırdım günlük azarımı işittim rahatladım.
  • kalınan öğrenci evine gece biraz geç saatte gelindiğinde anneye haber vermek için mesaj attıktan sonra sizi araması ve "belki kaçırıldın da adamlar şüphelenmeyelim diye bana mesaj çekti diye düşündüm sesini duyayım istedim:/" demesi buna güzel bir örnektir.
  • yaratıcı yazarlık eğitimi verebilecek kadar gelişkindir.

    efendim; öğrenci evinde kardeşimle kaldığım dönemde ikimize de telefon ile ulaşamayan sevgili annem, doğalgaz sobasının gaz kaçırdığına ve bizim zehirlenerek ölmek üzere olduğumuza karar vererek, aynı şehirdeki dayımı ve bilcümle akrabayı teyakkuza geçirtmiş ve evin dış kapısını kırdırtmıştır. yalnız yanlış anlaşılma olmasın; istanbul'un en güzide bir semti olan paşa*'da oturduğumuz ve paramız anca düdük makarnaya yettiği için dış kapımız çelik kapı filan değil bayağı bildiğin demir bahçe kapısı. fakat ev apartmanın 4. katı. boşver. ki zaten konu bu değil. ve dayım da maşallah içinde hulk beslediği için gizliden gizliye, kapıyı kanırtmışlar. eve bir geldik, çay partisi var evde. dayı, yenge kuzenler filan salonda oturmuş, muhabbet ediyorlar. kapı yaralı bir dikdörtgen.

    sonra telefonu şarja taktım ben. annem anında aradı. ama bundan sonra olanları yazamıyorum; terbiyem müsaade etmediği gibi hafızam da bu kadar cicabayta sahip değil çünkü. zehirleneydik daha mı hayırlıydı bizim için hala emin değilim.
  • üniversitedeyim, tam da final zamanı. çok yoğun ve yorgun günler geçiriyorum. sabahlara kadar ders çalışıp finallere girip eve geliyorum. kardeşim de lisede, o da bilgisayarda sabahlara kadar oyun oynayıp okuldan çıkıp eve geliyor.

    bir sabah sınava gidip, eve geliyorum. bir şeyler atıştırıp kardeşimin gelmesini bekliyorum. kardeşim eve gelir gelmez; "ben yatıyorum, çok yorgunum. cep telefonumu kapattım, ev telefonunun da fişini çektim." diyorum ve tembihliyorum; "sen de ses yapma." o da biraz oyun oynayacağını söylüyor.

    mutlu, huzurlu yatağıma geçiyorum ve yorgunlukla hemen uykuya dalıyorum. uyuyayım ki gece kalkıp yarınki finale çalışayım düşüncesiyle uykuya dalıyorum.

    yattıktan 3-4 saat sonra, hava hala aydınlık annemin feryatlarıyla gözümü açıyorum. "çocuklarım!!!" kapıdan henüz anahtar sesi gelirken annemin sesi duyuluyor. koşarak kapıya gidiyorum, kardeşim de uyumuş. ikimiz de mal gibiyiz ve birbirimize bakıyoruz. noldu lan acaba? bakışlarıyla. annem kapıda, eli ayağı titriyor, napıcanı bilemez halde, yanında da iş ortağı.

    + anne noldu?
    - seni aradım, evi aradım, kardeşini aradım açmadınız.
    + uyumuşuz anne, niye panikledin ki bu kadar?
    - dün ocağı temizledim, temizlerken doğal gaz bağlantısı yerinden oynadı gibi geldi. size ulaşamayınca sandım ki doğal gaz sızıntısı oldu. allahım sen koru...

    annem işte benim. ağlayarak sarılıyor, öpüyor, kokluyor, bir daha yaparsanız diye de tehdit ediyor, arada da bir iki neremiz denk gelirse vuruyor. gül bitiyor vurduğu yerde, mis kokuyor. canım benim.
  • şöyle özetlenir: http://imgur.com/iya7eik
  • "onlar kendini kurtarır olan sana olur"
  • özellikle internetle ilgili olanları çok korkuçtur. web cam'den böbrek nasıl çalınır allah aşkına?
  • annelerin inkar edilemez becerileri arasında yer alan "felaket senaryoları yazma", ya doğuştan potansiyel olarak var oluyor da anne olunca uyanışa geçiyor, yahut anne olunca birden gelişiyor.

    bebeğinin uyurken bir şekilde (bu şekil senaryo yazabilme becerisine göre değişkenlik gösterir) nefessiz kalıp öleceği, oyun oynarken küçük bir cismi bir şekilde (aslıda anne kişisi bu cisimleri itinayla evden uzaklaştırmış yahut saklamıştır, ama senaryo gereği bebek/küçük çocuk bu küçük cismi bir şekilde bulur) ağzına alıp nefes borusunu tıkayıp ölür, mutfak çekmecesindeki bıçağı bir şekilde bulup bir yerine saplar sonra kan kaybından..bu yüzden yıllarca keskin bıçakları yükseklere koyar, sokakta bir şekilde elinden kurtulup caddeye fırlar bir arabanın altında kalır, okuldan geç kalmış olamaz, muhakkak kaçırılmış yahut kaza geçirmiştir, kendisi evde yemek yaparken ve oğlu da tv seyrederken, oğlu tv seyretmeye devam ediyor olamaz, muhakkak aklına karpuz kabuğu düşmesiyle pencereyi açmayı başarmış ve aşağı sarkarken yere çakılmıştır...

    sen aklıma mukayyet ol ya rabbim!
hesabın var mı? giriş yap