• newton : nasıl buldum bak elektriği? sen orda daha tasla oyna, suyla oyna. salak seni.
    arsimet : la oğlum bir sus, koyacam tası kafana ha.
  • kimin olduğunu hatırlamadığım bir karikatürde vardı (sanırım yiğit özgür'ündü). şöyle bir şeydi:

    arşimet elindeki tasta newton'un yanına gider...
    arşimet : lan olm buraya bak burayaaa!! suyun kaldırma gücünü buldum!
    newton: peki bu ne bu elimdeki? (elinde elma tutmaktadır)
    arşimet: vay ipneee... yerçekimini mi buldun lan?
    newton: heralde.. sabah graham aradı.. o da bişey bulmuş ama söylemedi
    arşimet: aradı mı? nasıl aradı?!
    newton: lan bi dakka!!
    arşimet , newton: vay ipne! telefonu bulmuş!
  • (bkz: yigit ozgur)
  • arşimet- lan eskiden ne popülerdik be...
    newton- yaa sorma...
    arşimet- işleri sen bok ettin
    newton- olur mu yahu...ben senin yolundan gittim...asıl bok eden o einstein p.zevengi...neymiş efendim quantmış, yok efendim uzay-zaman pradigmasıymış, yok zamanla mekan aynı şeymiş...
    arşimet- şerrefsiz işte noolcak...hep popüler olma kaygısından bunlar şekerim...
  • a - koc, seni suya atsam simdi ne kadar su tasiracagini bildigimi soylesem ne dersin?
    n - sana bi cakarim, baska bi kuvvet ellemezse kurtulurum senden.
  • a - yaw icimde sanki birseylerin kaldirma kuvvetini bulacakmisim gibi bir his var azizim.
    n - ya... yaa... sorma, bende de carpici bir his var ( kaldirma hissiymis... koduum palavraci seniiiii !)
  • "bütün kurguları yok sayıyorum" dedim elma ağacının tepesinde. elimde kıpkırmızı bir elma ısıra ısıra anlatıyordum.

    newton aşağıdan seslendi "korkulara ne olacak peki?" diye.

    daldan bir elma kopardım, kafasına attım.

    "ahh" dedi.

    baktık yolun karşısından arşimet koşarak geliyor "buldum, buldum" diye.

    bağırdım ağacın tepesinden:
    "bir ezberleyemediniz. bakın baştan anlatıyorum. sen 'ahh' demeyeceksin. susacaksın. bir şey bulmuş gibi parmaklarını şıklatıp, gülümseyeceksin, sonra da ağacın dibine çöküp, defterine bir şeyler karalamaya başlayacaksın. sen de kıçın açık koşarken 'buldum buldum' yerine 'êureka, êureka" diye bağıracaksın. aynı anda da elindeki hamam tasını neşe ve gururla sallayacaksın."

    arşimet ağacın tepesine doğru kaldırıp kafasını, beni bulmaya çalıştı dalların arasında. üzerimde siyah bir t-shirt vardı, yerimi bulması kolay olmadı o yüzden.

    karaltımı seçince "soyunduk sanat için de, temayı anlayamadım ben. hele ki bu tasın bu sahnedeki yerini hiç çözemedim." dedi.

    "bütün tema tasa bağlı" deyip, altımdaki dala uzattım sağ ayağımı.

    "temayı anlamayınca oynayamıyorum" dedi tası yere bırakıp.

    "tası değil, temayı bırak sen asıl. rolünü oyna yeter" dedim.

    newton çoktan ağacın gölgesinde uyuyakalmış, hatta horlamaya bile başlamıştı. alışmıştık bu haline. sonra uyanır, "yok uyumuyorum, gözlerimi dinlendiriyorum sadece" derdi her defasında...

    ben bir yandan, "ulan prodüksiyonun maliyetini düşürmek için gece gündüz demeden arayıp başkentin ortasında elma ağacı bulmuşuz, hala yaranamıyoruz" diye söylenip, bir yandan da dikkatle dallara tutunarak inmeye başladım ağaçtan.

    gerisini bana sonradan anlatılanlardan biliyorum. o ara arşimet'in haylazlığı tutmuş, kırık bir ince dal bulmuş yerde. newton'un kulağına sokuşturmuş dalı. newton sıçrayarak uyanınca, dal kırılmış kulağında. o da kulağına kulağakaçan kaçtı sanıp, basmış feryadı.

    işte ben o feryadı duyup da irkilince, ayağımı boşa bastım. sonra patates çuvalı gibi çakıldım yere.

    kendime geldiğimde bir hastane odasındaydım. her yanım sargılar içinde olmasa da, o kadarı ancak çizgi filmlerde olurdu, belli ki kolumu, bacağımı kırmıştım. üzerime en sevdiğim sweat-shirt'ü giydirmişlerdi, şu lacivert olanı.

    vücuduma bakıp, hasar tespiti yaparken televizyondan gelen sesi duydum. orada mutlaka görmem gereken bir şey varmış ve ben ona çok geç kalıyormuşum gibi kafamı hızlıca kaldırıp televizyona baktım. keskin bir acı hissettim boynumda, sanırım boynumu da zedelemiştim. zaten hep çok yukarıya koyarlardı hastane odalarında televizyonları. hastaların yukarı bakmalarının ruh hallerine faydası vardır belki de diye düşündüm.

    ve o an boynumdaki acı eşliğinde onu gördüm ekranda.

    sonrasını ne newton sorsun, ne de arşimet söylesin.
  • -eureka! eureka!
    +ne fırlatıyon su tasını birader.. o ne lan? aha elmayı düşürdü kafama ibne. bi dakika şimdi elma düştü, elma.. düştü.. evet buldum evrakaa! evrakaa! ahahaha! ssst alo bekle beni!
  • newton - yer çekimini buldum.

    mehmet yıldız - yerin çektiğini kim görmüş belki gök itiyor

    arşimet - daha neler yok artık su itiyor. dur bir dakka lan! eureka! eureka!

    newton - arşimet delirdi. niye soyunuyorsun lan?

    arşimet - suyun kaldırma kuvvetini buldum. ama bunun yüzünden bulduğumu söyleyeceğime çırılçıplak çıplak hamamda buldum derim daha iyi.
hesabın var mı? giriş yap