• avrupalı çocuk taharet neyin bilmez kakasını yapıp çıkar heladan, türk çocuğu anne bitttii diye bağırıp annesi gelsin götünü yıkasın diye bekler..
  • avrupalı çocuk daha bir yaşında başlar zihin geliştirici oyuncaklarla oynamaya ( lego, oyun hamuru vs. ) 5 yaşında büyük çoğunluğu dama veya satranç oynamaya başlatılır.
    türk çocuğu 1 yaşında başlar oyuncak silahlarla oynamaya.... öyle de gider....
  • türk çocuğu bütün avrupa ülkelerini ve onların çocuklarını aynı zanneder. ülkeler arasındaki kültür farkları bilmez. avrupalı bilir.
  • ağlamayana meme yok vecizesi ortadan kalkmadığı sürece devam edecek farklardır, türk çocuğu istediğini ancak ağlayarak elde eder.
  • avrupalı çocuk tuvalete girer , lambayı açar, sıçar,kıçını siler, ellerini yıkar, lambayı kapatır, çıkar.
    türk çocuk lambayı açar , tuvalete girer, tam sıçarken dışardan lambayı kapatırlar. ağlamaya başlar.

    tuvaletin lambasının açma- kapama düğmesi içerde olan toplumlar vs tuvaletin lambasının açma - kapama düğmesi dışarda olan toplumlar.
    gerisini siz düşünün
  • avrupali cocuga sanki dunyada ilk dogan cocuk oymus gibi davranilmaz ve bu sekilde simartilmaz. ama turk cocuklari genelde anne babalari tarafindan simartildikca simartilir, anne baba bu cocuklarin elinde tabiri caizse maymuna doner. cocuk aglamaya baslayinca misafirlikten kalkmalar, cocuk sikilinca mekandan cikmalar, cocugun salya sumuk aglayip istedigi herseyi aninda almalar bu maymunluklara cok guzel orneklerdir. bizzat tanik oldugum bir olayda, spordan donerken eve on bes dakikalik bir otobus yolculugu esnasinda onumde kucuk kiziyla bir tane anne oturuyorlardi. anne ben otobuste oldugum surenin tamami boyunca kiza bakti, saclarini oksadi, ustunu duzeltti, oyle oturma boyle otur dedi, ama kiza gozleriyle surekli bakmaktan hic vazgecmedi. bi bes dakka rahat birak cocugu be kadin!! artik kucuk kiz bu ilgiden rahatsiz olmaya basladi ve eliyle sacini toplayan, duzelten annenin elini itmeye filan basladi, o derece yani. son olarak bir de bizdeki cocuklar likir likir kola, fanta icerken avrupaliyi bilmem ama amerikali kucuk cocuklarin neredeyse tamamina belli bir yasa kadar bu tip icecekler yasaktir. aglayarak elde etme yolunu bile denemezler cunku onlarda oyle bir yol yoktur, aglayip aglayip "simdi olmaz genc adam" tarzi bir yanit alip susacaktir.
  • avrupalı çocuk büyür, yetişkin olur, kendi evini kurar, parasını kazanır, yemeğini kendi yapar. türk çocuğu hep çocuktur hiç büyümez. anne baba parasıyla evlenir, hatta bir kısmı evliyken bile anne babasıyla yaşamaya devam eder. ebeveynlerle birlikte yaşamasa da 30 küsür yaşında bile yemeğini hala annesi yapar (hem kadın hem erkek için geçerli).
  • yani tabii bunları yazarken bir şekilde insanları kategorize edeceğim için ve belki farkına bile varmadan ırkçı bir dil takınacağım için tedirginim. bir müze çalışanı olarak benim gözlemlediklerim şunlar:

    şimdi dikkat ediyorum avrupalı çocukların yaşları fark etmiyor, neredeyse henüz yürüyemeyen bebekler de dahil, her birinin sırtında kendi özel eşyalarını taşıdıkları bir çanta oluyor; sorumluluk bilinciyle dolular gerçekten. fısıldayarak konuşmalarından müzeye giriş yaparken nasıl davranacaklarını, dikkatli hareket etmelerinden de herhangi bir objeye dokunmamaları gerektiğini bildikleri anlaşılıyor. tembihliler!

    girişte onlarca farklı dilde broşür arasından kendi dillerini kimseye sormadan bulmaları ve kendilerini yapacakları tura hazırlıyor olmaları zaten ayrı bir takdir konusu. okumayı bilmeyecek yaşta olanlar bile üstündeki fotoğrafları inceliyor o derece. bunun yanısıra gezdikleri süre boyunca ağlayan, ailesine ve etrafındakilere sorun çıkartan bir çocuğa neredeyse hiç rastlamadım. aile genellikle çocuğun müze içindeki konsantrasyonunu yükseltebilmek için sürekli kulağına objelerle alakalı öğretici bilgiler fısıldıyor. buna kucaktaki bebekler de dahil. bunun doğuştan kazanılan bir şey olduğuna zaten inanmıyorum, bir anlamda tüm bu saydıklarımda zaten ebeveyn terbiyesinin payı çok büyük.

    gelelim türk çocuğuna. maalesef yukarıda saydığım şu hareketlerin yüzde birini yetişkin bir türk insanında bile görmüyorum. inanılmaz yüksek bir sesle müzeye han kapısından girer gibi giriyorlar, gözlerinin önünde duran broşürlerden türkçe olanı, daha bir kez olsun şöyle bir göz atmadan yetkililerden talep ediyorlar. gördükleri tüm tarihi eserlere dokunmaya çalışarak, kapalı kapıları zorlayarak ve görünmediklerini zannedip tüm müze kurallarını ihlal ederek geziyorlar.

    böyle kontrolsüz anne babaların, bu süreçte çocukları da ayrı bir destroyer işlevi görüyor. the exorcist filmini hepimiz izledik. sok o iblis kızı müzeye, nasıl davranacağını hayal et. eşittir sana türk çocuğu. brutalize bir ağlama, kusma ve bağırtı eşliğinde gezen çocuklar, kırmızı şerit bantların üstünden atlayarak tarihi halıların üstünde koşabiliyor. bir insan evladının anca etini kopardığınızda duyabileceğiniz ağlama ve bağırma tonu, türk çocuklarında kendini geleneksel bir şımarma ağlaması olarak gösteriyor. mutlu ve görece daha terbiyeli türk çocukları bile sanki müzede değil de bayırdaymışcasına hareket ediyor. zaten maalesef bu çocukların büyük bir bölümü sözde eğitimli, "modern" anne babaların çocukları.

    bu arada bu çocuklarla en fazla benzerlik gösteren tayfa kim mi? tüm arap yarımadası ve çocukları.

    kısacası çocuklar arasındaki fark, aslında ebeveynler arasındaki farktan ileri geliyor. yani türk çocuğunda mutasyona uğramış bir genin getirdiği bir manyaklıktan ileri gelmiyor diye umuyorum.
  • açık ara oğlum bak git videosunun nedenleridir.
hesabın var mı? giriş yap