• üzerinden bir yıl geçen olay sonrasında. yılları saymana sebep belki. sonra yılları saymanın saçmalığını düşünmek, yıldönümlerini anlamsız bulmak. sonra işte mezarlıklar, sonra mezarlığı siyah granit mi olsun, beyaz mermer mi diye tartışmalar, sonra keşke tüm mezarlar o ilk başında tahtalı çimenlikler gibi olsa da karar kılma," eee hangisi olcak şimdi granit mi mermer mi" ile kapanış... sonra işte o en son gördüğün balıkçıya gitmek, masaya bi kişi eksik oturmak, birer duble rakı söylemek, kah gülmekli, bol ağlamaklı konuşmak.

    özlemek, çok özlemek, hep özlemek
  • bir baba gider çınar yıkılır
  • her şeyin yanında bazı yetenekler kazandırır insana. bazı iyilikler bırakır. üzerinden yıllar geçince acılar güzelliklerle harmanlanır. çünkü bazen istemeseniz de sizi büyütür ve bazen büyümek insanların sandığı gibi acı verici değildir.

    üzerinden yıllar geçince ve tüm duygular önce elekten sonra ince delikli bir süzgeçten geçince, arınınca, durulunca ölmüş bir baba bile çok şey öğretir. özlemeyi ve sonsuza dek kıymet bilmeyi, hayatın sonsuzluğunu ve aynı anda ömrün bitimliliğini, kaşının duruşunda burnunun eğrisinde kocaman bir adamı gizlemeyi...

    eğer siz küçücükken gerçekleştiyse bu ölüm, koku almayı ama en çok iz sürmeyi öğretir babanın ölmesi. ömrün onun izlerinin üzerindeki tozları alıp kokusunu aramakla geçerken acını doyasıya yaşayabilmeyi, eksik olanın ne olduğunu bilip o boşluğu da uzay boşluğuna gönderebilmeyi...

    bir dedektif gibi tüm izleri, tüm isimleri zihninizde arşivleyip gerektiğinde birbirine bağlayabilmeyi öğretir hatta; sahip olmadığınız anıları anlatılanlarla birleştirip beyninizde, rüyalarınızda yeniden ve aslında ilk kez yaşayabilmeyi...

    babanın ölmesi üzer, acı verir. zaman sancıların sıklığını azaltsa da acının yoğunluğunu geçirmediğinden hep eksik hep yarım bırakır. yine de orada bir yerden uzanıp iyileştirmeyi sürdüren bir babaysa hep vardır. bu yüzden belki de babanın ölmesi önce öldürür, sonra içinden yeni bir sen doğurur, sonunda da onu şefkatle büyütür.

    hayat bir şeyleri alır başka bir şeyleri verir. babanın ölmesi hayatı nasıl karşılaman gerektiğini öğretir...
  • bugün yedi sene olmuş. rakamla 7. rakamla yazınca bir şey değişiyor mu, sanmam. değişse ya keşke.

    bugün yedi sene olmuş derken farkında değilmişim gibi olmuş. farkındayım aslında yedi sene oldu bugün. yedi. rakımsız bir akşam. rakı olsa ya keşke.

    babamla ilk kez on sekiz yaşımı bitirdiğim senin yılbaşısında rakılı bir akşam. az rakı çok mahcupluk. son rakımızmış mesela. sonra zaten hasta oldu falan.

    babamı çok özlüyorum. ama kendi ölen ağlamaz. o söz öyle değildi, olsun.
    kendim düştüm tüm rakımlardan. olsun. üzülüyorum. olsun. üzülmekle ölünmez. ben çok denedim bunu.

    babam öldü. bu elimizde bir sahih bilgi. böyle osmanlıca şeyler söylerdi babam. bazılarını anlamaz sorardım. anlatırdı güzelce. şimdi ben böyle ekzejere falan diyorum dilimi eşek arısı. duysa kızardı, duysa ya keşke.

    yedi sene önce bugün. bu gece babam yoktu artık. vardı ama toprak altında yatağı. yatağını toplamamıştı annem, babam yoktu ama kokusu vardı, öldüğü yatakta uyumuştum yedi sene önce bu gece. ne kadar uyumaksa işte.

    ölümü çok uyku gibi düşünüyorum. babamı uyuyormuş gibi. uyanmayacağını bilerek ama. ne tuhaf bir şey.

    daha önce başka bir yerde yazmıştım, twitter mıydı neydi. babamın mezarına çiçek diksin diye bir adama para veriyoruz, annem kışın verdirmiyor. baharla çiçeklenen bir şey benim babam.

    bu sene pembe. her sene pembe.

    babam içerde değil içimde uyuyor öyle.
  • suavi'nin "bilmelisin" ini dinliyordum. üzerine babası ölenlerin iç döküşlerini okumaya başladım. denk geldi. gözlerim doldu. babam yaşıyor. 29 yaşımdayım. 21 yıldır apayrıyız. o hala bana telefonda "ilk göz ağrım" der mesela. bazen sapık gibi gözlerimi kapar babamın ölmüş olduğunu düşünürüm, cocuklugumdan beri. sonra gözlerim akar. sonra gözlerimi açıp babamı ararım. ona ağlayarak çok telefon açtım. çok uzaktayız birbirimizden. ona ağlayarak "hayat çok zor" dedim mesela. "sevgilim terk etti" dedim. "okul uzadı" dedim. "evi özledim" filan dedim. -ki bir baba evim olmamasına rrağmen" , "annemle kavga ettik" dedim. "işten çıkardılar" dedim. "yürürken düştüm" dedim. hepsini söyledim. hep söyledim ağlayarak. ama bütün sebeplerimin altında "seni çok özledim" diyemedim. "seni çok seviyorum" da diyemedim ağlayarak. "hayat neden böyle" dedim. bazen anladı bazen anlamadı.
    "kızım senin ilişkilerin neden böyle sorunlu sürekli 3 ayı geçmiyor" dedi. "cünkü hicbiri sana benzemiyor" dedim.
    bi kere babama uzun uzun bi mektup yazdım. orada söyledim. "cocuklarımı, dedelerini anlatarak büyütecegim" diye.
    çok yanlızım. çok güçlüyüm. her işi halleder, her problemi çözerim. herkese koşarım. her derdi dinlerim. evin, kalan ufacık ailemin, ruhumun çınarı benim. babama ihtiyacım yok. hic olmadı da. oldugunda da belli etmedim. talepkâr olmadım. hep kendim hallettim.
    ama hani, düsünüyorum. bu kadar sertliğime, gücüme, yapabiliriteme rağmen babamın öldüğünü düşünüyorum.
    o kadar kimsesiz kalabilir miyim zannetmiyorum.
    belki de o nedenle babama benzeyen birini bekliyorum, babamı kaybettiğimde "sen çok güclüsün, baban seni çok seviyordu" dediginde inanacagım babam kadar dürüst birini.
    dün cocukluk arkadasım babasının yani benim 15 senedir fln onlara gittigimde once boynuna atladıgım manevi babam mesut amcamın 2 aylık ömrünün kaldıgını soyledi, beynindeki tümör yüzünden.
    2 gündür, tadım tuzum yok. midem berbat.
    babamı aradım.
    yine seni çok özledim diyemedim.
    ama "benden önce ölme nolur" dedim.
    bilmiyorum. bence iyice yaşlandım.
  • zaman aşımı 14 seneymiş. tamam artık bitti.
  • insanın başına gelebilecek en kötü şeydir, bunu atlatırsanız artık kimse yıkamaz acıtamaz sizi.
  • her erkeğin ölümü babasının ölümüyle başlar denmiştir ya hani. gerçekten öyledir. hele bir de ani, apansız gerçekleştiyse. sadece birkaç gün önce gelecek planı yaptığınız insandan ölüm haberi verecek kadar acımasız olduğunu gösterir ve tekrar tekrar o gerçeği hatırlatır hayat. yaşınız kaç olursa olsun küçük bir çocuk edasına sokar insanı. babam uzaklara gitti geri dönecek birgün dedirtir insana. alışamazsınız bir türlü, fakat bilirsiniz ki o arkanızı yasladığınız, gölgesinde durduğunuz insan yoktur artık. yarım kalmıştır herşey.
  • babamla hep çok kopuktu ilişkilerimiz, annemden ben daha el kadarken ayrılmıştı ve ben babaanne ve dedemle büyüdüm, sanırım kopuk olmayı buna bağlayabiliriz. açıkçası, babam ölürse nasıl bir tepki vereceğimi bile kestiremiyorum; üzülür müyüm, ağlar mıyım, sevinmeyeceğimi biliyorum ama.
    ben babam için hep şu oldum, başarılı geçen ortaokul hayatımda arayıp gurur duyduğu ve tebrik ettiği, arada bir de dedeme para göndererek benim ihtiyaçlarımın karşılanabileceği insan olarak. ama öyle değil ki lan. baksanıza amk yazı bile yazamıyorum şu an çok dağınık kafam, psikoloji falan kalmamış sikeyim beynimi...

    babam ölürse nolur bilmiyorum. babasını çok sevipte onu kaybedenler içinse çok üzülüyorum, zordur eminim ki, ben sizin babanızı kaybettiğinizde verdiğiniz tepkiyi dedemi ve babaannemi kaybedersem veririm herhalde. çok saçma amk ya, sikiyim böyle dünyayı ben, biri beni düzeltsin
  • insana hayatı tekrardan sorgulatan hadisedir.eğer ailedeki en büyük çocuksanız sorumluluk bilinci tavan yapar.
hesabın var mı? giriş yap