• yıllarca hayat içinde katman katman ilerlerken hep doğru yolu bilen ve koruyan model olarak babanız dururken yanı başınızda ve bir çok çocuk gibi siz de babanızı kişisel kahramanınız olarak görmüşseniz, haklı da olsanız haksız da olsanız derinden yaralayabilecek kıymetli bir özürdür.

    alın bir kutuya koyun yıllar sonra açıp baktığınızda kuruyup sevgili bir şeye dönüştüğünü göreceksiniz...
  • genellikle, kocaman bir kucaklaşmayla biter, bitmeli.
  • sosyolojik ve coğrafik açıdan bakıldığında iç anadolu bölgesinde yer yer iç kesimlere doğru da görülebilen bir şey. yalnız özür dilemek eylemi, özür dilerim denilerek kullanılmaz. ses tonu kısılır, empati kurulmaya kasılarak cevaplar verilir. mutabık olunulur, çay içilir üstüne.
  • şu ana kadar gördüğüm bütün babaları düşünüyorum da, böyle bir şeyin gerçekleşebilmesi için babanın hakikaten de çok kötü bir şey yapmış olması lazım.

    ayağınıza bastığında ya da çarptığında falan "pardon" demesini tenzih ediyorum tabii, o sayılmaz.
  • asıl anlaşılması gereken nokta, bir baba nasıl bir davranıştan sonra özür diler?
    evladın tolerasyonuyla özrün alakası olmak zorunda mıdır?
    evlattan özür dileniyorsa, bilinir ki yanlış evlada yapılmıştır, o evlat nasıl bir hale düşmüştür?
    özür dilemek alçalmak mıdır?
    hangi baba, nasıl gözü kararır da evlattan özür dileyecek kadar büyük bir hata yapar?
    o çocuk ölmez mi kahrından?
    hangi babanın elinde, evladından özür dileyecek kadar büyük bir davranış sergileme lüksü vardır?
  • karşısındakinin bir birey olduğunu fark eden bir babaya sahip olunduğunu gösterir ki bu ayrıca gurur vericidir. yani baban egosunun kültürel yüklerin altında ezilmiş biri değil. baban seni sadece yavruladığı bir sey olarak değil de bir insan olarak görüyor. baban ayrıca adaletli biri ki hata yaptığını anladığında geri dönüp hatasını telafi etmeye çalışıyor. eğer onarılamaz hatalar yapıp tedavi edilemeyecek yaralar açmadıysa böyle bir babaya sahip olmak hakikaten gurur vericidir.
  • zamanla baba ile çocuk arasında yükselen duvar yuzunden babanın ölmesine birhafta kala yapılmış telefon görüşmesinde hiç de imkansız olmayan nedamet.
  • ah şu sabit fikirliler. ah şu olabilecek tüm durumları hesaplamadan nefret kusanlar.

    bir babanın özür dilemesi bazen hayatın devamı için gereklidir. geçmişe takılı kalmadan ileriye dönebilmek için gereklidir bazen bir damla da olsa gözyaşı döktüğünü görmek. "ben hiç mi acı çekmedim, ben hiç mi lanet okumadım kendime" derken titreyen dudaklarını, gözünden akan damla yaşı, kendini tutmak için, yine de dimdik durabilmek için tir tir titreyen kaslarını görmek için belki 10 yıl bekler bir evlat. yo yoo, nefretinden değil. buzların kırılıp çözülebilmesi için. geçmişle yaşamaktan vazgeçebilmek için. gözyaşı döküp, derin bir nefes alıp "bundan sonra her şey daha güzel olacak baba" diyebilmek için. bazen bir özüre bağlıdır hayatlar. bazen baba da olsa özür dilemeyi bilmelidir insanlar ve 10 sene bile olsa 15 sene bile olsa o özür dilenmelidir yoksa bir yerde takılı kalır o yaşamlar.

    geç kalınmış da olabilir. karşısında gözyaşı döken bir evlat olsa da, diğer evladı taş gibi durabilir karşısında. gözünden bir damla yaş akmadan tir tir titreyen babasını izliyor olabilir. "kusura bakma baba, ben pek fazla duygu taşımıyorum artık, içimden geçenleri sözlere döksem gider içerde kafana sıkarsın" diyebilir. ama yine de özür gereklidir. emin ol daha iyi olur sonra gelen her dakika, her gün, her ay. geçmişten kurtulunur, yeni bir nefes alınır yaşama.

    "ben iyi bir baba olduğumu mu düşünüyorum sizce" derken hissettim zangır zangır titrediğini. viskisini yudumlarken bana döndü

    -gittiğinden beri içmiyorum. bu gece ilk, gelişinizin şerefine

    dedi. gelişimizin şerefine. 10 yılın şerefine bir kadeh viski...

    oğlu kızı ve kızının sevgilisiydi 10 yıl sonra gelenler. ağırlamak için dört döndü. bizi uzun uzun seyretti hep. gözlerinin içine resmetmeye çalışıyordu sanki. belki bu bakışları yumuşattı beni. içimi eritti. ama diğer evladınınkini eritemedi.

    -abla, ofisinde neden bizim resimlerimiz yok?
    -elinde yoktur ondan, sevmediği için olduğunu sanmıyorum.

    -baba, böyle durdurduğuna bakma, kardeşim seni cidden çok seviyor.
    -nasıl seviyor, baksana nerdeyse baba bile demeyecek.
    -baba bugün ofisinde neden resimlerimiz yok diye sordu, kardeşim bu soruların cevabını yıllardır arıyor. ben de arıyorum ama ben daha farklıyım. bir takım şeyleri tolere edebiliyorum alttan alabiliyorum, içime atıyorum, olanla yetiniyorum ama o öyle değil. o senden bunun cevabını bekliyor. neden ofisinde resimlerimiz yok?

    anlayamazlar. bir babanın özür dilemesinin ne denli gerekli olduğunu anlayamazlar. her gün hissettiğim acıyı dindiremez o özür o gözyaşı. ama ilerlememi sağlayabilir.

    büyük bir yatak odasının bir ucundan öteki ucuna uzanan büyük gardrobunun kapaklarını sonuna kadar açtı. her sabah babamı giydirme seremonisinin benim için ne denli zevkli olduğunu hatırladım yıllar sonra ilk kez. sırayla dizili gömleklerin arasından bir renk seçip giydirir, düğmelerini bile iliklerdim. gömleğe uygun pantolon. pantolonun kemerini uzatırdım taksın diye. yüzlerce kravatın arasından gömleğe uygun biri. sonra pantolonun ceketi. ama bazen ceketin içine özel dikim yeleğini giyerdi. yastığının altından şarjöründen ayrı ama tek hamlede sokulabilecek şekilde duran silahını alır verirdim. en son da anahtarları ve telefonu. telefonu ve isimleri kaydettiği küçük bilgisayarı sanırım 95 sonralarına denk geliyor. ondan önce de bir dönem çağrı cihazı. iyi işler babacım der gönderirdim.

    büyük bir yatak odasının bir ucundan öteki ucuna uzanan büyük gardrobunun kapaklarını sonuna kadar açtı. önünde durdu. bir takım çıkardı kardeşime uzattı.

    -bunu sadece bir kez denedim, bir daha giymedim, kumaşı çok güzeldir, bir dene olursa giy.
    -buna bu kravat gider. bak bu gömlek de çok iyidir. bak bu takımı da vereyim yaz için harika.

    sonra sevgilimi çağırdı gardrobun önüne. bir ceket çıkardı muazzam görünen. ama takım değil, sanki her şeyin üzerine giyilebilir bir ceket. ne bileyim pek anlamam ama deri desem değil süet desem değil elleyince elini okşayan cinsten. üzerine giydirdi sevgilimin. sonra eğildi, yakasını tuttu ceketin. sevgilimin gözlerinin içine bakarak;

    -bu benim en sevdiğim ceketim. onu iyi koru, sakla.

    anlamamıştım. sevgilimin dediğine göre benmişim bahsettiği. bir de kadınların şifreli konuştuğunu söylerler... mutluydum o birkaç gün. kardeşim de mutluydu. sevgilim de mutluydu. hep babamla tanışmak istiyordu. hatta 4 senedir erteleyip duruyordum. bilmiyordum ki özür dileyeceğini. bilsem daha erken giderdim. bazen babaların özür dilemesi gereklidir. babam özür dilemeseydi, gözyaşlarını görmeseydim, onu öyle titrememek için kendini zor tutar vaziyette görmeseydim, ben hala eskide yaşıyor olacaktım. içimde bir yerde zaman durmuştu yıllardır. tik tak, o gün ilerlemeye başladı içimde bir yerlerde. kardeşim için de öyle. babam o gün özür dilemeseydi, karısı o gün özür dilemeseydi, bugün telefonda babama "seni çok seviyorum, lütfen kendine dikkat et" demezdim.
hesabın var mı? giriş yap